Ali Babacan: Polisimizden 'düşman' diye bahsedilmesi barışın dili olamaz

“Bin yıllık kardeşlikten bahsederken, barış dilini hâkim kılalım derken herkesin sözüne, sloganına dikkat etmesi gerekir”

Fotoğraf: ANKA

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol Grup Toplantısı'nda konuştu. Babacan, sözlerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Tufan Erhürman'ı tebrik ederek başladı.

Babacan, "Bu seçimlerde demokratik olgunluğunu ve kendi geleceğini tayin etme kararlılığını bir kez daha ortaya koyan Kıbrıs Türk halkını gönülden kutluyorum. Bizim için Kıbrıs milli bir davadır. Kıbrıs Türkünün iradesi, kimliği ve egemenliği hiçbir şart altında tartışmaya açılmayacak temel ilkelerimizdir. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da garantör ülke olmanın sorumluluğu ile Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve refahı için kararlılıkla çaba göstermeye devam edecektir" diye konuştu.

Seçim sonuçlarının adada çözüm perspektifinin yeniden canlandırılması için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Babacan, çözüm konusunda Türkiye'nin ilkeli bir tutum ortaya koyması ve yapıcı bir rol üstlenmesinin, hem ulusal çıkarlar hem de bölge istikrarı açısından son derece önemli olacağını kaydetti.

"Biz, Kıbrıs'ta uluslararası hukukun gereği olarak garantör ülkeyiz, kefiliz"

"Biz, Kıbrıs Türk halkının dünyaya kendi sesiyle konuşabildiği, kendi kimliği ile tanınabildiği bir geleceği hedefliyoruz. Hakkaniyetli ve kalıcı bir çözüm istiyoruz" diyen Babacan, şöyle konuştu:

Nihai çözüme ulaşıncaya kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası alandaki görünürlüğünü artırmak, doğrudan ticari ve kültürel temsil kararlılığını çeşitlendirmek için de çalışmaya devam etmek gerekecek. Bu çaba sadece savunmacı değil, proaktif bir Kıbrıs politikasının parçası olmalıdır. Bazıları diyor ki, 'Acaba Türkiye çok mu karışıyor?' Biz, Kıbrıs'ta uluslararası hukukun gereği olarak garantör ülkeyiz, kefiliz. Uluslararası garantör olmanın sorumlulukları var.

"KKTC, Türkiye ile iyi bir koordinasyon içerisinde her türlü sorununu çözecek güçte"

Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ilişkilerin hep özel bir yeri vardır, özel bir yeri olmaya devam edecektir. Biz inanıyoruz ki Doğu Akdeniz'de istikrarın yolu çok taraflı ve hakkaniyetli bir düzeni kurmaktan geçer. Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması meselesinde Kıbrıs Türk halkının adanın tümü üzerinde söz sahibi olması, Türkiye'nin de Kıbrıs Türklerinin de çıkarına olacaktır. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkü'nün dışlandığı hiçbir masa kalıcı çözüm üretmeyecektir. Bu gerçek görülmezden gelinerek ne kalıcı bir barış tesis edilebilir ne de bölgesel istikrar sağlanabilir. Bu vesileyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kumar, uyuşturucu ve kara para ile anılan bir yer olmaktan çıkmasını, Akdeniz'de hukukun egemen olduğu bir fırsatlar ülkesi olarak anılmasını gönülden temenni ediyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye ile iyi bir koordinasyon içerisinde her türlü sorununu çözecek güçtedir.

"Ateşkes memnuniyet vericidir"

Babacan, Gazze'de geçici de olsa ateşkes mutabakatına varılmasının, insani yardımların ulaşmaya başlamasının ve Gazze'nin yeniden inşa sürecinin önünün açılmasının memnuniyet verici olduğunu belirterek, "Birleşmiş Milletlerin yanı sıra Türkiye, Mısır ve Katar gibi ülkelerin şu ya da bu şekilde sürece dâhil olması, bölgesel diplomasi kanallarının işlemesi, barış yolundaki adımlar içerisinde bir umut oluşturmuştur" ifadelerini kullandı.

Babacan, ateşkese rağmen hak ihlallerinin yaşandığına dikkati çekerek, Gazze kaynaklı haberlere göre ateşkesin ilanında bu yana İsrail'in 80 askeri saldırı gerçekleştirdiğini, 97 Filistinlinin yaşamını yitirdiğini, 230'un üzerinde yaralının olduğunu ve insani yardımların da istenen seviyeye ulaşamadığını anlattı.

"Komisyonun artık nihai bir rapor aşamasına geçmesi gerekiyor"

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun bugüne kadar önemli dinlemeler yaptığını söyleyen Babacan, şöyle konuştu:

İçeriğine katılalım ya da katılmayalım, komisyonun dinlediği misafirleri de ifade edilen görüşleri de bu görüşlerin demokratik bir olgunlukla kayda geçirilmiş olmasını da olumlu bulduk. Bu komisyonun artık nihai bir rapor aşamasına geçmesi gerekiyor. Gecikiyoruz arkadaşlar; hayırlı işler, acele ediniz, bizim düsturumuz budur. Bu rapor, örgütün fesih ve tasfiyesi ile ilgili bir hukuk çerçevesi oluşturacak. Bu raporun artık devlet birimlerinin yaptığı çalışmaların da masaya konulmasıyla beraber komisyon tarafından ele alınması gerekiyor. Bir sonraki aşamada ise komisyonun adında ve görev tanımında belirtildiği üzere, demokrasi, temel haklar ve özgürlükler konusunda bir perspektif vermesini de önemli buluyoruz. Zaten komisyonun yaptığı dinlemelere baktığımızda, ağırlıklı olarak konular bu konular. Örgütle ilgili ne olacağı, nasıl olacağı teknik bir konu; güvenlik birimlerinin çalışması gereken bir konu ve onların nihayetinde komisyonun masasına getireceği bir konu. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönemde komisyon, iktidara tanıdığı çoğulcu demokrasinin ve katılımcılık anlayışının gereğini yapar. Umarız ki bugüne kadar sürdürülen mutabakat arayışı komisyonda bundan sonra da devam eder.

"Kanunun gereği olarak görevini yapan polisimizden 'düşman' diye bahsedilmesi barışın dili olamaz"

Önemle vurgulamak isterim ki, son derece hassas bir süreçten geçmekteyiz. Siyasi partilerin çok özenli hareket etmesi gereken bir dönemdeyiz. Bin yıllık kardeşlikten bahsederken, barış dilini hâkim kılalım derken herkesin sözüne, sloganına dikkat etmesi gerekir. Toplumumuzun geniş kesimlerini rahatsız edecek, toplumun sinir uçlarıyla oynayacak söz ve hareketlerden kaçınmak gerekir. Kusura bakmasınlar, hiç kimse bizim ne polisimize ne de askerimize 'düşman' diyemez, dedirtmeyiz. Diyenler karşılarında bizi bulur. Görevinin başında olan, aldığı talimatın ve kanunun gereği olarak görevini yapan polisimizden 'düşman' diye bahsedilmesi barışın dili olamaz.

"Millet gerçekten aç"

Babacan, Türkiye'de geçim derdi olduğunu, milletin ay sonunu getiremediğini belirterek, "Millet gerçekten aç. Sırtını devlete dayamamış her bir sektör kan ağlıyor. Ülkede şu an milletin ekmeğini, devlete çöreklenmiş bir menfaat şebekesi yiyor" dedi.

Türkiye'de toplam servetin yüzde 40'ının nüfusun yüzde 1'inin elinde bulunduğunu, konuya ilişkin en kötü oranın Türkiye'de olduğunu söyleyen  Babacan, "Toplumun fakir yarısı toplam servetin sadece yüzde 4'üne sahip. Üstüne basa basa söylüyorum: Türkiye’de büyük bir servet transferi yaşandı, yaşanıyor. Çünkü bunlar fakirden alıyor, zengine veriyor. Bilhassa rekabete açık, devlet tarafından desteklenmeyen sektörler bir bir küçülüyor. Bir yandan artan maliyetler, bir yandan sabit tutulan döviz kuru sektörlerimizi perişan etmiş durumda. Çoğu sektör zarar ediyor, ihracat tıkanmış durumda" diye konuştu. 

"Başını sokacak bir ev bulmak artık pek çok vatandaşımız için tamamen imkansız hale geldi"

"Vatandaşın cebine, esnafın tezgahına, çiftçinin tarlasına yansıyan gerçekler ortada" diyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Asgari Ücret Komisyonu bu hafta ilk toplantısını yaptı. Herkesin gözü, kulağı alınacak kararda. O masadakiler için asgari ücret sadece bir rakam olabilir. Ama bizim için bir ailenin sofrasıdır, bir çalışanın onurudur, bir emekçinin hakkıdır, bir çocuğun yarınlarıdır. Daha önce de söyledik: Sabit gelirli vatandaşımıza 'sabır' demek, onların alın terini, emeğini görmezden gelmektir. Bu yüzden asgari ücret, vatandaşımızın yaşam standartlarını yükseltecek, adil ve gerçekçi bir düzeyde belirlenmelidir. Şimdi iktidara bir çağrı yapmak istiyorum. Gelin eğip büktüğünüz rakamları artık bir kenara bırakın. Asgari ücreti vatandaşlarımızın umut ve güvenini artıracak şekilde gerçek enflasyon üzerinden belirleyin. Bakın tablo ortada. İnsanların alım gücü yok oldu, fiyatlar yükseliyor, borçlar katlanıyor. Gençler işsiz. Siz 'Aile Yılı'nda evlenin, yuva kurun' diyorsunuz ama insanlar bırakın ev almayı, yuva kurmayı; kirayı dahi karşılayamaz duruma geldi. Enflasyon yüksekse bunun en önemli bileşenlerinden bir tanesi kiradır, barınma maliyetidir. Başını sokacak bir ev bulmak artık pek çok vatandaşımız için tamamen imkansız hale geldi.

"Ülkeyi yönetenler, kendi hatalarının faturasını millete ödetmeye devam ediyor"

Kış geliyor. Isınmak için para gerek değil mi? Elektrik, doğal gaz, gıda fiyatları hızla yükseliyor ama maaşlar bu artışa yetişemiyor. İktidarın ekonomi uygulamalarının tamamı, dar ve sabit gelirliyi ezme, dar ve sabit gelirlinin sırtından servet transferi yapma üzerine kurulmuştur. Kitleleri topyekûn zenginleştirmedikten sonra, sadece bir avuç insana yaradıktan sonraben o ekonomiyi ne yapayım Allah aşkına? İktidardakiler, samimi olun. Elinizi vicdanınıza koyun ve asgari ücrete öyle karar verin. Gerçeklerle yüzleşin artık. Hukuk ve yargıyı siyasetin aracı haline getirdiniz. Vatandaşın güven duygusunu bitirdiniz. Kur Korumalı Mevduat diye bir garabet ürettiniz. Karşılıksız para bastınız. Enflasyonu patlattınız. Bütçeden en büyük payı faize ayırdınız. Üretimi göz ardı ettiniz. Çözüm, samimiyetten ve gerçeği kabul etmekten geçiyor. Sakladığınız, örtbas ettiğiniz ve geçiştirdiğiniz her hata, vatandaşa daha ağır bir fatura olarak geri dönüyor. Ekonomi, rakam oyunu değil; insan onuru meselesidir. Fakir fukaranın, memurun, emeklinin, esnafın, çiftçinin yaşamını gözetmeden sadece birkaç zengini daha da zengin etmek için uygulanan ekonomi politikasının adı, zulümdür. Türkiye’nin ekonomik temelleri, şeffaflık, adalet ve gerçekçi politikalarla atılmalıdır.

"2026 bütçesinde toplayacakları her 100 lira verginin 21 lirası faize harcanacak"

Yeni ekonomi yönetimi göreve başlayalı tam 2,5 yıl oldu. Tasarruf adına ne yaptılar? Hafızanızı şöyle bir zorlayın. Ne yaptılar? Koskoca bir hiç. 2026 bütçesinde toplayacakları her 100 lira verginin 21 lirası faize harcanacak. Son 10 yılın en büyük oranı bu. Yani, yeni salacakları vergilerin asıl amacı, artan faiz yükünü karşılamak. Milyonlardan toplayıp bir avuca aktarmak. Yazık, çok yazık. Bir bakkalın yanında 2 ay çıraklık yapmayanlar, bu ülkenin ekonomisini yönetmeye soyunduysa, beceremezler, başaramazlar.

"Ne yaptıklarını bilmiyorlar"

Torba yasadaki bir başka hata; BES'in canına okuyacaklar açıkça söyleyeyim. 16 milyon insanın ümidine, emeklilik birikime kastediyorlar. umuduna kastediyorlar. Tek imza ile sıfırlama yetkisi alıyorlar. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Torba yasa, IMF'den beter. IMF programlarına bile bu kadar zalim vergi düzenlemeleri olmaz. Bunların ki IMF'siz IMF programından da beter bir uygulama. Böyle bir şey yok. Hiç merak etmeyin, bu ülkeyi IMF programlarından, IMF borcundan biz kurtardık. IMF’ye krediyi biz açtık. Ülkemizi bu zalim uygulamalardan kurtaracak olanlar da yine bizler olacağız.

"Mesele ülkeyi yönetmekse, bu konuda tevazu göstermeyeceğiz"

Bu günlerde bize görev biçenler yine çoğaldı. Dedikodunun bini bir para. Dedikoduları üretenlerin önce şunu anlaması lazım. Biz bu ülkenin yönetiminin tümüne talibiz. Çünkü ülkeyi yönetmeye en hazır olan biziz. Sadece ekonomide değil, hükümetin sorumluluk alanının tümünde en detaylı hazırlığı yapan bizleriz. Her sorunun çözümü bizde var. Her alanda dürüst ve ehil kadrolar bizde var. Mesele ülkeyi yönetmekse, bu konuda tevazu göstermeyeceğiz. Her türlü iddiaya varım, bu ülkeyi yönetmeye iktidar partisinden de, ana muhalefet partisinden de daha hazırız. İtirazı olan varsa, hodri meydan.

"Hukuk olmadan, adalet olmadan bu ülke hiçbir sorununu çözemez"

Geçelim kameraların karşısına, canlı yayında 5 saat boyunca eğitim konuşalım, istihdam konuşalım. Siz de anlatın, biz de anlatalım. Kim daha hazır, millet karar versin. Var mısınız? 5 saat dijital dönüşüm ve teknoloji konuşalım. Kim daha hazır görelim. Var mısınız? 5 saat yargı reformu konuşalım, 5 saat tarım, 5 saat sağlık. Kim daha hazır görelim. Var mısınız? Üstelik çok iyi biliyoruz ki, hukuk olmadan, adalet olmadan bu ülke hiçbir sorununu çözemez. Şeffaflık olmadan, fırsat eşitliği olmadan bu ülke topyekün zenginleşemez. İktidara öbeklenmiş menfaat şebekesi dağıtılmadan bu ülkede gelir ve servet adaleti sağlanamaz. Bunu anlamayanlarla da bizim anlaşmamız mümkün olmaz. Sağlam adımlara yürümeye devam arkadaşlar. Doğru bildiğimiz yoldan ayrılmayacağız

Babacan, sözlerinin sonunda önümüzdeki hafta 102. yılı kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı'na dair ise "Başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi gururla, minnetle anıyorum. 102 yıldır ülkemizin gelişmesinde ve kalkınmasında emek veren herkesten Allah razı olsun" ifadelerini kullandı.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU