"Çürük binaları yapan müteahhitler, en fazla 7-8 yıl yatabilir, beraat ihtimalleri de var"

Çürük binaları yapan müteahhitlere ne olacak? Kolon kesenlerin cezası ne? Yıkılan binaları denetleyen kamu görevlileri de suçlu mu? Deprem sonrası en çok işlenen suçlar neler? Sorularını ceza avukatları cevaplandırdı

Her depremden sonra en merak edilen soruların başında çürük binaları yapanların ceza alıp almayacağı geliyor / Fotoğraf: AA

İzmir'de yaşanan ve şu ana kadar 100'den fazla insanın ölümüne neden olan deprem ve benzeri her olayın ardından bazı sorular gündeme geldi.

Bunların arasında "Çürük binaları yapan müteahhitlere ne olacak? Kolon kesenlerin cezası ne? Yıkılan binaları denetleyen kamu görevlileri de suçlu mu? Deprem sonrası en çok işlenen suçlar neler?" ilk akla takılanlar...

Merak edilen bu soruları Ceza Hukuku Akademisi yöneticileri avukatlar Mehmet Zengin, Yiğit Gökçehan Koçoğlu, Bahar Topsakal ve Furkan Akbulut cevaplandırdı.

mehmetzengin.jpg
Avukat Mehmet Zengin / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Kaç kişi ölürse ölsün tek ceza öngörülüyor"

Bütün bu sorular içinde belki de en merak edilen ise sağlam olmayan binaları yaptıkları öne sürülen müteahhitlerin yargılanıp yargılanmayacağı ve yargılanırsa ne kadar ceza alacakları geliyor.

Avukat Mehmet Zengin, deprem bakımından sorumluluk noktasında meseleye müteahhit perspektifinde bakıldığında dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak kabul edilen "taksirli sorumluluk" halleri gündeme geldiğini belirtti.

Zengin, şunları söyledi: 

Şöyle düşünülmeli, kasti sorumluluk hallerinden örnekle iki kişinin kasten öldürülmesi halinde suçun mağduru kadar yani ölen sayısı kadar cezaya hükmedilmektedir.

Ancak taksirli sorumluluk halleri bakımından TCK m.85/2 uyarınca bir müteahhitin özen yükümlülüğüne aykırı olarak inşa ettiği binanın deprem sonucu yıkılması halinde yapılacak uygulama, o bina kapsamında kaç kişi ölmüş veya kaç kişi yaralanmış olursa olsun tek bir ceza uygulaması şeklindedir.

Bunu Yargıtay'ın 1999 depremine atfen vermiş olduğu Veli Göçer kararında da müşahade ettik. Yargıtay, bu noktada uygulamayı olası kast şeklinde yapmadı, taksir veya bilinçli şeklinde yaptı.

"Yatarı 7-8 yıl civarında olacaktır"

Zengin sözlerini açarak şöyle devam etti:

Bu ne demek? Veli Göçer olayından gidelim. Veli Göçer, 1999 depremi sonucu inşa ettiği binaların içerisinde ölen ve yaralananlar bakımından toplamda 18 yıl 9 ay ceza aldı. Kendisi infaz yasasından da yararlanarak 7,5 yıl sonucunda tahliye oldu.

Bugünkü yasal durum da o güne göre çok farklı değil. İşte bugün İzmir'de yıkılan apartmanların müteahhitleri başta olmak üzere inşa faaliyetinde bulunan bir kısım yetkililer gözaltına alınmaya başlandı.

Mevcut uygulama ve kanuni kapsam dahilinde bu kişiler, yıkılan binalarında kaç kişi ölmüş veya yaralanmış olursa olsun, bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet verme ve ruhsata aykırı yapılaşma sebebiyle en fazla 15-16 yıl gibi bir cezaya çarptırılabileceklerdir.

Bunun da halk arasında, 'yatarı' şeklinde zikredilen infazı da 7-8 yıl civarında olacaktır. Bu kişiler en fazla bu kadar hapis yatabileceklerdir.

müteahhitler.jpg
İzmir'deki depremin ardından yapılan binalarda ihmali olduğu iddia edilen bazı kişiler gözaltına alındı / Fotoğraf: AA

 

"Bu kişiler hiç ceza da almayabilir"

Zengin bir noktaya daha dikkati çekerek söz konusu kişilere ceza verirken inşa faaliyeti dönemlerindeki mevzuata ve yükümlülüklere aykırı davranıp davranmadıklarının da kontrol edileceğini söyleyerek önemli bir uyarıda bulundu:

"Bu noktada ek bir değerlendirmede burada yapılmalı. Türkiye'de uluslararası standartlara uygun depreme dayanıklı faaliyet yükümlülüğü 2005 yılında gelmiş durumda. Yani eski tarihli birçok yapı bakımından, dönemin mevzuatı depreme dayanıklılık yükümlülüğünü tüm standartlarıyla öngörmediği için müteahhitlerin, 'ben dönemin mevzuatına uygun yapı inşasında bulundum' savunması bir beraat nedeni de olabilir. Bu kişiler hiç ceza da almayabilir."

bahar.jpg
Avukat Bahar Topsakal / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Kolon kesenin cezaevinde geçirdiği süre oldukça az oluyor"

Her depremin ardından kimi binaların kolonlarının yer açmak kaygısıyla kesildiği ortaya çıkıyor ve bu gerçek kamuoyunda da tepkilere neden oluyor.

Peki kolon kesenleri bekleyen ceza ne?

Avukat Bahar Topsakal, binanın yıkımının kesilen kolonlarla doğrudan bağlantılı olduğu kanaatine varılırsa kolon kesen işletmecinin sorumluluğunun mutlak bir şekilde gündeme geleceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

Oluşan can kayıpları ve yaralanmaların sayısına bakılmaksızın, kolon kesen işletmecinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla "taksirle öldürme" suçundan yargılanması muhtemeldir. TCKya baktığınızda bu suçun cezası iki yıldan 15 yıla kadar hapis cezası.

Mahkumiyete hükmedilirken asgari sınırdan uzaklaşılsa bile infaz yasası kapsamında "kolon kesen işletmecinin" cezaevinde geçirdiği süre oldukça az oluyor. Burada işletmecileri kolon kesmekten geri adım attıran bir düzenleme yapılması bakımından hem ceza kanununun hem de infaz yasasının adalete hizmet edecek şekilde değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

yiğitkoçoğlu.jpg
Avukat Yiğit Gökçehan Koçoğlu / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

İhmali olan kamu görevlilerine görevi kötüye kullanmaktan ceza

"Depremde yıkılan binaların geçmişte yapılan denetimlerinde ihmalleri olan kamu görevlilerine bir cezai yaptırım uygulanma ihtimali var mı?"

Bu soruyu da Avukat Yiğit Gökçehan Koçoğlu cevaplandırdı.

Örneğin kamu görevlisi, imar ve yapı denetim mevzuatına aykırı projeleri gerekli incelemeleri yapmadan onaylar ve onaylanan projelere göre yapı ruhsatı verilirse TCK'nın 257/1 maddesindeki görevi icraen kötüye kullanma, yapılması gereken denetim hiç yapılmaz ise bu durumda da 257/2 maddesindeki görevi ihmalen kötüye kullanma suçu söz konusu olabilecektir. İcraen görevi kötüye kullanmada kişiler altı aydan iki yıla kadar hapis cezası alabilecekken ihmalen kötüye kullanmada ise kişiler üç aydan bir yıla kadar hapis cezası alabilecektir. Büyükşehir Belediye Kanunu uyarınca Büyükşehir Belediyelerinin imar denetleme yükümlülüğü olduğu da göz önünde bulundurulduğunda sorumluluk kaçınılmazdır.

"Belgede sahtecilik suçundan da cezalandırılabilirler"

Koçoğlu, yapı denetim kuruluşunun ortak ve yöneticileri, mimar ve mühendisleri ile laboratuvar görevlilerinin de Yapı Denetimi Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yapmaları gereken denetimi yapmadıkları hâlde yapmış gibi veya yapmalarına rağmen gerçeğe aykırı olarak belge düzenlemeleri hâlinde TCK'nın 204. maddesinde yer alan resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılacaklarını söyledi.

furkanakbulut.jpg
Avukat Furkan Akbulut / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Deprem sonrası en yaygın suç korku ve panik yaymak

Deprem öncesi kadar depremden sonra işlenen ve toplumu olumsuz etkileyen suçlar bulunuyor. Bunlar arasında en başta gelenler halkı paniğe sürükleyecek söylentiler yaymak ve özellikle deprem yardımlarının yağmalanması geliyor.

Avukat Furkan Akbulut, TCK'nın 213'üncü maddesinde düzenlenen "Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit" ile TCK'nın 301'inci maddesinde düzenlenen "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçlarının depremden sonra özellikle panik ve korku yayanlar içinden uygulandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu durumlarda iletinin içeriğine göre TCK'nın 213'üncü ve 301'inci maddeleri gerekçe gösterilerek ileti sahiplerinin gözaltına alındığına şahit olmaktayız. Bu suçlama ile Elazığ depreminde 100'e yakın, İzmir depreminde ise şu anlık 69 paylaşımdan 19  kişi gözaltına alındığını ve bu kişilerin bir kısmı tutuklanırken bir kısmı adli kontrol ile serbest bırakıldığına şahitlik etmekteyiz. Deprem sonrası uygulanan en yaygın suçlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Deprem sonrasında hırsızlık ve dolandırıcılık suçları da yaygın

Her depremden sonra karşılaşılan bir sorun da deprem bölgelerinde artan hırsızlık, yağma olayları ve yardımların ihtiyaç sahibi olmayan kişilerce suistimal edilerek kar amaçlı satılması.

Akbulut, bu suçların TCK'nın 157 ve 158'inci maddelerinde düzenlenen "Dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık" suçlarıyla yine 141 ve 142. maddelerinde düzenlenen "Hırsızlık ve nitelikli hırsızlık suçları"na girdiğini belirtti.

Akbulut, Elazığ ve İzmir depremlerinde de bu tür kötü niyetli kişilerin ortaya çıktığını belirterek, "Özellikle farklı ilde ikamet eden kişiler deprem bölgelerine gelerek bu suçları işlediğine şahitlik etmekteyiz" diyerek sözlerini tamamladı.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU