Seçim arifesinde İran rejimini kuşatan 7 kriz

İranlı yetkililer, 21 Şubat’ta (yarın) yapılacak ve rejimin 41’inci kuruluş yıldönümünde parlamentoyu yönetecek kişilerin seçileceği genel seçimler için iki kat hassasiyet gösteriyor

İran Cumhurbaşkanı Ruhani Tahran'daki bir ekonomi forumunda, 2018 / Fotoğraf: ISNA

İran, son seçimler -Mayıs 2017'deki cumhurbaşkanlığı yarışı- ile yarın yapılacak seçimler arasında, gözlemcilerin çoğunun, Velayet-i Fakih’in liderliğindeki ‘cumhuriyetin çöküşünün başlangıcı’ olarak tanımladığı eşi benzeri görülmemiş olaylara tanıklık etti. Gözlemcilerin halefinden daha yüksek bir siyasi konuma sahip olduğunu düşündükleri Velayet-i Fakih, sınırsız siyasi yetkilerle dini yetkileri bir araya getirdi.

İşte seçim arifesinde İran rejimini kuşatan 7 önemli kriz:

1- Meşruiyet krizi

İran rejiminin meşruiyet krizi anlık ortaya çıkmış bir kriz değildir. Kriz, Şubat 1979 devriminden birkaç ay sonra, yönetim şekli için çizilecek yeni bir çerçeve olarak Velayet-i Fakih sisteminin onaylandığı ilk tartışmalı referandumla birlikte başlıyor. Bu referandum, ister din adamları, ister dini merciiler, ister siyasi partiler ve muhaliflerin önde gelen isimleri olsun İran’ın Dini Lideri Humeyni’ye devrimdeki rakiplerini ve ortaklarını ortadan kaldırma yetkisi verdi.

İRAN 1.jpg

İranlı milletvekilleri, ABD’nin Nisan 2019'da Devrim Muhafızları Ordusu’nu  (DMO) ‘yabancı terör örgütü’ olarak sınıflandırılmasının ertesinde DMO üniformalarıyla çektirdikleri fotoğraf / Fotoğraf: Farsnews


2- DMO’nun rolüne yönelik artan eleştiriler

ABD’nin beklenmedik bir şekilde Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastın ardından yetkililer, dışarıya mesaj göndermek amacıyla rejimin politikalarının destekçilerini harekete geçirdi. Ülke, ABD yönetiminin Tahran’ı bölgesel davranışlarını değiştirmeye zorlamak amacıyla uyguladığı azami baskıya maruz kalırken dışarıya verilen mesajda içeride DMO’nun bölgedeki rolüne yönelik ortak bir tutum olduğu iddia edildi.

Bölgesel politika, özellikle İran halkının etkilendiği Tahran ve Washington arasındaki çatışma eksenlerinden biridir. Bu durum, Aralık 2017’deki protestoların ardından patlak veren en büyük protesto gösterilerinin yaşandığı Kasım 2019’da ‘Ne Gazze ne Lübnan, yaşadığım yer İran!’ şeklinde eşi benzeri görülmemiş sloganların atıldığı duyuldu. Bununla birlikte Suriye savaşında DMO subaylarının öldürülmesiyle ilgili bilgilerin sızmaya başlamasıyla, İsfahan şehrinde yapılan bir gösteri sırasında ‘Suriye'den ayrılın ve içinde bulunduğumuz şartlara bir çözüm düşünün’ sloganlarının atıldığı duyuldu.

İRAN 2 AFP.jpg

DMO’nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Ocak ayında, İran’ın güneydoğusundaki memleketi Kirman’da yapılan ve çıkan izdihamda onlarca kişinin öldüğü cenaze töreninden bir kare / Fotoğraf: AFP

 

Geçtiğimiz Kasım ayında yapılan protestolar sırasında DMO’nun yurt dışı koluna yapılan harcamalardan duyulan hoşnutsuzluk ‘Filistin'e ölüm’ sloganlarıyla ifade edildi. Bölgesel müdahalelere ve yayılma politikalarına yapılan harcamalar ve insan kayıplarıyla ilgili belirsizlik İranlıları daha öfkelendirdi.

Süleymani’nin ölümünden iki hafta sonra İran Dini Lideri Ayetullah Hamaney, sekiz yıllık bir aranın ardından ilk kez Cuma vaazı verdi. Hamaney, vaaz sırasında parlamento seçimlerinin İran’ın ‘gücünü göstermesi için uygun bir süreç’ olduğunu söylerken, ‘düşman’ olarak nitelendirdiği kişileri, ‘İranlıları aldatarak seçimlere katılmasını engellemeye çalışmakla’ suçladı.

Hamaney, 5 Şubat'ta yaptığı açıklamada ise seçimlerin ‘uluslararası gözlemcilerin İran’la ilgili görüşlerini etkileyeceğini’ belirtti. Bu yüzden seçimlere yoğun bir katılım gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Hamaney, seçimlerin ‘rejimin sınavı’ olarak kabul edildiğini, ‘içerideki ve uluslararası sorunları etkileyeceğini’ vurguladı. Seçimleri ‘büyük bir fırsat’ ve ‘düşmanlar için bir tehdit’ olarak niteleyen Hamaney, “İran'ı seven, ulusun güvenliğini ve itibarını önemseyen ve sorunları çözmek isteyenlerin halkın iradesini ve gücünü bir kez daha göstermek için sandık başına gitmelidir” diye konuştu.

İRAN 3 EPA.jpg

DMO’nun Ukrayna uçağının düşürülmesinden sorumlu olduğunun duyurulmasının ardından Tahran'da protesto gösterileri düzenlendi / Fotoğraf: EPA

 

3- Para biriminin değer kaybetmesi ve hükümetin oynadığı rol

2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ana odağı seçim sloganlarıydı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Birinci Yardımcısı İshak Cihangir, nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından dış dünyaya açılan ülkede ekonomik durumun iyileşmesini, İranlıları muhafazakar adaylara karşı korkutmak için bir kart olarak kullandılar. Muhafazakar adaylar ise İran ekonomisini yerel yeteneklere dayanarak toparlama sözü verdi.

Cihangiri, İranlıları, muhafazakar aday İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanı olması halinde seçim kampanyası sırasında 700 tümen olan doların, beş bin tümene yükselebileceği konusunda uyardı. Ancak Ruhani'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinden zaferle çıkmasından sadece birkaç ay sonra, doların fiyatı iki katına çıktı. Bu yükseliş, İran’da birçok ürüne zam yapılmasına neden olurken, Aralık 2017'de yükselen fiyatlara karşı halk sokaklara döküldü. Ancak bu kriz, Mayıs 2018'de ABD Başkanı Donald Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilmesi ile daha da kötüleşti. Dolar 18 bin tümene ulaştı.

İran Yargı Erki’nin başına geçen İbrahim Reisi, Aralık 2018’de yaptığı açıklamada, “Allah bana cumhurbaşkanlığını nasip etmeyerek bize merhamet etti. Böylece dolar beş bin tümene çıkmadı. Ancak şunu sormak istiyorum: Gidişat böyle devam edecek mi yoksa durum düzelebilir mi?” ifadelerini kulandı.

Daha sonra hükümetin, bütçe açığını güvence altına almak için döviz satış noktalarından dolar satmak gibi önlemler aldığı anlaşıldı. Ruhani hükümetine yönelik eleştiriler, devlet kurumlarına tahsis edilen doları karaborsalara pompalandığı şeklindeki suçlamalarla daha da arttı.

Ruhani hükümeti, döviz kurundaki dalgalanmaları bir türlü kontrol altına almayı başaramadı. Dolar kuru 10 bin tümen ile 14 bin tümen arasında gidip geldi.

İRAN 4 AP.jpg

Haziran 2018'deki gösteriler sırasında protestocular, Tahran Kapalı Çarşısı'ndan rejim karşıtı sloganlar atarak parlamento binasına yürüdü / Fotoğraf: AP


4- İşsizlik krizi ve yüksek fiyatlar

İranlılar eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminden bu yana işsizlik krizinin daha da kötüleşmesinden şikayet ediyor. Ruhani'nin 2013 cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanya sürecinde dillendirdiği en önemli sloganlarından biri, yeni iş imkanlarının yaratılması ve işsizlik meselesine çözümler bulunmasıydı. Ancak 2017 yılında Ruhani, kendisini düşürmek için işsizlik kartını öne süren muhafazakar akımın artan baskısıyla karşı karşıya kaldı.

Fakat Ruhani, nükleer anlaşmanın ardından İran'ın uluslararası şirketlerle yaptığı ticaret anlaşmaları sonrasında yabancı yatırım alanlarından istihdam olanakları sağlama sözü verdi. Ancak hükümetin istihdam yaratma konusundaki vaadi, uluslararası şirketlerin İran pazarından art arda çekilmesiyle birlikte kısa süre içinde buhar oldu.

İRAN 5 FARS.jpg

İran’da akaryakıt fiyatlarına artışa gitme kararı sonrası 2 Kasım’da başlayan protesto gösterileri sırasında başkent Tahran’ın merkezinde yakılan bir araç / Fotoğraf: Farsnews


5- Yolsuzluk ve İranlı yetkililerin güvenilirliği

Son seçimlerde cumhurbaşkanlığı adayları arasındaki yoğun tartışmalar İran'ın siyaset sahnesi üzerinde büyük etkiler bıraktı.

Ruhani, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhafazakar adaylarından eski DMO Komutanı Muhammed Bakır Galibaf’a karşı DMO’yu eleştirmeye başladı. Ruhani, DMO’nun füze denemelerini ve istihbarat birimini seçim kampanyalarındaki aktivistlere karşı kullanmasını eleştirdi. Ancak kısa süre sonra bu tutumundan vazgeçen Ruhani, yavaş yavaş DMO kampına yaklaştı. Bu durum, muhafazakâr köklerine dönmekle suçlanmasına neden oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası, iki aday arasında, hükümet yetkililerine verilen astronomik rakamlardaki maaşlar meselesi ile başlayan ve yargıda yolsuzluk meselesi ile biten ağır ithamlara tanık oldu.

Eski Yargı Erki Başkanı Sadık Laricani'nin 63 banka hesabı olduğu ortaya çıktı. Bununla birlikte İranlı yetkilileri ve komutanların Tahran'da hükümete ait gayrimenkulleri piyasa fiyatının çok altında satın aldıklarına ilişkin bir emlak skandalı patlak verdi. Bu skandal, Galibaf'ın adaylıktan çekilmesine neden oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası bittikten sonra, DMO’nun istihbarat birimi, önce Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri'nin kardeşi Mehdi Cihangiri'yi ardından Cumhurbaşkanı Ruhani’nin kardeşi ve ofisinin üyesi olan Hüseyin Feridun'u ‘mali suçlar’ nedeniyle tutukladı.

İran’da yolsuzluk sorunu, para krizi kötüleştikçe bir kamuoyu meselesine dönüştü. Bu durum Hamaney’i ‘yolsuzluk yapanlar ve ekonomik durumu manipüle edenlere karşı özel bir mahkeme’ kurmaya zorladı. İran kısa bir süre içerisinde ‘Altın Sultanı’ ve ‘Katran Sultanı’ lakaplı iki tüccarı idam etti. ‘Çelik tüccarı’ olarak bilinen iş adamını ise tutukladı.

Cumhurbaşkanı Ruhani ve aralarında Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin de bulunduğu DMO’nun üst düzey beş komutanı ile yapılan görüşmenin ardından İran’da taraflar arasında yaşanan sözlü savaş bir nebze sakinleşti.

IRAN 6 MIZAN.jpg

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi'nin yeğeni Merkez Bankası Döviz İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Seyyid Ahmed Arakçi ‘para manipülatörü’ suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı / Fotoğraf: Mizan

 

6- ABD ile karşılaşma

İran kamuoyu son iki yıl içinde ABD yönetimi ile İran rejimi arasında bir savaş alanı haline geldi. ABD yönetiminin politikası İran’da bölünmelere neden olurken, Tahran, İran’a yeniden yaptırım uygulama kararı alan Washington'ı ‘ekonomi terörü’ uygulamakla suçladı.

Esasen İranlıların sosyal özgürlükler ve ABD ile ilişkilerin normalleşmesini istediğini bilen ABD yönetimi, halkın taleplerini vurgulayarak İranlılara hitap etmeyi ve İranlı yetkililer üzerinde baskı kurmayı başardı.

Avrupa’nın geleneksel tutumunun olmadığı ve nükleer anlaşmanın ardından İran'daki insan hakları meseleleriyle ilgilenmekten geri çekildiği bir dönemde ABD yönetimi halk protestolarıyla ilgilenmeye başladı. Sosyal medya platformlarından protestolara yönelik mesajlar yağdı. ABD, Trump'ın başkan olmasıyla Farsça yayın yapan medya kuruluşlarının yönetimlerini gözden geçirerek ve muhalefet partilerinden gelen farklı sesleri dinleyerek İranlıların taleplerini destekleyen bir yaklaşımı izledi.

ABD yönetimi, özellikle Aralık 2017 protestolarından sonra İranlıların nabzını yoklayan azami baskı stratejisini ortaya attı. Bu da Ruhani'yi döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı başlayan protestoların ortaya çıkışından ABD’yi sorumlu tutmaya itti.

Cumhurbaşkanı Ruhani, 2018 yazında bir toplantı sırasında Meclis Başkanı Ali Laricani'ye attığı öfkeli bakış

7- Ruhani’nin yerine getiremediği vaatleri

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani iki seçim dönemi geçirmesine rağmen İranlılara verdiği; partizan ve siyasi faaliyetlerin kolaylaştırılması, medya kısıtlamalarının kaldırılması ve ifade özgürlüğünün yanı sıra reformist eğilimli Yeşil Hareket liderleri Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi ve eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'ye yönelik yasaklamaları ortadan kaldırma gibi vaatlerinin çoğunu yerine getiremedi. Aynı şekilde üniversitelerdeki özgürlükleri destekleme sözünü de tutamadı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU