Karamollaoğlu'ndan iktidara 'sosyal yardım' tepkisi: Ne dediğin farkında mısın gafil?

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Türkiye sosyal yardımlara muhtaç. Bununla iftihar duyup dün 2.5 milyon aileye yardım verirken bugün 4.5 milyona çıkmış diyorlar. Ne dediğin farkında mısın gafil?" diye konuştu

Fotoğraf: AA

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Türkiye sosyal yardımlara muhtaç. Bununla iftihar duyup dün 2.5 milyon aileye yardım verirken bugün 4.5 milyona çıkmış diyorlar. Ne dediğin farkında mısın gafil? Bunu iftihar vesilesi yapmak hiçbir yerde görülmemiştir" diyen Karamollaoğlu, 6 siyasi partinin 28 Şubat'ta Ankara Bilkent Otel'de imzaladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem metnine ilişkin de, "6 parti ile birlikte hazırlanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatı sadece önümüzdeki seçim için değil. Türkiye’nin geleceği için önümüzdeki yüzyılı için çok önemli ve tarihidir. Eski korkuların küflenmiş tartışmaların herkesin yorulduğu kısır çekişmelerin hakim olduğu Türkiye defterini kapatmak istiyoruz" dedi.

Karamollaoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatının önümüzdeki yüzyılı için çok önemli ve tarihi olduğu kanaatindeyiz"

 Türkiye için, milletimiz için, geleceğimiz için tarihi bir günü geride bıraktık. Bildiğiniz gibi 6 parti ile birlikte hazırlanan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” metnimizi milletimizle paylaştık. Bu mutabakatın sadece önümüzdeki seçim için değil Türkiye’nin geleceği için, önümüzdeki yüzyılı için çok önemli ve tarihi olduğu kanaatindeyiz. Eski korkuların, küflenmiş tartışmaların, herkesin yorulduğu kısır çekişmelerin hakim olduğu Türkiye defterini kapatmak istiyoruz. Kinden ve rövanş almaktan beslenen siyasete son vermek istiyoruz. Çünkü dünün kinini tutanlar, bugün adaleti sağlayamazlar. Geçmişe takılıp kalanlar yarınları kuramazlar. Bizler ise Adil Devlet’in tesis edildiği yarınları kurmakta kararlıyız. İnsanların kendilerini dışlanmış hissettiği; kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ve düşüncesinden ötürü temel hak ve hürriyetlerinin elinden alındığı, baskı ve zorbalığa maruz kaldığı, devletin herhangi bir fikir ve yaşam biçimine göre “makul ve makbul” sayıldığı aksi halde damgalandığı bir Türkiye defterini kapatmak istiyoruz. Ve biz, atmış olduğumuz imzalarla o sayfayı kapatmakta olduğumuza inanıyoruz. Biz, geçmişin korkularını, bugünün umutsuzluklarını bir kenara bırakıp Yarının Türkiye’si için elimizi taşın altına koyuyoruz. Bedeli ne olursa olsun, Türkiye için bu adımı atmaya kararlıyız.  

"Artık hiç kimse korkuları köpürterek milletin iradesini kötüye kullanamayacak"

Yarının Türkiye’sinde adalet ve hukuku önceleyen, temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alındığı, liyakatin, ehliyetin, şeffaflığın esas alındığı adil devlet inşa edilecektir. Artık hiç kimse korkuları köpürterek milletin iradesini kötüye kullanamayacak. Ölümü gösterip sıtmaya razı edemeyecek. Adaletsizlik içinde yaşamak mümkün oluyor da adil devlet niçin olmasın. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir sistem oluyor da adil paylaşım neden olmasın. Gece gündüz çalışıp açlık sınırında yaşatan bir düzensizlik oluyor da hepimiz için insanca yaşam neden olmasın. Adil Devlet mutlaka kurulacak, Adil paylaşım mutlaka yapılacak ve insanca yaşam tesis edilecek.

"Türkiye, Montrö Sözleşmesi’nin kendisine sağladığı hakları çok iyi kullanmalı"

Şu anda çatışan Ukrayna ve Rusya yetkilileri bile bir masaya oturup meseleleri görüşebiliyorlarken biz neden görüşmeyelim. Batı’nın iki yüzlülüğünü bir kere daha görmüş olduk. Ukrayna’dan komşu ülkelere sığınanlara karşı “bunlar bizim gibi beyaz ve Hristiyan. Bunlar Afrika’dan gelmiyorlar” gibi kurulan ifadeler tam bir alçaklığın ifadesidir. Bu noktada Türkiye de bölge ülkelerden biri olarak bu krizden etkileniyor. Türkiye, Montrö Sözleşmesi’nin kendisine sağladığı hakları çok iyi kullanmalı ve böylece savaşın ülkemizi daha da etkilemesinin önüne geçmelidir. Dünyanın, barışı dilinden düşürmeyen birliklere değil; gerçekten barışı tesis edecek adımlar atan bir birliğe ihtiyacı var. Türkiye acilen D-8’lere öncülük etmeli ve lider ülke konumuna yükselmelidir. Devletin ete kemiğe büründüğü, devlet hizmetlerini yürüten memurlarımız bile yoksulluk sınırı altında yaşıyorsa, Türkiye’nin büyüdüğünü, zenginleştiğini söyleyenler bunu nasıl söyleyebiliyorlar?

"Sosyal yardımlar ihtiyaçların karşılanması için verilmiyor adeta seçim rüşveti olarak veriliyor"

Şu an Türkiye sosyal yardımlara muhtaç. Bununla iftihar duyup dün 2.5 milyon aileye yardım verirken bugün 4.5 milyona çıkmış diyorlar. Ne dediğin farkında mısın gafil? Bunu iftihar vesilesi yapmak hiçbir yerde görülmemiştir. Vatandaşların bir kısmı “İktidar değişirse sosyal yardımlardan mahrum kalır mıyım?” diye endişe duyuyor. Aslında bunlar ihtiyaçların karşılanması için verilmiyor adeta seçim rüşveti olarak veriliyor. Gençlerimiz iş bulmakta zorluk çektiği ya da iş bulsa bile geçinemediği için evlenemiyorlar. Aileler ise geçim zorluğu ve yoksulluk nedeniyle çatırdayan ilişkilerde yıpranıyor. Yoksulluk ve yoksunluk kaynaklı olarak aile içi şiddet olayları artıyor. Maalesef toplumsal yapı çözülüyor. Kötü ekonomi yönetimi sadece cepleri, mutfakları yakmıyor. İnsanların yuvasını yıkıyor. Aile yapımızı tahrip ediyor. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam lüks değil, haktır. Saadet Partisi olarak ülkemizin ve gençlerimizin geleceğini tehdit eden bu kötü gidişe dur demek ve gidişatı tersine çevirmekle mükellef olduğumuza inanıyoruz ve bunun için gayret gösteriyoruz. Milletimiz ümitsizliğe kapılmasın! Saadet Partisi'nin bulunduğu her ortamda hakkın üstün tutulacağını bilsin, buna güvensin.

 

 

 

Indepedent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU