İsrailli Filistinli, Filistinlidir

İsrail Filistinlileri, en başından beri Filistinliydiler ve sonuna kadar da öyle kalacaklar

Fotoğraf: AA

Şark'ul Avsat gazetesinin geçen pazar (29 Kasım 2020) günkü sayısında yer verdiği habere göre, İsrail sağı "Yüksek Mahkeme'nin Kudüs'te yaşayan 20 binden fazla Filistinliye İsrail vatandaşlığı verilmesiyle ilgili kararını, Kudüs şehrini Yahudileştirme çabalarına indirilmiş bir darbe" olarak nitelerken, Filistin Ulusal Otoritesi "Kudüs'ü Yahudileştirmek için büyük bir atılım" olarak tanımladı.

Aradaki çelişkinin büyüklüğü açık ve net. Aşırılık yanlısı ve Filistinliler ile uzlaşı imkanı sağlayacak her şeyi kabul edilemez bulan İsrail sağı, en yüksek yargı organının kararına Kudüs'ü Yahudileştirme planlarını engellediği gerekçesiyle karşı çıkıyor.


Öte yandan, Filistin yönetimi aynı kararın şehrin Yahudileştirilmesi yolunda büyük bir atılım olduğunu düşünüyor.

Acaba basit, siyasal bağlılıkları olmayan, yalnızca öteki ile barış içinde yaşama özlemi duyan bir Filistinli veya ırksal üstünlük komplekslerine sahip olmayan bir İsrailli, kim haklı diye sorsa, buna doğru cevabı verecek bir taraf var mı?

Hayır, böyle son derece masum bir soru bile büyük olasılıkla, cevap verme görevini üstüne alacak tarafın siyasi kimliğinden etkilenecektir.


İsrail konusunda derin bir deneyime sahip meslektaşımız Nezir Mecli'nin haberi önemli dikkat çekici bir nokta da içeriyor.

Bu nokta özetle, Doğu Kudüs sakinlerine vatandaşlık verilmesinin önünü açan kararname aslında İsrail İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanmış olduğunu, Yüksek Mahkeme'nin vatandaşlık talepleri reddedilen bir grup Filistinlinin talebi üzerine davaya baktığını belirtiyor.

Mahkeme ayrıca, vatandaşlık şartlarının belirsizliği nedeniyle hükümeti eleştirdi ve İçişleri Bakanlığı'nı İsrail Vatandaşlık Yasası ile tutarlı bir şekilde koşulları açıklık getirmekle yükümlü tuttu.

Bu neden önemli?

Önemi, bir grup Filistinlinin İsrail vatandaşlığına sahip olma haklarını onaylaması için Yüksek Mahkeme'ye başvurmaları ve başvurularını kabul etmeyen İsrail hükümetini dava etmelerinde yatıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hal böyleyken, genel olarak Arap dünyasında, özelde Filistin'de azımsanmayacak bir kesimin, canını acıtacak olsa da sahanın tanık olduğu tamamen yeni ve farklı bir gerçekliği görme, artık var olmayan bir geçmişin gerçekler nedeniyle kapattığı gözlerini açma zamanı gelmedi mi?

Evet, geldi. Halkların ömründe bir sonraki yıl daha iyi bir durumda olmasının önünü açacak bir ilerlemeye tanık olmadan geçen her yılın kayıp olduğu göz önüne alındığında bu, aslında uzun zaman önce gelmişti.

Sorun şu ki, her kültür ve toplumda, ne kadar geride kalındığına dair acı gerçeğin farkına varmak, hastalıklarda birkaç dakikalığına da olsa dilde acı bir tat bırakan acı ilaca katlanmak gibi büyük bir güç gerektirir.

Bütün bunlardan, tek başına Doğu Kudüs sakinlerine İsrail vatandaşlığı verilmesinin, Filistin-İsrail veya Arap-İsrail olsun en başından tökezleyen barış sürecine yardımcı olup onu kolaylaştıracağı mı anlaşılmalı?

Elbette, hayır. Ancak, bu adım tek başına Filistin tarafında kaygı düzeyini yükseltmemeli veya paniğe yol açacak kadar korkutmamalıdır.

Aksine, bir sonraki İsrail seçimlerinde Arap seçmenlerin sayısını yükselterek Filistinliler için faydalı olabilir.


Son İsrail nüfus sayımına göre (26 Nisan 2020) İsrail Filistinlilerinin sayısı 1 milyon 930 bine ulaştı.

Bu, 9 milyon 190 bine ulaşan toplam nüfus içinde Filistinlilerin oranının yüzde 21 olduğunu gösteriyor.

Bu kişiler, Irgun, Haganah ve Stern gibi Siyonist çetelerin terör eylemlerine direnip vatanlarında kaldıkları için İsrail vatandaşlığına sahipler. Yıllar içinde önemli bir etkiye sahip bir güce dönüştüler.

Kendilerine uygulanan her türlü ırkçılık nedeniyle çektikleri sıkıntılara rağmen, mülteci kamplarında diğer Filistinlilere sunulmayan siyasi alanda faaliyet gösterme haklarını kullanıyorlar.

İsrail'de derhal veya bir Filistin devleti kurulur kurulmaz sınır dışı edilmelerini talep eden ırkçı seslerin artması şaşırtıcı değil.

Bütün bu anlatılanlar, sayın Meşal Sudeyri'nin 22 Kasım 2020'de bu gazetede "İsrailli Filistinli vatandaşlığından vazgeçer mi?" başlığı ile yayınlanan makalesinde sorduğu sorunun cevabı olabilir mi?

Hayır, tam olarak değil. Çünkü bu konu, böyle sınırlı bir alanda ele alınamayacak kadar karmaşıktır.

Bu nedenle, şu örneği vermekle yetineceğim; 1992 yılında merhum büyük edebiyatçı Emile Habibi, İsrail'in verdiği edebiyat ödülünü kabul etmek için Filistinlilerin lideri Yaser Arafat'ın onayını istemiş, o da onaylamıştı.

Dört yıl sonra Habibi mezar taşına "Hayfa'da kalacak" ifadesini nakşetmişti. Evet, haklıydı, çünkü İsrail Filistinlileri, en başından beri Filistinliydiler ve sonuna kadar da öyle kalacaklar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU