Paris, Lübnan krizinin bir parçası mı oluyor?

Fransa'nın güvenilirliği sıkıntılı. 2020'de Beyrut'ta yapılan Çam Konutu toplantısından geçen ay yapılan Paris toplantısına kadar Fransa, yalnızca kendisi ve Lübnanlılar için değil, temsil ettiği Avrupalılar için de pahalıya mal olan hataları tekrarlıyor

Fotoğraf: Reuters

Fransa'nın Lübnan'ın iç işlerine karşı siyasi yükümlülüklerinden ilk vazgeçişi değil.

Ancak bu sefer uluslararası yükümlülüklerini de terk ederek başkanlık boşluğunu sona erdirmek için bölgesel ve uluslararası ortakları karşısında verdiği sözlerden döndü.

Bunlar göz önüne alındığında, Lübnan krizini nasıl ele alacağı konusunda Paris'in niyetlerinin yeniden sorgulanmasına yol açan ülke içi ve dışında şüpheli bir dönemle karşı karşıyayız.

Paris, 4 Ağustos 2020'de Beyrut Limanı'ndaki patlama felaketiyle Lübnanlıları şok ettikten sonra yine aynı şoku yaşattı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

2020'de Lübnanlıların çoğu, Lübnan'ın başına gelen siyasi, ekonomik ve güvenlik sıkıntılarının sorumlusu olan iktidar sisteminin temsilcileriyle bir araya gelmesinin ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un dayanışma ziyaretinin Fransız dış politikasının hanesine kaydedilen ahlaki bir felakete yol açtığı görüşündeydi.

Çam Konutu'ndaki (Fransız Büyükelçiliği) o meşhur toplantıda, Fransa Cumhurbaşkanı sert ifadeler kullanarak silahlı siyasi mafya sınıfını boyun eğdirebileceğine inanıyordu.

Bunu yaparken, bu sınıfın kendisini boyun eğdirmeye çalışan ya da boyun eğmesini ve teslim olmasını isteyen herkese karşı devlet kurumları dışında şiddet kullanmaktan çekinmediğini herhalde unutmuş ya da unutmuş gibi yapıyordu.


Bu kez Lübnanlılar, Paris'in Lübnan kriziyle ilgilenen beş ülkenin (Suudi Arabistan, Katar, Mısır, ABD ve Fransa) toplantısında verdiği taahhütlere sırtını çevirmesi karşısında şok oldular.

Paris başkanlık pozisyonları (cumhurbaşkanlığı ve başbakan) için isimler öne sürmeye geri döndü.

Lübnan'daki anayasal boşlukları sona erdirmek için aday gösterilecek şahsiyetlerin karşılaması gereken kriterler ve şartlarla ilgili olarak Paris'teki bir önceki toplantıda katılımcıların açıkça taahhüt ettikleri şeyleri kasıtlı bir şekilde ihlal etti.


Paris'in cumhurbaşkanı olarak Süleyman Franciye ve başbakan olarak Nevvaf Selam denklemine dayalı bir şekilde başkanlık boşluğunu sona erdirmek için ortaya koyduğu takas ilkesindeki ısrarı, 'Şii ikilinin' ve müttefiklerinin işine gelenin açık ve net bir şekilde kabul edilmesini içeriyor ve iktidarı yeniden oluşturmaya çalışan bir siyasi sistem karşılığında devleti yeniden tesis etmeye çalışan tüm Lübnanlıların çıkarlarını hiçe sayıyor.

Buna, Cumhurbaşkanı Macron'un Çam Konutu toplantısında dile getirdiği "yeni reformist bir nesil için siyasi arenayı terk etme zamanı geldi" ifadesinin Fransızlar tarafından inkar edilmesi de ekleniyor.

Görünüşe göre Elysee Sarayı, Fransız Devrimi'nin değerlerini büyük Fransız şirketlerinin çıkarlarıyla takas etmekte ısrar ediyor.

Bu yüzden mali ve siyasi bir azınlığı temsil eden bir otorite ile çoğunluğun geleceği pahasına pazarlık yapmaktan çekinmiyor.
 


Pratikte Fransa'nın, Doha ve Kahire ile birlikte adayları seçerken reformist kriterlerde ısrar eden ve isimlere göre tercih yapmayı reddeden Suudi Arabistan liderliğindeki beş kişilik komitede yer alan nüfuzlu Arap ülkelerinin yaklaşımına karşı çıktığı göz önüne alınırsa, Lübnan krizine yaklaşımı bölgesel şüphe uyandırıyor.

Bu, Paris'in dışı siyasi bir uzlaşı çağrısı olan ancak içi, Akdeniz'deki Beyrut Limanı'ndan Basra Körfezi'ndeki Bender Abbas Limanı'na kadar uzanan ekonomik çıkar arayışlarından ibaret olan yerel ve bölgesel taraflı bir politika izlediğini gösteriyor.


Aslında Paris'in fark edemediği şey, ülke içinde ve dışında reddedilen başkanlık takası konusundaki ısrarının krizin bir parçasına veya çözümü geciktiren unsurlardan birine dönüşeceğidir.

Zira şu anda Lübnanlıların yaşamlarının günlük gerçekleri, devletin ve varlığın güvenliğini tehdit eden büyük tehlikelere karşı uyarı çanlarını çalarken Elysee'nin siyasi gerçekçilik kisvesi altında korumak için inisiyatif aldığı siyasi sınıfın eylemlerinin sonucunda devlet kurumlarının toptan çöküşü hız kazanıyor.

Bu nedenle, Fransa'nın güvenilirliği sıkıntılı. Ağustos 2020'de Beyrut'ta yapılan Çam Konutu toplantısından geçen ay yapılan Paris toplantısına kadar Fransa, yalnızca kendisi ve Lübnanlılar için değil, temsil ettiği Avrupalılar için de pahalıya mal olan hataları tekrarlıyor.

Aynı zamanda istikrarı reformla takas etmeyi reddeden Arap iradesinin de önünde duruyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU