Çiğdem Toker: İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış iptaline tartışmalı ret

"Bu karar ve karşı oy yazısına bakarak, neyse ki 'ülkemizde hukukçular var' diye teselli bulabiliriz"

Fotoğraf: Emre Orman / csgorselarsiv.org 

Sözcü yazarı Çiğdem Toker, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptaline dair açılan dava hakkında yazdı. Toker, yüksek mahkemenin verdiği ret kararına muhalif olan iki üyenin karşı oyları hakkında "Bu karar ve karşı oy yazısına bakarak, neyse ki 'ülkemizde hukukçular var' diye teselli bulabiliriz" yorumunu yaptı.

Toker, bugünkü köşe yazısında Danıştay 10. Dairesi’nin davanın reddine dair verdiği kararda iki gerekçeye dikkati çekti:

– Cumhurbaşkanının uluslararası sözleşmeyi fesih yetkisi vardır,

– Kadına yönelik şiddet ile aile içi şiddetin önlenmesi ve şiddet mağdurlarının korunması amacıyla iç hukukta birçok düzenleme mevcut. (Yani İstanbul Sözleşmesi'nin varlığına ihtiyaç yok demeye getiriyor, iptali reddeden başkan ile iki üye.)

Karşı oy kullanan üyelerin görüşlerine yer veren Toker, şunları yazdı:

Buna karşılık karşı oy kullanan üyeler İbrahim Topuz ile Ahmet Saraç'ın vurgusu çok can alıcı: İki muhalif üye, 9 no'lu Cumhurbaşkanı kararnamesinde “milletlerarası sözleşme hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme” diyerek Cumhurbaşkanı'na fesih yetkisi veren ibarenin Anayasa'ya aykırı olduğunu savunuyor. Bu nedenle de Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması gerektiğini belirtiyor.

Karşı oy yazısında eğer Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmayacaksa Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptal edilmesi gerektiğini bildiriyor. İptal gerekçeleri epeyce ayrıntılı. Benim en çok dikkatimi çeken “Sözleşme'den çıkılsa da 6284 sayılı kanun kadınları koruyor” savunması yapanların tezini çürüten kısım.

İki muhalif üye, bu kanunun zaten İstanbul Sözleşmesi'ne atıfta bulunduğunu vurgulayarak şöyle diyor:

“Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile ülkemiz bakımından feshedilen Sözleşmede önlenmesi amaçlanan hususların ülkemizde devam ediyor olması, 6284 sayılı Kanun'un Sözleşme hükümlerine doğrudan göndermede bulunması, diğer bir deyişle bu Kanunun, kadınları gerçek anlamda korumada tek başına kendisinin yeterli olmayacağını ve değinilen Sözleşmenin desteğine de ihtiyacı olduğunu kabul etmesi, ayrıca sözleşmenin feshiyle Kanun'un atıfta bulunan hükümlerinin anlam ve uygulama kabiliyetini yitirecek olması karşısında, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının, konu, sebep ve amaç unsurları yönünden de hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.”

Dikkatten kaçmasın. Yukarıda alıntıladığım paragrafta “amaçlanan hususların ülkemizde devam ediyor olması” kadına yönelik ve aile içi şiddetin sürdüğüne vurgudur. Bence herkesin okuması gereken bu karar ve karşı oy yazısına bakarak, neyse ki “ülkemizde hukukçular var” diye teselli bulabiliriz. Ama maalesef bu teselli; kadını katletmeden evvel, öncesi “kaç yıl yatarım” diye internette arama yapan erkekleri caydırmaya yetmiyor.

 

Sözcü, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU