Suriye’de çözüm artık Esad'ın elinde değil

Şu anda Esad, daha önce karşı karşıya kaldıklarından daha zor bir sorun ile karşı karşıya; çünkü hem elinde kendisi için bir çözüm yok hem de kaderinin ne olacağını bilmiyor. Sorulması gereken soru şu: Beşşar’ın görevinden çekilmesinin zamanı gelmedi mi?

Fotoğraf: Waseela

Rejim karşıtları dahil dünya, Ceaser Suriye Sivilleri Koruma Yasası yaptırımları nedeniyle Suriyelilerin yaşayacağı acılar için ah vah ederken, Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, eşi Esma ve çocuklarının buna verdikleri tepki, rejime sadık askerlerle fotoğraf çektirmek oldu.

Böylece Esad, ekonomi çökmüş olsa da rejiminin ABD yaptırımlarının üstesinden gelebileceğine güvendiğini göstermeye çalıştı.

Bu fotoğraflarda en ilginç ayrıntı, Esma Esad'ın yüzünü kaplayan ve adı yaptırımlar listesinde yer alsa bile Suriye halkına karşı işlenen savaş suçlarını desteklediğini vurgulayan gülümsemeydi.

Rejim ve müttefiklerinin bir anda kendilerine gelip dünyayı sarsan işkence altında lime lime olmuş 50 bin kişinin cesedine ait fotoğrafları hatırlayacakları düşünülüyordu; ama aksi yaşandı.

Esad, bazı askerleri ile çektirdiği fotoğraflarını yayınlayarak halkını öldürmeye devam edeceğini vurguladı. Söylenenlere göre fotoğraflar, Şam yakınlarındaki Bloudan bölgesinde çekilmiş.

Öfkeli ve gösterilerle kaynayan Dera, Süveyda ve Deyr ez-Zor’u ziyaret edip oradaki askerlerle çektirmiş olsaydı en azından cesur olduğunu söyleyebilirdik.

Ama ne Esad ne de babası 50 yıldan fazla bir süredir devam eden rejimleri boyunca bu şehirleri hiç ziyaret etmediler.

Sonra, Lübnan’da Hizbullah yandaşı biri çıkıp Suriye ne askeri ne de ekonomik olarak çökmeyeceğini vurgular gibi daha önce Venezuela’ya yakıt tankerleri gönderen, şimdi de Suriye’ye yakıt, Suriye halkına da ilaç yardımı yapacak İran’a teşekkürlerini iletti.

Hizbullah’a yakın isim, Hizbullah’ın kontrolünde Lübnan’dan Suriye’ye kaçırılan yakıttan ise hiç bahsetmedi. Suriye’nin 55 bin tutukluyu en çirkin işkence yöntemleri ile öldürerek ahlaki olarak zaten çökmüş olduğunu görmezden geldi.

Bunun yerine, tüm ayakları kırılan ve her an devrilecek bir halde olan bir sandalyede oturan bir rejimi kurtarmak için halkını mahrumiyet içinde bırakan İran’a teşekkür etti.

Bugün Suriye’de yaşananlar tanıdık olabilir; ama iç savaşın delik deşik hale getirdiği bir ekonomi ve rejim karşıtı direnişte açılan yeni cepheler nedeniyle Suriye devleti çökmek üzere ve Esad her zamankinden daha zayıf bir durumda.

Daha 2015 yılında, Ruslar rejimi kurtarmak için müdahale etmeden önce Suriye ordusu içindeki bölünmeler artmıştı.

Çünkü İran, düzenli orduya yardım etmek yerine Ulusal Savunma Kuvvetleri adı verilen Esad’ın kendisine sadık paramiliter bir güç oluşturmaya odaklanmıştı. O tarihten bu yana düzenli ordunun savaşma isteği gittikçe daha fazla geriliyor.

Yine aynı dönemde Suriye ekonomisi batmış ve Suriye lirası (SYP) değer kaybederek dolar karşısında 47 SYP’den 315 SYP’ye yükselmişti.

Bir Suriyeli heyet, İran’ı ziyaret ederek kendisinden yardım istemişti. Dönemin İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Emir Abdullahiyan, karşılık olarak Suriye heyetine, İran’ın izinden gidip “direniş ekonomisi” aracılığıyla kendi kendine yeten bir ekonomi oluşturmaları öğüdünü vermişti.

Ne var ki, bugün Suriye o günden tamamen farklı bir durumda; çünkü Suriye lirası çok daha kötü bir seviyede.

Geçen hafta Suriye lirası karaborsada dolar karşısında 3 bin 500 SYP’den işlem gördü. Bugün Suriye’de ortalama bir maaş ile ancak bir karpuz ya da 1 kilo portakal alınabilir.

Tahminlere göre Suriyelilerin yüzde 80’ni yoksulluk içinde. Kuzey Suriye’de Halep dışında Türkiye kontrolündeki bölgelerde, Suriyelilerin yaklaşık yüzde 10’u Türk lirasını (TL) kullanmaya başladı.

Ankara, Suriyelilerin yüzde 18’nin yaşadığı İdlib’te de bunu yapmayı planlıyor. Beşşar Esad gölgesinde yaşasın böyle bir egemenlik!

Öte yandan, birçok Suriyelinin paralarını oradaki bankalara yatırdığı komşu Lübnan’daki kriz, durumun daha da kötüleşmesine yol açtı.

Lübnanlılar gibi Suriyeliler de Lübnan bankalarındaki paralarını çekemediler.

Bununla birlikte, Suriye lirasının çöküşünün iç savaşın başlangıcından bu yana var olan sorunların büyüklüğünü ortaya çıkarması gibi yeni protesto gösterileri ve rejime yakın isimlerden gelen olağandışı genel eleştiriler de zafer iddiasına (yıkık ve harap bir ülkede) rağmen Esad’ın durumunun ne kadar kötüleşmiş olduğunu gösteriyor.

Süveyda’ya sevk edilen Lübnanlı savaşçılar “durumu sakinleştirmekte” başarılı olmadılar. Dürzilerin çoğunlukta olduğu ve Suriye’nin ekmek sepeti diye adlandırılan Süveyda şehrinde, rejim karşıtı protesto gösterilerine tanık olmaya devam ediyor.

Bu rejim karşıtlığı, geçen pazar günü düzenlenen gösteride atılan “Suriye, Esad ailesinin değil bizimdir” sloganı ile ifade buldu.

2011 yılında Dera’da başlayan devrimden bu yana bu slogan ilk kez kullanıldı. Dera’da fitili ateşlenen devrime Esad’ın Şebbihalarının verdiği karşılık: Ya Esad ya da Suriye’yi yakarız olmuştu.

O günden bu yana da Suriye’yi yakıyorlar. Silahlı muhalefetin kontrolü altında olan ve rejimin birçok kez geri almaya çalışıp başarısız olduğu İdlib’te de rejim karşıtı gösteriler yeniden başladı ve ülkenin diğer bölgelerine de uzandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şam’da otomobillerini iterek kendisini doldurmak için akaryakıt arayan taksi sürücülerini gösteren fotoğraflar yayınlandı.

Protesto gösterileri, rejim içinde artık aleni hale gelen ve Esad’ın kuzeni, yakın bir zamana kadar rejimin en büyük finansörü olan milyarder Rami Mahluf’a kadar uzanan bölünmeyi de gizlemedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı 2008 yılında Mahluf için “Suriye’nin yolsuzluk posteri” ifadesini kullanmıştı.

Mahluf’un Esad’a yönelttiği eleştiri, başka herhangi bir Suriyeli tarafından yöneltilmiş olsaydı kesinlikle Suriye cezaevlerinden birine atılıp kaybolmasına neden olurdu.

Mahluf’un eleştirisi ise bahsettiğimiz iç bölünmenin gerçekte ne anlama geldiği hakkında bir takım yorumlara yol açtı.

Bazı gözlemciler, Esad’ın iktidar ve gücü kendi şahsında birleştirmeye çalıştığını ve diğerlerinin aileden de olsalar işleri bittiğinde kendilerinden kurtulabileceğini düşündüğü görüşündeler.

Şimdi, uluslararası yaptırımlar, daha sert ve Esad’ın yakın çevresini hedef alan yeni ABD önlemleri yoluyla rejime uygulanan etkili baskı, Suriye Devlet Başkanı’nı umutsuzluğa sevk etmiş olabilir.

Özellikle de yakın çevresini, eşi Esma ve Cumhuriyet Muhafızları komutanı kardeşi Mahir’i de kapsadığı göz önüne alınırsa.

Potansiyel rakipleri, özellikle de yakın çevreden akrabaları etkisiz hale getirmek, sert hesaplar yoluyla iktidarı elinde tutan Esad ailesi için yeni bir husus değil.

Esad ailesi için iktidarının temelinde otoritesini pekiştirmek vardır. Bu temeli, 1970 yılında bir darbe ile (“Hareketü't-Tashihiyye” Tashih Hareketi) iktidarı ele geçiren baba Hafız Esad atmıştır.

Baba Esad, Hama katliamını yöneten kardeşi Rıfat’ı bir darbe girişiminde bulunduğu için seksenli yıllarda yurtdışına göndererek saf dışı bırakmıştı.

Oğlu da 2005 yılından bu yana aynı yöntemi takip ediyor. Bu yolda eniştesi Asıf Şevket dahil yakın çevresinden çok sayıda kişiyi öldürmekte tereddüt etmedi. Şu anda da buna benzer bir tasfiye yaşanıyor olabilir.

Baba, modelin temelini attı oğlu da kendisini dikkatlice inceleyip uyguladı. Bu modele göre zirvede ve en hassas konumlarda aile fertleri bulunuyorlar. Ardından aileye bağlılığıyla bilinen kişiler geliyor.

Daha sonra  Aleviler, diğer azınlıklar ve ittifak içinde olan Sünniler dahil bu zincir uzayıp gidiyor.

Ancak, Beşşar şimdi iktidarı bırakırsa, tek adama bağlılığa dayandığı için Alevi/Nusayri otoritesinin yapısı çökecektir. Aleviler artık birleşme ve aralarında demokratik bir anlaşmaya varma güç ve kapasitelerini kaybettiler.

Beşşar Esad, ailesinin ve Suriye’nin tarihinden ders almış olabilir.

“Katil Suriye Hanedanı İçinde” adlı belgesel filminde (National Geographic) deneyimli ABD’li diplomat Dennis Ross, Hafız Esad’ın, halefi olması planlanan büyük oğlu Basil’in 1994 yılındaki ölümüne verdiği tepkiyi anlatıyor.

Basil, soğuk bir ocak günü sahip olduğu pahalı ve lüks arabalardan biri ile yaptığı kazada ölmüştü.

Ross’un ifadesi ile danışmanı kendisine oğlunun ölüm haberini verdiğinde Hafız Esad’ın verdiği tepki, o dönemde ne kadar kırılgan bir pozisyonda olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyordu.

Ross, Genelkurmay Başkanı ve Cumhuriyet Muhafızları komutanı yanına geldiğinde Hafız Esad’ın kendisine, “Darbe mi oldu?” diye sorduğunu anlatıyor.

1970 yılından beri iktidarda olmasına ve ülkeyi demirden bir yumruk, kan ve ateşle yönetmesine rağmen 1994 yılında hala bir darbe girişiminden korkuyordu.

Basil’in ölümünden sonra babasının hissettiği korku gibi, bugün Beşşar da 20 yıldır iktidarda olmasına, kendisinin de ülkeyi demirden bir yumruk, ateş ve kan ile yönetmesine, 9 yıldır devam eden iç savaş boyunca her şeye rağmen iktidarını korumasına rağmen benzer bir kaderden korkuyor.

Rusya ondan yoruldu. Kremlin başka bir isim arayışında.

İran, kendi sorunları içinde boğulmuş. Geçen cumartesi günü İran riyali (IRR) ABD doları (USD) karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi.

Karaborsada geçen hafta 188.200 olan IRR 193 bin 300’e yükseldi. Ekonomi gazetesi Dünya ise IRR’nin değerini 190 bin 800 olarak belirledi.

Rusya kendini Ortadoğu'daki emperyal genişlemesinin boyutlarına kaptırmış. İran boğulmaya mahkum.

Şu anda Esad, daha önce karşı karşıya kaldıklarından daha zor bir sorun ile karşı karşıya; çünkü hem elinde kendisi için bir çözüm yok hem de kaderinin ne olacağını bilmiyor.

Belki de Batılı medya organlarını davet edip, her zamanki geleceğe dönük analizleri ve “Ya rejimimi kurtarmak için harekete geçersiniz ya da siz de Suriye ile batarsınız” gibi dünyaya yaptığı “tavsiyeler” ile dolu röportajlar verir.

Şimdi sorulması gereken soru şu:

Beşşar’ın görevinden çekilmesinin zamanı gelmedi mi?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU