Tanklardan baskınlara Latin Amerika

Solcuların geçtiğimiz yıllarda darbelere karşı sokağı seferber etmeleri gibi kitleleri seferber etmek için çabalıyorlar

Kolaj: Independent Türkçe

Latin Amerika, sağ ve sol arasındaki açık savaşların arenasıdır.

Solcular kıtadaki bazı ülkelerde iktidara geldiler, ancak sağ son on yıllar içinde hiç yatışmadı.

Ordular kıtada birden fazla rejimi devirdiler. Ordu sağın vurucu yumruğuydu.

ABD, özellikle doğu ve batı blokları arasındaki Soğuk Savaş ortamında, bu darbelerin arkasında olduğunu pek çok örnekte saklamadı.

Demokratik seçimler solcuların iktidara ulaşma basamağıydı, ancak ordu birçok kez sandık yoluyla iktidara gelen cumhurbaşkanlarını devirmeyi başardı.

Birkaç gün önce Peru Cumhuriyeti'nde ve daha sonra Brezilya'da olup bitenler, kıtanın 20'nci yüzyılın ilk yarısından beri tanık olduklarını yineliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peru'da solcu Cumhurbaşkanı Pedro Castillo yolsuzluk suçlamasıyla görevden alındı ​​​​ve yargılanıyor.

Yolsuzluk suçlaması, siyasi çekişmenin eksik olmayan ve sol liderlerin peşini bırakmayan reçetesi.

Bolivya'nın solcu eski Cumhurbaşkanı Evo Morales de yolsuzlukla suçlandı.

Keza Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva daha önce ikinci döneminin ardından aynı suçlamayla hapse atılmıştı.


Geçmişte darbecilerin tankları sandıkları vuran güçtü. Generaller tankların üzerinde cumhurbaşkanlığı saraylarına giriş yaparlardı.

Bazen cumhurbaşkanlığı saraylarının bombalanmasına uçaklar da katılırdı.

1976'da General Jorge Videla, seçilmiş cumhurbaşkanı Isabel Peron'u devirdi. Ordudan bir grup yoldaşıyla Arjantin'de iktidarı ele geçirdi.

Sol liderliğindeki muhalefete karşı büyük ve şiddetli bir baskı kampanyası başlattı.

Videla döneminde Arjantin, aralarında yetişkin ve çocukların da bulunduğu on binlerce kişinin ölümüne tanık oldu, hapishaneler 30 bini aşkın vatandaşla doldu, ülke adeta bir işkence kampına dönüştü.

Şili'de solcu lider Salvador Allende 1970'te cumhurbaşkanlığını kazandı. Allende, ABD politikasının şiddetli bir muhalifiydi.

Dönemin ABD başkanı Nixon, ülkesinin Allende ile başa çıkmakta rehavete kapılmayacağını ve onu devireceğini açıkça duyurdu.

Bunun üzerine ABD, Şili ekonomisine baskı politikası uyguladı, halkın öfkesi büyüdü ve Genelkurmay Başkanı Augusto Pinochet 1973'te Salvador Allende'ye karşı bir darbe düzenledi.

Allende'den istifa etmesi istendi, cumhurbaşkanı sarayından ayrılmayı reddedip elinde silahla sarayın içinde direnişe geçtiğinde, saray hava kuvvetleri tarafından bombalandı ve bazı destekçileriyle birlikte öldürüldü.

Allende, Castro ve Che Guevara tarafından temsil edilenden farklı Latin devrimciliğinin yeni sembolüydü


Allende, cumhurbaşkanlığı makamına şeffaf seçimlerle ulaştı, sosyal adaleti sağlamayı hedefleyen bir ekonomi politikası uygulamaya girişti, bu da ABD'yi kızdırdı.

Salvador Allende, demokratik Latin sol güçlerle iletişim kurdu ve kıta ülkelerinden geniş çaplı bir karşılık aldı.

Üçüncü dünya soluyla ilişkilerini genişletti ve ABD'nin politikalarına düşman bir eksen oluşturmaya başladı.

Allende'nin böyle kanlı bir şekilde katledilmesi, başkanlık sarayından ayrılmayı reddetmesi, silahıyla saray içindeki direnişi, radyo ve televizyondan halka seslenmesi, onu tüm kıtada askeri darbelere karşı koymanın simgesi haline getirdi.

Halkın Arjantin'de Jorge Videla, Şili'de Augusto Pinochet diktatörlüğüne karşı direnişi ve ikisinin de sonunda yargı karşısına çıkarılması, kıtada yeni bir dönemin kapılarını araladı ve solcu liderlerin sandıkla iktidara gelmelerini sağladı.

Yine de sağ vazgeçmedi; tanklar döneminin sona ermesinden sonra baskınlar test edilmeye başlandı.

Sol görüşlü İşçi Partisi lideri Lula da Silva, hapisten çıktıktan sonra üçüncü kez Brezilya cumhurbaşkanlığı sarayına ulaştı.

Görevden ayrılan eski cumhurbaşkanı Bolsonaro, arkadaşı eski ABD başkanı Donald Trump'ı örnek aldı ve Devlet Başkanı Lula'nın görevi devralma törenine katılmadı.

Destekçileri, başkentteki cumhurbaşkanlığı sarayına, parlamentoya ve hükümet dairelerine saldırdı.

Bolsonaro'nun seçimleri az farkla kaybetmesi, destekçilerini faaliyetlerine ivme kazandırmaya teşvik etti.

Solcuların geçtiğimiz yıllarda darbelere karşı sokağı seferber etmeleri gibi kitleleri seferber etmek için çabalıyorlar.


Dünya liderlerinin Cumhurbaşkanı Lula da Silva ile dayanışması, onun da yoksullara yardım etme ve Amazon ormanlarının yok edilmesini önleme niyetini duyurması, tüm bunlar, Lula ve destekçilerini sağcı güçlere karşı sert bir tavır almaya motive edecek.

Darbeler dönemi kapandı ve sol, kitlelerin desteğiyle kıtadaki birçok ülkenin liderliğini sandıkta ele geçirdi.

Sağın gücü azaldı, ancak ekonomik krizler, uzun bir göç konvoyu halinde ABD'ye akın eden bölge halklarının çoğuna hâlâ baskı yapıyor.

Bölge halkı önümüzdeki yıllarda muhafazakâr liderlere ve partilere yönelebilir, siyasi mizacı, geleneksel olarak ABD'ye yakın olan sağa doğru kayabilir.


Brezilya, kıtadaki en büyük ekonomik, siyasi güç ve Cumhurbaşkanı Lula da Silva'nın liderliğinde kıta ülkelerine bir ekonomik model sunmaya aday.

Beklenmesi gereken husus, görev süresi biten Brezilya devlet başkanı Bolsonaro'nun planlarıdır;

Taraftarlarının öfkesini dizginleyip ABD'deki tedavisine sessizce devam edecek.

Özellikle son seçimlerde elde ettiği önemli oy oranından sonra, bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya mı hazırlanacak?

Yoksa önümüzdeki yıllarda Cumhurbaşkanı Lula da Silva'yı zor durumda bırakmak için destekçilerini protestolarının ivmesini artırmaya ve genişletmeye mi yönlendirecek?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU