Influencer kimdir?

"Yanlış bir söz, tekrarın kanatlarında yükseklere varabilir!"

Fotoğraf: MediaCat

Şarku'l Avsat gazetesinde yazan ve Al-Arabiya televizyonunda "Sical" programını sunan meslektaşımız Mişari Zeydi, programında çok temel bir fikri gündeme getirdi:

Influencer (sosyal medya etkileyicileri) kimdir?


Fikrin kendisi kamuoyunda tartışılmaya ve farklı bakış açılarının ortaya konulmasına ihtiyaç duyuyor.

Peki, influencer kimdir?

Etkilerini nasıl ölçüyoruz?

Şöhret etkili olmak anlamına geliyor mu?

Kitap çağında, sosyal medyadan önce, etki sahipleri vardı ama bunların etkisi, kitaplarda ne demek istediklerini ve sundukları kavramları anlayan okuyucularla sınırlıydı.

Ancak her ünlü ya da popüler kitap ya da yazarın mutlaka yaşadığı toplum üzerinde bir etkisi olması gerekmez.

Bu konuda belki de en önemli örnek Muhammed Abdusselam Ferac'ın yazdığı "Kayıp Fariza" adlı kitaptır.

Bu kitabın sayfası çok azdır ve onu okuyanların sayısı 70 kişiyi geçmez.

Fakat bu kitap, modern tarihimizin önemli bir siyasi şahsiyetini, rahmetli Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ı öldürdü!

Katili daha sonra "onu birkaç kelimelik bir fetvaya dayanarak öldürdüğünü" söylemişti!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dijital medya ve sosyal medya araçlarının hâkim olduğu çağımızda, başkalarının fikirlerini, kararlarını ve davranışlarını etkileme yeteneğine sahip olduğu düşünülen kişileri tanımlamak için kullanılan "influencer" terimi popüler hale geldi.

Ancak akıllara şu soru geliyor:

Şöhret tek başına birini influencer olarak adlandırmaya yeter mi?

Yoksa hesaba katmamız gereken başka unsurlar da var mı?

Bununla ilgili kurgu olduğunu düşündüğüm yaygın bir örnek var, o da merhum Mahmud Şukoko ile Abbas el-Akkad arasında geçtiği söylenen hangisinin diğerinden daha ünlü olduğu tartışmasıdır.

Şukoko, Akkad'a "İkimiz de bir meydanda duralım ve bakalım yoldan geçen kaç kişi bizden birini tanıyacak! Kaç kişi bana işaret edip 'Bu Şukoko', kaç kişi de sana işaret edip 'Bu Akkad' diyecek" demiş.

Bu, büyük ölçüde bir kurgu olsa da ele aldığımız konuda merkezi bir meseleyi içeriyor; şöhret, etki demek değildir.

Abbas Akkad'ın kitaplarından etkilenenlerin sayısı, şüphesiz Mahmud Şukoku'nun popüler şarkılarından etkilenenlerden daha çoktur.

Zira şöhret mutlaka etki anlamına gelmez. Şöhret, çok sayıda insanın sizi tanıması demektir.

Etki ise insanların davranışlarını ve düşüncelerini değiştirebilmektir.

Bir kişi gerçek bir etkiye sahip olmadan ünlü olabilir ama insanların davranış ve değerlerini değiştirmek, karmaşık araçlar ve uygun koşullar gerektiren zorlu bir süreçtir.

Etki sahibi kişi, alışveriş, siyaset, toplumsal veya kültürel değerler gibi alanlarda başkalarının davranışlarını, görüşlerini veya inançlarını değiştirme ya da yönlendirme gücüne sahip olan kişidir.

Ancak etki çerçevesinde iki önemli faktör var: bir yanda kişiye duyulan güven, diğer yanda ise karşıdakinin ihtiyacı veya isteği.

Influencer, söylediklerine başkalarının güvendiği birisi olmalı.

İnsanlar, yüzeysel ve belki de saçma olsa bile, onun söylediği fikirlere ihtiyaç duymalılar.

Sık sık izleyicilerin söylediklerine güvenmediği birisinin bir ürünü pazarladığını görüyoruz, bazen bir çift spor ayakkabı pazarlıyor, bazen de zerdeçalın faydalarını tanıtıyorlar.

Bunları pek çok kişinin takip ettiği doğru ama bu takip meraktan kaynaklanıyor, o kişinin dediğini kabul ettikleri anlamına gelmiyor.

Başkalarını etkilemeye gelince, sunulan içerik boş ve uydurma olsa da kültürel bir ihtiyaçtan kaynaklanır.
 


Başkalarını etkilemenin temel özelliği, insanların çoğunlukla başkalarının başına gelen kötü olayları takip etmesidir, dolayısıyla kötü haberler olumlu haberlerden daha fazla yayılır.

İnsanlar en çok sevdikleri veya nefret ettikleri şeyleri takip ederler. Bu insanın doğasıdır.

İnsanlar, kendi inançlarına uygun olan ve hoşlarına giden şeylere inanmayı severler.

Gerçeği sahteden ayırmak için fazla durup düşünmezler veya başına gelen kötülük için nefret ettikleriyle alay etmeyi severler!

Ayrıca diğerleri (etkilenenler) kırılgan bir kültürel yapıya sahiptir, sorgulama, en tehlikeli alanlar olan dini ve siyasi meselelerde eleştirel düşünme yöntemi konusunda eğitilmemiştir.

Bugün, toplumları veya kamusal konular hakkında keskin tavırlar benimseyen aynı kişiliklerin peşinde koşan epeyce sayıda platform sahibi (bazen içerik üreticisi olarak da adlandırılıyorlar) görüyoruz.

Bu karakterleri birden fazla platformda tekrar tekrar görüyoruz.

Bilişsel bağışıklığı düşük olan basit kişiler, (görüşmeyi yapan ve görüşülen) kişilerin bilgi sahibi insanlar olduğunu varsayarak, bu kişilerin ilettiklerine inanıyorlar ve topluma faydalı bir şeyler sunduklarını varsayıyorlar.

Ama eleştirel bir metodolojiyle aklını kullananlar, söylenenlere baktıklarında, onların zayıf, komik, hatta apaçık çelişkili olduğunu görürler.

Sosyal medya olarak bildiğimiz araç ortaya çıkmadan önce bile, "tekrarlama", yani "kelimeleri ve sahneleri" yineleme fikri, anormal de olsa, bir fikrin pekişmesini sağlardı.

Bu konudaki en meşhur örnek, birçok kişinin bildiği, Adolf Hitler'in Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels'in (farklı şekillerde aktarılmış olabilecek) şu sözüdür:

Yalan söyleyin, yeterince büyük bir yalan söyleyin ve insanlar size inanana kadar bu yalanı tekrarlayın!


Mişari Zeydi'nin parçalarına ayırıp yeniden birleştirmeye çalıştığı bu tablo karşısında önemli ve tartışmalı bir konu daha öne çıkıyor: "zihin kontrolü."

Burada yapmanız gereken tek şey, bir toplumun zihnini kontrol altına almak ve onu istediğiniz yere, hatta yıkıma bile sürüklemektir!

Son söz; merhum Salah Abdussabur onlarca yıl önce şöyle demişti:

Yanlış bir söz, tekrarın kanatlarında yükseklere varabilir!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU