Sevr Antlaşması'nın yıl dönümünde Damat Ferit Paşa’nın günah defteri

Damat Ferit Paşa hain miydi, İngiliz aydınlar Sevr Antlaşması için ne düşünüyordu?

Damat Ferit Paşa / Fotoğraf: Wikipedia

İstanbul gazeteleri o sabah oldukça ilgi çekici bir manşetle okurun karşısına çıktı.

Polis güçlerinin ortaya çıkardığı suikast planına göre; Kuvayı Milliye ile irtibatlı bir grup ‘çeteci’nin Sadrazam Damat Ferit Paşa, Peyam-ı Sabah gazetesi başyazarı Ali Kemal ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu Sait Molla’ya yönelik gerçekleştirileceği kanlı eylem son anda ortaya çıkarılarak engellenmişti.

Sevr Antlaşmasının Damat Ferit Paşa hükümetine zorla kabul ettirilmeye çalışıldığı günlerde bu plan İstanbul’da siyasetinde soğuk duş etkisi yaratmıştı. 

Alemdar Gazetesi 1 Haziran 1920 yılında birinci sayfadan olayı okurlarına şöyle aktarıyordu:

Ülkenin geçirmekte olduğu buhrân-ı müdhiş vazıyeti asla nazar-ı dikkate almayarak, mevki-i iktidâra suûd edebilmek içtin Anadolu'da yaptığı gibi İstanbul'da da tedhîş siyâsetini takibden fariğ olmayan Ankara serserileri âmal ve niyet-i ihtiraspervârânelerine en mühim bir manî telakki eyledikleri Sadrazam Damad Ferid Paşa Hazretlerine karşı bir suikasd tertîb eylemişler ve bu fikr-i cinâyet-kârâneyi icrâya en azılı iki fedailerini me'mur eylemişlerdir.


İstanbul medyası, olayın perde arkasını çok incelemeden suçluyu Mustafa Kemal ve Ankara’daki arkadaşları olarak ilan etmişti bile. Ali Kemal, çok sert ifadeler kullanıyor, planın alçakça bir teşebbüs olduğunu anlatıyordu. Oysa Mustafa Kemal’in bu eylemden haberi dahi yoktu. 

Suikastı gerçekleştirmek için Bursa’dan İstanbul’a gelen fedailerin kimliği bir hayli ilginçti; Dramalı Rıza Bey, Bahriye Yüzbaşısı Halil İbrahim Bey, Yenişehirli Hasan ve Bursalı Çoban İsmail. Bunların birçoğu silah atmadaki maharetinden ötürü bu görev için seçilmişse de içlerinde böylesi bir iş için tecrübe sahibi tek kişi Dramalı Rıza Bey idi. Çerkes Ethem suikast emrini bizzat kendisinin verdiğini iddia etse de olayın gerçekleştiği sıralarda Çerkes Ethem tarafından Dramalı Rıza Bey için ölüm emri çıkarılmış olması onun bu iddiasını çürütmektedir.

Sevr Antlaşması öncesi İstanbul’da bir cadı avını başlatan ve Damat Ferit Paşa’nın tüm muhaliflerini çok sert bir biçimde tasfiye etmesine sebep olan bu suikast planının arkasında 61.Tümen Kumandanı Kazım Özalp vardır. Kimilerine göre Kazım Bey, Çerkes Ethem’e karşı Dramalı Rıza’nın hayatını koruma karşılığı, kimilerine göreyse yalnızca para karşılığı Dramalı Rıza bu görevi kabul ederek İstanbul’a gelmiştir. 

 

dramalı rıza bey.jpg
Dramalı Rıza Bey 

 

Dramalı Rıza ve adamları tarafından Damat Ferit Paşa’nın kullandığı güzergahlar üzerinde yapılan keşifler neticesinde suikastın yapılması için en uygun yerin Harbiye Nazırlığının bahçesi olduğuna karar verildi. Suikast için gerekli bomba ve silahlar da temin edildi; ama beklenmeyen bir gelişme oldu. Dramalı Rıza operasyondan kısa bir süre önce inzibata giderek eylemi tüm ayrıntılarıyla güvenlik güçlerine ihbar etti. 

Olayı haber alan güvenlik güçleri birinci dalga operasyonlarda 16 kişiyi tutukladı. Operasyonlar yayılarak Karakol Cemiyeti üyelerinin hücre evlerine kadar uzandı. Yapılan yargılamalar sonucunda olayı ihbar eden Dramalı Rıza da dahil olmak üzere pek çok kişi idam edildi. 

Dramalı Rıza Beyin göğsüne takılan yaftada şu yazılar okunuyordu: 

Anadolu 'daki Kuva-yı Milliye nam heyet-i fesadiyenin rüesasından olub birçok cinayât-ı azîme irtikap etmesinden dolayı Birinci Divan-ı Harb-i Örfi tarafından bi'l-muhakeme idamına karar verilen ve idamı irade-i seniyye-i padişahiye iktiran eden Dramalı Rıza Bey.


Damat Ferit Paşa siyaseten artık daha güçlüydü. Ferit Paşa kısa bir süre sonra, suikast planının deşifre edilmesinden yaklaşık bir ay kadar sonra, 10 Ağustos 1920 yılında Sevr Antlaşmasını imzaladı. Tarihin öcülerinden kabul edilen Damat Ferit Paşa’nın hikayesi yalnızca Sevr Antlaşması’ndan ibaret değildi.

Saraydan iltifat görmeyen damat

1853 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Ferit Paşa’nın babası önemli devlet adamlarından biri olan Seyyid Hasan İzzet Efendi’dir. Osmanlı Devleti’nin belki de kudretli son padişahı Sultan İkinci Abdülhamid’in kız kardeşi Mediha Sultan ile evlenmesinden dolayı Ferit Paşa tarihte damat olarak anılmıştır. 

Sultan Abdülhamid döneminde Damat Ferit Paşa babası İzzet Efendi’nin de görev yaptığı Devlet-i Şura üyeliğine kadar yükseldi; ama Ferit Paşa’nın tüm uğraşlarına rağmen Sultan Abdülhamid kız kardeşinin kocasına bir türlü ısınamamış ve ona çok istediği Londra Büyük Elçiliği görevini vermemiştir. 

1908 yılında Meşrutiyet ilan edildikten sonra mecliste yer bulan Damat Ferit Paşa kısa sürede İttihat ve Terakki ile ters düşmüştür. Anayasa görüşmelerinde İttihatçıların aleyhinde sergilediği muhalefet sonrası Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin genel başkanlığına getirilmişti. Partideki görevinden istifa ettikten sonra Birinci Dünya Savaşı’nın başına kadar İttihat ve Terakki’ye karşı sert muhalefetini sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrası İttihatçılarla yapılacak yüzleşmede çok sert bir üslupla önemli bir rol oynayacaktır.

İstanbul’da İttihatçı avını başlatıyor

Damat Ferit Paşa’nın 1919 yılında Tevfik Paşa’nın istifa etmesinden sonra kurduğu hükümet bir savaş kabinesidir; ama intikam alınacak kişiler ülkeyi işgal edenler değildir. Damat Ferit Paşa yaklaşık 10 yıl mecliste muhalefet ettiği İttihat ve Terakki Partisi üyelerini memleketin içine düştüğü korkunç durumdan sorumlu tutuyordu ve bedelini ödetmek konusunda son derece kararlı olarak işe başladı.

İngilizlerle koordineli olarak başlatılan tutuklamalar sınır boylarındaki subaylardan başlayarak İstanbul’da saklanan İttihatçılara kadar uzanıyordu. Tutuklanan sayısız İttihatçı, Harbiye Nazırlığında bulunan ve Bekir Ağa Koğuşu olarak anılan hapishanede toplanıyordu. Burada işkenceler ve kötü muameleyle pek çok subay hayatını kaybederken tutuklamalar her gün hız kaybetmeden genişletiliyordu. 

Yargılamaların siyasi ayağı işleri çığırından çıkardı

Damat Ferit Paşa “Cinayet Erbabı” olarak tanımladığı İttihatçıların süratle yargılanmasıları ve infaz edilmeleri için elinden geleni yapıyordu; ama 10 Mart 1919 yılında İngilizlerin verdiği liste dava seyrinin farklı bir noktaya varmasına sebep oldu. 

Bu noktadan sonra tutuklamaların siyasi ayağı devletin önemli isimlerine uzanmış ve bu da devlet mekanizmasının felç geçirmesine sebep olmuştur. Sadrazam Halim Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Meclis-i Mebusan eski Başkanı Halil Menteşe, Ayan Meclisi eski Başkanı Rıfat Bey, Maarif eski Nazırı Şükrü Bey, Adliye Nazırı İbrahim Bey, Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi ve Fethi Okyar gibi önemli isimler İngilizlerin verdiği listeler sonrası Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından tutuklanması istendi.

Birçok önemli isim İttihat ve Terakki ile ismi yan yana getirilerek tutuklandı. Sonrasında İngilizler bu kez farklı bir istekte daha bulundu. Buna göre tutuklular İstanbul’da tutulmayacak ve Malta’ya intikal ettirilecekti. Damat Ferit Paşa bu isteği de yerine getirmiştir. Refik Halit Karay’a yaşanan gelişmeleri şöyle yazacaktır; 

Tevfik Paşa’nın askerler ve adliyecilerden geniş yetkili Divan-ı Harb-i Örfi teklifini reddeden padişaha, inanılmaz dönüşte, Damat Ferit Paşa’nın sadece askerlerden kurulu ve adi suçluları muhakeme edecek bir divan-ı harp kurulmasını kabul etmiş, Sadrazama tam salahiyet vermişti. Bizler Malta’ya sürülünceye kadar ve sonrasına kadar bu mahkemenin başına getirilen kindar, cahil, merhametsiz kimselerin benzerlerinin bulunabileceğine ihtimal vermiyordum.


İttihatçılık tanımı genişletilmiş, önceleri bu cemiyete ılımlı bakanlar, arkasından da Millî Mücadeleye destek veren herkes İttihatçılıkla suçlanmıştır. Doktor Esat Paşa ve Mustafa Kemal’in çocukluk arkadaşı Fethi Bey de İttihatçılıkla suçlanarak tutuklanmıştır. Tutuklama listelerinin ortak noktası, kısa bir süre sonra gerçekleşecek İzmir İşgaline karşı sert tepki göstermesi olası olarak görülen isimlerden oluşmasıydı.

Bu gelişmelerin yanında toplum tarafından sevilen bir kişi olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in tutuklanarak idam edilmesi ülke genelinde tepkilere neden oldu.

Damat Ferit Paşa hain miydi?

Damat Ferit Paşa 5 kez sadarete geldi. Toplamda 1 yıldan biraz uzun bir sürede sadrazamlık görevini yürüttü. Bu göreve gelmeden evvel mecliste yaklaşık 10 yıl muhalefet görevini sürdürdü. Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na girmesine karşı bir tutum sergiledi. Devlet savaşa girdikten sonra yaşanan yıkımdan İttihat ve Terakki mensuplarını sorumlu tuttu. Sadrazam olduğunda başlangıçta galip devletlere sunduğu teklifte Misak-ı Milli sınırlarının da ötesine geçerek Arabistan’a kadar uzanan bir bölgenin Osmanlı toprağı olduğunu iddia etti. Paris Barış Konferansı’nda devletin doğal sınırlarının 1878 yılının esas alınarak belirlenmesini talep etti; ama bu teklifi dikkate alınmayarak konferans bitmeden Paris’ten ayrılması istendi.

20 Temmuz 1919 yılında İstanbul Hükümeti’nin Anadolu ile yaşadığı gerginliği protesto ederek istifa etti. Yeniden kabineyi kurduğunda Ankara’ya yakın İzzet Paşa’yı bakan olarak atadı. Bu bir iyi niyet göstergesiydi, Damat Ferit Paşa, işin başında Ankara ile ipleri koparıp atmak istemiyordu.

Öte taraftan İngilizler baskıyı artırmış, Osmanlı’yı işgal etmekle tehdit ediyordu. Korkulan Erzurum Kongresi sonrası gerçekleşti, İngilizler Doğu Anadolu’yu işgal etme kararı aldılar. İzzet Paşa, bunun üzerine Damat Ferit Paşa kabinesinden istifa ettiğini açıkladı. Bu Anadolu hareketi ile Damat Ferit Paşa’nın birlikte hareket edemeyeceği anlamına geliyordu. 

Sivas Kongresi yapıldığı süreçte Damat Ferit Paşa, 1 Ekim 1919 yılında istifa ederek görevden çekilmiştir; ancak İngilizler tekrar göreve gelmesi halinde Osmanlı ile şartları daha hafif bir antlaşma yapılacağını vaat etti.

Ferit Paşa daha iyi bir antlaşma ümidiyle göreve tekrar geldiğinde bu kez çok daha sert ve düşmanca bir tavır sergileyecektir. Ferit Paşa’ya göre Anadolu hareketi, barış ümitlerini tehlikeye atıyordu bu sebeple Şeyhülislam’a bir fetva yazdırarak Ankara isyancılarının katledilmesinin vacip olduğunu ilan ettirdi. Mustafa Kemal hakkında da ayrıca idam çıkarttı ve Ankara’dakileri vatan haini ilan etti. Daha da ileriye giden Ferit Paşa Ankara’ya karşı Kuvayı İnzibatiye isminde bir ordu dahi kurdu. Bütün bu çaba ve ümitlerine rağmen İngilizler Damat Ferit Paşa’nın önüne Sevr Antlaşması’nı koydu. Bu antlaşmanın şartları öğrenildikten sonra Ankara, Ferit Paşa’yı hain ilan ederek gıyaben idama mahkûm ettiğini duyurdu.

Sevr Antlaşması’nı İngilizler bile kabullenemedi

Sevr Antlaşması kamuoyu ile paylaşıldığında Osmanlı’da bir yıkım etkisi yaratmıştı; ama bu durumdan yalnızca biz rahatsız olmamıştık. İngilizler bu antlaşmayla önemli müttefikleri olan Fransız ve İtalyanların da tepkisini çekmişti. Hatta İngiliz aydınları da durumdan rahatsız olmuştu. Ünlü casus Arabistanlı Lawrence Times’e verdiği demeçte Sevr Antlaşması için şu ifadeleri kullanmıştır; 

Antlaşmanın hiçbir koşulu üç yıl bile yürürlükte kalmayacak, bu antlaşma Almanlarla imzalanandan daha mutlu bir sonuca varacak çünkü değiştirilmeyecek, tümüyle unutulacak!


Yaşanan birçok gelişmeye rağmen İngilizler, Yunan ilerleyişinde elde edilen başarılardan cesaret aldı. 16 Temmuz’da Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle birlikte İstanbul hükümetine Sevr Antlaşmasını kabul etmeleri için yalnızca 10 günlük bir süre tanındı. 

Damat Ferit Paşa kendisine yönelik suikast planı ortaya çıktıktan sonra elinin güçlenmiş olmasına rağmen çok ağır maddeler içeren Sevr Antlaşması’nı tek başına imzalamak istemedi. Sorumluluğu yalnızca kendi üzerine almak yerine Saray’a başvurarak bir Şura oluşturularak Sevr Antlaşmasının bu kurulca karara bağlanmasını talep etti. Kurulan Şurada Feriki Rıza Paşa hariç tüm üyeler antlaşmanın onaylanmasını kabul etti.

Bunun üzerine Sevr Antlaşması Ayan Meclisi Başkanı Hadi Paşa’nın öncülüğünde Rıza Tevfik Bölükbaşı, Reşad Halis gibi isimlerin bulunduğu bir kurul tarafından 10 Ağustos 1920 yılında resmen imzalandı. Bu Antlaşma imzalandığında Damat Ferit Paşa Sadrazam, Vahdettin, Padişah koltuğunda bulunmaktaydı.

 

damat ferit paşa.jpg
Sevr Antlaşmasının dört imzacısı: Rıza Tevfik Bölükbaşı, Damat Ferid Paşa , Hadi Paşa  ve Reşad Halis​​​​​​​ / Fotoğraf: Wikipedia​​​​​​​

 

Damat Ferit Paşa’nın ölümü

Sevr Antlaşması imzalandıktan kısa bir süre sonra Damat Ferit Paşa görevinden ayrıldı. Daha sonra İstanbul’u terk ederek Fransa’ya gitti. Burada bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a döndü; ancak siyasi havanın aleyhine döndüğünü hissetmesiyle ailesi ile beraber tekrar Fransa’ya giderek Nice şehrine yerleşti. Ankara ordusunun İstanbul’a giriş tarihi olan 6 Ekim 1923 yılında hayatını kaybetti.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU