Sabahın erken saatlerinden itibaren sendikalar, siyasi partiler, meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri Kadıköy İskele Meydanı’na kortejlerle yürüdü. Kutlamaların merkezinde dayanışma, eşitlik, özgürlük ve adalet talepleri vardı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında DİSK’in çağrısıyla sendikalar, meslek odaları, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları Kadıköy’de bir araya geldi. Sabahın erken saatlerinden itibaren toplanmaya başlayan gruplar, kortejler eşliğinde Rıhtım’a yürüdü. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB başkanları tek tek sahneye çıkarak mitinge gelen halkı selamladı. Sahnede haksız, hukuksuz yere hapsedilen siyasi parti başkanları, belediye başkanları, öğrenciler, siyasetçiler de unutulmadı. Cezaevindeki siyasi tutuklulara selam gönderildi.
Demirtaş mesajında direniş vurgusu yaptı
HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklının mesajları da alanda okundu. Demirtaş ve Mızraklı'nın mesajında şu ifadelere yer verildi:
Emek ve dayanışma vesilsiyle bir araya gelen tüm emekçilere yürek dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Biliyoruz ki dünyanın neresinde sömürü ve zulüm varsa orada illa ki direniş de vardır. Emeğin ve emekçinin hakkı kazanılana dek bu sömürü düzeni yıkılana dek, toplumsal barışla birlikte demokratik bir sistem inşa edilene dek hep birlikte direneceğiz. Bu vesileyle tüm emekçilerin 1 Mayıs'ını kutluyor, özgür günlerde görüşebilmeyi diliyoruz. Yaşasın 1 Mayıs.
İmamoğlu: Bu devran dönecek
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında verilen hapis cezası nedeniyle gönderildiği cezaevinden yazılı bir mesajla 1 Mayıs’a katıldı:
İşçiler, emekçiler, insanca yaşam ve çalışma koşulları için senelerdir mücadele ediyor. Ekonomimizi çökerten iktidar, 19 Mart darbesiyle bu ülkenin emekçilerini daha da zora soktu. Ama bu devran elbette dönecek. Yasakların ve baskıların son bulacağı günler çok yakındır. 1 Mayıs’ı Taksim’de hep birlikte kutlayacağımız günler yakındır.
DEM Parti, HDK ve CHP yan yana
Mitingin dikkat çeken anlarından biri, farklı siyasal geleneklerin temsilcilerinin sahnede bir araya gelmesi oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DEM Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu ve HDK aktivisti Sebahat Tuncel aynı sahnede buluştu.
Özgür Özel: Taksim abluka altında
Özel, Kartal'daki kutlamanın ardından Kadıköy'deki mitinge geldi. Burada basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Özel, "Bir ülkede emek özgürse o ülke özgürdür. Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmışsa ve emekçilerin önündeki bariyerler kaldırılmışsa o ülke özgürdür ve o ülke hep birlikte zenginleşmeye doğru ilerlemektedir" dedi. "Bugün Türkiye'de hem örgütlenmenin önünde engeller var hem de İstanbul'un sembol meydanı Taksim abluka altında" diyen Özel, şöyle devam etti:
Sendikalar bugün yıllar sonra Kadıköy'deler ama temel hedefin taksim olduğunu söylüyorlar. Taksim'in bir özgürlük meydanı olarak, emek meydanı olarak özgürleşeceği gün için mücadele ediyoruz. Bugün Taksim'deki yasak ve abluka bu ülkedeki iktidarın özgüvensizliğini gösteriyor.
"Bu ülkenin tüm değerlerini biz üretiyoruz!"
Kadıköy İskele Meydanı'nda düzenlenen mitingde, 1 Mayıs ortak bildirisinin emekçiler Zühal Kaynak ve Hüseyin Tosun okudu. Konfederasyonlar, sendikalar ve meslek örgütlerinin ortak kaleme aldığı manifesto, alanı dolduran binlerce kişi tarafından uzun süre alkışlandı.
İşte meydandan okunan bildiriden geniş bölümler:
Biz bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenleriz. Biz işçiler, kamu emekçileri, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, hekimler, emekliler, gençler, kadınlar… Bugün ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında buluştuk. İl il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, sokak sokak, 1 Mayıs meydanlarına aktık. Kendini bu ülkenin sahibi sananlara, halktan büyük bir güç olmadığını bir kez daha gösterdik. Biz tüm renklerimiz ve farklılıklarımızla Türkiye’yiz. Ve bugün 1 Mayıs meydanlarında başka bir yaşamın, başka bir Türkiye’nin müjdesini vermek için bir aradayız. Bugün, 1 Mayıs alanlarında bir kez daha tanık oluyoruz ki ülkemizde yepyeni bir güneş doğuyor. Mutlu bir hayat filizleniyor.
Zorbaların değil, işçilerin, emekçilerin, halkın egemen olduğu bir ülke mümkün. Ürettiğimiz değeri adilce bölüştüğümüz, asgari ücrete ve asgari yaşamaya mahkûm kalmadığımız bir hayat mümkün. Demokratik haklarımızı kullanabildiğimiz, sendikalı olabildiğimiz, grevlerin yasaklanmadığı, itiraz edenin, hakkını savunanın kapısına gece yarısı kimsenin dayanmadığı bir ülke mümkün. Çalışırken ölmediğimiz, sağlığımızı kaybetmediğimiz, tükenmediğimiz, tacize, şiddete, ayrımcılığa uğramadığımız; 8 saat insanca çalışıp, 8 saat insanca dinlenip, 8 saat insanca yaşadığımız bir hayat mümkün. Onlarca yıl çalıştıktan sonra emekli olabildiğimiz, emeklilik hakkımızın gasp edilmediği, emekli olunca çalışmak zorunda kalmadığımız, emeklisini insanca yaşatan bir ülke mümkün.
Sokaklarda, iş yerinde şiddetin, tacizin olmadığı; kadınların güvencesiz ve esnek çalışmaya mahkûm edilmediği, ayrımcılığa uğramadığı, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulandığı, ILO 190 sayılı sözleşmenin onaylandığı bir hayat mümkün. Ülke kaynaklarının sermaye için, rantçılar için, savaş için, siyasi rakipleri tasfiye etmek için değil, 86 milyonu insanca yaşatmak için kullanıldığı bir ülke mümkün.
Kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı; dilimize, inancımıza, kimliğimize, kökenimize bakılmadan hepimizin tüm renklerimizle eşit yurttaşlar olduğu, özgürce siyaset yapabildiğimiz, örgütlenebildiğimiz bir Türkiye mümkün. Çocuklarımızın okula aç gitmediği, öğretmenlerin bir gecede sürgün edilmediği, diplomaların tek kişinin emriyle iptal edilmediği bir ülke mümkün. Mülakat adı verilen sadakat sınavlarının olmadığı, KHK’lerle bir sabah işsiz kalmadığımız, çalışma hakkımızın ve kazanılmış haklarımızın korunduğu bir hayat mümkün.
Gazetecilerin, sendikacıların, sanatçıların, akademisyenlerin, belediye başkanlarının, eş başkanlarının, muhalif siyasetçilerin, gençlerin hapse atılmadığı özgür bir Türkiye mümkün. Büyük bölümü deprem bölgesindeki bir ülkede, felaketi çaresizce beklemediğimiz; rantı değil doğayı, yaşamı korumayı hedefleyen bir ülke mümkün. Herkesin başını sokabileceği bir evi olduğu, depreme dayanıklı, doğaya ve insana saygılı, güvenli şehirlerde yaşadığımız bir Türkiye mümkün. Bebeklerin sağlığının para hırsına kurban edilmediği, boğmacadan, kızamıktan çocukların ölmediği, insanları hastalıklardan koruyan, kolay ulaşılabilen, nitelikli bir sağlık sistemi mümkün. Kayyumcuların değil, halkın söz ve karar sahibi olduğu bir düzen mümkün.
Independent Türkçe