Çocukları istismar edilen annelerden Diyanet'e tepki: Ali Erbaş kendinden utanmalı

"Ali Erbaş, bize gönderdiğin heyet sana yakışan heyet. Ben çocuğumun onurunu sizin ayağınızın altına atacak kadar ahmak mıyım?"

Fotoğraf: Halk TV

Erzurum’daki Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu'nda 7 çocuğun cinsel istismara uğramasıyla ilgili davada dün karar çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olan kursun belletmenine 119 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Halk TV’den İsmail Saymaz, bugünkü köşe yazısında çocukları istismara uğrayan 3 anne ile yaptığı görüşmeye yer verdi. Aileler, Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve Ali Erbaş’a tepkilerini dile getirdiler. Saymaz’ın yazısının ilgili kısmı şşöyle:

Karşımda Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu'nda çocukları istismar edilen çarşaflı üç anne var. İkisi aynı zamanda kardeş. Aileler kendilerini ziyaret eden Diyanet'e ait heyetin "Kurumumuzun adı lekeleniyor" dediğini belirterek, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a ve Erzurum Müftüsü Şahin Yıldırım'a öfke kusuyorlar.

"Hiçbir şey olmamış gibi yüzüme nasıl bakıyorsun?"

U'nun anası T: Erbaş kendinden utanmalı. Müftü gözümün içine baka baka diyor ki, "Biz kardeşiz." Düşman olmaya bile layık değil. Hiçbir şey olmamış gibi nasıl yüzümüze bakıyorsun? Medyaya düşmeden önce hiç birimizi umursamadın. "Kol kırılır, yen içinde kalır" ne demek? O vahşet için kullanabileceğin cümle bu muydu? Sözde müftü Yıldırım, bu toprakları mundar edenlerden biridir. Çocuğumun hayatını mahveden ilçe müftüsünü nasıl olur da plaketlerle, kırmızı halılarla, başarı belgeleriyle gönderirsin? Senin neyine güveneyim? Ey müftü, seni seçeni ben seçtim. Elim bilekten değil, omuzdan kırılsın!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Sizin hayanız yok"

Ali Erbaş, bize gönderdiğin heyet sana yakışan heyet. Gelen bayan diyor ki, "Aslında istersem sizinle anlaşırım." Ben çocuğumun onurunu sizin ayağınızın altına atacak kadar ahmak mıyım? Ne Allahtan, ne kuldan korkuyorsunuz. Sizin hayanız yok.

"Diyanet'in adını duyduğumdan beri midem bulanıyor"

Diyanet'in adını duyduğumdan beri midem bulanıyor. Eşime vasiyet ettim. Cenazemi Diyanet'e bağlı biri kaldırmasın. Sokaktaki insan namazımı kıldırsın.

"Diyanet kelimesini duymak istemiyorum"

S'nin anası E: Yerle yeksan olduk. Ne yaşadığımızı tasavvur edemez kimse. Diyanet kelimesini duymak istemiyorum. Adının anılmasını istemiyorum. Her yerde bağırılıyor, "Din samimiyettir" diye. Onların dini samimiyet değil, hayır. Onların dini gösteriş, yalancılık, bir şeyleri saklamak, bazılarını aklamak, bir yere getirmek.

Suçluyu Ankara'ya vermişsin. Bir de plaketle uğurlamışsın. "Şehrimiz önemli bir değerini kaybetti" diyorlar. Şehir önemli değerini kaybedeli bayağı oluyor.

"Onları çevremde görmek istemiyorum"

Diyanet'in davaya müdahil olmaması güzel oldu. Hatta alkışladım. Onları çevremde görmek istemiyorum. Kendilerine de söyledim. İsminizi duymak istemiyorum. Müftü, yalandan, "Kardeşinizim" diyor. Kardeş, böyle yapmaz. Zor günde yanında olur değil mi? Müftülük adliyeye çok yakın. "Davanızın arkasındayım, sizin kardeşinizim" deseydi, derdik ki bu samimi. Ama değil.

"Geri adım atalım diye beklediler"

Erzurum'un imajı sarsılıyormuş! İslam'a zarar veriyormuşuz! Dine zarar veren ortada. Bunlar sol kesimden korktukları kadar, afedersiniz, Allahtan korkmuyorlar. Sağ kesim gelsin, onunla da konuşurum. Müftülüğe söyledim. "Diyanet TV bizle röportaj yapsın, anlatayım." Beklediler ki diğer aileler gibi geri adım atalım. Asla!

"Diyanet'ten davacıyım"

Benim davam, tecavüzcüye o zemini hazırlayan, çocukları girdaba sokan, "Buna itaat edeceksiniz" diyenlerle. Silsile olarak bakıyorum. Diyanet İşleri Başkanı'ndan tutun aşağıya kadar hepsinden davacıyım.

"Aileler ses çıkarmadığı için devam ediyor"

T.'nin anası Z: Hem anneyim, hem teyzeyim. Çocuklarımız beraber okuyorlardı. Biz araştırdık. Köklü diye, Diyanet'in diye güvenerek verdik. Biz aileler suçluyuz belki, kabul ediyoruz. Ama Diyanet'in avukatının "İsmimiz kirleniyor" demesi bizi yaraladı. "Davanızı çekin" dediler. Bu, toplumun davası. Hangi şehirlerde neler yaşanıyor? Aileler ses çıkarmadığı için devam ediyor. Biz de gizleyebilirdik. Üstünü örtebilirdik.

Evlatlarımızın yaşadığını başka evlatlar yaşamasın... Bakın, ben ayırmıyorum. (Ağlıyor) Hepsi evladım. Biz İslamiyet'i yaşamaya çalışıyoruz. Çocuğumuz da yaşasın diye kuruma verdik. Ama yaşadıklarının İslamiyet'le ve insanlıkla alakası yok.

"Diyanet'inki koltuk davası"

Diyanet'inki koltuk davası. "Tamam, üzgünüz." Ama ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey! "Kurumun ismi lekeleniyor." Kim lekelenecekti ki? Çok merak ediyorum. Ki, bir kurs da değil. Erzurum'da kim bilir kaç tane?

"Göz yummuşlar"

Göz yummuşlar. Kameralar var, duvara bakıyor. O kameranın görevi duvara bakmak değil, çocukları izlemek. On yaşında bir çocuk bu. Ona demişiz ki, "Hafızlık yapacaksın, güzel bir birey olacaksın." Hiç mi görmediniz? Hiç mi fark etmediniz? Burası yolgeçen hanıysa biz niye içeriye giremedik?

Çocuk diyor ki "Çay hazırlıyorduk, tuvalet temizliyorduk." Neden tuvalet temizlesin? Tuvalet temizlesin diye vermedim. Biz güvenerek verdik. Güvenimiz boşa çıktı. Büyük oğluma diyordum ki, "Senden sonra küçüğü de vereceğim." Şu an asla kapılarının önünden geçmem. İsimlerini duyduğumuz zaman tüylerimiz diken diken oluyor. Bu bir devlet kurumu ve canımızı yakıyor.

 

Halk TV, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU