Özgür Düşünceler sitesinde yayınlanan ve 1997’de Lübnan’ın Bar Elias kentinde röportajda, Türkiye gündemine oturan “Susurluk Kazası”, devletin içindeki yapılanmalar öne çıkıyor.
Röportajda Öcalan'ın öne çıkan yanıtları şöyle:
Susurluk olayıyla ilgili neler söyledi?
(Susurluk kazası) Türkiye tarihindeki çok bazı önemli vakalar vardır. İşte 31 Mart vakası, daha da geriye gidersek Osmanlı tarihinde benzer Alemdar Mustafa Paşa vakaları gibi çok kötü bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirmek istiyorum. Susurluk vakası demek bana oldukça dar geliyor. Kaza olduğu söyleniyor. Kesinlikle Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir kilometre taşı rolü oynayacağa benziyor. Çatlı 17 yıldır çok önemli cinayetlerden, Bahçeli katliamından aranmaktadır. Birisi milletvekili, biri emniyet müdürü biriside kanun kaçağıdır. Bunlar bir araya geliyor ve bunun gerekçesi ise ‘Abdullah Öcalan’a suikast yapacaklarmış. Yapıp başarılı olsalardı devlet alkışlayabilirdi ama olmadı. Bu ‘kahramanlar’ neden başarısız oldular? Acaba bunları işi sadece suikast mıydı? Acaba suikast perdesi adı altında ne kadar başka işler ile uğraştılar? Eğer beni vursalardı bravo derdim ben onlara. Bucak’ın öldürdüğü PKK’li sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. 25 bin maaşlı, silahlı adamı var. Kısa bir sürede milyarları aldığını herkes biliyor. Devlet adeta ona trilyonlar vermiş. Siverek’te inşa ettiği havuzlu saraylar var. Kendisi ‘benim 25 bin silahlı gücüm var’ diyor. Bu bir devlet gücüdür. Çatlının 4 tane şirketi olduğunu gazeteler yazıyor. Kocadağ’ın İstanbul’da ne kadar etkili olduğun söyleniyor. Tüm bunlar devlet içinden bir devlet demek. Bunu yalnız Apo suikastı ile izah etmek kesinlikle bana gerçekçi gelmiyor. Biraz daha deşilirse çeperin küçük bir kısmının uyuşturucunun kontrolünü ele geçirmişler. Bunu herkes biliyor.
"Özal meçhul bir şekilde öldü"
(Turgut Özal) Özal son döneminden ‘Gerekirse federasyonu tartışırız ve siyasi çözüm yoluna giriş yapacağım’ dedi. Bunu söyleyen Özal’ın üzerine büyük gidildi. Bana göre içeride Mesut Yılmaz eliyle ANAP etkisizleştirildi. Meçhul bir şekilde öldü. Benim teorime göre o bir suikastı. Benin bazı bilgilerim de var. Ondan sonra Demirel yerine çok sorumsuz bir başbakan getirdiler Tansu Çiller. Tansu Çiller’in bir siyasi deneyimi yok, siyasi sorumluluk nedir bilmez. Bunun arkasından korkunç çeteler türedi. Çığ gibi büyüdü. Şuan Türkiye yakasını bunların elinden kurtaramıyor.
Öcalan röportajda Musa Anter ve DEP milletvekili Mehmet Sincar'ın öldürülmesine de değiniyor:
(Köy boşaltmalar, faili meçhuller) Sorumsuz başbakanın sorumluluğu altında binlerce köy boşaltıldı, binlerce faili meçhul cinayet işlendi. 70’lik Musa Anter’in hiçbir suçu yoktu. İstihbarat onu çok iyi tanır. Her hangi bir parti üyesi değil. Bir yazardır, daha çok Kürtçe yazar. Onu nasıl katlettikleri bellidir. Mehmet Sincar’ın katledilmesi var. Onları kahramanca eylemler olarak anlatıyorlar. Mehmet Sincar parlamento üyesidir. Parlamento kendi üyesi hakkında bir karar vermeli. Parlamento kendi üyesine sahip çıkmadı. Binlerce insan evlerinden çıkarıldı ve kurşuna dizildi, yol kenarına atıldı. Bunun Anayasa ile Türkiye’nin güvenliği ile hukuk işleyişi ile ne ilgisi var? Böyle insan cezalandırılır mı? Binlerce insan sorgusuz sualsiz infaz edildi. Hepsinin mal varlıklarına el konuldu. Türkiye kamuoyu bunu sorgulayacak mı?
Röportajın bir bölümünde de Ankara'daki Mülkiye yılları ve sonrasına ilişkin hayallerinden bahseden Öcalan şunları söylüyor:
(Ankara yılları) Ankara’ya geldiğimde Çankaya’ya giden piknikler vardı, çay bahçeleri vardı. Oralarda bir güzel bira içmek istedim. 70'lerdeki Apo budur. Türkiye’nin güzelliklerini paylaşmak istedim. Daha sonra bunu siyasi bir yolla bunu yapmak istedim. Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, çok iyi biliyorum şiir yazmışlardı, yazıları vardı. Her zaman güzel bir Türkiye’den bahsediyorlardı. Hep güzelliklerden, aşktan bahsediyorlardı. Bunlar hiçbir zaman çalıp çırpmadılar. Ben şu anda güzel bir Türkiye için yanıp tutuşuyorum ve çok açıkça söyleyeceğim yani; Bu işi artık ben çözeceğim. Bazı planlarım var. Kimse bir birini küçük görmesin.
"Adımız bize verilsin, bazı türküler çalınsın, kıyamet mi kopar?"
(Barış projeleri) Gerçekten kardeşler gibi konuşalım. Siz gerçekten kardeşliğe inanıyorsanız gelin bu kardeşlerin arasında bir anlaşmazlık varsa konuşalım. Kimse hudutlara dokunmuyor. O çok dillerine doladıkları ‘birlik bütünlük’ bozulmuyor. Kimse ‘bana bir çakıl taşı verin’ demiyor. Daha güzel, gelişmiş bir Türkiye istiyorum. Ben hiçbir zaman üniter devlet üzerine çözümleme yapmadım. Benim yaptığım halkların daha zenginleşmesi, ruhen, kültürel olarak güçlenmesinin yolunu tartışıyorum. Bunun çözümlemelerini yapıyorum. Yarattığınız eşkıya teorileriyle ‘Türkiye’nin en büyük düşmanı, Ermeni-Rum uşağı’ diye lanse ettikleri kişiyle cesaret etsinler, ordu yine yerinde kalsın, bütün güç onların elinde olsun toplantılar yapalım. Ben model önereceğim, onlar da önersin. Bu işte kendini sorumlu gören herkes olsun. Ondan sonra halk oylamasına geçelim. Bundan daha doğal insani bir şey var mı? milyonlar bir takım hak talebinde bulunuyor. İnsan hakları, demokrasi diyorlar. Adımız bize verilsin, bazı türküler çalınsın. Kıyamet mi kopar? Türküler ne kadar farklı dilde söylense bu zenginlik.
"Diyalog olsun, yarın silahları susturalım"
Ben Fırat kıyılarında, Dicle kıyılarında, Cizre ve Batman’da bir güzellik yaratmak istiyorum. Cizre niye öyle harap olsun? Güzel bir Kürt sarayı, kültürel merkez yapacağım. Orada Mem û Zîn’in aşkıda geçmiş. Orada böyle güzel kızlar ve erkekler ortaya çıksın. Cizre ve Cûdî üzerinden harıl harıl akan çağlayanlar var. Onların etrafında çok güzel turistik yerler yapalım. Bundan daha iyi proje olur mu? Öyle büyük amaçlarım olmasa ben çılgın değilim öyle savaş yürütemem. Büyük bir yurtsever olmazsam yapamam. İnsan biraz dürüst olmalı. Engel PKK değil. İngiltere Başbakanı ‘IRA silahları sustursun biz her türlüğü diyaloğa açığız’ diyor. Şimdiden ilan ediyorum. Yeter ki diyalog olsun, biz yarın bütün silahları susturalım.
Sadece Kürt halkı Türk halkı içinde bunu söylüyorum. Sistem rayına oturursa Türkiye’de tek bir kişi işsiz kalmaz. Bir Dicle-Fırat’ı akıtalım çevrelerine iki tane Türkiye’ye yeter. Oraların doğal güzellikleri var, oraları yakıp yıkmadan bir güzel işletmeye açalım Güneydoğu’daki işsizlik sorunu çözülür. Zozanlara hayvancılık yapalım bütün Güneydoğu’ya yeter. Bunu engelleyen kim. Bu siyasileri fazla ciddiye almıyorum Türkiye’de bir kara güç var. Birinci parti Erbakan ama zırnık kadar bir karar gücü yok. Üzülüyorum. İsterdim ki karşımda Mustafa Kemal olsun. Karar gücü olan bir kişi. Beni öldürsün ama karar gücü olsun. Şimdi herkes topu birbirine atıyor.
Özgür Düşünceler web sitesi