Ev sinemasından vizyona bu hafta: Saf tohumun peşinde; Buğday

Semih Kaplanoğlu'nun Buğday filmi; ağır temposu ve iddialı üslubuna rağmen Türk sinemasında daha önce örneğini görmediğim gelecek distopyası ve siyah beyaz sinematografisindeki sanat ve görüntü yönetmenliği ile beni oldukça etkileyen filmlerden biri oldu

Kur'an'da bulunan Kehf Suresi'nde anlatılan Hazret-i Musa ile Hazret-i Hızır'ın birlikte yaptıkları yolculukta başlarından geçeni alıntılayarak bir giriş yapayım ve bakalım sonunda bizlere ne ders veriliyor bir görelim:

Musa, Hızır'ı gördüğünde selam verdi. Ve "Cenab-ı Hakk'ın sana öğrettiği ilimden istifade etmem için seninle gelebilir miyim?" diye sordu.

Hızır; "Benim yaptıklarıma sabretmeye senin gücün yetmez ya Musa! Bende, Allah'ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim var ki, sen onu bilemezsin. Sende de Allah'ın sana verdiği öyle bir ilim var ki, ben de onu bilemem" dedi ise de Musa "Beni inşallah sabırlı bulursun. Sana hiçbir işinde karışmayacağım" diye cevap verdi.

Hızır bu defa; "O halde bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın" dedi ve ikisi birlikte yürüdüler.

Bir gemiye bindiler. Bir serçe kuşu geminin güvertesine kondu ve denizden bir iki yudum su aldı.

Hızır; "Ya Musa! Benim ilmimle senin ilmin; Allah'ın alemleri kuşatan sonsuz ilmini bu serçenin denizden aldığı bir yudum su kadar eksiltmez" dedi.

Sonra Hızır geminin tahtalarından bir ikisini söküp attı.

Musa; "Adamcağızlar bizi gemilerine aldılar. Sen gemilerini batırmak mı istiyorsun?" dedi.

Hızır; "Sen bana sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

Musa özür diledi. Yürüdüler. Sokakta bir erkek çocuk gördüler. Hızır çocuğu öldürdü.

Musa tekrar şaşırmıştı; "Aman, ne yaptın? Günahsız bir canı telef ettin!" dedi.

Hızır; "Sen bana sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

Musa; "Bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaş olma" dedi ve yine yola koyuldular.

Bir kasabaya vardılar. Kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı bunlara yiyecek vermedi.

Sonra şehrin içinde yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hızır bir işaretle duvarı onardı. Musa; "Keşke ücret alsaydın. İhtiyacımız vardı" dedi.

Hızır; "Artık seninle ayrılmalıyız" ve "Dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatayım" dedi.

Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti. Onu kırarak kusurlu kılmak istedim. Çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.

Çocuk ise, inanmış bir anne ve babanın evladı olmasına rağmen, çok asiydi. Anne ve babasını da azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korktuk.

Duvara gelince, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimseydi.

Rabbin onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini başkalarının müdahalesi olmadan çıkarmalarını istedi.

Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin iç yüzü budur.


Saf tohumun peşinde; Buğday

Yönetmen: Semih Kaplanoğlu / Oyuncular: Jean-Marc Barr, Ermin Bravo, Grigoriy Dobrygin, Cristina Flutur, Lubna Azabal, Mila Böhning, Hal Yamanouchi, Jarreth J. Merz, Nike Maria Vassil, Rainer Steffen, Hoji Fortuna, Garrett Thierry, Brett Storm, LaTrallo Presley, Mehmet Yılmaz Ak, Lance Brock, Tessa Hawkes, Julie Kline, Haydar Koyel, Johny Mathew, Nicholas Ritz, Eligah Alexander Jr., Tom Andrades, Billie Rae Bates, Randal Bruce, Tiffany Burns, Scott Konkel, Ray Morgis, René Nitsch, Tony Semanik, Janette Torrico-Woo, Howard Y. Woo, Ron Zill / Süre: 123 dakika
 


Dünya prömiyerini 23'üncü Saraybosna Film Festivali'nde yapan ve 30'uncu Tokyo Uluslararası Film Festivali'nden oybirliğiyle kazandığı Büyük Ödül ile dönen, Semih Kaplanoğlu'nun üç kıtada çekilen felsefi bir bilim kurgu türündeki filmi; Grain (Buğday), pandemi süreci boyunca "Ev Hayat Dolu" sloganıyla yayın akışını güncelleyerek dünya sinemasının en prestijli filmlerini seyircisiyle buluşturan Türkiye'nin kültür sanat kanalı TRT 2'de 18 Kasım Çarşamba günü saat 21.00'de yeniden ekranlara geliyor.

24'üncü Uluslararası Adana Film Festivali'nin ödül töreninde Meltem Cumbul ile yaşadığı tokalaşma krizinin yanı sıra hem Cumhurbaşkanlığı Külliyesi (Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi)'nde Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleşen özel galası hem de filmin yapısı nedeniyle bir dönem en çok tartışılan-konuşulan yönetmen olan Semih Kaplanoğlu'nun bu filmini ben de Adana Film Festivali'nde seyretme imkânı bulmuştum.
 


Şehirden kırsala, bilimden felsefeye

Şehirden kırsala doğru ilerleyen, bilim araştırmalarından derinlikli felsefi düşünceye doğru evirilen hikayesi ile zamanı ve koordinatı bilinmeyen, tek dil olarak İngilizce'nin konuşulduğu yakın ve belirsiz bir gelecekte geçen ve çekimleri Türkiye, Amerika ve Almanya'da gerçekleşen Buğday, özetle; saf tohumun peşinde hem ölü topraklara hem de kendi içlerine doğru yürüyen iki kişinin yolculuğunu anlatıyor.

Bu gelecek distopyasına ait evrende ani bir iklim değişimi meydana gelmiş ve yeryüzündeki yaşamı yok oluşa doğru sürüklemiştir; yakın bir gelecekte dünyada gerçekleşen bu beklenmedik iklim değişikliği büyük bir kıtlığı da beraberinde getirmiştir.
 


Ayrıca güvenli seçkin şehirler, manyetik olarak kalkan duvarlarla göçmenlerin istilasına karşı korunmaktadır.

Sınırların yeniden kurulduğu bu yeni dünyada, manyetik kalkanlarla korunan şehirlerde ayrıcalıklı zenginler yaşarken, zor durumdaki göçmen halk, buralara kabul edilmek için Ölü Topraklar adı verilen kurak bölgelerde, kamplarda açlık ve salgın hastalıklarla mücadele etmeye başlamıştır.
 


Bununla beraber, küresel şirketlerin artık dünyayı yöneterek tarımsal ekimi kontrol altına aldığı bu yeni dünya düzenindeki bir diğer sorun ise genetiğiyle oynanmış tohumların sürdürülebilirliği konusunda yaşanan kaostur.

Görünür bir neden olmadan tüm plantasyonları etkileyecek şekilde ortaya çıkan kriz sonucu genetik profesörü Erol Erin, salgının nedenlerini araştırmak üzere hazırlık yapmaya başlar.
 


Bu araştırma, daha önce aynı şirket tarafından istihdam edilen ve genetik üzerine bir teori yazan bir başka genetikçi olan Cemil Akman'ı da izlemeyi hedeflemektedir; fakat onu bulmak için Profesör Erol'un Ölü Topraklar adı verilen yasak bölgeye gitmesi gerekmektedir.

Böylesi bir ortamda şehirdeki rahat hayatını, parlak kariyerini ve bildiği her şeyi terk eden bilim insanı Cemil Akman ile kendisine verilmiş bir amaca göre hareket eden tohum genetiği uzmanı Profesör Doktor Erol Erin, Ölü Topraklar'da karşılaşırlar.
 


Erol Erin ve Cemil Akman'ın bu süreç içindeki gerçek yolculuğu elbette bu ikilinin buluşmalarından sonra başlar.

Hiçbir zaman mükemmel bir tohum yapılamayacağını iddia ederek parlak kariyerini bırakan ve şehri terk edip modern hayata sırtını dönen Genetikçi Cemil Akman ile tohum genetiği uzmanı Profesör Erol Erin'in yollarının kesişmesiyle birlikte girdikleri içsel yolculuk ise benliğin, kibrin ve nihilizmin çöllerinde, hırsın ve açgözlülüğün bataklığında ilerler.
 


Savaşlar ve iklimsel felaketler, mültecilere karşı inşa edilen ölümcül sınırlar, GDO'lu tohumlarda yaşanan kaos ve insanın bütün bu sorunlarla baş edebilmesinin arayışıyla gidilen yollar kıtlığın, salgın hastalıkların, toprakları zehirlenmiş bölgelerin, terk edilmiş çocukların, genetik ayrımcılığa uğramış toplulukların duraklarından geçer.
 


Türk sinemasındaki hikâye sorunsalına çözümcü bir emsal

Türk sinemasında konusu ve yapısı nedeniyle oldukça farklı bir yerde duran Ramin Matin'in The Monsters' Dinner (Canavarlar Sofrası) filmi ile biçim ve mesaj olarak benzerlikler taşıdığını düşündüğüm Semih Kaplanoğlu'nun Buğday filmi; ağır temposu ve iddialı üslubuna rağmen yine de Türk sinemasında daha önce örneğini görmediğim gelecek distopyası ve siyah beyaz sinematografisindeki sanat ve görüntü yönetmenliği ile beni oldukça etkileyen filmlerden biri oldu.
 


Bundan birkaç yıl önce Türk sineması hikâye sorununu nasıl aşar ve kısır döngü hikâye anlatımından nasıl kurtulur diyerek serzenişte bulunduğum bir yazı kaleme almıştım.

Her ne kadar bilim-kurgu ile başlayıp bir süreden sonra anlatımın tamamen felsefi ve dinsel göndermelere dayandığı Buğday filmi, beklenmedik bir yerde başka bir konuya geçiş yapmış ve konu bütünlüğü gözetilmemiş intibası yaratsa da yine de göç, iklim değişikliği ve gıda krizlerine yönelik benzersiz temasıyla Türk sinemasındaki hikâye sorunsalının nasıl giderilebileceğine çözümcü bir emsal olabilecek nitelikte bir çalışma.
 


Aklın bilme yeteneğinin ardında

Kehf Suresi'nin 60-82'inci ayetlerinde anlatılan gizem ve hikmetlerle dolu Hz. Musa ve Bilge Kul (Hz. Hızır) kıssasının alışıldık manası yerine farklı manaların ön plana çıkarıldığı ve yeni manaların eklendiği bu üslup ile filmi seyrettiğinde filmi anladığını zanneden bir seyircinin her an bir sürpriz ile karşılaşmasını mümkün kılan filmde Kaplanoğlu, insanlığın yok oluşuyla ilgili bir varoluşsal distopik hikayesinde başlangıçta ekolojik farkındalığa daha çok hitap eden evrensel bir konuyu ele alıyor.
 


Ancak genetik kriz varoluşsal sorgulamaya yol açtığında kaçınılmaz olarak film daha eskatolojik bir deneme haline geldiği için düşünmeye sevk eden mesajların kökleri görünenin çok ötesine doğru uzanıyor.
 


Bu nedenle film, bir noktadan sonra mistik ve dinsel göndermelere dayandığı için kıssanın iç yüzünü kavrayamadan veya kişinin kendini bilgice kuşatmadan tam manasıyla filmi yorumlayabilmesinin de bir bakıma zor olacağını da kabul etmek gerekiyor.

Filmden edindiğimiz izlenimleri belki başka ilim dallarına başvurmak ve onların terminolojisiyle yorumlamak ve filmi okumak daha doğru olabilir.
 


Bu bilgi, sufilerin hakkında "aklın bilme yeteneğinin ardında" dedikleri türden bir bilgidir.

Perdenin ardındaki hakikati kavrayabilmemizi sağlayacak böylesi bir ilim, Genetikçi Cemil'in ve Profesör Erol'un bugüne kadar öğrendiği her şeyi değiştirdiği gibi bizde de bir aydınlanma ve farkındalık yaratabilir.
 


Belli mi olur, belki biz de böylesi bir aydınlanma sayesinde yaşadığımız bu dünyayı anlayabilme yolunda kendi içimize ve ruhumuza bakmakla bir farkındalık adımı atabilir, filmin sağladığı sinemasal yolculukla içimizdeki insan parçacığını görmeyi başarabiliriz.

 

Haftanın diğer filmleri

Azizler Hapishanesi

Yönetmen: Russell Owen / Oyuncular: Meg Alexandra, Gabz Barker, Kate Bell, Raymond Bethley, Anastasia Borodina, Sarah Brazier, Jess Chanliau, Tom Clegg, Stacey Lynn Crowe, Cherry-Rosa Cullen, Christopher Dunne, Jane Garda, Meryl Griffiths, Savanna Hall, Lydia Hourihan, Perry Jaques, Jennifer Joseph, Philip McGinley, Brian McGovern, Ria Morgan, Michelle Nali, Evan Rees, Lynne Anne Rodgers, Veronica Jean Trickett, Jessie Williams, Francesca Wood / Süre: 106 dakika
 


Sinemalarda bu hafta gösterime giren Patients of a Saint (Inmate Zero); St. Leonards Adası'nda tecrit edilen azılı suçlular üzerinde uygulanan ekstrem tıbbi deneylerin dehşetengiz sonuçlarıyla mücadele edilmesini konu ediniyor.

St. Leonards Adası, dünyanın en azılı suçlularına ev sahipliği yapar ve burada tecrit edilen suçlular üzerinde bir dizi tıbbi deney uygulanır.

Ancak tüm hastalıkları tedavi edebileceği hayaliyle tıbbın sınırlarını zorlayan bir bilim insanının yaptığı deneyler sonrasında ada beklenmedik sonuçlarla birlikte hastalıklarla dolu bir hapishane haline gelir.

Çok geçmeden tüm ada, çıkışı olmayan ölümcül bir labirente dönüşür.


Beni Takip Et

Yönetmen: Will Wernick / Oyuncular: Keegan Allen, Holland Roden, Denzel Whitaker, Ronen Rubinstein, Pasha D. Lychnikoff, George Janko, Siya, Daniyar, Dimiter D. Marinov, Emilia Ares, Yevgeniy Kartashov, Andrei Runtso, Inja Zalta, Kimberly Quinn, Ravil Isyanov, Caleb Dolden, Sebastian L. Hunt, Tristan Lee Griffin, Alen Toric, Michael Kupisk, Emily Hinkler, Elizabeth Hinkler, Eliah Mountjoy, John Myers, Sierra Swartz, Stephanie Wong, Tia Valentine, Vincent Di Paolo, Dominic Pace, Brett Justin Koppel, Alexa Niemi, Alfredo Tavares / Süre: 91 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren Follow Me (No Escape); bir sosyal medya fenomeninin yeni macerası için Moskova'ya gidişini ve orada yaşanan sıra dışı olayları konu ediniyor.

Cole adlı bu fenomen bir tabutta diri diri gömülmek deneyimi de dahil olmak üzere en çılgın tecrübeleri bulmak için tüm dünyayı dolaşmıştır.

Hayranları ise onu izleyerek, yorumlar yaparak ve yeri geldiğinde bir sonraki adımda ne yapacağını söyleyerek onu desteklemiştir.

Takipçi sayısını her geçen gün daha da arttırmak isteyen genç, bunun için her şeyi yapmaya hazırdır.

Hayatını an be an sosyal medyadaki hayranlarıyla paylaşan bu fenomen, her yere gitmiş ve pek çok şeyi tecrübe etmiş birinin bile şaşıracağı bir plan hazırlayan arkadaşlarının kendisine yaptığı bir sürpriz ile gizem ve tehlikenin hâkim olduğu bir kaçış odası oyununa dahil olur.

Böylelikle sosyal medyada daha iyi içerik üretebilmek için her zaman sınırları zorlayan ve yüz binlerce takipçisine asla unutamayacakları deneyimler yaşatan Cole, bu kez kendisini gerçek bir oyunun içinde bulur.

Moskova'daki çok zengin bir adamın sponsor olduğu bu seyahatte bir süre sonra gerçek ile kurgu arasındaki çizgi kaybolmaya başladığında ise arkadaşlarıyla birlikte gizemli ve tehlike bir dünyanın içine düştüklerini anlarlar.

Hayatta kalmak için savaşmak zorunda olan bu arkadaş grubu kendilerini bekleyen kötü olaylardan habersiz mücadele ederler.

Filmin yönetmen koltuğunda Escape Room (2017) filminden hatırlayacağımız Will Wernick yer alıyor.


Çifte Bela: Sihirli Ayna

Yönetmen: Marcus H. Rosenmüller / Oyuncular: Luis Vorbach, Jona Gaensslen, Margarita Broich, Marie Leuenberger, Serkan Kaya, Colin Badura, Cleo Dietmayr, Sanna Morgenroth, Xari Wimbauer, Pepe Trebs, Justus Kaßmann, Maja Beckmann, Butz Ulrich Buse, Max von Thun, Christian Schneller, Ulla Geiger, Arnd Schimkat, Katharina M. Schubert, Stephan Taubert / Süre: 92 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren Unheimlich Perfekte Freunde (Double Trouble and the Magical Mirror) adlı film; keşfettiği sihirli bir ayna ile ödev ve sorumluluklar gibi istemediği şeyleri yaptırabileceği ikizine kavuşan Frido'nun, sihirli aynayı yakın arkadaşı Emil'e göstermesiyle gelişen olayları anlatıyor.

Sadece çocukların mı? Hangimizin hayali değildir ki bizden bir tane daha olsun ve yapmak istemediğimiz işleri bizim yerimize yapsın. Hep demez miyiz benden bir tane daha olsa her yere yetişse, her işimi halletse…

İşte; okuldaki derslerinde pek de başarılı olmayan Frido'nun da bu hayali bir gün girdiği terk edilmiş lunaparkta keşfettiği sihirli bir aynayla gerçek olur.

Aynadan çıkan ikizi artık Frido'nun yapmak istemediği her şeyi yapacaktır; ikizi odasını toplayacak, şikâyet etmeden annesi ne pişirirse yiyecek, ödevlerini yapacak hatta o lunaparkta oynarken okula gidip, en yüksek notları alıp sınıf birincisi olacaktır.

Ancak Frido, bu sırrını uzun süre kendine saklayamaz ve arkadaşı Emil'e açıklayarak gizlilik sözünü ihlal eder.

Böylelikle sihirli bir aynanın keşfi sayesinde bu rüya, en yakın iki arkadaş Frido ve Emil için gerçeğe dönüşür.

İkizleri neredeyse kesinlikle mükemmeldir. Ama mükemmel olmanın en iyi yolunun kendileri olmaktan geçtiğini anlayan iki arkadaş, ikizlerinin kontrolünü çabucak kaybeder ve onları tuzağa düşürüp aynaya geri getirmenin bir yolunu bulmak zorunda kalırlar.


Çocukların Büyüsü

Yönetmen: Ruth Rieser / Oyuncular: Samy Molcho, Dimitri Alberto, Leon Alberto, Noah Banfield, Samuele Bordon, Luciano Bradicic, Claude Brozzoni, Lucas Casati, Constantin Ehrenstein, Chiara Fischer, Pucher Franziska, Ilvy Fuchs, Lena Fuchs, Antonia Goëss, Camilla Goëss, Marie-Charlotte Goëss, Ana Herzog-Maurer, Ulrich Hofstädter, Lukas Hohenwarter, Eva Holzer, Gerrit Jagenteufel, Lea Knapp, Julia Kropfitsch, Arno Lassnig, Jan Michel, Paul Mikosch, Elisa Onitsch, Simon Perchtaler, Fabian Prentner, Leonard Robert Rieser, Delia Stern, Tara Wakonig, Christian Waltl, Johanna Waltl, Maximilian Waltl, Pamela Waltl / Süre: 71 dakika
 


Avusturya Türkiye Büyükelçiliği iş birliğiyle Institut français Türkiye'nin Ankara merkezli sinema etkinlikleri kapsamında 14 Kasım'da gösterimini yapacağı Kinderzauber (The Magic of Children) adlı çocuklarla beraber oluşturulan bu film; onların dünyaya bakış açısını yansıtan, özgün, şairane ve aynı zamanda gerçekçi bir çalışma.

Seyirciyi birlikteliğin, sevincin, özlemin ve gizemlerin aydınlık dünyasına sürükleyen bir deneyim.

Filmi özetlemek gerekirse; bir yaz mevsimi, Dimitri Sirki Çocuk Dünyası'na ulaşır, ama hiçbir yerde çocuk yoktur.

Kimsenin olmadığını gören Palyaço Leon böylelikle onları aramaya başlar ama bu arada gece gündüz sırlı olaylar yaşanmaktadır.

Yavaş yavaş çocuklar görünmeye başlar. Oyunlarıyla, doğayla mutlu oluyor, macera yaşıyorlardır.

Yetişkinler ise varlıklarını kendi dünyalarıyla sınırlandırmış, yani çerçevelerine sıkıştırmışlar.

Büyük bir sevinçle çocuklar özel güçlerini ortaya koyarak hayallerini gerçekleştirmeye başlarlar.


Dilili Paris'te

Yönetmen: Michel Ocelot / Oyuncular: Prunelle Charles-Ambron, Natalie Dessay, Bruno Paviot, Jérémy Lopez, Harrison Arevalo, Nicolas Planchais, Thissa d'Avila Bensalah, Michel Elias, Pascal Pestel, Paul Bandey, Isabelle Guiard, Liliane Rovère, Karim M'Riba, Olivier Claverie, Nicolas Lormeau, Elisabeth Duda, Nicolas Gonzales, Julien Azoulay, Olivier Voisin, David Bertrand, Swan Mirabeau, Serge Bagdassarian, Léa Powe, Jason Kesser / Süre: 95 dakika
 


Institut Français Türkiye'nin Ankara merkezli sinema etkinlikleri kapsamında 14 Kasım'da gösterimi yapılacak olan Dilili à Paris (Dilili in Paris) adlı bu renkli animasyon; gizemli bir olayı aydınlatmak için zorlu bir maceraya atılan küçük bir kızın hikayesini konu ediyor.

O güzel dönemin Paris'inde, üç tekerlekli bisikleti ile teslimat yapan genç kurye ile beraber Dilili, bölgede yaşayan küçük kızların gizemli bir şekilde kayıp olmaları ile ilgili iz sürer ve nihayetinde zorlu bir araştırmanın içine sürüklenir.

Kendisine ipucu veren harika insanlarla tanışır, böylelikle yer altında, kanalizasyonda yaşayan korkunç Üstat-Erkekler olarak bilinen gizli bir çete olduğunu keşfeder.

Üstat-Erkekler adlı bu topluluk korkunç planlar peşindedir ancak iki arkadaş, yeryüzünde aydınlık ve bir arada yaşam için coşku ile mücadele ederler.


İki Gözüm Ahmet

Yönetmen: Gani Rüzgar Şavata, Hüsnü Hakan Gürtop / Oyuncular: Özgür Tüzer, Aleyna Solaker, Serdar Orçin, Ruhi Sarı, Metin Yıldız, Yelda Reynaud, Ekin Akkaş, Gani Rüzgar Şavata, Turgay Şeker / Süre: 108 dakika
 


Yapım süreci anlaşmazlıklarla ve pek çok tartışmayla geçen ama nihayetinde bu hafta sinemalarda gösterime giren Ahmet İki Gözüm; sanatçı Ahmet Kaya'nın hikâyesini anlatıyor.

Film, 28 Ekim 1957 yılında Malatya'da doğan, 16 Kasım 2000'de Paris'te hayata gözlerini yuman ve Malatya'da tahtaya gerdiği tellerle kümesteki tavuklara konser vererek müzik hayatına başlayan Ahmet Kaya'nın zamanla ününe ün katarak halkın sanatçısı olma serüvenini konu ediyor.

İstanbul'a göçmeleriyle siyasi bilinci de oluşan Ahmet, yaşadığı bir sevda yarasıyla kendini tamamen müziğe ve halkına verir.

Yaptığı müzikle büyük bir kitleye hitap eder ve sonunda Halkın Yıldızı Ödülü'ne layık görülür.

Her fırsatta vatanın bölünmezliğine vurgu yapsa da itilenlerin ve ezilenlerin hislerine tercüman olması sebebiyle hedefe konur ve haksızca bölücü damgası yer, istemsiz sürgün yaşar.

Ahmet Kaya'nın hayatının dönüm noktalarını seyirci ile buluşturan film, "Kimler Ahmet Kaya'yı hedef aldı?", "Neden Ahmet Kaya?", "Ahmet Kaya Paris'te neler yaşadı?", "Ahmet Kaya vatan hasreti çekerken başka hangi acıları yaşadı?", "Haksızca vurulan bölücü damgası, halkın bağrına mühürlediği kahraman imgesini silebilir mi?" gibi pek çok soruya cevap olmaya çalışıyor.


Kapan

Yönetmen: Seyid Çolak / Oyuncular: Onur Dilber, Münibe Millet, Serkan Altıntaş, Sami Aksu, Yüksel Akça, Serkan Altıntaş, Birol Cürgül, Güliz Oktar / Süre: 83 dakika
 


Çektiği kısa filmlerle Geleceğin Sinemacısı Ödülü de dahil pek çok ödül ve yapım desteğine sahip olan Seyid Çolak'ın dünya prömiyerini 41. Uluslararası Moskova Film Festivali'nde yapan ve uzun soluklu bir festival yolculuğundan sonra bu hafta sinemalarda gösterime giren ilk uzun metrajlı filmi Kapan, bir adada balıkçılıkla hayatlarını idame ettiren beş arkadaşın, aralarından birinin kaybolması ve vahşi bir kurdun ortaya çıkmasıyla yaşadıklarını anlatıyor.

Doğanın tam ortasındaki bir adada yaşam süren beş balıkçı arkadaşın tekdüze giden hayatları, aralarından birisinin nedeni bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolmasıyla değişime uğrar.

Üstelik nereden geldiği bilinmeyen vahşi bir kurdun adada yavrulayıp, kendine yaşam alanı açmaya çabalaması da arkadaşlar arasında gittikçe yükselen bir gerilime neden olur.

Şehrin cazibesiyle geçmişine ihanet edenlerin kendi canavarını ürettiği ve onunla savaşmaya başladığı, savaşırken de insani melekelerini kaybettiği filmde dostluklar, aile ve düzen bir nevi kaosa sürüklenir.


Onca Yoksulluk Varken

Yönetmen: Edoardo Ponti / Oyuncular: Renato Carpentieri, Francesco Cassano, Ibrahima Gueye, Babak Karimi, Sophia Loren, Massimiliano Rossi, Abril Zamora / Süre: 94 dakika
 


Bazıları, "Her şey taşa yazılıdır ve hiçbir şey değiştirilemez" diyor, ama Momo adında, on iki yaşındaki öksüz bir çocuk ona söylenenlerin aksine her şeyi değiştirmek istiyordur.

Netflix'in Kitaplardan Uyarlanan Filmler kuşağında bu hafta gösterime giren La vita davanti a sé (The Life Ahead) adlı film; Holokost'tan sağ kurtulan ve Senegalli genç bir göçmenle bağ kuran bir kadının hikayesini konu ediyor.

Romain Gary'nin romanından esinlenerek çekilen, Oscar ödüllü Sophia Loren'in oğlu Edoardo Ponti'nin yönettiği filmin başrolünde yer aldığı filmde Yahudi soykırımından sağ kurtulan ve çocuklar için İtalya'da bir bakımevi işleten Madame Rosa, kendisini soyan bir sokak çocuğunu yanına alır ve onunla beklenmedik bir dostluk kurar.


Pinokyo

Yönetmen: Matteo Garrone / Oyuncular: Federico Ielapi, Roberto Benigni, Rocco Papaleo, Massimo Ceccherini, Marine Vacth, Gigi Proietti, Alida Baldari Calabria, Alessio Di Domenicantonio, Maria Pia Timo, Davide Marotta, Paolo Graziosi, Massimiliano Gallo, Gianfranco Gallo, Teco Celio, Enzo Vetrano, Nino Scardina, Maurizio Lombardi, Guillaume Delaunay, Giuliano del Taglia, Domenico Centamore, Gigio Morra, Mauro Bucci, Sergio Forconi, Luisa Ragusa, Massimo Viafora, Claudio Gaetani, Giovanni Iovino, Elisabetta La Padula, Aldo Marinucci, Ciro Petrone, Barbara Enrichi, Vito Ciaccia, Andrea Di Ferdinando, Luca Esposito, Gennaro Filippone, Marcello Fonte, Pietro Fornaciari, Angela Lepore, Domenico Maiolo, Stefano Martinelli, Marcello Marziali, Brigida Pappalardi, Lucia Pennacchia, Giuseppe Pirozzi, Francesca Turrini, Lorenzo McGovern Zaini, Mia McGovern Zaini / Süre: 125 dakika
 


Bu sene 9-20 Ekim 2020 arasında gerçekleşen 39. İstanbul Film Festivali'nin Filmekimi Galaları'nda gösterilen ve bu hafta da sinemalarda gösterime giren Pinocchio adlı filmde; Gomorra (2008), Tale of Tales (2015) ve Dogman (2018) gibi yapımlarla adından söz ettiren, çağdaş İtalyan sinemasının özgün ismi Matteo Garrone, Carlo Collodi'nin klasik çocuk masalı Pinokyo'yu canlı çekimle bir kez daha sinemaya taşıyor.

Usta yönetmenin yeni filmi, Geppetto Usta ve kuklasının klasikleşmiş hikâyesine yeni ve karanlık bir çehre kazandırıyor.

İtalyan sinemasının bir başka yıldızı, Roberto Benigni'nin olağanüstü bir Geppetto karakteri yarattığı film, Pinokyo öyküsünün kökenlerine iniyor ve yine masalların zengin referanslarla dolu dünyasının içine dalıyor.

Neredeyse herkesin ezbere bildiği hikâyeyi yine de biraz özetlemek gerekirse; merhametli, iyi kalpli ve yalnız bir marangoz olan Geppetto'nun ellerinde can bulan ahşap kukla Pinokyo, her çocuk gibi dış dünyayı merak etmektedir.

Bunun üzerine çok geçmeden huzur içinde yaşadığı evinden bir gün gizlice kaçar.

Kanlı canlı bir insan olmak için yanıp tutuşan Pinokyo'nun karşılaştığı bir peri, ona dileğinin gerçekleşmesi için bir cesaret sınavından geçmesi gerektiğini söyler.

Bunun üzerine deneme yanılma yoluyla hayatı öğrenmeye çalışan Pinokyo, iyi bir oğul olmak için çabalarken yeni dostlar edinip hayatı tanıyacağı sürprizlerle dolu bir maceraya atılır ve onu yoldan çıkarmaya çalışanlara karşı mücadele etmek zorunda kalır.

Yalan söyledikçe burnu uzayan bir kuklanın hikâyesinden beklenmeyecek kadar girift ağlarla örülü bir masal izlemek isteyenler için film bu hafta sinemalarda.


Prenses Değişimi 2

Yönetmen: Mike Rohl / Oyuncular: Vanessa Hudgens, Nick Sagar, Suanne Braun, Lachlan Nieboer, Mark Fleischmann, Grant Crookes, Ricky Norwood, Grant Fergusson, Adele Lupton, Jess Fergusson, Stefan Milne / Süre: 96 dakika
 


Netflix'in Romantik Dramalar kuşağında 19 Kasım tarihinde gösterime girmesi beklenen The Princess Switch: Switched Again adlı devam niteliğindeki bu romantik komedide Düşes Margaret, Montenaro tahtının yeni varisi olur ve onun Noel'de taç giyecek olması aşk hayatında sorunlara yol açar.

Diğer yandan aralarındaki ilişkileri için çabalayan ama uzak mesafe ilişkisinin zorluğuyla yüzleşerek Kevin ile zorlu bir dönem geçiren Margaret'ın imdadına bir kez daha ikizi Stacy yetişir.

Ancak kuzenleri Fiona, tüm planları berbat eder ama bu defa üçüncü bir benzer ortaya çıktığında acaba bu ikizlerin planlarını mahvedebilir mi?


Sıra dışı

Yönetmen: Christopher Landon / Oyuncular: Kathryn Newton, Vince Vaughn, Alan Ruck, Katie Finneran, Mitchell Hoog, Uriah Shelton, Misha Osherovich, Melissa Collazo, Kelly Lamor Wilson, Hannah Russell, Dana Drori, Celeste O'Connor, Charles Green, Patti Schellhaas, Deja Dee, Eeryn Falk Lubicich, Catherine Joyce Agan, Carter W. Glade, Jennifer Pierce Mathus, Dwayne ‘Showtim3' Dyke Jr., Celeste Cid, Nicholas Stargel, Michele Manchester, Zack Shires, Emily Holder, Dane Davenport, Sarafina King, Dustin Lewis, Nick Arapoglou, Morgan Monroe, Magnus Diehl, Tim Johnson, Ezra Sexton, Dora Woodrum, Mario Vocol, Athena Akers, Bennett Tarr, Ashley Stepanek, Juleyka Roche Shaudry / Süre: 101 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren, Happy Death Day serisinin yönetmeni Christopher Landon imzalı Freaky, kendi halinde lise hayatını sürdüren Millie ile kasabaya korku salan bir seri katilin birbirilerinin bedenlerinde uyanmasıyla gelişen olayları konu ediniyor.

On yedi yaşındaki Millie Kessler, Blissfield Lisesi'nin kana susamış koridorlarında ve popüler grubun acımasızlığında hayatta kalmaya çalışmaktadır.

Ama kasabanın kötülüğüyle nam salmış seri katili Butcher'ın en yeni hedefi haline geldiğinde lisedeki son yılı endişelerinin en önemsizi haline gelir.

Butcher'ın mistik antika hançeri Millie'yle birbirlerinin bedenlerinde uyanmalarına yol açar.

Millie, değişimin kalıcı olmaması ve sonsuza dek orta yaşlı manyağın bedeninde mahkûm kalmamak için yirmi dört saat içinde bedenine geri dönmesi gerektiğini öğrenir.

Tek sorun, artık Millie tüm şehrin hedefi haline gelmiş büyük bir psikopat gibi görünürken Buthcer da Millie gibi görünmektedir ve kan dökme arzusunu Mezunlar Partisi'ne taşımıştır.

Butcher, genç bir kızın bedeninde olmanın Mezunlar Partisi'ndeki küçük bir katliam eğlencesi için kusursuz bir kılıf olduğunu keşfederken, Millie de aşırı uyanık Nyla, mükemmel ötesi Joshua ve âşık olduğu Booker gibi birkaç arkadaşının yardımıyla zamana karşı yarışarak laneti geri çevirmeye çalışır.


Supa Modo

Yönetmen: Likarion Wainaina / Oyuncular: Stycie Waweru, Marrianne Nungo, Nyawara Ndambia, Johnson Gitau Chege, Humphrey Maina, Joseph Omari, Rita Njenga, Dinah Githinji, Nellex Nderitu, Edna Daisy Nguka, Peris Wambui, Mercy Kariuki, Cindy Kahura, Nick Mwathi, Muriithi Mwangi, Martin Nyakabete, Joseph Wairimu, Isaya Evans, Manuel Siebert, Michael Bahati, Meshack Omondi, Elsie Wairimu, John Gathinya, Francis Githinji, Jubilant Elijah, Euphine Akoth Odhiambo, Mary Njeri Mwangi, Benedict Musau, Yu Long Hu, Biqun Su, Arthur Sanya Muiruri, Likarion Wainaina / Süre: 74 dakika
 


Goethe-Institut Ankara'nın sinema etkinlikleri kapsamında 17 Kasım'da gösterimi yapılacak olan Supa Modo adlı filmde; dokuz yaşındaki Jo, macera filmlerine bayılıyor ve bir süper kahraman olmayı hayal ediyor.

En büyük arzusu, başkahramanı kendisinin canlandırdığı bir film çekmek; daldığı hayal dünyasında, hastalığını ve iyileşme şansının olmadığını unutuyor.

Gün geliyor Jo'nun ablası, yaşam dolu kardeşinin geriye kalan kısacık ömrünü sadece yatakta geçirmesine seyirci kalmaya gönlü el vermiyor.

Jo'yu, sihirli güçlere sahip olduğuna inandırıp kız kardeşinin hayalini gerçeğe dönüştürmeye yardım etmeleri için tüm köyü harekete geçiriyor.

Alman-Kenyalı yapım kolektifi One Fine Day Film bünyesindeki bir masterclass çalışmasının ürünü olan bu dokunaklı hikâyeyi filme çeken Kenyalı sinemacı Likarion Wainaina, hayal gücünün kudretini ve veda etmenin sıra dışı bir yolunu anlatıyor.


Şakrak Jangle'ın Noel Serüveni

Yönetmen: David E. Talbert / Oyuncular: Forest Whitaker, Keegan-Michael Key, Hugh Bonneville, Phylicia Rashad, Anika Noni Rose, Ricky Martin, Sitara Attaie, Nikkita Chadha, Madalen Mills, Justin Cornwell, Esther Chae, Tina Louise Owens, Abraham Popoola, Momo Yeung, Duncan Airlie James, Pierre Bergman, Lisa Davina Phillip, Diaana Babnicova, Gabriel Constantin, Elroy Powell, Arun Kapur, Kieron L. Dyer, Tenz McCall, Michael Hennessy, Miles Barrow, Metin Hassan, Sharon Rose, John Alan Roberts    , Lindy Hennessy, Meesha Garbett, Maryam Hashemi, Lisa Spencer, Gus Gordon, Bern Collaço, Sam Shoubber / Süre: 122 dakika
 


Bir zamanlar dünyanın en büyük mucidi yaşarmış; Jeronicus Jangle. Kariyerinin zirvesinde olduğu zamanlar onun sevgi dolu ailesi ve sihirli dükkanıyla mükemmel bir hayatı varmış.

Ta ki en yakınındaki arkadaşı onları elinden alana kadar…

Netflix'in Çocuk ve Aile Temalı Müzik ve Müzikaller kuşağında bu hafta gösterime giren Jingle Jangle: A Christmas Journey adlı filmde güvendiği çırağının ihanetine uğrayan bir oyuncakçı tüm neşesini yitirir.

Bu olaydan yıllar sonra hayatına giren kibar ve meraklı torunu ise ona yeni bir umut ışığı olur.

Tuhaf bir adam olan Jeronicus Jangle, macera düşkünü torunu ile birlikte, hayatlarının bambaşka bir hal almasına neden olacak büyülü bir icada imza atarken seyircisini de büyülü bir dünyaya doğru yolculuğa çıkarıyor.

 

Flashback

Vakti zamanında kimi festivallerde, kimi sinemalarda kimi de televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem sinemalarda hem çevrim içi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek olan 2020 öncesinde çekilmiş diğer filmler şöyle.

Netflix

  • Benim Hafızası Yitik Kız Arkadaşım (My Amnesia Girl, 2010)
  • Çok Kırsal Bir Noel (A Very Country Christmas, 2017)
  • Kaçakçı (The Mule, 2018)
  • Kemik Balta (Bone Tomahawk, 2015)
  • Kimin Sokakları (Whose Streets?, 2017)
  • Kimsesiz Brooklyn (Motherless Brooklyn, 2019)
  • Köfte Yağmuru 2 (Cloudy with a Chance of Meatballs 2, 2009)
  • Londra'da Bir Park (London Fields, 2018)
  • Memleket Tatili (Hometown Holiday, 2018)
  • Parti Kraliçesi (Life of the Party, 2018)
  • Rahatsız Ettiğim İçin Özür Dilerim (Sorry to Bother You, 2018)
  • Sarsıntı (Concussion, 2013)
  • Sevgi Dolu (Loving, 2016)
  • Sisters Biraderler (Les Frères Sisters / The Sisters Brothers, 2018)
  • Sonsuza Kadar Üç Kelime (Three Words to Forever, 2018)
  • V for Vendetta (2005)

TRT 2

  • Aşk Şarkım (My Own Love Song, 2010)
  • Bitmeyen Yürüyüş (Aruitemo Aruitemo / Still Walking, 2008)
  • Fedakâr Postacı (Pony Express, 1953)
  • Güvercin (2018)
  • Kirazın Tadı (Ta'm e Guilass / Taste of Cherry, 1997)
  • Ölümsüzler Köyü (Piremardha Nemimirand / Old Men Never Die, 2019)
  • Umudun Öteki Yüzü (Toivon Tuolla Puolen / The Other Side of Hope, 2017)
  • Uyanışlar (Awakenings, 1990)


Festival ajandası

21. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali

2000 yılındaki ilk edisyonundan bu yana Institut Français İzmir tarafından desteklenen festival, alanında Türkiye'nin en büyük festivali olma özelliğini taşıyor.

Festivalde yaklaşık 400 kısa film sunulacak, atölye ve söyleşiler yine online olarak yer alacak.
 


Festival programıyla ilgili detaylı bilgi için www.izmirkisafilm.org adresini ziyaret edebilir, çevrim içi gösterimleri live.izmirkisafilm.org adresinden izleyebilirsiniz.


İstanbul Golden Film Festivali

İstanbul'da sonbaharı kültür ve sanatla dolu dolu geçirecekken pandemi nedeniyle kültür sanat odaklı pek çok etkinliğin kısıtlandığı şu dönem koşullarında dünyanın dört bir yanındaki sanatseveri çevrim içi ortamda bir araya getirmeyi amaçlayan ve bu sene ilk kez düzenlenen İstanbul Golden Film Festivali, 10-15 Kasım 2020 tarihleri arasında film gösterimleri ve etkinliklerini sürdürmeye devam ediyor.
 


İstanbul'un tarihi atmosferini ve kültürünü harmanlayan festivalde, birçok yönetmenin kısa filmleri ve belgesellerinin gösterimi yapılacak, yurt dışından ve yurt içinden katılan önemli sanatçılarla söyleşi dizisi gerçekleştirilecek.

Festival programında aynı zamanda; film festivali ödülü, canlı müzik performansları, üniversite öğrencileri ile atölye çalışmaları ve yurt dışından gelen jüri üyeleri ve katılımcılar için bir İstanbul turu da yer alıyor.

BIFA'da iki dönem etkinlik komitesinde bulunan, festivalin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki temsilcisi Alice Muller, Eren Çakmak ve Mehmet Solak tarafından Ramada ve Film Freeway sponsorluğunda gerçekleştirilen festivalin Türkiye temsilciliğini; dünyanın dört bir yanından gelen filmlerle Mezopotamya bölgesinde yaşayan halkları sanat ve kültür bağlamında bir araya getiren Mezopotamya Film Festivali'nin kurucusu ve yönetmeni Eren Çakmak yapıyor.

Festivalin En İyi Ulusal Belgesel Film Ödülü'nü Pembe Kimlik (Tolunay Tekmek), En İyi Ulusal Kısa Film Ödülü'nü Canavarlar (Pelin Şeyhun), En İyi Uluslararası Kısa Film Ödülü'nü The Gesture and the Word (Helen Alexis Yonov) filmlerinin aldığı programın diğer seçkileri şöyle:


Ulusal Belgesel Film Seçkisi

  • Abella'nın Yolculuğu (Enis Manaz)
  • Adada (Mehmet Emin Yücel)
  • Benim Ağır Yüküm (Ahmet Petek)
  • Beş Günde Bar Yapımı (Ulaş Gürbulak)
  • Kokunun Serüveni (Şahin Yiğit)
  • Merkeb-i Mesai (Hasan Erdoğmuş)
  • Meryem Ana (Hasan Ete)

Ulusal Kısa Film Seçkisi

  • Anı (Demet Erden)
  • Bir Garip Mevsim (Burak Oğuz Saguner)
  • G.K (İnan Erbil)
  • Gümüş (Deniz Telek)
  • Hayat Neden Biter? (Furkan Arslantaş)
  • Majid'den Sevgilerle (Yiğit Armutoğlu)
  • Ölüm Uykusu (Kerem Mengüç)
  • Pirabok (Ferman Narin)
  • Toprak (Arda Emir Yolcu)

Uluslararası Kısa Film Seçkisi

  • Between Glances (Ivann Willig)
  • Connective Tissue (Oliver Bernsen)
  • Detained (Khushnuda Shukurova)
  • GAB (Gazanfer Biricik)
  • Lockdown Ghost (Esha Tewari)
  • My Son (Marina Baibarza)
  • Pa Eso Estamos / I Got Your Back (Juanxo Villaverde)
  • Palace of Colours (Prantik Narayan Basu)
  • Salt Water Taffy (Michael Benedetti)
  • Selkincheck / The Swing (Samara Sagynbaeva)
  • The Gentle Art of Violence (Andrew Przybytkowski)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU