Ermenistan, Dağlık Karabağ krizini uluslararası hale getirmek için Batı'ya yöneliyor!

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki cepheye şu anda gözlemcilerin kırılgan bir ateşkes olarak tanımladıkları temkinli bir sükunet hakim

Fotoğraf: Reuters

İngiliz Percy Cox, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra İngiltere'nin Doğu haritasını çizmek için görevlendirdiği en önemli kişiydi.

Kendi ülkesi Britanya başta olmak üzere, o dönemde kolonyal ülkelerin hakimiyetini garanti altına almak için bölge ülkelerini bölmenin, halklarını yerinden etmenin, anlaşmazlıkları ve fitneleri körüklemenin arkasındaki düşünen akıldı.

22 Nisan 1918'de Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı'na Mezopotamya'nın geleceği ile ilgili gönderdiği gizli bir belgede şöyle diyordu:

Hazar'dan Doğu Akdeniz'e uzanan toprakların halkları, toplumlarının çıkarlarını temel alan bir vizyon ve düşünceden ziyade tarihle bağlantılı duygularının peşinden gitmektedirler.


Aradan geçen bir asırdan sonra tablo pek değişmedi, Cox'un bahsettiği bölge ülkelerinde yaşanan çekişmeler daha çok duygusal ve vicdani sebeplerden kaynaklanıyor ve bunun belki de en açık kanıtı Ermenistan'ın uluslararası ilişkileri.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ermenistan'ın Azerbaycan ile ihtilafı, Azerilerin Türklerle kültürel ve medeni bağları nedeniyle tarihi bir boyut taşıyor.

Ermeniler, geçen yüzyılın başında ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkımından önce Osmanlı Türklerinin kendilerine karşı yaptıklarını unutamıyorlar.

Bu kompleks, halkın yüksek çıkarlarına hizmet etmese bile Ermeni liderlerin kararlarını kontrol ediyor.

Zira duygular bir yana, mantık ve siyaset bilimi, tıpkı İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra milyonlarca kişinin Naziler nedeniyle ölmesine rağmen Almanya'yı kucaklayan Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, Ermenistan'ın çıkarına olanın en büyük komşusu Azerbaycan'a karşı İran İslam Cumhuriyeti ile ittifaka girerek savaşmak değil, onunla anlaşmak olduğunu söylüyor.

Bugün Ermenistan kendisini gıpta edilemeyecek bir konumda görüyor. Sovyetler Birliği'nin diğer kalıntıları ile birlikte Rusya'nın öncülüğünde üyesi olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün onu koruyamayacağını anladı.

Nitekim bu husus, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan tarafından geçen yıl kasım ayında örgütün Erivan'daki toplantısında açıkça ifade edildi:

Ermenistan'ın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyeliğinin Azeri saldırganlığını engelleyememesi bir talihsizliktir.


Rusya'nın Ukrayna savaşını çözümlemekte zorluklarla karşılaşması, Ermenistan'ın güvenliğine ve sınırlarına yönelik saldırıları caydırmakta bir müttefik olarak Rusya'ya itimat etme olasılığına olan güvensizliğini artırması doğal.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermenistan Başbakanı'na hitaben yaptığı konuşmada, "Ermenistan, Türkiye ile yakınlaşma fırsatını kaçırmamalı" dedi.

Erdoğan yeterince ekonomik ve sosyal sorunları olan ve Ermenistan'ın rakipleriyle çatışmaya girmemeyi tercih edecek İran dışında, Erivan'ın artık arenada yalnız olduğunu da söyledi.

Ermenistan mükemmel olmaktan uzak ama yine de bir demokrasi. Ermenistan'ın en yakın ortaklarından ikisi ise Rusya ve İran. İran İslam Cumhuriyeti, kadınlara ve azınlık gruplarına yönelik baskısı ile göze çarpıyor.

Rusya Federasyonu, eski Sovyet cumhuriyetlerini işgal etme ve ilhak etme hırsıyla tanımlanıyor.

Bu seçimler iyi ya da kötü olsun, Azerbaycan'ın oluşturduğu tehdit ve sahip olduğu stratejik avantaj nedeniyle Ermenistan için varoluşsal ortaklıklar.

Daha açık olmak gerekirse; Ermenistan'ın jeopolitik çıkmazı, istikrarsız Rusya ve İran'a alternatif ortaklara ihtiyacı var. Ermenistan'ın İran ile ortaklığı pragmatik.

Ermenistan'ın laneti coğrafyada yatıyor. Zira Ermenistan'ın dünyayla bağlantısı kendisini batıdan kuşatan Türkiye, doğuda düşman Azerbaycan'a, kuzeyde Gürcistan'a ve güneyde İran ile arasındaki tek sınır kapısına bağlı.

İran'ın Ermenistan'a doğrudan askeri desteği sınırlı olsa da Ermenistan ve İran, Azerbaycan ile aralarındaki anlaşmazlıklarda ortak paydada buluşuyorlar.


Basitçe söylemek gerekirse, Bakü ve Tahran'ın birbiriyle uyumsuz dünya görüşlerine dayalı neredeyse bölgesel anlaşmazlıkları var.

Bir yanda Azerbaycan'ın Bütöv (Bütün) Azerbaycan kavramı, tarihsel olarak Azerilerin yaşadığı toprakları tek bir devlet altında birleştirmeye dayanıyor.

Buna Azerbaycan'ın batısındaki Ermeni toprakları ile Azerbaycan'ın güneyindeki İran toprakları da dahil.

Öte yandan İran, Azerbaycan'ı her zaman, özellikle de Azerbaycan'daki Şii çoğunluk nedeniyle kendi nüfuz alanına ait kayıp bir bölge olarak gördü.

Tarihsel olarak Azeri halkları, Rusya İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve İran'ın kesiştiği noktada yaşıyorlardı. Bugün Azerbaycan'ın nüfusu yaklaşık 10 milyon.

Buna karşılık İran 85 milyondan fazla insana ev sahipliği yaparken, bunların yüzde 25'inden fazlası kendilerini Azeri olarak tanımlıyor. Aslında İran'da Azerbaycan'ın nüfusundan daha fazla Azeri yaşıyor.

İran Azerbaycanı'nın ayrılma ihtimalinin İran'ın toprak bütünlüğünü tehdit ettiği açık. Aynı şekilde İran'ın Azeri Şiileri diğer bölgelerdeki Şiiler ile birlikte İran bayrağı altında toplama vizyonu da Azerbaycan'ın egemenliğini tehlikeye atıyor.

"Düşmanımın düşmanı dostumdur" ilkesi gereğince İran'ın Azerbaycan ile olan ihtilafları, Azerbaycan'ı İsrail'e bağlayan stratejik bir ortaklığı ortaya çıkardı.

Örneğin İsrail, 2011 ile 2020 yılları arasında Azerbaycan'a yapılan tüm silah satışlarının yüzde 25'inden fazlasını gerçekeştirdi.

Buna karşılık Azerbaycan, İsrail'e İran ile arasındaki yaklaşık 420 millik (700 km) sınıra yakın havaalanlarına erişim sağladı.

Tel Aviv ile Tahran arasında savaş çıkarsa bu erişim, İsrail savaş uçaklarının Ürdün, Suriye ve Irak hava sahasını atlayarak İran'daki askeri hedeflere daha kolay ulaşmasını sağlayacak.


Azerbaycan aynı zamanda Türkiye ile müttefik. Türkiye, Avrupa ve Asya'nın kesiştiği noktada bölgesel bir güç, Karadeniz ve Doğu Akdeniz'in ağzında önemli bir geçiş merkezi ve aynı zamanda Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) içinde önemli bir etkiye sahip.

Azerbaycan ve Türkiye, Türk dilini konuşan ülkeler ve ikisi de Türk Devletleri Teşkilatı üyesi. Azerbaycan'ın Ermenistan karşısındaki stratejik avantajı, İsrail ile olan özel ilişkisinin ve Türkiye ile "kardeşçe" uzlaşısının çok ötesine geçiyor.

Ermenistan'ın aksine Azerbaycan'da doğal gaz ve petrol de var. Avrasya'nın enerji iştahı, Azerbaycan'ı 21'inci yüzyılın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline getirdi. Örneğin, BP'nin sahibi olduğu Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, günde 1 milyon varilden fazla petrolü Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara ihraç etmek üzere Azerbaycan'dan Gürcistan'a ve oradan da Türkiye'nin Ceyhan limanına taşıyabilir.

Benzer şekilde Güney Gaz Koridoru, Azerbaycan'dan gelen gazı Gürcistan ve Türkiye üzerinden Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya'ya taşıyor.

Azerbaycan böylelikle kendini güvende hissediyor, zira Avrupa'nın Rus fosil yakıtlarından uzaklaşarak kaynaklarını çeşitlendirme hedefinden yararlanmaya devam edecek.


Ermenistan'a gelince, Rusya ile ittifakının tarihi kökleri var. Ermenistan ilk Hristiyan ülkeydi. Rusya ise Küçük Asya'daki Hristiyan azınlıkların savunucusu olarak görülüyordu.

"Ermeni Soykırımı", Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması, Rusya İmparatorluğu'nun yıkılması ve Kafkasya'daki bağımsızlık hareketlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra Sovyetler Birliği Ermenistan'a egemen oldu ve birliğe dahil etti.

Ermenistan ancak 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazandı ve demokrasiye geçiş sürecine girdi.

Bugün Ermenistan, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün bir üyesi ve sınırlarını güvence altına almak için Rus muhafızlara güveniyor. Rusya ile ikili bir savunma anlaşması var ve birkaç Rus askeri üssüne ev sahipliği yapıyor.


Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Rusya için NATO'ya eşdeğer ve üyeleri Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan'dan oluşuyor.

NATO'nun kendi sorunları olsa da Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü içinde de uyum yok. Örneğin, Tacikistan ile Kırgızistan arasında birkaç ayda bir çatışma patlak veriyor.

Yine örneğin Kazakistan ve Kırgızistan aynı zamanda Türk Devletleri Teşkilatı üyesiler, diğer bir deyişle, Ermenistan'a yönelik güvenlik garantilerine rağmen her ikisi de Azerbaycan ve Türkiye ile yakın diplomatik ilişkilere sahipler. Bu düzenlemenin Ermenistan'ın lehine işlemediği aşikar.


Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün 4'üncü maddesi, bir üye devlete yapılan saldırının tüm üye devletlere yapılmış sayılacağını belirtmektedir.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Cömert Tokayev, Ocak 2022'de ülkesindeki protestoları bastırmak için yardım istediğinde, Ermenistan da dahil olmak üzere Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü Kazakistan'a bir barış gücü göndermişti.

Başbakan Paşinyan, Azerbaycan'ın Eylül 2022'de ateşkes anlaşmasını ihlal etmesinden sonra 4. maddeye dayanarak yardım talep ettiğinde ise Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Ermenistan'ın yardım talebine yanıt vermek şöyle dursun, Azerbaycan'ın saldırganlığını da kınamadı.

Ermenistan söz konusu olunca,  Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün güvenlik garantilerinin, üzerine yazıldıkları kağıt kadar bir değerleri olmadı.
 


Rusya'nın büyük stratejisine gelince, Moskova, Ankara'nın nüfuzunu sınırlamak için Bakü'deki nüfuzunu Ermenistan pahasına sürdürmek istiyor.

Dolayısıyla Rusya, Erivan'a verdiği güvenlik garantilerine rağmen hem Ermenistan hem de Azerbaycan için en büyük silah ihracatçısı olmaya devam ediyor.

Jeopolitik açıdan bakıldığında, Rusya ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Azerbaycan'ın Ermenistan'a karşı zafer kazanmasına yardımcı olmuş görünüyor.

Kuşkusuz Bakü, Erivan'a karşı stratejik bir avantaja sahip. Ancak Ermenistan'ın durumu kurtarmak için elinde hâlâ seçenekler var.

Kilit nokta, Ermenistan'ın demokratik yöneliminde ve Ermeni diasporasının ABD ve Fransa gibi kardeş demokrasilerde sahip olduğu nüfuzda yatıyor.

Batı, Ermenistan ile teması artırma niyetini defalarca dile getirdi. Eylül 2022'de ABD Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi, bağımsızlığını kazanmasından bu yana Ermenistan'ı ziyaret eden en üst düzey ABD yetkilisi oldu.

Ermeni dosyasını takip eden gözlemciler, Ermenistan'ın stratejik konumunu iyileştirmesinin iki yolu olduğunu söylüyorlar.

Birincisi, Ermenistan, Dağlık Karabağ dosyasında uluslararası katılımı artırmak için baskı yapmalı. Laçin Koridoru'na bir uluslararası bilgi toplama misyonu gönderilmesi çağrısı yapması bu doğru yönde atılmış bir adım. Ancak Erivan'ın daha da ileri gitmesi gerekiyor.

Ermenistan'daki aşırılık yanlılarının, Laçin Koridoru'ndaki Rus barış güçlerinin yerini alması veya onlara eşlik etmesi için uluslararası bir barış gücünün konuşlandırılmasını talep etmesi gerektiğini söylüyorlar.


İkinci yol, Ermenistan'ın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nden çekilmeyi düşünmesidir.

Ermenistan, Rusya'ya ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'ne kendisini Azerbaycan'ın saldırganlığından koruma ya da önleme konusunda güvenemez, çünkü Erivan'ın ulusal güvenlik kaygıları Moskova'nın stratejik planlarından farklı.

Daha da kötüsü, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyeliği, Ermenistan'ın askeri teçhizat tedarikini çeşitlendirmesini, silahlı kuvvetlerini modernize etmesini, Batı veya başkaları ile alternatif ikili veya çok taraflı güvenlik düzenlemeleri arayışına girmesini imkansız hale getirmese bile zorlaştırıyor.

Açıkçası, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nden çekilme, Ermenistan'ın stratejik belirsizlik politikası izlemesini sağlayacak.

Basitçe söylemek gerekirse, bu adım, Erivan'a seçeneklerini Rusya ile sınırlamak yerine, sorun bazında uygun gördüğü taraflarla iş birliği yapma esnekliği verebilir.


Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki cepheye şu anda gözlemcilerin kırılgan bir ateşkes olarak tanımladıkları temkinli bir sükunet hakim.

Sorun şu ki, savaşın geri dönmesi halinde işler hızla bir bölge veya koridor üzerindeki anlaşmazlığın ötesine geçecek, çünkü İran kendisini Ermenistan'ın yanında savaşa müdahil olmak, Ermenistan üzerinden Avrupa'ya olan tek ticari koridorunun kapanmasını önlemek zorunda bulacak.

İsrail'in Azerbaycan ile karşılıklı savunma anlaşmasını gerekçe göstererek İran'ın nükleer tesislerini vurmak için bunu bir fırsat olarak görmesi de olası.

Tüm bunlar, Mister Cox'un yüz yılı aşkın bir süre önce hakkında yazdığı gibi, bölge halklarında duygusal düşüncenin hakim olmasından kaynaklanan feci sonuçları ile büyük olaylara dair ihtimaller.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU