CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Elbette meydanlara gelinir, konuşulur. Dolmaz denen meydanlar doluyorsa, dolup da taşıyorsa, bu insanlar yüreğinde bu mücadele azmini taşıyorsa, 68'inci eylemde Ordu tarihe geçiyorsa doğru yoldayız" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna son verilmesi ve erken seçim talebiyle başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin 68'incisinde konuştu. Özel, Ordu Cumhuriyet Meydanı'ndan yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
Bir yanı mavi, bir yanı yeşil, bir yanı yayla, bir yanı sahil; fındığı dalında, sevdayı kalbinde, mertliği yüreğinde taşıyan Ordu, hepiniz hoş geldiniz, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Toprağa can, fındığa ömür veren Ordu’dayız. Dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olan Boztepe’nin hemen yamacındayız. Karadeniz’in coşkun dalgalarını seyrederken yüreğindeki insan sevgisini, mücadele azmini, haksızlığa gelememeyi, herkesin hakkını kendi hakkı gibi savunabilmeyi şiar edinmiş Karadeniz’in güzel insanları, hepiniz hoş geldiniz, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Ulaş Tepe’ye ve ona sahip çıkan sizlere partim adına yürekten teşekkür ediyorum"
Bugün Altınordu’da Cumhuriyet Meydanı’ndayız. Bundan önceki dönemde Ordu’da bir belediye başkanımız vardı ve Gülyalı’da 28 yaşında göreve gelen ve bir gence olanak tanındığında neler yapabileceğini gösteren bir belediye başkanımız vardı. Ordu’nun en küçük ilçesinden bugün Ordu’nun merkez ilçesine, Altınordu’ya aday olup Altınordu’yu rekor oyla kazanan Ulaş Tepe’ye ve ona sahip çıkan sizlere partim adına yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.31 Mart gecesi Türkiye’de partimiz 47 yıl sonra 1. parti olurken, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurulduğu günden bu yana ilk kez 2. parti haline getirip seçimlerde önünde yer alırken, Türkiye’de nüfusun yüzde 65’ine hizmet edecek bir seçim zaferini kazanırken Ordu’da da bir olan belediyemizi hem merkez ilçeyi alarak hem de 47 yıl sonra Leyla Çıtır Çamaş’ı alarak, 25 yıl sonra Cemil Coşkun ile Gürgentepe’yi alarak ve 51 yıl sonra Bülent Güney ile Kabataş’ı alarak büyük başarıya imza attık.
"Henüz yolun başındayız, onlar sonuna geldi. Biz daha yeni başlıyoruz"
Henüz yolun başındayız, onlar sonuna geldi. Biz daha yeni başlıyoruz. Ordu Büyükşehir’i alacağız, Ordu’nun bütün ilçelerini alacağız. Çünkü Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partili belediyeler icraatlarını yaptıkça, insana dokundukça, sokakta, mahallede, kahvede, tarlada, camide, her yerde sizlerle temas ettikçe millet doğruyu da yanlışı da, çalışkanı da tembeli de ve yaptığı hizmetle şehre, kente katkı sağlayanı da kendine katkı sağlayanı da ayırıyor. Bu bize bir sonraki başarıyı getiriyor. Onun için Ordu’da bu önemli başarıdan sonra daha büyük işleri başaracağımıza yürekten inanıyorum. Tabii marifet iltifata tabidir. Bir seçim kazanılırsa örgütle kazanılır. Kazanan, kazanmayan ama bu parti için emek veren tüm ilçe yönetimlerine, ilçe başkanlarına ve il başkanımız Bülent Akpınar’ın şahsında tüm Cumhuriyet Halk Partisi örgütüne yürekten teşekkür ediyorum. Tüm belediye başkanlarımızı, hangi partiden seçilmiş olursa olsunlar, sizlerin, Ordu’nun oylarıyla göreve gelen tüm belediye meclis üyelerini de yürekten kutluyorum. Tabii bu başarılar sırasında burada Ordu’da milletvekilimiz Mustafa Adıgüzel’in ve 'Bu ne güzel iş, bu ne güzel hizmet' diye baktığınızda hep altından imzası çıkan değerli abim, geçmiş genel başkan yardımcımız Seyit Torun’un emeklerini, ikisinin de mücadelesini görmek lazım. Ayrıca Ordu’da bir seçimde Cumhuriyet Halk Partisi, şükürler olsun, yeniden 2 milletvekili seçildi. Daha iyileri olacak diye söylüyorduk, seçim beklemeden milletvekili sayımızı 3’e çıkardık. Cemal Enginyurt’a da baba ocağına hoş geldin diyorum.
"İktidarda kalmak için salonlarda salon siyaseti yapa dursunlar, yazın serini, kışın sıcağı sevsinler"
Değerli Ordulular, sizler bugünü bize ayırdınız, buraya geldiniz. Bu meydanı, bu koca meydanı ve siyasette seçim atmosferi yokken meydanı doldurmakla kalmadınız, meydandan dışarıya taştınız. Bizi görebilen her yerde, balkonlarda burayı şereflendirdiniz. Bu tarihi gün için size teşekkür ediyorum ve şunu söylüyorum: Elbette meydanlara gelinir, konuşulur. Dolmaz denen meydanlar doluyorsa, dolup da taşıyorsa, bu insanlar yüreğinde bu mücadele azmini taşıyorsa, 68'inci eylemde Ordu tarihe geçiyorsa doğru yoldayız. Kimin ne dediğine bakmayın. Karşımızda bir çete, karşımızda artık devleti devlet gibi yönetmekten vazgeçmiş, her alanı yetkisiz, yetkili ama yetkileri aşan ya da yetkisiz yetki kullanan birilerine emanet etmiş, 'Koltuktan inmeyeyim, gerisi ne olursa olsun' diye bakan, emekliyi düşünmeyen, asgari ücretliyi düşünmeyen, emekçiyi düşünmeyen, çiftçiyi düşünmeyen, fındık üreticisini düşünmeyen, esnafın halini düşünmeyen birileri var. Sadece iktidarda kalmak için salonlarda salon siyaseti yapa dursunlar, yazın serini, kışın sıcağı sevsinler, kendi atadıklarına kendilerini alkışlatsınlar. Biz meydan meydan taşmaya, iktidara koşmaya devam edeceğiz.
"Meydanı, sokağı boş bırakmayacaksın, mücadele edeceksin"
Bunun için bu meydanı görüp de evinden 'Aferin Ordu’ya, ne güzel Ordu, ne güzel oldu Ordu bugün' diyen 81 ildeki tüm vatandaşlara söylüyorum: Aldığın maaştan şikâyetin varsa, gittiğin yerde kasaptaki etin fiyatından, peynirin fiyatından şikâyetin varsa, bir çay ile simit lüks olduysa artık, ürünün para etmiyorsa artık, itirazın varsa, çocuğunun eğitiminden memnun değilsen ya da evladın geleceğini başka ülkelerde hayal ediyorsa, buradan birileri umudunu kesiyorsa o zaman evde o kumandayı bir yere bırakacaksın, o pijamayı çıkaracaksın, nereye çağrılıyorsan koşacaksın, meydanı, sokağı boş bırakmayacaksın, mücadele edeceksin. Ancak öyle kazanacağız.
"Ferdi gibi çalışacağız, onun gibi inanacağız, onun gibi seveceğiz, onun gibi mücadele edeceğiz"
Karşımızda acımayanlar, halden anlamayanlar, bırakın arkadan yere düşene vurmaya doyamayanlar var. Onun için karşımda Ferdi Zeyrek kardeşimin resmini koymuşsunuz. Biz onunla inandık, Manisa’da yüzde 6 oy da aldık, yüzde 60 oy da aldık. 15 yılda, 20 yılda partiyi yüzde 6’dan yüzde 60’a çıkardık. Bakın Ferdi’nin gözlerine, o gözler her şeyi gösteriyor. Ferdi gibi çalışacağız, onun gibi inanacağız, onun gibi seveceğiz, onun gibi mücadele edeceğiz.
Özel'den Altınordu Belediye Başkanı'na: "Vallahi bu delikanlı alkışı hak etmiş"
29 yaşında göreve getirdiğimiz Ulaş 5 yıl görev yaptı, yeniden aday oldu. 19 ay sonra da buraya Genel Başkanı olarak geldim. İlk adaylığında 7 sene önce de arkasındaydım, bu sefer de arkasındaydık. Ona çok inanıyorduk. Biraz önce otobüsün arkasına geldi, gözümün içine bakıyor. Dedim ki, 'Ulaş ne yaptın, ne ettin?' diye baktım. Bakıyor yüzüme, dedim, 'Olmamış.' Vallahi, ben Ulaş’ın karnesine baktım, ona da şakayı yaptım: 'Olmamış.' Bir gelin birlikte bakalım, Türkiye’de duysun: Halk süt kurmuş, çocuklara 845 bin paket süt dağıtmış, 2 tane kent lokantası açmış, bugüne dek 155 bin öğün yemek sunulmuş, halk et satış noktası açılmış. Burada 55 bin ton et uygun fiyata satılmış, satılmaya devam ediyor. Emekli hane açılmış, 5 liraya çay içiyorlar. Kırsal mahallelerde mobil kuaför hizmeti sunulmuş, 23 tur atılmış. Şimdiye kadar 52 bin metrekareye yeşil alan düzenlenmiş, 4 yeni park yapılmış. İBB ile imzalanan protokol ile kentteki tüm tarihi alanlar yenileniyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapattığı Gençlik Merkezi, Düşünce Enstitüsü tekrar açılmış. Üniversite öğrencileri için ücretsiz çamaşırhane kurulmuş, mama üretim merkezi açılmış. Can dostlarımız için 80 ton mama, belediye imkanlarıyla üretilmiş, dağıtılmış. 10 kilometre sıcak asfalt, 14 kilometre beton yol, 8,5 kilometre yağmur suyu hattı döşenmiş. Vallahi bu delikanlı alkışı hak etmiş. Ayrıca refakatçi evinden, belediye konservatuvarına, düğün salonundan kreşe, Patiköy Doğal Yaşam Alanı’ndan katlı otoparka, yaşam alanlarına çok sayıda proje bitme evresindeymiş. Bunların hepsi içinde bizi defalarca açılışlara çağırdılar. Ümit ediyorum, bundan sonra da Ulaş çalışacak, belediye başkanlarımız çalışacak.
Özel'den CHP'li belediye başkanlarına: "İktidarın yolunu onlar açıyor"
Buradan tüm Türkiye’ye şunu hatırlatmak isterim: Bu belediye başkanları, iktidar partisinin belediye başkanı değil. Bu belediye başkanları, Türkiye’de şu an bin 50 açılış bekliyor; her biri birbirinden kıymetli. Bu belediye başkanları, silkelenen belediye başkanları, kendinden önce AK Parti’nin, MHP’nin ödemediği vergiyi, faiziyle bir seferde, ödemediği SGK’yı, faiziyle bir seferde alacağından, kesilen işçisine para ödeyemeyecek hale getirilen, hizmet aksasın, kim milletin gözünden düşsünler diye çelme çakılan belediye başkanları ve Türkiye’nin dört bir yanında canla başla, kente, evladına bakar gibi bakan, kendi evi gibi kendini sahiplenen ve büyük mücadele veren tüm başkanlara yürekten teşekkür ediyoruz. İktidarın yolunu onlar açıyor, partimizde ve Türkiye’ye.
"Vallahi yol yapmamışlar, ama Çatalpınar’da akla hayale gelmez bir yolsuzluk yapmışlar"
2015’te 'bir yılda biter' dedikleri Gölköy–Gürgentepe yolu hala bitmemiş. Kabadüz–Çambaşı yolu 15 yıldır bekliyor. Ünye–Akkuş–Niksar yolunu ertelemişler. Kumru–Korgan yolunu 9 yılda 3 kilometre ilerletebilmişler. Fatsa çevre yolu hala yok. Samsun–Sarp demiryolu projesi yılan hikâyesi oldu. Peki, bu sırada ne yapmışlar? Bunları yapmamışlar, ne yapmışlar? Eskiden diyorlardı ya, 'çalıyor ama çalışıyor' ya da 'yolsuzluk da yapıyor, yolda yapıyor.' Vallahi yol yapmamışlar ama Çatalpınar’da akla hayale gelmez bir yolsuzluk yapmışlar. Herhangi bir yerde iftiracı, 'Pırıl pırıl bir belediye başkanına şöyle bir şey duydum' deyince, sabah 06.00’da kapıyı kırıyorsun, içeriye polislerle doluyorsun, başkanı yatak odasına kadar gidip gözaltına alıyorsun. Emniyetten girerken, çıkarken iki yanda iki polis ya da jandarma, bazen o küçük düşürücü görüntüyü çekip hemen televizyonlara servis ediyorsun. Daha suçunu bırak, ispatlamayı, iddia edemediğini doğru gibi yayıp haysiyet cellatlığı yapıyorsun.
"Hırsızlığı, yolsuzluğu yapıyorlar; yakalanınca bir başka belediyenin parası ödenmiş, taşını buraya taşırken de yakalanıyorlar"
Ben buradan Çatalpınar’ın ne yaptığını söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partili Çatalpınar Belediyesi, Çevre Bakanlığı’ndan bu belediyeye hibe desteği alıyor. 10 bin metrekare parke taşı alacak, tam 50 tır yapıyor, 10 bin metrekarenin parası ödeniyor. Ama 50 tır beklerken 15 tır geliyor, toplam 3 bin metrekare. Bunun üzerine gidiliyor, itiraz ediliyor, resmen bir suçüstü durumu var. Gecenin bir vaktinde, diğer taraftan başka illerden 11 tır ile 7.000 metrekare parke taşı getirilirken kameralarla tespit ediliyorlar. Yani hırsızlığı, yolsuzluğu yapıyorlar; yakalanınca bir başka belediyenin parası ödenmiş, taşını buraya taşırken de yakalanıyorlar. Peki, bu belediye başkanına: Evine git, bir telefon et, çağırdın mı, sordun mu, soruşturma açtın mı, bunun hesabını sordun mu? Bizim sadece iftiracılara yazdırdıkları, hiçbir kanıtı olmayan, tek bir ifade ile 16 tane arkadaşımızı içeriye koyuyorlar. Çatalpınar’da, maalesef, Ordu’ya yol yapmayanlar Çatalpınar’da yolunu buluyorlar. Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa isyan ediyor. İşte bu meydanlar nasıl doluyor; işte böyle yaptığınız için doluyor.
"Din eğitiminin yeri belli, din görevlilerinin görev yerleri belli bir gün öğretmenin yeri ve görevi belli"
Biz CHP olarak önceki dönem Diyanet'in yaptıklarını çok eleştirdik. Bu dönem Diyanet işleri Başkanı 29 Ekim'de Atamıza Mevlüt okutarak geldiği günden itibaren cuma hutbelerinde yer verdi. Dün gittim cuma hutbesinde vefayı konuşuyor ve derli toplu siyasete girmeyen, kadınları rencide etmeyen, gençlerin özgürlüğüne karışmayan; doğru şekilde herkesi kucaklayan hutbeler okuyor. Dedim ki böyle giderse ben bundan sonraki süreçte Diyanet'i eskisinden ayırırım, buna dikkatle bakıyoruz. Ancak şu kadarını söyleyeyim biz din görevlisinin işini en iyi şekilde yapmasını, en özgürce yapmasını, ibadet özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü sonuna kadar savunuyoruz ve teminatiyiz. Ancak milletin bakanlığında birtakım protokollerle olur olmayacak kişilerle, derneklerle, vakıflarla ve din görevlileri üzerinden çeşitli işlere girilmesini doğru bulmuyoruz. Din eğitiminin yeri belli, din görevlilerinin görev yerleri belli bir gün öğretmenin yeri ve görevi belli. Buna yürekten savunuyoruz.
"Ormanlara sahip çıkan anlayışımızı sonuna kadar sürdürüyoruz"
Benim en üzüldüğüm konulardan bir tanesi Ordu'ya, Giresun'a, Karadeniz'e dair biraz daha alçaktan giderseniz uçakla helikopter ile bir bakıyorsunuz ki bu güzel sahil şeridinin arkasında dağlar delik deşik, ormanlar delik deşik. Sonra bir bakıyorsunuz ki rakamlara olandan beter olacak olanlar var. Bugün Ordu'nun yüzde 74'ü maden ruhsatlarına açılmış durumda. Ormanların yüzde 65'i maden ruhsatı olarak verilmiş, tarım alanlarının yüzde 76'sı maden ruhsatlarına ayrılmış durumda. Biz CHP olarak elbette madenler çıkarılsın, işlensin birazdan ona da değineceğim ama önce insan diyen, önce doğa diyen, önce Ordu diyen ve tarım alanlarına ve ormanlara sahip çıkan anlayışımızı sonuna kadar sürdürüyoruz, buradan asla taviz vermedik vermeyeceğiz.
"Bu dünyada bir fındık devi var o da Ordu karadeniz'dir"
Bu yıl rekolte yüksek olacak dediler fındığın fiyatını önce bir aşağıya doğru indirdiler. Fındık bahçelerine don vurdu, güneş açtı sonra okarca bastı. Maalesef bilhassa Ordu'da rekolte çok düşük kaldı. Böyle olunca bir miktar fiyatlar yukarı doğru gidiyordu ki bu güya adı dünya devi, boyu devrilsin fındıkta tekel olan firma çıktı açıklama yaptı. Kendi yapmıyor da Avrupa'nın en saygın basın yayın kuruluşlarından bir tanesine yalan haber sızdırıyor. ‘Efendim bu sene Türkiye'den fındık almayacağız’ diyor. Böyle olunca piyasada bir manipülasyon, bir panik. Fındık fiyatları aşağı doğru inmeye başladı. Ben bunlara en sert tepkiyi göstereceğimizi söyledim. Rekabet Kurumu’nu göreve davet ettik. 50 olmalıydı ama arada 30 bin ton alım zorunluluğu getirmişler, en az 50 bin, 75 bin ton olması gerekir ama Rekabet Kurumu duruma baktı bunlar da alım yapacaklarının taahhütünü verdiler. Öyle dünya devi münya devi tanımam, bu dünyada bir fındık devi var o da Ordu karadeniz'dir. Öyle bugün fındık üreticisini ezmeye kalkarsan, bunu bu yıl yaparsın belki ömrün vefa ederse seneye de yaparsın sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetinin başına gelecek kişi öyle sonuncusu gibi çiftçiye, fındık üreticisine ‘ananı da al git’ diyen değil tam tersine ‘Çiftçi milletin efendisidir’ diyen biri olacak.
"Toprak Mahsulleri Ofisi ile işbirliği içinde üreticiyi kollayan bir düzen kurmak lazım"
AK Parti'nin kara düzeni var Türkiye'de. AK Parti'nin kara düzeninde bir tekel şirketi işçisi haline getirmeye çalışıyor bütün fındık üreticilerini. Fiskobirliği ayağa kaldırmamız lazım. Toprak Mahsulleri Ofisi ile işbirliği içinde üreticiyi kollayan bir düzen kurmak lazım. Bu fındığı öyle bahçeden satmak değil ya da iç fındık olarak satmak değil bu dünya devi denen ne yapıyorsa onu belli bir noktaya kadar bizim yapmamız, çikolata üreticilerine ara mamül olarak ya da dünya piyasasına son mamul olarak bizim satmamız lazım. Şimdi Fiskobirlik'i ayağa kaldırmadan, Toprak Mahsulleri Ofisi ile birlikte çalışmadan öyle ham ürün değil son ürünü satacak planlamalar yapmadan biz 10 dolar kazanıyoruz, öbürü 20 dolar kazanıyor, en sonuncusu 50 dolar kazanıyor; biz bu işten çırak çıkıyoruz. Size söz veriyorum fındık Ordu'da sadece fındık üreticisinin değil bütün Ordu’nun ekonomisidir, fındık üreticisine de Ordu’yu da ayağa kaldıracağız iktidarımızda söz veriyoruz. Değerli Ordulular demin söyledim emekliler el kaldırsın diye. Neredeyse yüzde 80'iniz en düşük emekli aylığını alıyor. Trabzon'da en son canına tak etmiş Tayyip Bey'in, orada kuyumcu dükkanına girdim hesap yaptım söyledim o güne kadar bir şey demiyordu o gün bir patladı, ‘Türkiye'yi geziyor, 81 vilayeti geziyor, sarraf sarraf dolaşıyor eline almış bir hesap makinesi altın hesabı yapıyor. Altın hesabını bırak bunların hesabını ver’ diyor. Şimdi ben Ordu'daki ev hanımlarına soruyorum her hesap şaşar, altın hesabı şaşar mı? Şaşmaz. Biz bunu bilir buna güveniriz. Buradan evlerinde oturan emeklilere ücretlendirilmeyen dünya kadar sıkıntıya rağmen ailelerinin ekonomisine çeviren bundan önce AK Parti'ye oy vermiş ama artık pişman olmuş ev hanımları var.
"Bütün emekliler, bütün asgari ücretliler tek başlarına bile olsa eve götürdükleri tek maaş varsa eğer açlar"
Tayyip Bey geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. İnanmayan gitsin bir kuyumcuya 2002 yılının altın fiyatını sorsun, 2002 yılının en düşük emekli maaşını önüne alsın, 8 çeyrek altın ediyor. Bugün bir buçuk çeyrek altın ediyor en düşük emekli maaşı. Altın oldu 10 bin 000 lira, en düşük emekli maaşı 16 bin lira. Yani Tayyip Bey hiç gelmese, hiç bu işlere karışmasa olduğu gibi kalsa bugün en düşük emekli maaşı en az 80 bin lira olacaktı. Bu 16 bin 000 liralık sefalete asla ve asla mahkum değilsiniz. Bu bizim hakkımız değil. Yıllarca çalışıp alın teri döküp, göz nurunu akıtıp, dirseklerini çürütüp, elleri nasır tutmuş emeklinin alması gereken maaşı dörtte birine, beşte birine düşürüp memleket yönetilmez. Asgari ücret bu geldiğinde 7 çeyrek altın alıyordu şimdi iki çeyrek altını zor alıyor. Alın teri kurumadan hakkını vermek lazım ancak alın terini sömürerek Bir ülke ayakta kalamaz. Bunun yanında en düşük emekli maaşına bakarsan da, o günlerde çiftçilerin aldığı ürünlere, desteklere bakarsan da hepsinde durum o güne göre dörtte bire, beşte bire düşmüş durumda. Bu memlekette artık orta direk yok. Eskinin orta direği fakir. Bakın söyleyince en başta şaşırıyorlardı. Tayyip Bey sizi seviyor mu diyorum, sizi sevmez çünkü o fakir sevmez, biz fakiriz. Neden fakiriz? Bugün Cumhuriyet Halk partisi değil ülkenin gerçek değerleriyle 50 yıldır o rakamları hesaplayan Türk-İş, açlık sınırı hesaplıyor biri de yoksulluk sınırı hesaplıyor. Bugün açlık sınırı 26 bin lira ya da 28 bin lira asgari ücret 22 bin lira, emekli maaşı ise 16 bin lira. Bütün emekliler, bütün asgari ücretliler tek başlarına bile olsa eve götürdükleri tek maaş varsa eğer açlar. Bugün TÜRK-İŞ'in yoksulluk sınırı 92 bin 000 lira.
"Tayyip Bey bu ülkeyi perişan etmekte 5 altın madalyaya sahip"
Tayyip Erdoğan bu yüzden fakiri sevmediği için hepimiz bu hale geldik. Geçen gün çıktı açıklama yapıyor diyor ki ‘23 yıldır şanla şerefle iktidardayız’ diyor. Dedim ki ‘23 yılın sonunda madalya takalım sana’ dedim belki grup toplantısında izlemişsinizdir. 23 yılın sonunda Tayyip Bey altın madalyayı hak etti niye biliyor musunuz? İşsizlikde Avrupa birincisi, gelir adaletsizliğinde Avrupa birincisi, yüksek faizde Avrupa birincisi, enflasyonda Avrupa birincisi dünya beşincisi. Tayyip Bey bu ülkeyi perişan etmekte 5 altın madalyaya sahip, beşi bir yerde. Ama millet onun geldiğindeki günleri arıyor. Bakın dünyada beşinci olmuşuz, 200'ün üzerinde ülke var. Dünyada yüksek enflasyonda sondan beşinciyiz, bizden kötü dört ülke İran, Burundi, Venezuela, Güney Sudan. Bu dört ülke dışında dünyadaki 200’ün üzerindeki ülkede enflasyon bizden daha düşük. Avrupa'da bizim bir aylık enflasyonumuz onlar da yıllık bile değil.
"Avrupa enflasyon ortalaması yüzde 3, Türkiye'de hedefi yeni güncellediler yüzde 33"
Avrupa enflasyon ortalaması yüzde 3, Türkiye'de hedefi yeni güncellediler yüzde 33, bu TÜİK’e göre gerçek rakama bakınca yüzde 80'lere geliyor. Bu şartlar altında halen daha bu emeklilere, bu emekçilere yüzde 25 zam yapmanın planını yapıyorlar. Buradan tüm sendikalara, tüm işçilere sesleniyorum ve tüm emeklere sesleniyorum. Bu büyük haksızlık. Yılda bir sefer asgari ücrete enflasyonun altında zam büyük haksızlık. Eskiden diyorlardı ki ‘biz emekçiye işçiyi enflasyona ezdirmedik.’ Şimdi Mehmet Şimşek, geçen yıl gerçekleşen enflasyona değil hedef enflasyona göre zam verdi bizde. Bu sene Plan Bütçe Komisyonu’nda ‘enflasyonun altında zam vereceğim’ diye ağzıyla söylemiş. Buradan bütün emeklilere ve bütün emekçilere söylüyorum bu katlanılamaz, buna karşı mücadele edeceğiz, direneceğiz, eylemleri büyüteceğiz. Hakkımızı ya alacağız ya bunları götüreceğiz hakkımızı verecek bir iktidarı başımıza getireceğiz.
Özgür Özel'in meydanda bulunan vatandaşlara "Söz mü" diye sorması üzerine "Söz" diye karşılık verdi.
ANKA