Barış ile uzlaşı arasında tarih

Abdullah Utaybi yazdı

Fotoğraf: Reuters

Tarihin, yüzyıllar boyunca uzun ve orta vadede değişen ve şekillenen ruhları olduğu gibi  kısa vadede değiştiği ve şekillendiği önemli anları da vardır. Bu ruh ve anların farkında olmak, gözlemcinin karmaşık ve değişken sahneyi anlamasını kolaylaştırır.

Amerika Birleşik Devletleri, on yıldan fazla bir süredir devam eden büyük değişikliklere ve benzeri görülmemiş bir tarihi bölünmeye tanık oluyor. Barack Obama'nın iki başkanlık dönemi ile Başkan Donald Trump'ın görev süresi bunların ifade bulduğu dönemlerdi. Seçilmiş Başkan Joe Biden’ın yeni görev süresi ise, başkan ve yönetiminin görevi teslim almalarından sonra yapacakları seçimlere göre ya bu bölünmenin sürekliliğini teyit edecek ya da etkisini hafifletecek.

ABD’de olanlar, göz ardı edilemeyecek veya görmezden gelinemeyecek gerçekçi veriler nedeniyle dünyayı bir şekilde etkiliyor. Ortadoğu da dünyanın pek çok çalkantıya ve çelişkiye tanıklık eden hassas bölgelerinden biri. Burada dinler, mezhepler, ırklar ve dini gruplar birbirleriyle çatışmaya ve çekişmeye devam ediyor. Amin Maalouf'un dediği gibi katil kimlikler, yaşanan gerçeklikte yana değil, yoğun bir şekilde halen mevcut. ABD veya diğer ülkelerde herhangi bir karar vericinin bu dosyaların derinlerine inebilmesi kolay olmayacaktır. 

İran'a karşı nasıl bir tutumun izleneceği konusu, ABD ve dünyanın önceliklerinin başında yer alması gereken önemli ve büyük konulardan biridir. Çünkü bölgede istikrarı sağlama, barış ve hoşgörü fırsatlarını artırma yönündeki ciddi çabalara gerçek bir engel teşkil ediyor. İran ile imzalanan nükleer anlaşma, ciddi yetersizliği ve yalnızca nükleer dosya ile sınırlı kalıp bölge ülkeleri ve halklarının bu teokratik sistemin komşularına, dünya ülkelerine karşı kötülüklerini durdurmak, kaos ve terörü yaymasını engellemek için duydukları ihtiyaçları dikkate almadığından  başarısız oldu.

Tahran’ın düşmanca politikalarından en çok etkilenen İsrail'den Suudi Arabistan, Körfez ve Arap ülkelerine kadar bölge ülkelerinin meşru kaygılarına hizmet edecek şekilde ABD ve bazı Batı ülkelerinin daha önceki nükleer anlaşmanın geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklamalarını bu bağlamda anlamak mümkündür. Bu ülkeler, dünyanın belli başlı ülkelerinin onların çıkarlarını ve güvenliklerini göz önünde bulundurmayan siyasi eğilimlerine rağmen, stratejik çıkarlarını ve ulusal güvenliklerini koruyabileceklerini kanıtladılar.

Türkiye, en az İran dosyası kadar önemli olan başka bir dosyayı temsil ediyor. NATO üyesi, ittifakın politikalarından oldukça saptı, Rusya ile müttefikleri Avrupa ve ABD ile ilişkilerini geren askeri ilişkiler kurdu. Tartışmalı S-400 anlaşmasında sonuna kadar gitmekte ısrar etti. Sadece bunlar değil, Türkiye aynı zamanda bölgede gerilim üretme politikasını da benimsedi. Azerbaycan-Ermenistan çatışması gibi bölgedeki çatışmaları etkin rol oynadı. Aynı zamanda iki Arap ülkesinin (Irak ve Suriye) egemenliklerini sürekli ihlal ediyor. Libya’yı sömürgesi haline getirmeye, silah ve paralı asker  ihraç ederek etkinliğini çalışıyor. Türkiye, Müslüman Kardeşler gibi gruplarla yakın ilişkilerini sürdürüyor. Dünyanın Türkiye'yi uluslararası hukuka tabi tutması ve tüm bu kaosa neden olmasını engellemesi gerekiyor. Türkiye’nin hırslarının boyutunu, yeni doğalgaz ve petrol kaynaklarının keşfiyle ilgili olarak Yunanistan’dan Mısır’a tüm Ortadoğu ülkelerine karşı açık ihlalleri de unutulmamalı.

ABD ve bazı Avrupa ülkeleri Müslüman Kardeşler, siyasi İslam grupları ve ana örgüt İhvan’dan (Müslüman Kardeşler) doğan dini şiddet örgütlerinin temsil ettiği terör ile mücadele için adımlar atmaya başladılar. Washington’da İhvan’ın terör örgütü olarak tasnifi ciddi bir biçimde tartışılıyor. Bu tartışma, siyasi birikimler, toplanan dosyalar ve bu grubun doğasını ve tüm dünya için tehlikesini ortaya çıkaran gerçekler sonucu ortaya çıkmıştır. Fransa da bu terörist grubun Fransa içindeki tüm kollarıyla mücadele başlattı. Ona ve bu ülkelere ciddi şekilde zarar veren etkilerine karşı bir Avrupa ittifakı kurmaya çalışıyor. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi bir dizi Arap ülkesinin bu örgütü tam anlamıyla bir terör örgütü olarak sınıflandırması, Batılı ülkelerde karşılık bulmaya başlamış gibi görünüyor.

Enerji fiyatları ve koronavirüs salgını sonrasında küresel ekonominin canlanması, dünyadaki büyük küçük tüm ülkeleri meşgul eden en önemli sorunlardan biri. Bu, Riyad'da düzenlenen G20 zirvesinde açıkça ifade edildi. Ekonomi dosyası önümüzdeki birkaç yıl içinde dünyanın geleceği için epey hayati bir önem taşıyor. Dünyanın, küresel ekonomiyi daha uzun vadeli inşa edilebilecek bir ekonomik toparlanmaya teşvik etmek için önümüzdeki birkaç yıl içinde bölgedeki zengin ülkelerin iş birliğine gerçekten ihtiyacı var.

Arap-İsrail ilişkileri, bir başka önemli dosya ve bu yıl BAE ve Bahreyn ile İsrail arasında yeni barış anlaşmalarının imzalanması, başta Sudan olmak üzere bir dizi Arap ülkesinin de ciddi bir şekilde bunu düşünmeleriyle barışa doğru büyük bir hareketlenmeye tanık oldu. Bu, krize en iyi ve etkili çözümle son vermek için büyük bir önem taşıyor ve tarihsel bir fırsat sunuyor. Nitekim Filistin Ulusal Otoritesi de sonu düşünülmemiş bir öfke patlamasından sonra İsrail ile ilişkilerini yeniden başlattı. Barış anlaşmalarına tepki olarak çekilen büyükelçileri söz konusu ülkelere geri döndüler. Buna dayanarak, bölgeyi daha iyi hale getirecek ve yeniden istikrar ve barışı sağlayacak yeni güç dengeleri inşa etmek mümkündür.

Bu değişiklikler arasında, daha küçük bir dosyayı da es geçmeyelim; Körfez ülkeleri ile Katar arasındaki Körfez uzlaşısı dosyası. Uzlaşmak ayrı, barışma ve kardeşlik ayrıdır. Ancak, bin millik yolculuk bir adımla başlar. Meselenin bam telinde, Katar’ın gelecekteki politikaları yer almaya devam ediyor. Önemli olan, yanlış yapanın bu yanlışa dönmeyeceğini garantilemek ve istisnai anlarda tarihin sunduğu fırsatlardan yararlanmaktır. Toplumlarda derinleşen bir çatlağı kapatmanın siyasi anlaşmazlığı çözmeye göre daha uzun zaman alacağı bilinmelidir. Tüm Körfez ve Arap ülkeleri, bu yönde atılacak her adım ve yapılacak herhangi bir eylem üzerinde uzlaşacaktır.

Son olarak, siyasi konuşmalara hükmeden gerçeklik ve mantıktır. Güç unsurları ve çıkarların büyüklüğünü kontrol eden, değişikliklerin ve gelişmelerin doğası ile geleceğe hazırlık konusundaki farkındalıktır.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU