Dünyaya hep birlikte iyileşme çağrısı

2020’de yaşanan gelişmeler, uluslararası modern sistemde ve çevre sistemi ile ilişkilerimizde eksiklikler olduğunu gösterdi

Koronavirüs salgını, 2020'yi dünya için zor bir yıl haline getirdi (AFP)

Koronavirüs (Kovid-19) ile ilgili alınan tedbirler, karantina ve sosyal mesafe uygulamaları sayesinde sağlık hizmetleri alanında veya iletişim ve dijital ticaret araçlarında maddi çıkarları olan sınırlı sayıda insan dışında hiç kimse 2020'yi iyi, faydalı ve verimli bir yıl olarak göremiyor. Hatta bu sınırlı sayıdaki insan dahi, insanlığın karşı karşıya olduğu büyük ve benzersiz zorluklara, acil çözüme ihtiyaç duyan küresel sağlık problemine, insani koşullarda ve kalkınma alanında ciddi bir gerilemeye tanık olduğumuz sorunlara karşı korumalı değillerdi.

2020’nin yeni tip koronavirüs salgınının ortaya çıkması ve salgından kaynaklı zorlu koşulların oluşması nedeniyle en fazla olumsuz gelişmenin yaşandığı bir yıl olduğunu söylesek abartmış olmayız. Fakat bununla birlikte virüs, kendinden önce modern uluslararası ve sosyal sistemde var olan tüm temel sorunların baş müsebbibi olarak da görülmemeli. Evet, virüs, stabil, yaygın ve uzun süre daha hayatımızda olacak gibi görünse de virüs, ortaya çıkışına ve kendisine verilen uluslararası tepkinin çeşitli boyutlarını da gözler önüne serdi.

2020'deki gelişmeler, son 80 yıldır tanık olmadığımız küresel bir yozlaşma çerçevesinde modern uluslararası sistemdeki eksiklikleri ve birbirimizle ilişkilerimizin durumunu ortaya çıkarırken aramızdaki diğer birçok uzun vadeli zayıflıktan dolayı özellikle uluslararası toplum arasında uygun veya adil ilişkilerin olmadığını gösterdi.

Küresel maddi açgözlülük ve gelir düzeyinin başarının göstergesi olarak benimsemenin abartılmasıyla çevremizdekilerle başa çıkmada aşırıya kaçtık. Karşı karşıya olduğumuz küresel ısınma sorunu, iklim değişikliği, eşit ve kapsayıcı sürdürülebilir kalkınma arayışında karşılaştığımız sorunlar ve engeller, gelecek nesiller için ağır bir yük oluşturacaktır. Doğal kaynaklarımızı da feci bir şekilde tükettik ve bu da büyük sorunları beraberinde getirecektir.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri ‘nihayet gezegenimizin durumunda bir kırılma yaşandığını ve insanlığın doğa ile adeta kendi intiharına meyilli bir savaş halinde olduğunu’ söylerken ne yanlış bir şey söylüyor ne de abartıyordu. Daha ziyade, çevremizdeki bir milyondan fazla canlının yok olmanın eşiğine gelmesinden ve ekosistemlerin gözümüzün önünde kaybolmasından sonra biyolojik çeşitlilikte bir çöküşe tanık olduğumuz ve çöl bölgesinde su kütlelerinin hızla azalmasıyla kuraklığın arttığı, okyanuslardaki plastik atıkların, mercan kayalarına zarar verdiği, hava ve su kirliliğinin çevre kirliliğini hızla artırarak yılda 9 milyon insanı öldürdüğü şeklindeki açıklaması da doğruydu.

Geçtiğimiz son on yıl, insanlık tarihinin en sıcak dönemiydi. Dünya okyanuslarının yüzde 80'i bir sıcak hava dalgasına girdi. Yoğun kar, gazları süpürdü ve serbest bıraktı, dünya iklimine zarar verdi. Şuan içinde bulunduğumuz on yılda, sıcaklıklarda üç ila beş derece kadar artış yaşanıyor. Bu artış, beraberinde çok sayıda risk ve zararı da beraberinde getiriyor. Oysa güvenli bir hedef, sıcaklık artışını geçtiğimiz yüzyılın son sanayi devriminden önce olduğu seviyeden 1,5 derece daha yükseğe sabitlemekti.

Diğer canlıların yaşadığı alanların tahrip edilmesi nedeniyle hastalıkların hayvan ortamından insan ortamına taşınmasına ve insanlar arasındaki etkileşimin artmasıyla birlikte bu hastalıkların insanlara bulaşma hızında bir artışa tanık oluyoruz.

Bilimsel raporlar, tüm bu yanlış politikaların yansımalarının ilk etapta en savunmasız insan gruplarını etkilediğine ve daha güçlü veya daha zengin taraflara göre çevresel sorunların yaratılmasında daha az sorumluluk taşımalarına rağmen bundan diğerlerine kıyasla çok şiddetli bir şekilde zarar gördüklerine işaret ediyor. Bu nedenle uluslararası toplumu koronavirüs krizinden uyanık bir şekilde çıkmaya, sistemlerini ve davranışlarını gözden geçirmeye, ‘her krizden veya sorundan elde edilecek bir kazanç ve sağlanacak bir fayda vardır’ diyerek hareket etmekten vazgeçmeye çağırıyorum.

Bu bağlamda, Ortadoğu’da bu büyük küresel, çevresel ve toplumsal sorunlara karşı bir bağışıklığımızın olmadığını anladığımızı umuyorum. Küresel problemlerin çoğuna maruz kalıyoruz. Hatta bu maruz kalma durumu bazen dünyanın diğer kıtalarından ve bölgelerinden daha yüksek oranlarda olabiliyor. Örneğin, Arap dünyasında, iklim değişikliğinin yansımaları artarken daha da kötüleşmesi beklenen bir sorun olan şiddetli su kıtlığı ile karşı karşıyayız. Su kaynaklarının azalması, sadece tarım ve gıda alanını değil, aynı zamanda içme suyu ihtiyaçlarını karşılamak için gereken minimum su miktarını da etkilemektedir.

Bölgemiz ayrıca gelir düzeyleri ve sınıflar arasında büyük bir eşitsizlikten ve sosyal hizmetlerin zayıflığından şikayetçi. Kaynakların verimli olarak yönetilmemesi nedeniyle karşı koyulması ve başa çıkılması zor olan günlük hayat şartlarının ve sorunların en çok etkilediği sınıflarla bilinçli olarak ilgilenilmeli. Girişim ve yeniliği teşvik eden entelektüel alanların nasıl sağlanacağına dair bir vizyonla, sürdürülebilir kalkınma için doğal kaynaklarımızı boşa harcamadan üretimi, yatırımı ve ticareti teşvik eden ekonomik ve çevresel politikalar uygulanmalı.

Uluslararası düzeyde yaşanmasını umduğum iyileşme ile birlikte daha geniş bir iş birliğine yönelik atılacak ilk adım olarak, her ülkenin egemen kararını ve sınırlarını aşan nitelikteki bazı konularda veya elde edilecek kazanımlarla ilgili bölgesel iş birliğinde, yeni algılar ve öneriler geliştirmek amacıyla Arap hükümetlerine, resmi olarak desteklenen bir dizi genel düşünce grupları oluşturmalarını öneriyorum. Bu grupların ele alacağı konuları şöyle sıralayabiliriz;

1 - Arap bölgesindeki iklim değişikliğinin etkisi,

2 - Arap dünyasının su ihtiyaçlarının geleceğiyle ilgili bir vizyon oluşturulması,

3 - Halka verilen sağlık hizmeti de dahil olmak üzere asgari düzeyde sosyal hizmet sağlayacak sistemler kurulması,

4 - Modern gelişmeler ve uluslararası küreselleşmenin gerekleri doğrultusunda eğitim sistemlerinin ve müfredatın geliştirilmesi,

5 - Doğal afetler veya salgın hastalıklar gibi Arap ülkeleri arasında bilgi alışverişi ve acil yardım ile ilgili bir sistem kurulması. Belki de Avrupa Birliği’nin (AB) koronavirüs ile ilgili hataları ve olumlu adımlarını gözden geçirmek, bu önerinin önemini ortaya koyar ve geliştirilmesine fayda sağlar.

Arap hükümetlerindeki ilgili bakanların, gelecekte tüm Arap ülkeleri arasında ve daha sonra bölge ülkeleriyle iş birliğinin çekirdeği olma umuduyla, yukarıdaki tavsiyeleri kabul eden ülkeler arasında tam veya kısmi olarak uygulanmaları için bu tavsiyeleri inceleyeceklerini umuyorum.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU