Yaşamak için ateş üzerinde yürüyenlerin hikâyesi: Tenere

Gazeteci ve belgesel yapımcısı Hasan Söylemez, 54 Afrika ülkesinin tamamını göreceği bisikletli yolculuğuna ilk uzun metrajlı belgeseli için ara verdi. “Tenere”, yaşamak için "Çöllerin Çölü"nü geçmek zorunda kalan insanların hikâyesini anlatıyor

20 Ekim 2011

Dünya, Libya’da 42 yıllık bir saltanatın bitişine bir cep telefonu kamerası aracılığı ile şahit oluyor.

Afrika ve Arap dünyasının en uzun süre iktidarda kalan liderinin son görüntüleri tarihe, yüzü kanlar içerisindeyken, yaralarla dolu cansız bedeni bir soğuk hava deposunda “sergilenirken” kaydediliyor.

“Afrika krallarının kralı” Muammer Kaddafi devri sona erdikten sonra dünya basınının objektifi, ülkedeki iki başlı iktidar mücadelesiyle harlanan bir iç savaşa dönüyor…

Dört yıl sonrası…  

Nijer.

Amadou Baschir (Beşir), 12 çocuklu bir ailede büyürken kurduğu ve gerekçesini “Çünkü insanların hayatlarını en iyi bilenler gazetecilerdir” diyerek açıkladığı “gazeteci olma” hayali yerine ticaret yapıyor. Ve bunun için bir çölü geçmek zorunda… 

İkisi öldükten sonra geriye kalan dört çocuğu ve eşini geçindirmek için çölde yüzlerce kilometreyi katederek ticaret yapmak zorunda olan Baschir, bir gün Libya’daki çatışmalar sırasında vuruluyor. 21 gün hastanede kalıyor.
 

Beşir
47 yaşındaki Amadou Beşir, yıllardır Nijer'in Agadez kentinde yaşıyor/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


Ne Beşir biliyor onu kimin vurduğunu, ne dünya biliyor bir saltanatın yıkılmasıyla patlak veren iç savaşın, Nijer’de yoksul bir hayatı etkileyebileceğini…

Taa ki Türkiye’den birisi objektifini Beşir’e döndürene kadar…

Hayal Avcısı'nın hayali 

Hasan Söylemez.

2010’da tüm Türkiye’yi bisikletiyle gezdikten sonra en büyük hayali Afrika için Ocak 2017’de yine bisikletinin pedalına basan gazeteci ve belgesel programcısı. 

Üç yıla yakın sürede Batı Afrika’yı tamamlayan, belirsiz bir sürede 54 Afrika ülkesine de ulaşmak isteyen, gittiği her yerde insanları kamerasının karşısına geçirerek,  “Hayalin Nedir?” sorusunu soran “Hayal Avcısı”. 
 

Hasan Söylemez
Hasan Söylemez'in Tenere'nin çekimleri sırasında kamyon üzerinde çektiği tek "kamera arkası" görüntüsü/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


Üç yıldır attığı her adımı, YouTube’da yayınladığı “Journey to Dreams” (Hayallere Yolculuk) belgesel serisinden takip ettiğimiz Hasan’ı Afrika’nın kızıl toprağından alıp Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ne getiren ise ilk uzun metrajlı belgeseli “Tenere” oldu. 

Ailelerini bazen altı ay bazen bir yıl geçindirecek parayı kazanmak için 800 kilometrelik bir çöl ve hiçlik yolunu, susuzluktan, haydutlardan, kaybolmaktan gelebilecek ölüm riskine rağmen geçenlerin hikâyesi Tenere. 

Çöllerden 800 kişilik salona...

Hasan Söylemez, tamamı yaklaşık bir ay süren çekimlerin 10 gününü çölde geçirdi. Bazen yirmiye yakın insanın ve onlarca koyunun doluştuğu, kaput kapağı olmayan eski bir kamyonun kasasında, bazen bu kamyonu koruyan askerlerin pikaplarında, 45 derece sıcaklıkta, sınırlı miktarda su ile 10 gün… 

Nijer’in başkenti Niamey’de iki hafta süren çeviri ve İstanbul’daki iki buçuk aylık montaj sonrası uluslararası festivallerde yarışacak Tenere’nin Türkiye’deki galası ve tek gösterimi 2 Kasım’da gerçekleşti. 

Twitter hesabından da duyurduğu gibi gelen herkesi gerçekten kapıda karşıladı Hasan. 
 

Tenere
Tenere belgeselinin galası 2 Kasım'da Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde gerçekleşti/ Fotoğraf: Independent Türkçe


Biletleri internetten satışa sunulan belgesele gösterilen ilginin biraz daha fazlasını en son, aynı salonda izlediğim aylarca kapalı gişe oynayan Arzu Tramvayı’nda görmüştüm. 

Kalabalığın yerleşmesi ve Hasan’ın heyecanlı sesiyle seyirciye “Hoşgeldiniz” demesinin ardından Hasan’ın yol hikâyesinin, bir yol hikâyesine sahip olmak zorunda olanlarla kesiştiği 93 dakika başlıyor. 

"Çölde ölenlerin sayısı denizde ölenlerden daha fazla"

Sarı renk… Drone kadrajından geçip oturduğunuz koltuğa sizi mıhlayan sarı renk…  

Hemen ardından masaya yumruğunu vuracak canlılıktaki diğer renkler ve ilk cümle: Bu yolculukta merak ettiğimiz şey varıp varamayacağımızdır…

Tuareg dilinde “Çöllerin Çölü” anlamına gelen Tenere, Sahra Çölü’nde 400 bin kilometre kare alana yayılmış bir bölge. 

Birbirine en yakın iki ağaç arası 400, iki su kuyusu arası mesafe 200 kilometre. 

Nijer’in ortasındaki Agadez kentinden bir kamyon tepesinde yola çıkanların “varmak istedikleri” yer, bazen 800 kilometre uzaklıktaki Dirkou, bazen -Çadlı ve Tuaregli haydutlardan geçebilirlerse Libya, bazen Libya’nın Akdeniz’e açılan kapısı Zuvare ve oradan kaçak yollarla Avrupa. 

Yani, Akdeniz’i botlarla geçmeye çalışanları kurtarma gemilerinde ya da cansız bedenleriyle kıyıda çeken gazeteciler, aslında bir göç rotasının son durağını haberleştiriyorlar. 
 


Hasan Söylemez’in kamerasındaki ise her şeyin başladığı yer. 

“Biz hep Akdeniz’i botlarla geçmeye çalışanları görüyoruz” diyen Hasan, Birleşmiş Milletler rakamlarına göre çölde ölenlerin sayısının denizde ölenlerin sayısından fazla olduğunu söylüyor ve ekliyor: Son üç yılda 22 bin kişinin kurtarıldığı çölde son dört yılda hayatını kaybedenler 4 binin üzerinde. 

Kaddafi öldü, Libya yolu kapandı

Hasan’ın “Çöllerin Çölü”nde takip ettiği Amadou Beşir, bugüne kadar sayısız kez çöl yolunu geçti. 

Artık 47 yaşında. 

“Eskiden herkesin hayali orada yaşamaktı” dediği Libya’ya gitmeyeli uzun süre oldu. 

Zira, çatışmalar sırasında vurulması onun için dönüm noktasıydı. 

“Geçimimiz onun gidişine bağlı” diyen 10 yıllık hayat arkadaşı bile “Libya haricinde her ülkeye gidebilir” diyor kocasının vurulduğu zamanki yaşadığı endişeyi gözleri dolarak anlatırken. 
 

teneree.jpeg
Uzun bir çöl yolculuğuna hazırlanan Beşir'in karısıyla vedalaştığı an/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


“Üzüldüğünü kimseye gösteremezsin. Çünkü kocası uzaklarda olan tek kişi ben değilim. Bu yüzden hep içime atıyorum” diyor bu güçlü kadın, yeniden yollara düşmeye hazırlanan Beşir’e “koruyucu muskasını” takmadan önce. 

“Sabırlı ol” diyor Beşir, “Mecbur” diyor karısı… 

Ve Libya’dan gelen malların satıldığı, “Sahra’nın limanı” denilen Dirkou’ya doğru yolculuk başlıyor. 
 

tenere 1.jpeg
Üzerinde onlarca insan, hayvan ve eşyayla Tenere'nin geçildiği kamyon/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


Bu coğrafyada insan, koyun ve kamyon lastiği "eşit" 

Detaylardan utandığınız oldu mu hiç? 

Biz üç oda bir salon evlerimize sığamazken, dünyanın bir yerinde, çölü daracık bir kamyon kasasında geçecek insanların, beraber seyahat ettikleri hayvanlar rahatsız olmasın diye, o kasaya bir de odunlardan yaptıkları kafesi yerleştirdiklerinden,

Biz kahvemize eklenen sütün soya değil de normal olmasından şikayet ederken, 25 litre suyun “zenginlik” sayıldığı bir coğrafya ile aynı yer küreyi paylaştığımızdan, 

Hırslarımızdan körleşip bizden olmayan her canlı ve cansızı kapı eşiğinden sokmazken, bir insan, ölü bir koyun ve bir kamyon lastiğinin “eşit şansa” sahip olduğu uzak ülkelerin varlığından… ne kadar haberimiz var? 
 

deserto4 (1).jpg
Hasan Söylemez'in Tenere yolculuğuna ilham olan fotoğraf 


Hasan’ın 2017’de gördüğü bir fotoğrafla, “Bu yolculuğa mutlaka katılmalıyım” diyerek başlayan merakı yıllar sonra Tenere’ye dönüştü. Sayesinde aynı yer küreyi paylaşıp bihaber yaşadığımız hayatlardan haberimiz oldu. 

Umarım katılacağı festivallerde ve bir gün Türkiye’de vizyona girmesiyle çok daha fazla insanın haberi olacak. 

İki gün çöl esareti ve suya vuslat 

Hasan’la konuşurken ona şunu söyledim: Bir yerlerde zamanın gidişatını değiştirdin, bundan eminim. 

Ne demek istediğimi, kendisinin de Twitter’da anlattığı, belgeselde de yer verdiği bir anla açıklayayım. 

Akdeniz’e ulaşmak için Tenere Çölü’nü geçecek birçok Afrikalının toplanma noktası Agadez’den çıkıp, beş gün çölde yolculuk ettikten sonra karşılarına çıkan bir ağaç ve bir su kuyusunda mola zamanıdır. 

EAV2f_mXUAI4ChV.jpeg
Çölde iki gün mahsur kaldıktan sonra suyu bitmek üzereyken kurtarılan Afrikalı/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


O hiçlikte bir adam, yürüdüğü 17 kilometre sonrası Hasanların kafilesiyle o ağaç altında karşılaşır. Yardım istemektedir. 

Zira arabaları bozulmuş, aralarında çocukların da olduğu 25 kişi iki gündür çölde mahsur kalmıştır. Suları bitmek üzeredir.

“Bu çölde herkes kendi canının derdinde” diyen Hasan, filmde kaskatı kesildiğimiz sahneyi şöyle anlatıyor Twitter hesabında: 

Yardım için kimse gönüllü değildi, yoğun ısrarlarımla mahsur kalan 25 kişiyi kurtarmaya gittik. Biraz daha geç kalsak kavurucu sıcakta susuzluktan öleceklerdi. Suyla buluştukları anı ömrüm boyunca unutamayacağım.


“Kana kana su içmek” deyimini çok yerde boşa kullandığınızı hissediyorsunuz, o insanların suyla buluştukları anı izlerken. 

EAV2f_lWsAI4jL9.jpeg
Çölde iki gün mahsur kaldıktan sonra suyu bitmek üzereyken kurtarılanlar/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


Sahraaltı ülkesine ayak basıp Muhammed'i bulmak... 

Tenere, Beşir’in peşine düşerek başlasa da anlattığı insan hikayesi birden çok. 

Bunlardan biri de “Boss” (Patron) dedikleri Muhammed. 

Muhammed bir insan kaçakçısı. Hasan, “Evet o bir insan kaçakçısı ama çok fazla insanın hayalini gerçekleştirdi” diyor. 

“Bir Sahraaltı ülkesindeyseniz ismim bir şekilde size ulaşır” diyen Muhammed de filmde, bugüne kadar binlercesini çölden geçirdiğini, bazılarının çok uzun yıllardır Avrupa’da hatta Amerika’da yaşadığını söylüyor.  
 

D-9ff6OXkAIT901.jpeg
Hasan Söylemez'in anlattığına göre Muhammed'i röportaja ikna etmek bir hayli zor olmuş. Fotoğraf: Twitter/ @hasansoylemez


Yüz yıl önce deve kervanlarıyla geçilen, köle taşınan yolun "koruyucusu" 1,8 milyar euro

Tenere, aslında her zaman bir “kaçak göç” rotası olmadı. 

Amadou Beşir’in çölde bir çay molasında çevresindekilere anlattığı gibi kervanlar, yüzyıllar boyu develerle bu yolu, Libya’daki limanlara ulaşmak ve ticaret için yaklaşık 60 günde geçti. 

2012’ye kadar çok yoğun olmayan “Avrupa’ya yasa dışı göç” ise Kaddafi’nin devrilmesinden sonra arttı. 

2015’te Malta’nın Vallette kentinde bir araya gelen Avrupa Birliği ve Afrika ülkelerinin, bir Acil Durum Güven Fonu’na imza atması “yasa dışı göç” üzerindeki denetimleri artırdı. 
 

Valletta Zirvesi
11-12 Kasım 2015 tarihlerinde Malta'da düzenlenen Valetta Zirvesi sonrası dönemin AB liderlerinin aile fotoğrafı/ Fotoğraf: Avrupa Komisyonu


Tam adı “Afrika'da yerinden edilme ve düzensiz göçün kökünde yatan sebeplerin ele alınmasını ve istikrarı amaçlayan Acil Durum Güven Fonu” olan bu meblağ 1,8 milyar euro. 

Anlaşmaya göre, 1,8 milyar euronun, sağlık, eğitim gibi temel hizmetleri desteklemesi, aralarında Nijer’in de olduğu 23 Afrika ülkesinde göç ve sınır yönetimi alanında “kapasite geliştirme faaliyetlerinin” yürütülmesini sağlaması gerekiyordu. 

Bir röportajında bu durumu “Nijer, Libya ve Cezayir üçgeninde görünmez bir duvar inşa etti” diyerek açıklayan Hasan’a göre o güne kadar yasal olan göç rotası, yasa dışı hâle gelmiş oldu. 

Hasan’ın kamerasında olduğu süre boyunca yüzünü saklayan Muhammed’e göre ise “yasa dışı” ya da “kaçakçılık” kavramlarının anlamı geçen yüz yılda oldukça değişti: 

Batılılar, yüzlerce yıl önce insanları buradan köle olarak alıp Avrupa’da sattılar. Şimdi neden Avrupa’ya geçmelerini istemiyorlar.


Ateşe yürüyen değil, dünyadan kopanlardı aslında "deli" olan

Tenere, yüzyılın en büyük insanlık dramından bir kesit… 

Tenere, bizim yalnızca denizlere açılan botlar üzerindeki kısmını izlediğimiz “göç krizinin” başladığı nokta… 

Tenere, bir insanın, bir yolun, yola çıkmak zorunda olanların, yola çıkmak zorunda olanlarla yolunu kesiştiren bir adamın belgeseli… 
 

D-86zReWsAAa-2v.jpeg
Fotoğraf: Twitter/ @hasansoylemez


Tenere’den çıktığınızda, Hasan için “deli” diyebilirsiniz. 

Kendisini üç yıldır takip eden biri olarak ben buna “delilik” demezdim. 

“Birçoğumuzun kopardığının farkında bile olmadığı ‘dünya ile bağı’ sıkıca ellerinde tutan adam” derdim. 

Hiçliğin ortasına yola çıkmaktan erinmeyen, çıktığı yolda “çay keyfini” ıskalamayan Beşir gibi… 
 

Beşir
Amadou Beşir, çöl yolculuğu boyunca verdikleri her molada çayını hazırlıyor/ Fotoğraf: Hasan Söylemez


Hasan ve Beşir gibilerini farkında olmadan Muhammed anlatıyor baktığı kameraya: 

Eğer biri gitmeyi koyduysa kafasına, çölde değil, ateş üzerinde yürüyerek bile gider.


Tenere, hem ateşin hem de ateşin üzerindekilerin hikâyesi… 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU