Sözcü yazarı Zeyrek: Sayın Selçuk'un öğretmenlere bir özür borcu olduğu açıktır

Zeyrek, Bakan Selçuk’un “Eğitimde asıl yük öğretmenlerin maaşıyla ilgilidir” ifadeleri nedeniyle özür dilemesi gerektiğini savundu

Fotoğraf: AA

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, “Eğitimde asıl yük öğretmenlerin maaşıyla ilgilidir” ifadelerine tepki gösterdi.

Kendisinin de bir köy öğretmeni çocuğu olduğunu ifade eden Zeyrek, “Kötü yönetimin, milyarlarca liralık israfın olduğu bir ortamda faturanın öğretmenlere kesilmesi tek kelimeyle ‘ayıptır’ dedi.

Zeyrek, “Şu öğretmenler olmasa…” başlığıyla kaleme aldığı yazıda, "Sayın Selçuk'un öğretmenlere bir özür borcu olduğu açıktır” ifadelerini kullandı.

Zeyrek yazısında şunlar kaydetti:

Osmanlı padişahlarından 2. Abdulhamit döneminde görev yapan Maarif nazırlarından biri (Emrullah Efendi, Mustafa Haşim Paşa ya da Zühtü Paşa), “şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” demiş.
Sözün hiciv amaçlı olduğu ve yanlış yorumlandığı savunulsa da onlarca yıldır bir çok eğitimci, yazar, gazeteci ve siyasetçi eğitim sistemimizin halini eleştirirken bu sözlere atıfta bulunur.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, önceki gün şu açıklamalarıyla o ünlü cümleye yeni bir boyut kazandırdı:
“Bakanlığın bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz. Bu, tüm okullar için böyledir. Eğitimde asıl yük öğretmenlerin maaşıyla ilgilidir. Maaşlardan dolayı yatırıma fırsat kalmıyor.”
Bakan Selçuk'un bu sözlerini, 2. Abdulhamit'in Maarif nazırının sözlerine uyarlarsak, açıkça “Şu öğretmenler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” dediğini görürüz.
Bir Milli Eğitim Bakanı'nın, eğitim sisteminin en önemli unsuru olan öğretmenleri “YÜK” olarak görüyor olması, eğitimde geldiğimiz noktanın da özetidir aslında.

★★★

Bu satırların yazarı, bir köy öğretmeninin çocuğudur. Amcaları, halaları, dayısı, kardeşi, mezun olduğu öğretmen lisesinden arkadaşları öğretmendir.
O yüzden ne zaman öğretmenlerin aleyhine bir gelişme olsa, ne zaman bir siyasetçi/yönetici öğretmenleri hedef tahtasına koysa, ne zaman bir öğretmenin canı yansa, kalbinde tarifsiz bir sızı yaşar.
Bakan Selçuk'u dinlerken de aynı sızıyı yaşadım.
Evet, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 70'inin personel giderini biliyorum ama eğitimdeki kötü gidişinin öğretmenlere bağlanmasına, öğretmenlerin “yük” olarak görülmesine gönlüm razı olmadı.
Aklıma 2011'den bu yana hesapsızca, kitapsızca milyarlarca lira akıtılan ama hiçbir somut fayda elde edilemeyen FATİH Projesi geldi. Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz “uzaktan eğitimin” teknolojik altyapısı olabilecekken nasıl “ÇÖP” olduğunu, milyarlarca liranın nasıl çöpe gittiğini hepimiz canlı canlı izlemiştik.
Yine aklıma, ailelerin ve çocukların zorla yönlendirmeye çalışıldığı, gelen öğrencileri tutmakta dahi zorlanan imam hatip okulları için onlarcası yapılan kale gibi okul binaları, o binalar için yandaş müteahhitlere akıtılan paralar geldi.
Ya mantar gibi türeyen tabela üniversitelerine ne demeli? Birgün Gazetesi'nin dünkü nüshasında vardı. Bu yıl değişik üniversitelerde 143 bölüme beş ya da altında öğrenci yerleşmiş. 20 bölümü ise tek bir öğrenci dahi tercih etmemiş.
Sayın Selçuk'a soruyorum. Sizinle doğrudan ilgisi olmasa da hükümetinizin bilgisi dahilinde Ankara'da (en az) 750 milyon dolara mal edilen ve çürümeye terk edilen AnkaPark'ın yerine kaç okul yapılırdı?
Kötü yönetimin, milyarlarca liralık israfın olduğu bir ortamda faturanın öğretmenlere kesilmesi tek kelimeyle “ayıptır”, iki kelimeyle, “ayıptır ve günahtır”. Sayın Selçuk'un öğretmenlere bir özür borcu olduğu açıktır.

 

Independent Türkçe, Sözcü

DAHA FAZLA HABER OKU