İbn Haldun'dan yalan haber konusunda dersler

Haldun, Mukaddime isimli eserinde tarih, tarihçi ve kaynaklar üzerine eğilerek "yalan haber" konusunu ilginç bir şekilde ele alıyor

Fotoğraf: Sosyal medya

Sosyolojiden ekonomiye, sanattan tarihe kadar bugün pek çok alanda etkisini sürdüren İbn Haldun, bu çeşitliliğiyle aslında gazetecilerin de faydalanabileceği bir isim. Son yıllarda ülke siyasetinde de adı sık sık anılan Haldun, Mukaddime isimli eserinde tarih, tarihçi ve kaynaklar üzerine eğilerek "yalan haber" konusunu ilginç bir şekilde ele alıyor.

Haldun'a göre tarih, "bir çağa veya bir nesle has haberlerin anlatılmasıdır."  (s.195) Has kelimesinden kastı da haberlerin tenkit ve teyit süzgeçlerinden geçmiş olmasıdır.

"Malum olsun ki, tarihin hakikati, âlemdeki umrandan ibaret olan insan cemiyetinden (insanî ictimâ) haber vermektir... Tabiatiyle haberlere yalan (ve tahrifât) karışmakta ve bunu gerektiren bir takım sebepler de bulunmaktadır." diyen Haldun, yalan haber konusu için altı gerekçeyi sıralamaya başlar. 

Birinci Neden: Taraftarlık

"Bunlardan biri görüşlere ve mezheplere olan (aşırı derecedeki) taraftarlıktır şüphesiz ki, insan bir haberi kabul hususunda ruhen itidal hali üzerine bulunursa, tenkit ve üzerinde düşünme bakımından habere hakkını verir, doğrusu yalanından ayırt edilip ortaya çıkıncaya kadar araştırmaya devam eder. Bir görüşe ve bir inanca bağlılık ve taraftarlık insanın ruhuna işledi mi, kendine uygun düşen haberleri işitir işitmez hemen kabul eder. Bu temayül ve taraftarlık insanın basiret gözünü örter, tenkit ve tetkikte bulunmasını engeller, yalan haberi kabul eder ve nakletme durumunda kalmasına sebep olur."

Tefsiri gerekli midir bilmiyorum ama Haldun burada habercinin bağımsız duruşunun elzem olduğunu, böylece haberin de tam anlamıyla gerçeklere dayanacağını vurgular. Herhangi bir mezhebe, gruba veya düşünceye angaje olmanın haberciyi, yanlı ve yanlış bir duruma düşüreceğini, akabinde haberin gerçekliğini sarsacağına işaret eder.

İkinci Neden: Kaynağa Güvenmek

"Haberlerde yalancılığı gerektiren sebeplerden biri de, bu haberi nakledenlere güvenmek ve onları mevsuk kabul etmektir. Bu durumda haberin doğruluğunu veya asılsız olduğunu tenkit ve tetkik ile ortaya koymak cerh ve ta'dil ilmine aittir."

Habercilerin en önemli hatalarından biri de kaynaklarına duydukları güven olmalı belki... Fakat bize yüz defa doğru bilgi veren bir kaynak, pekala yüz birinci defaki bilgi aktarımında bizi hataya düşürebilir. Bu yüzden sadece bir kaynağa güvenmeyip ve rehavete kapılmayıp "tenkit ve tetkik ile" haberin tüm detaylarını araştırmamız lazım. Haldun'un bahsettiği cerh ve ta'dil ise aktarıcıların verdiği bilgileri öncelikle sağlam - zayıf temelinde ayrıştırmak. Özellikle hadis literatürü için bu metot çok kullanılır.

Üçüncü Neden: Kaynağın Niyeti Karşısında Dikkatsizlik

"Bu sebeplerden bir diğeri (haberlerin naklediliş) maksatları hakkındaki, gaflet ve dikkatsizliktir. İmdi haberlerin nakl ve rivayet edenlerin çoğu gördüğü veya istediği şeyin maksadını bilmez, haberi kendi zan ve tahminine göre naklettiği için hataya düşer."

Haldun'a göre haberci kaynak karşısında dalgın ve dikkatsiz olmamalıdır. Zira bilgiyi veren kaynak, olayın neden - sonuç kısmının maksadını bilmeyebilir. Kendi gördüklerinin üzerinden bize bilg verdiği için hataya düşme riski var. Bu noktada gerçek haberin apaçık ortaya çıkması adına haberi yazan kişi her daim dikkatli olmalıdır.

Dördüncü Neden: Hallerin Olaya Tatbik Edilmemesi

"Bu sebeplerden başka biri, hallerin vakalara (ahvâlin vekâyie) nasıl tatbik edileceğini ve durumu olaya uygulamayı bilmemektir. Haberlerde birbirine karışma ve sunîlik hali meydana geldiğinden, haberci bunları (ayıklamadan) gördüğü gibi nakleder, yorumunu ve değerlendirmesini yapamaz. Halbuki sunî müdahalelerle değişen haber bizatihi doğru olan  vakayı aksettirmeyecek bir şekil almıştır."

Durumun uygun şekilde vakaya tatbik edilmemesi sonucunda da habere birçok yalan karışabilir. Yazara göre böyle durumlarda kurgu sunî bir yere çekilebilir. O yüzden halleri ve olayları yeterince tatbik etmeyi bilmeyenler, bir anda kendilerini tahrif olmuş bir haberin parçası olarak bulabilir. Bu yüzden öncelikle haller ve vaka arasındaki ilişkiyi iyi okumak lazım ve böylece tatbik etme kısmına haberci iyi çalışmalıdır.

Beşinci Neden: Makam ve Rütbe Sahiplerine Yaranmaya Çalışmak

"Bu sebeplerden biri de ekseriya halkın, yüksek makam ve rütbe sahiplerine onları meth û sena ederek, kendilerine ahvali güzel göstererek, bu suretle şan ve şöhretlerini yayarak, yaklaşmak ve yaranmak istemeleridir. Bunun sonucu olarak bu nitelikteki haberler gerçeği yansıtmayacak tarzda yaygınlık kazanır. İmdi insan nefsi meth û sena edilmeyi sever ve buna düşkündür. Halk ise, dünya ve dünyayı ele geçirme sebebi ve vasıtası olan makama ve servete göz dikmiştir. Ekseriya faziletleri rağbet etmez ve faziletlere sahip olmak için fazilet sahipleri ile rekabet etmez. Faziletlerinden münafese ve rekabet tavsiye edilmiştir."

Günümüzde belki de en çok karşımıza çıkan sorunlardan birisidir bu... Haberciler, makam ve güç sahibi kişilere bazen yaranmak için bazen de onlardan çekindiği için yalan haberler yazabiliyor. Haldun'a göre "yaklaşma ve yaranma" çabasından ve gayesinden ötürü birçok habere yalan karışır ve artık o haber toplumsal anlamda gerçekliğe hizmet etmekten ziyade bireysel çıkarlara hizmet eder.

Altıncı Neden: Toplumdaki Durumu Bilmemek

"Yalanı (sahte haberciliği) gerektiren sebeplerden biri, hatta öteki sebeplerin hepsinden daha önde geleni umrandaki ahvâlin tabiatını bilmemektir. Şüphesiz ki, vukua gelen hadiselerden her birinin -vâki olan şey ister zat, ister fiil olsun- mutlaka hem zatına hem de ona ârız olan hallere has bir tabiatı mevcuttur. Eğer haberi duyan ve alan kişi, varlıktaki hadiselerin ve hallerin tabiatını ve bu tabiatın gereklerini bilirse; bu durum, doğruyu yalandan ayırmak için haberleri tenkit ve tetkik etme konusunda ona yardımcı olur. (Yalan haber) hangi cihetten ortaya çıkarsa çıksın, tenkit (ve tahkikte) en tesirli ve en faydalı usûl budur."

Haldun'a göre yalan haber gerekçelerinden en önemlisi de umrandaki halleri bilmemektir. İster şahıslar düzeyinde ister eylemler üzerinden olsun bir kişi toplumdaki hallerin tabiatına vakıf değilse aktaracağı haberde de bir tahrifat oluşabilir. Duruma hakim kişiler böylece doğruyu yalandan ayırt edebilir, sahih haberler aktarabilir.

Yukarıdaki italikler İbn Haldun'a, geri kalan şerhler bana ait olmakla beraber, Haldun'un yalan haber eleştirileri bunlarla da sınırlı değil. Kendisi hikayet ve rivayet edilen, aynı zamanda tarih kitaplarında yer verilen olaylarla da uğraşır. Onların "yalan haber" olduğunu tenkit ve tahkik ederek kanıtlar. Kullandığı doğrulama ve teyit etme metoduna baktığımızdaysa günümüzdeki bazı teyit/doğrulama sitelerinin kullandığı metotlara benzer.

Mesela Haldun tarihçi Musûdî üzerinden önce vakayı anlatır ardından mantıklı argümanlarla olayın yalan olduğunu kanıtlar. Murucu'z-zeheb'te Mesûdî , Büyük İskender'in İskenderiye şehrini inşa etme sürecini anlatır. Anlattığına göre İskender şehri inşa ederken denizdeki bazı vahşi hayvanlar İskender'e mani olur. İskender de camdan bir sandıkla denizin dibine iner ve o vahşi hayvanların şeytani suratını görür. Sonra çeşitli madenlerden o hayvanların heykelini yaptırır. Şehrin önüne diker. Heykelleri gören hayvanlar kaçışırlar ve böylece şehir inşa edilir.

Haldun ise bu olayın yalan olduğunu ifade ederek şöyle kanıtlar ileri sürer: evvela İskender'in camdan yapılma küçük bir tabutla denize inmesi hurafedir. Zira bir küçük camdan sandıkla o kocaman ve dalgalı denizde mücadele etmesi imkansızdır. İkincisi, İskender gibi büyük hükümdarlar böyle bir sandığa dalıp kendini tehlikeye atmaz. Üçüncüsü bir hükümdar ortada olmayınca hemen yerini alacak başka hükümdar adayları devreye girer. Bunu yapan biri kendi eliyle iktidarını başkasına verir. Bu da kişinin kendisini mahvetmesi demektir.  Dördüncüsü böyle bir maceraya atılan hükümdarı halk beklemez. Beşincisi de suya dalan kişi sandığın içinde de olsa bir süre sonra havasızlıktan ölür. Zira balık karada nasıl ölüyorsa insanlar da suda ölür. 

Bunun gibi pek çok olayı sosyal şartlara ve tabiata uygun kanunlar çerçevesinde yorumlayan yazar, habercinin en önemli halinin de itidal olduğuna vurgu yapar. 

Kısacası Haldun, habercilere mealen şu tavsiyelerde bulunuyor. Taraftar olmayın, haber kaynağınıza dikkatsizce yaklaşmayın, kimseye de bol keseden güvenmeyin. Olabildiğince her şeyi araştırın.  Haberi aktaranın niyetinden ziyade olayı ve durumu habere aktarırken gerçekten yana tutum alın.  Kişisel çıkarlarınız uğruna yüksek makam sahibi insanlara yaranmaya çalışmayın. Aslında Haldun, çok temel ama bir o kadar da tekrar tekrar hatırlanması gereken önerilerde bulunuyor. 

Not: Yazıdaki alıntılar Dergâh'ın 14. baskıyla çıkan Mukaddime'nin 199-201 sayfaları arasındadır.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU