Irak: Çıkış yok!

"İşkence etmek için bizi dar bir yere tıkıyor ve çıkış yok"

Fotoğraf: Reuters

Irak Lübnan'ın, Lübnan da Irak'ın aynıdır; aralarında fark yoktur. Bugün Irak ve Lübnan'daki durumu tanımlayan iki kelime "felç" ve "tıkanıklık"tır.

Bu, 19 yıl öncesine, Amerikan savaşına ve Saddam Hüseyin'in devrilmesine dek uzanmaktadır.

Ülkede cumhurbaşkanı seçilemiyor, bu pozisyon için tonlarca aday var. Genel seçimlerden altı ay sonra yeni hükümetin kurulamaması tam bir başarısızlık örneğidir.

Mezhepsel parçalanmalar genişliyor ve düşmanlık, mezhep ve grupların her birine yayılıyor.

Kim Şiiler adına konuşuyor? Kim başbakanı seçiyor?

Mukteda Sadr mı yoksa düne kadar seçimlerin meşruiyetini sorgulayan İran destekli "Koordinasyon Çerçevesi" mi?

Kim Kürtler adına konuşuyor? Kim cumhurbaşkanını seçiyor? Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) mi yoksa Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) mi?

Kim Sünnileri temsil ediyor? Sadr ve Barzani ile müttefik olan Muhammed el-Halbusi ve Hamis Hançer mi yoksa Nuri el-Maliki ve "Koordinasyon Çerçevesi" ile müttefik olan Musenna el-Samarrai ve Mahmud el-Meşhedani mi?


Siyaset ve mezhep çevrelerinin dışında ne buluyoruz?

İşte son birkaç haftanın manşetlerinden bazıları:

"Bir basın mensubu ve aktör ordudaki yolsuzluğu eleştirdiği için hapse atıldı."

"Iraklı Sanatçılar Sendikası, önceki rejimin çöküşünün tek meyvesi olan ifade özgürlüğünün artık sona erdiği hususunda uyarıda bulundu."

"Şii Vakıflar Divanı, Ehl-i Beyt mezhebinin takipçilerine, hocalarına ve adamlarına hakaret ettiği gerekçesiyle Vatan dizisine karşı şiddetli bir kampanya başlattı."

Yargıdaki durum pek iyi değil. En azından daha önce yolsuzluk ve terörle suçlanan siyasilerin ve aşiret liderlerinin durumlarının belirlendiği anlaşmaların ima ettiği şey budur.

Daha kötüsü, suçlamaların kendileri yozlaşmış olabilir. Çünkü Maliki dönemine kadar uzanıyor, muhaliflere dokunuyor ve her zamanki gibi onlardan intikam almak istiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bir aydan kısa bir süre önce Kongre'ye sunduğu bir raporda devlet kurumları, "yasadışı veya keyfi öldürmeler" ile suçlandı ve ciddi "insan hakları ihlalleri" tespit edildi.

Raporda, ifade ve medya özgürlüğüne getirilen ciddi kısıtlamalar ve gazetecilere yönelik tehditlerin yanı sıra, internet kullanımına ve derneklerin kurulmasına yönelik yasaklar üzerinde duruldu.

Ayrıca kadınların özgürlüğünü yok sayan, hareketlerini engelleyen durumlara ve ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin zorla geri dönüşlerine değinildi.

Bunun yanı sıra, savunma ve içişleri bakanlıklarının gözaltı merkezlerinde uygulanan işkencelere ilişkin güvenilir raporların bulunduğundan söz edildi.

Haşdi Şabi'nin çocukları silah altına aldığı ve onları yasa dışı şekilde kullandığı belgelendi.


Diğer maliyetlere ek olarak Irak bugün iki ağır bedel ödüyor. Bunlardan biri, 2019 devriminin çöküşüyle ​​sonuçlandı.

İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün (Chatham House), geçen yılın ortalarında yayınladığı bir araştırmaya göre;

Ekim 2019'dan itibaren Bağdat'ı ve Irak'ın güneyindeki şehir ve kasabaları kasıp kavuran gösteriler, siyasi kılıf altında gerçekleşen yolsuzluğun, halkın öfkesinin ana sebeplerinden biridir. Bu tür yolsuzluklara etkili kısıtlamalar getirilinceye kadar yönetici seçkinler, herhangi bir meşruiyet biçimini yeniden tesis etmeyi veya ülkeyi istikrara kavuşturmayı başaramayacaktır.


Yönetici seçkinler bu tür bir halk meşruiyetini kazanamayacak ve mezhep kotalarından doğan yolsuzluk alanı genişlemeye devam edecektir.

Irak'ın ödediği ikinci bedel, zaman zaman fırlatılan İran ve yarı İran füzelerinden kaynaklanıyor.

Bu füzeler, Mustafa el-Kazımi'nin mümkün olduğunca bağımsız bir Irak inşa etme girişimlerini bozmakla sınırlı kalmadı, ayrıca yolsuzlukla birlikte her türlü kurtuluşu imkânsız kıldı.

Irak petrolü ve boykot edilen Rus petrolünün yerine geçmesi konusundaki iyimser tahminler doğru olsa bile bu, delikli bir kaba su dökmekten ibarettir.
 


1944'te Jean-Paul Sartre "Çıkış Yok" adlı oyununu yazdı. Kitap ölümden sonra cezalandırılan üç kişiyi anlatıyor. Cezaları, cehennemde bir odada toplanmalarıdır.

Birlikte bulunmaları onlar için bir işkencedir. Bu oyun, varoluşçu edebiyatın dönüm noktalarından biri olarak kabul edildi. Bunun en temel sebebi, Sartre'ın oyundan daha meşhur olan şu sözüdür:

Öteki, cehennemdir.

Bu söz, oyundaki üç kişiden biri olan Joseph Garcin tarafından dile getiriliyor.


Joseph Garcin, Inez Serrano ve Estelle Rigault içerisinde hiçbir şeyin değişmediği o odada bir araya gelirler. Bundan kurtulmaları mümkün değildir.

Her birinin diğerinin karşılayamayacağı arzuları ve talepleri vardır, fakat hiçbiri diğerinden kaçamaz.

Irak'ta ve diğer Arap ülkelerinde onlarca yıldır ulusal dokunun yok edilmesi bizi böyle bir durumla tehdit ediyor:

İşkence etmek için bizi dar bir yere tıkıyor ve çıkış yok.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU