Teröristler düşünce özgürlüğünü nasıl baltalıyor?

Muhaliflerin engellemeyi başaramadığı Samuel Paty'nin adını taşıyan yasa, "cumhuriyetçilik ilkelerine saygıyı artırma" şeklinde geniş bir başlık altında daha sonra onaylanacak bir dizi yasayla ilişkili olarak geliyor

Fotoğraf: AFP

Tarihi gerçekler "ulusal güvenliği" korumanın yetkililer için her zaman ilk sırada olduğunu bizlere gösteriyor.

Bu bağlamda birçok ülke bu tür korumanın gereklerine ilişkin zaman zaman mantıklı, çoğu zaman ise haksız bir tepki gösterdiğini bizlere kanıtladı.

Özellikle de tıpkı bir tehdidin etkisi altında kalan hükümetlerde olduğu gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün önceliği, ulusal güvenliği sağlama haklarıyla çarpıştığında…

Felaketler karşısında yasama mekanizmaları ve önlemlerin sınırlarının yanı sıra soğukkanlı olma becerisi, yaklaşımın uygunluğunun bir işareti olmaya devam ederken bir taraftan da bir tepkiden ziyade soyut bir kontrol hamlesi olarak yasanın doğası ile uyumluluğu gösteriyor.

Fransa her ne kadar yasama uzmanlığının merkezi olmuş ve pek çok ülke onu örnek olarak kendi yasal ve anayasal sistemlerini üretmiş veya hedeflerini belirlemiş olsa da geleneksel ve yeni iletişim araçları üzerinden fikir beyan etmenin belirsiz rollerinden kaynaklanan karışıklıklar, bu ülkedeki yasama sürecine ağır etkilerini damgalamayı başarmıştır.

Geçtiğimiz şubat ayında Fransa Ulusal Meclisi milletvekilleri, ekim ayında Paris yakınlarında öldürülen öğretmen Samuel Paty'nin adını taşıyan yeni bir yasayı oybirliğiyle onayladı.

Muhaliflerin engellemeyi başaramadığı bu yasa, "cumhuriyetçilik ilkelerine saygıyı artırma" şeklinde geniş bir başlık altında daha sonra onaylanacak bir dizi yasayla ilişkili olarak geliyor.

"Samuel Paty Yasası", "yanıltıcı ve zarar verici bilgiler yayarak başka birinin hayatını tehlikeye atan" herhangi birinin üç yıl hapse ve 45 bin euro para cezasına çarptırılmasını öngörüyor.

Bu, yasanın bir yandan düşünce ve ifade özgürlüğünün gereklilikleri ile tutarlılığı konusunda pek çok şüpheyi beraberinde getirirken, bir yandan da parlamenterler ve parti liderleri tarafından yasanın anlamının genişliği ve mevzuatın uygun bir şekilde düzenlemesi ve tanımlanmasındaki eksikliğe ilişkin uyarıların gelmesine sebep oldu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hükümet, bu yasanın "sosyal medya siteleri üzerinden pek çok insanı hedef alan tehditlerle" mücadele etmek için Samuel Paty davasından hemen sonra onaylandığını söylüyor.

Paris yakınlarındaki Conflans-Sainte-Honorine'deki bir okulda tarih öğretmenliği yapan Samuel Paty, dört ay önce okulda öğrencilere laiklik ile ilgili bir ders verirken "hakaret içerikli bir dizi karikatür" gösterdikten sonra başı kesilerek öldürülmüştü.

Bir öğrencinin velisinin olayla ilgili büyük ses getiren ve öfke uyandırmaya katkıda bulunan bir video yayımladığı ortaya çıkınca hükümet yaşanan olayı "popüler sosyal medya araçlarıyla fikir belirtmenin suistimal edilmesiyle" ilişkilendirdi.

Buna ek olarak Milli Eğitim Bakanlığı olayla ilgili "sosyal medyada" yapılan 800 paylaşımı inceleyerek bu paylaşımların yüzde 17'sinin terörü akladığını ve bunun da olayların öğretmenin başının kesilmesi noktasına varmasının en büyük etkenlerinden biri olduğunu kaydetti.

Terör tehditleri ile mücadelede sert ve üzerinde düşünülmemiş yasama kararları söz konusu olduğunda Fransa bunda tek başına değil.

Zira ABD'de 11 Eylül saldırıları gerçekleştiğinde, ABD toplumunun hepsi saldırıların yarattığı korku ve şaşkınlık ile öfkelenerek ayaklanmıştı. Bu da dönemin ABD Başkanı George W. Bush ve yönetiminin "terörle mücadele etmeyi" hedefleyen bir dizi yasayı geçirmesine yardımcı olmuştu.

Sadece altı hafta içerisinde ABD Vatanseverlik Yasası (USA Patriot Act) kabul edildi. Söz konusu kanun; terörü "üstünkörü bir şekilde" tanımladı, "yürütme otoritesinin temsilcilerinin hesap verme sorumluluğunu kaldırarak kendilerini serbest bıraktı", "anayasayı ihlal etti", "yeterli incelemeye tabi tutulmadı", "parlamentoda pek çok üye incelemeden geçirildi" ve "yetkililere, yasal izinleri olmadan casusluk ve gözetim operasyonları yürütme yetkisi verdi".

Bu ifadeler, dönemin resmi bakış açısına asla karşı çıkmayı başaramayan yasaya karşı yöneltilen eleştirilerden yalnızca bazıları.

Bununla birlikte daha sonra ABD Özgürlük Yasası'nın (USA Freedom Act) 2015 yılının Haziran ayında onaylanmasıyla bu yasa, "doğru yönde atılan adımlarla" birtakım değişikliklere uğradı.

Terör tehdidiyle karşı karşıya kalan toplumların bu olağanüstü tehdide karşı hiç vakit kaybetmeden olağanüstü tedbirler aldığını artık biliyoruz.

Bu mesele, her zaman özgürlüklerin kalesi olarak sayılan büyük ülkelerde görülüyor. Genellikle de normal koşullar altında asla kabul edilmeyecek yasalara yansıyor.

Bir hükümet şiddetli, yüksek terör tehditleri ile karşı karşıya kaldığında yapabileceği en iyi şeyi, endişeler karşısında aşırı tepki vermeyip mevcut yasalarda zaten ele alınan konuları ele almak için kanunlar çıkarmadığında ve sonrasında işlerin toparlanamadığı düşünce ve ifade özgürlüğünü haksız bir şekilde ihlal etmediğinde bulacak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU