Hafter'in Moskova ziyareti UMH'nin endişelerini artırdı

Moskova, Berlin Konferansı’nın ateşkes ve Libya’daki siyasi sürecin yeniden canlanmasıyla ilgili kararlarını destekleyerek, birkaç gün önce Güvenlik Konseyi (BMGK) içerisinde bir kararı da neredeyse engellemek üzereydi

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, LUO komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldi / Fotoğraf: AFP

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı General Halife Hafter’in Moskova ziyareti ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile görüşmesi, zamanlama ve yaşananlar hususunda spekülasyonlara yol açtı. Bunun, bu dönemde her iki taraf açısından hasımlar listesinin ilk sırasında yer alan Türkiye başta olmak üzere, birçok tarafa örtülü bir mesaj olduğu ifade edildi.

Ne söylendi ve ne gizli tutuldu

Rusya Savunma Bakanlığı, görüşme sırasında Şoygu ve Hafter’in ‘ateşkes ve ülkedeki durumu normalleştirme sürecine başlama hususunda 13 Ocak’ta Moskova’da gerçekleştirilen görüşmelerin önemine’ vurgu yaptığını açıkladı.

Bakanlık, ‘Berlin Konferansı kararlarının uygulanması, Libya krizinin çözümü için siyasi yollara alternatifin bulunmaması, ülkenin bağımsızlığının, birliğinin ve egemenliğinin korunması’ gerektiğine dikkati çekti.

Libyalı gazeteci Hişam bin Sariti, "Toplantıda söylenenler, toplantının gerçek amacını ve Rusya’nın özel olarak iletmek istediği mesajları yansıtmıyor. Moskova, Hafter’i Devlet Başkanı Vladimir Putin veya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile değil, Savunma Bakanı Şoygu ile görüşmeye davet etti. Bu, herhangi bir açıklama gerektirmiyor. Görüşmenin siyasi bir konuya değil askeri bir meseleye değindiğine şüphe yoktur" açıklamasında bulundu.

Bin Sariti, "Hafter’in, Moskova ve Berlin konferanslarının sonuçlarını onaylamak için Moskova’yı ziyaret etmesi mantıksız. Suriye’nin İdlib kentindeki gelişmelerin arka planında son dönemde iki tarafın ilişkisini bozan anlaşmazlıklar ve gerginlikler bağlamında Rusya’nın Ankara’ya, Trablus’taki savaşında Hafter’i destekleyeceği mesajı vermek istediğine inanıyorum" dedi.

İdlib’ten Trablus’a

Libyalı siyasi analist ve araştırmacı Muhammed Hareke, "Libya meselesi, kısa süre sonra Rusya’nın Ortadoğu’daki dış politikasının öncelikleri sırasında ilk numara olabilir. Suriye’deki savaş, neredeyse son aylardaki gelişmelerden sonra kesinleşti. Orası hakkındaki tüm raporlar, Moskova’nın Suriye’deki tüm hasımlarını yendiğini doğruladı. Şu an Libya’da rolü ortaya koyuldu. Rusya’nın bölgedeki yaklaşan siyasi ve askeri savaşı, yumuşak ve sert tüm imkanlarla gerçekleşecek" ifadelerini kullandı. Hareke, "Rusya’nın Berlin konferansından sonra Libya krizine ilişkin rolü, net değişikliklere tanık oldu. Kremlin, Ankara ile yaşanan yakınlaşma sonrasında, ortak gaz anlaşmasının ortaya koyduğu ekonomik nedenlerle Libya ordusu liderine destekte geri adım atıyordu. Durum, Libya meselesi hususunda aralarında nadir anlayışlara yol açtı. Ayrıca Moskova konferansına ve kuvvetleri başkent Trablus’a girmeye başlayan Hafter üzerindeki Rus baskısıyla onaylanan ateşkese olanak tanıdı" değerlendirmesinde bulundu.

Muhammed Hareke, "Suriye meselesine ilişkin anlaşmazlığın yenilenmesi sonrasında Putin, görünüşe göre Erdoğan ile hesaplaşmasını Libya topraklarına taşıyacak. Putin, Libya’nın Ankara açısından önemini oldukça iyi biliyor" dedi.

Moskova, Berlin Konferansı’nın ateşkes ve Libya’daki siyasi sürecin yeniden canlanmasıyla ilgili kararlarını destekleyerek, birkaç gün önce Güvenlik Konseyi (BMGK) içerisinde bir kararı da neredeyse engellemek üzereydi.

ABD, UMH’yi kızdırdı

Trablus hükümetini son günlerde öfkelendiren ve endişelendiren, yalnızca Rusya’nın Libya kriziyle ilgili son tutumu değil. Trablus limanının iki gün önce ordu tarafından bombalanması, ABD Büyükelçisi’nin Bingazi’de Mareşal Halife Hafter ile görüşmesi ve sonrasındaki açıklama hususunda Washington’un soğuk yanıtı, UMH açısından yeni bir kızgınlık oluşturdu.

ABD’nin Libya Büyükelçiliğine göre Büyükelçi Richard Norland, Hafter ile yaptığı görüşme sırasında ‘kalıcı bir ateşkes, silah ambargosu, tırmanışın durdurulması ve çatışmaya siyasi çözüm’ hususunda kararlılığını dile getirdi.

Norland ayrıca, ‘güvenlik koşullarının uygun olduğu bir anda başkent Trablus’u ziyaret etmeyi ve Serrac ile görüşmeyi’ sabırsızlıkla beklediğini belirtti.

Trablus Yüksek Konseyi üyesi Abdurrahman eş-Şatır, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, "ABD Büyükelçisi, uygun güvenlik koşulları mevcut olduğunda Trablus’u ziyaret edeceğini açıkladıktan sonra, yakın bir zamanda ABD Büyükelçiliğinin (Hafter’in karargahının bulunduğu) er-Racme’ye taşınmasını bekliyorum. Bu toplantı ve açıklama, Trablus limanına yönelik saldırı sonrasında geldi. Durum, ABD’nin tavrının bu hususta netleştiğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.

ABD’de ikamet eden UMH’nin siyasi danışmanı Muhammed Buvaysir, ABD’nin Libya politikasına dair şaşkınlığını dile getirdi. Buvaysir, "Büyükelçi Norland’ın Trablus limanının bombalanmasını bir provokasyon olarak tanımlaması, ABD’nin dış politikası için bir utançtır" dedi.

Muhammed Buvaysir, ülkesinin, limana yönelik saldırının kınanmasını beklediğini söylerken, "(ABD Büyükelçisinin) petrol üretiminin engellenmesini görmezden gelmesi, yalnızca siyasi ikiyüzlülük olarak tanımlanabilir" ifadelerini kullandı.

Serrac, kayıp mı etti?

Libyalı araştırmacı ve akademisyen Farac el-Carih, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, "Ülkelerin dış politikası, özellikle de dış tarafların, çıkarlarına göre pozisyonlarında sürekli dalgalanmaya tanık olan Libya’da, kalıcı değişikliklere maruz kaldı. Ama buna rağmen Serrac’ın, politikalarını büyük küçük tüm düzeylerde Türkiye’ye bağladığı genel çerçeve, son yıllarda ellerinde tuttuğu önemli belgeyi, yani uluslararası desteği kaybettiğini gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.

Carih, "Serrac, Libya’nın tamamını büyük ekonomik ve askeri tavizler karşılığında Ankara’ya teslim etti. Bu, Libya hususunda yarışan, farklı çıkarlara sahip çok sayıda düşman oluşturdu" ifadelerini kullandı.  

Libyalı araştırmacı, "Avrupa, şu an Serrac ve müttefiki Erdoğan’a, yaşlı kıtanın çıkarlarına zarar verdikleri için kızgın. Belki de Fransa’daki Charles de Gaulle havalimanında Serrac’ın maruz kaldığı muamele, ayrıntılı bir açıklama gerektirmeyen yeni Fransa ve Avrupa pozisyonunu gösteriyor" dedi.

Farac el-Carih, "Serrac, bölgesel ve uluslararası güçlerin desteğini kaybetmesi karşısında Türkiye’nin desteğine dair bahse giriyor. Bu, garip bir bahis ve bunu cahilce görüyorum. Seçimlerinin, onu yakın gelecekte sahneden uzaklaştıracağına inanıyorum. Uluslararası toplum, Libya krizine siyasi bir çözüm üretmeyi başarsa bile, bu çözüm kapsamında Batılı güçler, Erdoğan’ın ülkedeki elini kesmek için Serrac’ın alternatifini arayacak" ifadelerini kullandı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin

independentarabia.com/node/96036

DAHA FAZLA HABER OKU