Putin'in nükleer tehdidi tartışılıyor... "Sahada nükleer güç kullanılması olasılık dahilinde görünmüyor"

ABD ve AB'nin Ukrayna'ya silah, askeri teçhizat ve mali yardımını "gecikmiş bir destek" olarak niteleyen siyaset bilimci Dr. Kemal Olçar, Putin'in nükleer tehdidini gerçekçi bulmuyor

Rusya’nın Ukrayna işgalinde bir hafta geride kaldı. ABD Rusya’ya mali yaptırımda bulunurken, AB Ukrayna’ya aralarında savaş uçağı dahil silah ve askeri teçhizat gönderiyor. Tanksavar ve füzesavarların yanı sıra binlerce makineli tüfek, el bombası ve mühimmat Ukrayna yolunda. Rus lider Putin ise nükleer silah kullanma tehdidinde bulunuyor / Fotoğraf: Reuters

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Rus "işgali" altındaki Ukrayna'ya silah ve askeri teçhizat yardımlarını sürdürüyor.

Bu ülkelerin başında Almanya geliyor. Berlin hükümeti, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'ne 1000 tanksavar füze ve 500 Stinger füzesi gönderdi.

Estonya ise 400 adet RPG ile 9 Howitzer topunun Kiev yönetimine göndermesini onayladı.

Hollanda ve İsveç'ten tanksavar desteği

Hollanda da Ukrayna'ya 50 tanksavar göndereceğini belirtti. İsveç hükümeti ise Ukrayna'ya 5 bin tanksavar silah göndereceğini açıkladı.

İsveç ayrıca 5 bin çelik yelek, 5 bin askeri kask ve 135 bin askere yetecek hazır gıdanın yanı sıra insani yardım için 50 milyon euro ilave destek vereceği duyurdu.

İngiltere de 2 bin tanksavar füze göndereceğini belirtti. Baltık ülkeleri ve Polonya'nın da Ukrayna'nın hava savunmasını güçlendireceği ifade edildi. ABD ise tercihini mali yardım yapmaktan yana kullandı.

AB Temsilcisi Borrell: Ukrayna'ya savaş uçağı gönderilecek

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, dün gerçekleşen basın toplantısının ardından yaptığı konuşmada, Ukrayna'ya 500 milyon avro değerinde silah ve askeri ekipman yardımı yapacaklarını kaydetti. Borrell, AB ülkelerinin savaş uçağı göndereceğini söyledi ve yardımın "Avrupa barış tesisi" fonu ile hükümetlerarası fondan finanse edileceğini belirtti.

Bu ülkelerini yanı sıra Belçika, Fransa, Kanada, Çekya, Bulgaristan, Yunanistan, Estonya, Finlandiya ve Hollanda gibi Batılı devletler de Ukrayna'ya silah ve askeri ekipman desteğinde bulunacaklarının sözünü verdi. 

Batılı devletler, silah ve askeri malzeme yardımlarında bulunduklarını açıkladıkça Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise belli aralıklarla nükleer güç kartını açtı.

Rusya ve Ukrayna heyetlerinin Belarus'un Gomel şehrinde müzakere masasına oturduğu gün bile Vladimir Putin, Savunma Bakanlığı'na dikkat çeken bir talimat verdi. 

Putin, 'NATO ülkelerinden gelen saldırgan açıklamaların ardından orduya, nükleer caydırıcı güçleri yüksek alarma geçirme emri verdiğini' belirtti. 

Savaşı sürdüren talimatlar veren Putin'in nükleer güç tehdidi, endişeye yol açtı. 

Putin'in nükleer tehdidi ne kadar gerçekçi?

Peki hangi devletin elinde ne kadar nükleer başlıklı füze bulunuyor? 

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) geçen yıl yayımladığı verilere göre, Rusya, 6 bin 255 nükleer başlıkla dünyada ilk sırada yer alıyor.

Kremlin'in sahip olduğu nükleer silahların sayısında 2020'ye oranla geçen yıl 120 adet azalma oldu. Fakat, yine de Rusya'nın 1800 konuşlandırılmış nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya'yı 5 bin 550 nükleer silah ile ABD takip ediyor. Bu iki ülke hala dünyadaki nükleer silahların yüzde 90'nından fazlasına sahip.

ABD'nin yanı sıra Batı blokunda yer alan Fransa'nın 290, Birleşik Krallık'ın ise 225 nükleer başlıklı füzesi var.

Sadece bu ülkeler değil; Çin, Kuzey Kore ve İsrail başta olmak üzere birçok devletin elinde de nükleer silah mevcut. 

Peki bu durum, şu anda yaşanan Rusya-Ukrayna savaşında nükleer bir çatışmanın fitilini ateşler mi? 

"Gecikmiş bir destek"

Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden Dr. Kemal Olçar'a göre nükleer silah söylemi caydırıcı bir özellik arz ediyor. Putin'in bunu dile getirmesinin sebebi ise zaman kazanmak. 

"Karadeniz Politikaları ve Türkiye-Ukrayna Stratejik İlişkileri" kitabının da yazarı olan Olçar, ABD-NATO ve AB olmak üzere iki kanattan Ukrayna'ya yapılan yardımları "gecikmiş bir destek" olarak niteliyor.

 

Kemal Olçar Beykent Üniversitesi.jpg
Kemal Olçar, 2007'de kaleme aldığı çalışmada Dinyeper nehrinin batısı ve doğusu ile Kırım olmak üzere Ukrayna’nın üçe bölünme riski bulunduğunu öne sürmüştü / Fotoğraf: Beykent Üniversitesi

 

"Muhtemelen Estonya, Letonya, Romanya, Polonya ve kısmen Bulgaristan'da konuşlanılmış vaziyette"

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in Ukrayna'da çatışmanın tarafı olmayacaklarını, asker göndermeyeceklerini ve Ukrayna hava sahasında uçaklarını uçurmayacaklarını açıklamasına değinen Olçar, "NATO'nun öncü mukabele kuvvetlerini göndermiş olması gerekiyor. 40 bin asker sınıra yığıldı yani harekete geçildi. Müttefik kuvvetler silahlandı. Muhtemelen bu kuvvetler Estonya, Letonya gibi Baltık cumhuriyetlerinde, Romanya ve Polonya'da, bir de kısmen Bulgaristan'da konuşlanılmış vaziyette" yorumunu yaptı.

 

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg AP
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg dün yaptığı açıklamada Ukrayna'da çatışmanın tarafı olmayacaklarını söyledi / Fotoğraf: AP

 

"Harp silahlarını kim kullanacak?"

Olçar'a göre Ukrayna'ya silah yardımları, "caydırıcı" nitelik taşıyor. Ancak teknik ve özellikli olan bu silahların kimler tarafından kullanılacağı soru işaretleri barındırıyor.

"Harp silahlarını kim kullanacak? AB mürettebat veriyor mu?" diye soran Olçar, "Silahları veriyorsa savaşa girmiş demektir" cevabını vererek ekledi:

"Eğitim süreçlerinin çok önceden yapılması gerekiyordu. Ukrayna ordusunun bunu kullanacak kapasitede askeri, mürettebatı yok. Ülkeler kendi arasında koordine edebilir mi, mürettebat eğitimini sağlayabilecekler mi göreceğiz. Ama F-16 eğitimi 2 yıl sürer. Bir kısmı ABD'de olmak kaydıyla 2 yıllık bir pilotaj eğitiminden sonra muharebeye katılabilirsiniz. Buna vakit yok. Silahlar çok önceden verilip, eğitimi yapıldıysa o zaman tamam. Envanterinde 100 tane roketatar vardır, 50 daha verir, birikimi vardır, o zaman olabilir. Ama başka tip ne var bilmiyoruz."

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Sahada nükleer güç kullanılması olasılık dahilinde görünmüyor"

Dr. Kemal Olçar'a göre Rusya nükleer güç bakımından lider olsa da Putin'in tehdidi gözdağından ibaret.

Rusya'ya yönelik mali yaptırımların ardından Putin'in bir 'zaman kazanma taktiği' olarak nükleer kartı öne sürdüğünü savunan Olçar, "Rusya yaptırımları bekliyordu ve bunları gördükçe hangi tür rüzgarı devreye sokacaklarını çok iyi bildiklerinden, nükleer tehditte bulundular" dedi.

Sahada nükleer güç kullanılmasını olasılık dahilinde görünmediğini vurgulayan Kemal Olçar, bu durumun Putin'e de diğer ülkelere de ciddi zarar verip herkesin kaybetmesine neden olacağı görüşünde.

"Nükleer işi bir kez ateşlendi mi nereye varacağını bilemezsiniz" uyarısını yapan Olçar, şunları kaydetti: 

Bu yüzden de Putin buna izin vermez, nükleerin caydırıcı gücü ve konvansiyonel güçle belki muharebeyi yavaşlatır, süreci yıllara uzatır, yavaş yavaş geri çekilir, askeri üsler kurar. Osetya ve Abhazya'da olduğu gibi, Kazakistan ve Dağlık Karabağ'da olduğu gibi… Nasıl ki Gürcistan'a girdi, ayrılıkçıları tetikledi, üsleri kurdu, Kafkasları kontrol ediyor, burada da benzer şekilde hareket edebilir.

"Nükleer kullanımı Putin'i bitirirken diğer ülkeleri de mahveder"

Rusya'nın fiili işgal yaptığını, ortada bir savaş yaşandığını ifade eden Olçar, yaşananların tek boyutlu olmadığı görüşünde. İşin "psikolojik harp" boyutuna da değinen Olçar, Rusya'nın aldatma, yalan söyleme, kamuoyu yönlendirmek için yanlış algı yaratma, propaganda gibi unsurlarla Ukrayna ordusunun savaşma azmini çökertmeye çalıştığını söyledi.

Yaşananlar "uluslararası hukuk savaşı" bakımından ele alındığında da her iki tarafın da yoğun şekilde haklılığını gösterme çabasında olduğunu belirten Olçar, BM'nin ülke topraklarının bütünlüğünün bozulması ve kuvvet kullanımını kati suretle yasakladığının altını çizerek, "Haklı olan taraf Ukrayna" yorumunu yaptı.

"Rusya'ya, Çin'e yapılan metot uygulanıyor"

Olçar, AB ve ABD'nin zorlayıcı diplomatik yöntemlerle -tıpkı Çin'e olduğu gibi- Rusya'yı köşeye sıkıştırmaya çalıştığını ifade etti. 

Ukrayna'nın tarihsel süreci, halkların dil, dini inanç durumu, siyasal kültürleri ve ideolojik beklentisi gibi durumlar ile ekonomik kalkınma modellerine bakıldığında, ülkenin tamamının Rusya'dan kopamayacağının görüldüğünü savunan Olçar, halkın bir bölümü Sovyetler'den kopmayı, bir kısmının ise Rusya'yla daha entegre olmayı istediğini aktararak Putin'in bu durumu kullandığına dikkati çekti.

"Savaşın kısa vadede biteceğini düşünmüyorum"

Savaşın ne kadar sürmesini öngördüğünü de sorduğumuz Dr. Olçar, ateşkeslerle sonuç alınamayacağını belirterek ortada bir barış anlaşması olması gerektiğini ve bunun da uzun süreceğini savundu.

Olçar sözlerini, "Uluslararası hukuk açısından barış anlaşması şart. Versay'da olduğu gibi. Bunun için de müzakereler gerekli ve bunlara anlaşmanın tarafları katılmalı. Sadece Ukrayna, Rusya değil, ABD olmalı, AB ve sözcüler olmalı. Türkiye ve Çin gibi ülkeler katılmalı. Barış anlaşmasını güçlendirecek ekiplerin olması gerekli. Bakın hala savaş hali hukuken Kıbrıs'ta devam ediyor. Burada da savaşın kısa vadede biteceğini düşünmüyorum" diyerek noktaladı.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU