Bugünün "Ekonomik Reform Paketi" ile 6 yıl öncenin "Öncelikli Eylem Planı" arasındaki farklar neler?

12 Mart'ta açıklanan Ekonomik Reform Paketi'ni, 2014'te açıklanan Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı'ndan ayıran en önemli fark, sayısal veriler ve proje süreleri konusundaki eksiklikti. Peki altı yıl öncenin hedefleri tuttu mu?

Fotoğraf: hmb.gov.tr

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Üretimde verimlilik artışı sağlayarak potansiyel büyümemizi artıracağız. Büyümenin toplumun her kesiminin refahını artıracak istikamette gerçekleşmesi olmazsa olmazımızdır” sözleriyle açıkladığı Ekonomik Reform Paketi'nin yankıları sürüyor. 

“Kamu maliyesi", “fiyat istikrarı", "finansal sektör", "cari açık", "istihdam”, “yapısal politikalar”, "kurumsal yönetişim", "yatırımların teşvik edilmesi", "iç ticaretin kolaylaştırılması", "rekabet" ile "piyasa gözetimi ve denetimi" başlıkları altında neler yapılacağını açıklayan Ekonomik Reform Paketi'ne en fazla yöneltilen eleştirilerden biri detaylara yer vermediği yönünde. 

98 sayfalık reform paketinin 41 sayfasında yukarıda sayılan başlıklar hakkında yapılması planlananlar sıralanırken 10 sayfada amaçlar bir cümle ile aktarılmış; diğer sayfalar ise boş. 

Diğer bir eleştiri de 41 sayfalık bölümde sıralananlar hakkında herhangi bir süre ya da “son tarih” belirtilmemiş olması. 

Son yıllarda açıklanan reform paketlerine bakıldığında, 12 Mart'ta açıklanan paket ile farklılıklar göze çarpıyor. Birkaç ana başlık altında ele alırsak: 

A) İSTİHDAM

Bugüne kadar sağlanan istihdam teşviklerinin yeniden gözden geçirileceğini belirten Ekonomik Reform Paketi'nde verimsiz teşviklerin belirlenip sonrasında sadeleşmeye gidileceğini ifade ediyor.

Genç istihdamı artırmak için hazırlanacak Genç İstihdam Ulusal Strateji Belgesi için henüz bir süre ifade edilmemiş. Mesleki Eğitim Merkezlerinde eğitim gören öğrencilerin ücretleri ise kamu tarafından karşılanacak ve işveren üzerindeki yük kaldırılacak. 

Tüm paketin belki de en detaylı planı ise likidite sıkıntısı çeken mikro ve küçük ölçekli firmaları, daha fazla istihdam yaratmaları için hazırlanmış. Buna göre bu firmalar, istihdama kattıkları her kişi için 100 bin liraya kadar kredi kullanabilecek. Kredinin maksimum limiti 500 bin lira olacak. (Bu, beş kişinin istihdama katılması anlamına geliyor). Bu kredinin kefaleti ise Kredi Garanti Fonu'nda olacak. 
 


İki yıllık kredilerin ilk altı ayı geri ödemesiz. Şayet firma, söz verdiği istihdamı gerçekleştirirse, istihdama kattığı her kişi için 12 ay boyunca ödediği sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primleri, firmaya katkı olarak kredi faiz bakiyesinden düşülecek. 

Pandemiyle gelen uzaktan çalışma sistemi de Ekonomik Reform Paketi'nde yer aldı. 

Yine ne kadarlık bir sürede tamamlanacağı açıklanmamış olsa da uzaktan çalışma mevzuatı, yeni iş modellerine uyum sağlayacak şekilde revize edilecek. Kısmi süreli çalışanların hafta tatili, yıllık ücretli izni hak etme süresi ve kıdem tazminatına hak kazanma sürelerinin kanunda açıkça belirtilmesine yönelik düzenleme yapılacak.

“Geleceğin mesleklerinde yeni iş olanaklarını oluşturmaya katkı sağlayacak geçiş destekleri devreye alınacak” gibi olumlu bir maddede ise “geleceğin mesleklerinin” hangileri olacağı yönünde bir açıklama yapılmamış. 

Daha önce 2015 tarihi verilmişti

Bugün Gelecek Partisi'nin kurucu başkanlığını yürüten Ahmet Davutoğlu'nun 2014 sonunda, Başbakanlık görevi sırasında açıkladığı "Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı”, 25 maddeden oluşan yapısal dönüşüm planlarını kapsıyordu. 

Toplamda 417 sayfadan oluşan “Öncelikli Dönüşüm Programları”, “Üretimde Verimliliğin Artırılması Programı”,  “Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Programı”, “ İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı”, “Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Programı” gibi 25 başlığa sahipti. 

Bunlardan 43 maddelik “İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı”nda da “mevcut istihdam teşviklerinin etki analizi çalışması yapılacağı ve istihdam teşvikleri mevzuatının sadeleştirilmesine ilişkin çalışmaların yapılacağı” planı yer aldı. Bu planın Ocak 2015 ve Aralık 2015 aralığında tamamlanacağı ifade edildi. 

Aynı süre içerisinde esnek çalışma sistemleri ile ilgili farkındalık artırma çalışmalarının yapılacağı ve mevcut esnek çalışma sistemlerini daha güvenceli hale getirileceği ve yeni esnek çalışma sistemlerini içeren mevzuat çalışmasının uygulanacağı ifade edilmişti. 

Yeni reform paketinde kadının adı yok

İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı'nın 15 maddesi kadın istihdamı ile ilgiliydi. 2013'te yüzde 27,1 seviyesinde olan kadın istihdamının 2018'de yüzde 31'e yükseltilmesi hedefleniyordu. 

Kreş imkânlarının yaygınlaştırılması, doğum izinleri sonrası ebeveynlere çocuklarının ilkokula başlama yaşına kadar kısmi süreli çalışma hakkı getirilmesi, kadın girişimcilerin desteklenmesi çalışmaları, işgücü piyasasında kadınlar ve erkekler arasında eşit muameleyi öngören düzenlemelerin AB normları ile uyumlaştırılması gibi planlar için belirlenen süre Ocak 2015 ile Aralık 2016 arasıydı. 

Bir kısmı gerçekleşen planlar sonrası 2018'de yüzde 28,9'a çıkan kadın istihdamı, Ocak 2021 itibarıyla yüzde 27,5'e gerilemiş durumda. 

12 Mart'ta açıklanan Ekonomik Reform Paketi'nde ise “kadın” kelimesinin geçtiği tek yer şu şekilde: Yatırım teşviklerinde uygulanan SGK prim desteği süreleri, genç ve kadınların istihdam edilmesi durumunda ilave süreler verilerek uygulanacaktır. 

Her dört gençten biri ne istihdamda ne eğitimde 

İstihdamda ve eğitimde olmayan gençlerin sayısının azaltılması, “Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Programı”nın amaçlarından biriydi.

Özel sektörün her ilde mesleki eğitim veren okul açması ya da mevcut okullarla işbirliği yapması, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarının sektör ile yaptığı iş birliği protokollerinin hedeflerinin izlenecek takip edilmesi, halk eğitimi ve mesleki eğitim merkezlerinin,” Hayat Boyu Öğrenme Merkezine” dönüşebilmesi için mevzuat düzenlemesi yapılması gibi pek çok uygulama bu program altında toplanmıştı.

Gelinen noktada ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerin oranı 2015'te yüzde 24'ken, 2019'da yüzde 26'ya yükseldi. 

B) TASARRUF

Geçen hafta açıklanan Ekonomik Reform Paketi'nin dikkat çeken başlıklarından biri “Kamu Maliyesi” başlığı altında bulunan “harcama disiplininin sağlanması” amacıydı. 

Bu amaç kapsamında kamu mali politikası gelişmelerini ve hedeflerini içeren “Kamu Maliyesi Raporu” üçer aylık dönemlerle ile kamuoyu ile paylaşılacak. Döner sermaye işletmeleri gözden geçirilecek, verimli olmayan döner sermaye işletmeleri kapatılacak. Kamuda taşıt alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına katı sınırlamalar getirilecek. 

Döner sermaye ile ilgili konu altı yıl önceki reform paketinde de vardı. 

Hatta tamamlanması için Ocak 2015 - Aralık 2016 tarihleri öngörülen planlamada döner sermaye işletmelerinin gerçek maliyetlerinin ortaya konulması, gerçekçi bir fiyat politikası izlenmesi, sağlık sektörüne ilişkin olanlar hariç kamu kurumlarının bütçelerinden döner sermaye faaliyetleri için harcama yapılmaması, döner sermaye işletmeleri için hizmet üreten kamu personelinin özlük ve harcırah ödemelerinin döner sermaye işletme bütçesinden yapılmasının sağlanacak ve kârlı çalışmayan işletmelerin tasfiye edilmesi hedefleniyordu.

Taşıt envanteri kuruldu

2015'in ilk ayından 2016'nın sonuna kadar biteceği öngörülen bir diğer uygulama ise kamuda taşıt edinim ve kullanımında yerindelik ve etkinliğin sağlanmasına yönelik yasal ve idari tedbirler alınmasıydı. 

Kamu taşıtlarıyla ilgili uygulama altı yıl önceki pakette daha detaylı olarak şöyle açıklanmıştı: 
 

Maliye Bakanlığı bünyesinde “Taşıt Modülü” kurularak kamuda sağlıklı bir taşıt envanteri oluşturulacaktır. Taşıt ediniminde etkin karar verebilmek için satın alma ve kiralama seçenekleriyle maliyetleri karşılaştırılarak tasarruf bilinci anlayışıyla ortak yöntem, usul, kriter ve standartlar belirlenecektir.


2016 yılı ortasında kamuda sağlıklı bir taşıt envanteri oluşturulabilmesi amacıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığı himayesinde, ''Kamu Harcama Muhasebe Bilişim Sistemi (KBS)'' altında ''Kamu Taşıtları Yönetim Bilgi Sistemi (TBS)'' oluşturuldu. Ancak sisteme giriş için kamuda yetkilendirilmiş personel arasında olmak gerekiyor. 

C) YATIRIM

Ekonomik Reform Paketi, yatırımların teşvik edilmesi için üç ana plan sunuyor: “Özel Kesim Yatırımlarının Korunması Hakkında Kanun” çıkarılması, devlet destekleri reformu yapılması, yatırım teşvik sisteminin yeniden düzenlenmesi. 

Söz konusu kanun ve devlet destekleri reformu, toplam beş cümle ile şu şekilde açıklanmış: 
 


Yatırım teşviği sisteminin yeniden düzenlenmesinde ise mevcut teşvik sisteminin sadeleştirilmesi planlanıyor. Yeni teşvik sistemi şu şekilde açıklanıyor: 

Yeni teşvik sisteminde; yenilikçi ve katma değerli üretime yönelen, öz sermaye ağırlıklı gerçekleştirilen, küresel değer zincirinin bir parçası olmaya aday ve bölgesel kümelenme öncelikleriyle uyumlu yatırımlara münhasıran destek sağlanacaktır. 

Emsal ülkelerde yeni yatırım çekmek için uygulanan nakit teşvik modelleri ile rekabet edecek yaklaşımlar geliştirilecek, nakit teşvik uygulamalarına proje bazlı teşvik sistemi ile başlanılacaktır. 


Yukarıdaki açıklamada “küresel değer zincirinin bir parçası olmaya aday” yatırımların hangilerinin olduğu da “emsal ülkeler”den hangi ülkelerin kastedildiği de detaylandırılmamış. 

2014 sonunda açıklanan ve 2015 başında uygulamaya konulan Yapısal Reform Paketi'nin 25 başlığından biri de İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı'ydı. 

31 sayfada açıklanan programın hedefleri şu şekildeydi:
 

Özel sektör yatırımlarının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının 2018 yılı sonunda yüzde 19,3'e çıkarılması 

Plan dönemi boyunca (gayrimenkul hariç) kümülatif uluslararası doğrudan yatırım tutarının 92,8 milyar dolara ulaşması 

İş Yapma Kolaylığı Endeksi sıralamasında ilk 40 ülke arasına girilmesi 

Süreçlerin iyileştirilmesi suretiyle yatırım yeri tahsis miktarının artırılması


Gelinen noktada Dünya Bankası verilerine göre Türkiye, 2019'da 190 ülke arasında en kolay iş yapılan 43'üncü ülke oldu. Bu sayı 2013'te 51'di. 

2013'te 10,4 milyar dolar olan doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) için 2018 hedefi 28,3 milyar dolardı. Bu miktar, 2018'da 13 milyar dolar oldu. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın (UNCTAD) verilerine göre pandemi yılı 2020'de DYY değeri 6,8 milyar dolar oldu. 

Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın verilerine göre özel yatırımların GSYH içindeki payı 2019'da yüzde 23 oldu. Bu oran, 2013'te yüzde 15,6'ydı. 

İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı'nda ele alınan planlamar şu şekildeydi: 

1. Bürokratik süreçlerin hızlı ve etkili işlemesini sağlayacak, yatırımcıların maruz kaldığı doğrudan ve dolaylı maliyetleri düşürecek düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesi

2. Kamunun iş dünyasına sunduğu hizmetlerin bütünleşik bir yapıda elektronik ortama taşınması

3. Türkiye'de iş ve yatırım ortamına ilişkin hukuki süreçlerin ve altyapının geliştirilmesi

4. Mevzuatın uluslararası standartlara ve en iyi uygulamalara uygun şekilde güncellenmesi

5. İllerde yatırıma uygun arazi envanterinin yatırımcıya etkili ve etkin bir şekilde sunulması 

6. Stratejik ve büyük ölçekli yatırımlara uygun yatırım yerleri hazırlanması

7. İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik yaklaşımın bölgesel düzeyde yaygınlaştırılması, geliştirilmesi ve yatırımcının yerel düzeyde desteklenmesi


Uzmanlar ne diyor? 

Eski Hazine Müsteşarı, ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar adlı blogunda kaleme aldığı yazısında Ekonomik Reform Paketini kapsamlı şekilde değerlendirdi. 

Bütçe açığının yüzde 3,5'i geçmeyeceğini hedefleyen Paket ile ilgili olarak “Bir program ortaya konduğunda sayısal hedefler de ortaya konulmalıdır. Açıklanan programda bütçe açığının yüzde 3,5'u geçmeyeceği dışında sayısal bir hedef bulunmuyor” diyen Eğilmez, “Oysa bir program yapılırken hedeflenen yılda ekonomik göstergelerin ne olacağı sayısal olarak belirlenmeli ve oradan geriye doğru her yıl, hatta her ay neler yapılarak o hedefe ulaşılacağı tek tek gösterilmelidir” açıklamasını yaptı ve ekledi: 

‘Enflasyonu düşüreceğiz' ifadesi bir hedef değil temenni olabilir. Nasıl düşürüleceği sorulduğunda yanıtlar hesaplara dayalı sayılarla verilmelidir. Diyelim ki hedefimiz 2023 yılı sonunda enflasyonu yüzde 3'e düşürmek olsun. Bu hedefi koyduktan sonra 2023 yılının son ayından bugüne doğru geri gelinerek her ayın sayısal hedefi tek tek belirlenir ve bunlara ulaşmak için neler yapılacağı tanımlandıktan sonra kurumlara bu hedefler doğrultusunda görevler verilir. Bu tür düzenlemeler yapılmadan ‘enflasyonu düşüreceğiz' demek sadece temenniden ibaret kalır. 

15 Mart'ta dijital platform Gain'de Mirgün Cabas'ın sorularını yanıtlayan Ekonomist Uğur Gürses, 2014'teki yapısal reform paketinde yer alan taşıt modülünü hatırlatarak “Bu modüle göre taşıt alımlarını ve taşıt modelleri belirlenecekti. Bu yapısal bir değişiklik. Çünkü keyfe göre değil bir algoritmaya göre belirleniyor” dedi. 

Cuma günü açıklanan reform paketinde ise kamuda taşıt alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına katı sınırlamalar getirileceğini ancak bunun için bir kriter belirlenmediğini söyleyen Gürses, bu katı sınırlamaları kimin getireceğin de net olmadığını aktardı. 

Yapısal reform denilince yapısal değişiklik olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Gürses, “Geçmişte reform adı verilen belgeler, daha kapsamlıydı. Hangi vadede, kimin neden sorumlu olacağı belirtiliyordu. Onların da tam adrese vuran reformlar olduğunu söyleyemem. Ama cuma günü açıklanan belgeyi görünce daha önce açıklananlara reform demek gerekmiş diye düşündüm açıkçası” dedi. 

Ekonomik Reform Paketi'nde “idari olarak yapılan hataların düzeltilmesinin de ‘reform' adı altında toplandığını” söyleyen Uğur Gürses şöyle devam etti: 

Yanılmıyorsam 2008 ve 2009 yıllarıydı. Hazine, döviz borçlanmasını kesmişti. Kendi vatandaş ve kurumlarından döviz ve altın borçlanmıyordu. Çok doğru bir karardı. Ancak eski Bakan Berat Albayrak, buna tekrar başladı. Şimdiki pakette “Toplam borç stoku içinde döviz cinsi borçların payı azaltılacaktır” deniliyor. Bu, “Kurumların işini yapmasına engel olmayacağız” demek gibi bir şey. Reform değil. İdari karar. 

Son 20 yılda, Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi almadan önce 2004-2005 yıllarında yapılanlara reform denilebileceğini, o dönem bazı özgürlüklerin de genişletildiğini ifade eden Gürses, sonraki süreci şöyle açıkladı: 

2008 krizi sonrası bol para döneminden sonra hiçbir reform yapılmadı. Siyasi ve ekonomik alanda geriye gittik çünkü oluk oluk para geliyordu dışarıdan ve siyasetçiler reform yapma gereği duymadı. 

Berat Albayrak ve TCMB Başkanı'nın görevi bırakmasının ardından “Piyasa bizden ne istiyor?” denildi. Bunlardan ilki Merkez Bankası'nın faiz artışına izin verilmesiydi. Yapıldı. Diğeri de hanehalkı tedirgin olduğu için ekonomik reformlardı. 

Fiyat İstikrarı komitesi kurulacak deniliyor. Bu iş zaten Merkez Bankası'nın değil mi?

Sanki “birtakım spekülatörler stokçular enflasyona yol açıyormuş da biz istikrar komitesi kurup onları döveceğiz” gibi bir tablo ortaya çıkıyor. 

Hükümetin çözemediği sorunları kurul kurarak çözmek çok mantıklı değil. Bu kurullar bakanlıklar altında kurulacak birer daire ile de halledilebilirdi. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU