IKB’de yaşananlar PKK-IKB mi, PKK-KDP çatışması mı? "KDP-PKK arasında imzalanan protokolü PKK bozdu!"

IKB'de, PKK’nın adının geçtiği bir ayda iki ayrı saldırıda altı Peşmergenin hayatını kaybetmesi ile KDP ve PKK arasında tansiyonu yükseltirken, toplum ve siyasi taraflarda “Kardeş savaşı” (Şerê bırakuji) tekrar yaşanır mı? Sorusunu gündeme getirdi

PKK, 1978'de kuruluşunun ilk yılında Türkiye'deki Kürtlerin "siyasi ve kültürel haklarını korumak, bağımsız Kürdistanı kurma" "şiarıyla" kurulduğunu açıklasa da 1980’lerde Türkiye’de yaşanan darbeyle, örgüt güçlerini Suriye ve Irak’ta, Kürtlerin yoğun olduğu bölgeye yerleştirmesiyle kuruluş sloganı "Bağımsız Kürdistanı kurma" düşüncesinden de vazgeçti.

1983'te KDP-PKK arasında IKB ve Türkiye sınırındaki bölgelerde kontrolün sağlanmasına dair gizli bir protokol imzalandı.

Independent Türkçe’ye konuşan ve protokolün imzalanması sürecinde hazır bulunan dönemin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Peşmerge Komutanlarından ve şu anda IKB Parlamentosu Peşmerge Komisyonu Başkanlığı görevini yürüten Rêving Hirorî, PKK’li yöneticilerden Duran Kalkan’ın da o dönemde karargâhlarına geldiğini belirterek, protokolün 1984 yılında PKK tarafından çiğnenmesiyle sonlandığına işaret ediyor.

Bu protokolün çiğnenmesiyle taraflar arasında ilk gerginlik başlamış oldu. KDP-PKK arasında imzalanan protokolün içeriği resmi olarak kamuoyuyla paylaşılmadı ancak edindiğimiz bilgiye göre, protokolün önemli maddelerinden biri, "PKK’nın Türkiye-IKB sınırında hiçbir şekilde silahlı faaliyet veya eylem yapması, aksi durumda bölgeden çekilmesini" içeriyordu.

Diğer bazı maddeleri de; "iki tarafın ve ilgili tarafların da katılımıyla ulusal bir kongreye gidilmesi. İki tarafta karşılıklı olarak diğer bölge içerisindeki işlerine müdahale etmemesi. Basın vb. iletişim araçlarıyla karşılıklı açıklamalarda bulunmamasını" kapsıyordu.

PKK, bölgede örgütlenmeyi sürdürmesi ve Kürdistan Bölgesi'nde daha fazla nüfuz kazanmasıyla KDP'nin hakim olduğu bölgelerde daha fazla bölgeyi kontrolü sağlamaya çalıştı. Gelişmeler iki taraf arasında ilişkilerin soğumasının yanı sıra Türkiye'ye karşı mücadelesini genişletti.

1990’lara kadar Saddam yönetimiyle varılan anlaşmalar uyarınca operasyon yapan Türkiye, bölgenin Kürtlerin denetimine geçmesinin ardından Kürt örgütlerinin, özellikle de KDP’nin desteğine ihtiyaç duyarken, KDP ve PKK arasında da bölgenin kontrolü için ölümcül çatışmalara girildi.

PKK’nın bölgeden çıkması zorlaşınca KDP yönetimi dönemsel olarak Türkiye’ye destek verirken, geçmişten günümüze dönemsel olarak IKB ile PKK arasında çatışmalar ve karşılıklı suçlamalar da devam etti.

Geçen süre içerisinde Suriye, Türkiye, İran’a kıyasla Irak'ta Kürtler, 1992'de Saddam rejiminin devrilmesi ve Irak’ın federe bir sisteme geçmesiyle Kürdistan Bölgesel Yönetimi kuruldu. Bu gelişme diğer bölgedeki Kürtlere umut olsa da, "Kürtleri temsil" söylemleriyle de PKK-KDP rekabetini daha çok tetikledi.

IKB eski Başkanı ve KDP lideri Mesud Barzani, 2000 yılı başında kamuoyunun önünde "Ahtım var, bir daha kardeş kavgası yaşamayacağız" sözünü verdi. Ancak zaman içerisinde taraflar arasında silahlı çatışmalar dursa da gerilim düşmeyerek, özellikle Türkiye’nin her sınır ötesi operasyonlarında alevlendi.

2-Pêndru köyünde çatışma ve bombardıman sırasında çekildi.jpg
Pêndru köyünde çatışma ve bombardıman sırasında çekildi

 

PKK’nın Şengal’de "kanton" ilanı IKB’ye yayılma endişelerini yükseltti

IŞİD’in 2014 yılında Irak’ta ortaya çıkmasından sonra Ezidilere yardım gerekçesiyle Şengal’de (Sincan) giren PKK, Ocak 2015’te "kanton" ilan etti. Erbil yönetimi de PKK’yı halkın iradesi dışında "kanton idareler" kurmak ve halka dayatmakla suçladı. Bu girişimin ardından PKK’nın "kanton" ilanlarının IKB topraklarına yaymaya çalıştığına dair endişeleri artırdı.

25 Temmuz 2015’te PKK ila Ankara arasında barış sürecinin son bulmasıyla yaşanan ilk çatışmadan günümüze kadar, gerek PKK-TSK gerekse PKK-Peşmerge arasında çatışmalar ise sürüyor.

2020 Mart ayında Peşmerge Bakanlığı’nın Zine Wertê bölgesine güçlerini konuşlandırmak istemesiyle de gerilimli dönemin kapısı bir kez daha aralandı.

PKK, IKB yönetiminden güçlerini çekmesini talep etti, talep karşılıksız kalınca PKK bölgeye üs kurdu. Hemen akabinde TSK’nın hava operasyonuyla bu üs hedef alınınca taraflar arasında gerilim hat safhaya ulaştı.

5 Haziran'da bir grup Peşmerge, Duhok’un kuzeyindeki Metina bölgesinde zırhlı araçlarıyla seyir halindeyken Metina Dağı'nın eteklerine yaklaşması sırasında saldırıya uğramaları sonucu beş Peşmerge yaşamanı yitirdi. Aynı hafta bir Peşmerge de keskin nişancı tarafından öldürüldü.

IKB yetkilileri, bu saldırılardan PKK’yı sorumlu tutarken, saldırı günü savunma amaçlı davrandıklarını açıklayan PKK, daha sonra bu suçlamayı yalanlayarak, olayla bir ilgililerinin olmadığını duyurdu.

Kalkan: Gerillanın üstlenme alanına girmek ne demektir?

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, 22 Haziran’da yaptığı açıklamada, Metina’da Peşmerge Güçlerine yönelik saldırıya değinerek; "Şimdi bu 5 Haziran da önemli. Yine Mahmur’a saldırı oldu. Ardından Metina'da bu olay oldu, deniyor. Kuşkusuz Peşmergenin yaşamını yitirmiş olması önemli karargâhımız somut çağrı yaptı. İncelensin, açıklansın. Yani biz sorumlusu değiliz, dedi. Ortak araştırmaya davet etti. Ondan daha önemlisi; orada ne geziyordu o Peşmergeler, ne yapıyordu? 5 kişi değil, 40 zırhlı araçla. Yani gerillanın üstlenme alanına girmek ne demektir? Bunun askeri mantığı var mıdır? Niye oldu bu? Şaşırdık yani; ne oluyor diye."

IKB yönetimi her saldırı ve gerginlikle, defalarca PKK'ya Kürdistan Bölgesi'ni terk etmesi çağrısında bulunurken PKK, "yerleştikleri toprakların tüm Kürtlere ait olduğunu, çekilmeyeceklerini hatta IKB topraklarını Türkiye’ye karşı koruduklarını ve kurtaracakları söylemlerini" sarfetti.

Bu yılın başından beri KDP’ye bağlı yaklaşık 10 Peşmerge, PKK tarafından yaşamı yitirdi veya yaralandı.

Mesud Barzani: PKK’nın tüm saldırı ve art niyetli girişimlerine rağmen çatışmadan uzak durmaya çalışıyoruz

Mesud Barzani, geçen hafta parlamentodaki üyeleriyle gerçekleştirdiği kapalı toplantıda "hiçbir şekilde kendi elleriyle kardeş savaşı yaşanmayacağını, PKK’nın yaptığı tüm saldırı ve art niyetli girişimlere rağmen oldukça kontrollü ve çatışmadan uzak durmaya çalıştıkları" sözlerini kullandı.

Son dönemlerde iki taraf arasında karşılıklı suçlamalar keskinleştikçe Kürtlerin hem Irak'ta hem de Suriye'de elde ettiği kazanımlarını tersine çevireceği konusunda düşünceler de ağır bastı.

Türkiye ile özellikle güçlü ekonomik ilişkilere sahip olan IKB, Ankara'nın "terör listesinde" yer alan PKK’nın sınırları içinde yerleşik olması da kendilerini gerek bölgede gerekse uluslararası arenada zor durumda bıraktığı görüşündedir.

3-Pêndru köyünde çatışma ve bombardıman sırasında çekildi.jpg
Pêndru köyünde çatışma ve bombardıman sırasında çekildi

 

IKB Hükümet Sözcüsü: PKK’nin yaptıklarına müsamaha gösterilmeyecek

IKB Hükümet Sözcüsü Cotyar Adil,Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada, TSK-PKK arasında hiçbir çatışmanın tarafı olmayacakları gibi PKK’nın sınır bölgelerinde vatandaşlarına tehdit oluşturmasına da müsamaha göstermeyeceklerini söyledi.

Cotyar Adil, "Defalarca söyledik yine söylüyoruz, PKK veya başka bir gücün bu bölgelerde konuşlanması ve varlığı Kürdistan Bölgesi'ne, Kürdistan halkına ve hükümetine zarar veriyor. Halkımız yaşananlardan mağdur oldu. Yapılanlar Kürtlere hizmet adı altında yapılmıyor, bu çok aşikâr" diye konuştu.

Resmi rakamlara göre, IKB’de şimdiye kadar yaklaşık 600 köy, PKK’nın varlığı ve TSK ile arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle boşaltıldı.

Bölge halkının tahammülü kalmadı

Erbil’de yaşayan ve operasyonlar nedeniyle 3-4 yıldır Duhok’un Mergesor bölgesindeki Pêndru köylerine gidemediklerinden şikâyet eden Meryem S. (50) adlı kadın;

"90’lardan sonra PKK’nin varlığından dolayı köyde kalamadık. Bizde köy dışındaki bölgede zamanla evlerimizi yeniden inşa ettik. Şu anda yaklaşık 40-50 hane var ancak bu evlerimize de 3-4 yıldır çatışmalardan dolayı gidemiyoruz. Sürekli tehdit söz konusu, bazen 40-50 gün aralıksız çatışmalar sürülüyor. Çoğu zaman bölgede geçişlerimiz güvenlik nedeniyle yasaklanıyor. Tahammülümüz kalmadı artık. Bazen su kenarında örgüt mensuplarıyla karşılaşıyorduk. Yaşadıkları şartlardan bıkan çok genç ve çocuk var. Örgütten ayrılmaktan korkuyorlar. Gençlerimizin hayatını yok ettiler. Onlara da çok üzülüyorum. Körpecik bu çocuklar baştakilere, Kandil’dekilere kurban ediliyorlar. Çok yazık…Tüm yetkililer bu duruma bir çözüm bulsun. Bizde evlerimize dönelim, PKK’de Türkler de çekilsin bölgemizden, buralarda ne işleri var?"

Pêndru köyü-1995 öncesi.jpg
Pêndru köyü-1995 öncesi

 

Çatışmaların sık sık yaşandığı Kani Masi nahiyesinde ise 26’sı Hristiyanlara ait 76 köy bulunuyor. Türkiye- Zaho sınırında olması nedeniyle stratejik bir öneme sahip ve 605 kilometre kare olan bölgede bulunan 76 köyden 6 köyde yerleşim yok.

1991 -1996 yılları arasında bu bölgele yaklaşık 30 bin kişi yaşıyordu. 1996’dan 2003 yılına kadar, zamanla köylülerin büyük bölümü kentlerde ve ilçelerde yaşamaya başladı.

Yerel yetkililerin verdiği bilgiye göre, şu anda Berwari bölgesinin tamamında yaklaşık 3 bin kişi yaşıyor. 

PKK’ya yakın IKB’li siyasetçi Fayik Gulpi, PKK’nın Kandil’de kalmaması durumda, "Türkiye’nin tüm faşist ve Arapları Kandil’e getireceğini, Afrin’de yaptıkları gibi IKB’de de Kürtlere etnik temizlik yapacağını savunuyor."

"Erdoğan barış sürecini tekrar başlatmak için razı oldu ancak…"

PKK’nın Erbil yönetiminin enerji ihracatını inkıtaa uğratmak için petrol boru hattına saldırması, 2019’da Türk diplomat Osman Köse’nin PKK tarafından Erbil’de öldürülmesi ve IKB Güvenlik Ajansı’nın, zaman zaman "terör saldırısı hazırlığındaki çok sayıda PKK’lının yakalandığını" duyurması da PKK-IKB gerginliği yine gündeme geldi.

KDP Milletvekili Hevidar Ahmed, kaleme aldığı bir yazısında, IKB Başkanı Neçirvan Barzani ile yaptıkları bir görüşmede, Barzani’nin kendilerine, "Türkiye’de barış sürecinin tekrar başlatılması için Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna etmek için çok çaba gösterdim. Neticede Erdoğan, benim de (Kürdistan Bölgesi Başkanı) süreçte yer almam şartıyla kabul edeceğini söyledi. Bende kabul ettim ve Kürdistan’a döndükten sonra hemen Kandil’e mesaj göndererek, ‘Kendinizi barış sürecinin tekrar başlatılmasına ve silahların susturulmasına hazırlayın’ dedim. Ancak bu görüşmenin üzerinden bir hafta geçmeden, Erbil’de Türkiye’nin diplomatı öldürüldü. Şimdi de Peşmergeleri şehit ediyorlar. Bunlar Kürdistan Bölgesi’nin çabalarına karşı PKK’nin verdiği yanıttı."

PKK'nin Peşmerge güçlerine yönelik saldırıların tamamı çekilmekte olduğu bölgelerde yaşanıyor. Şimdiye kadar ise PKK’nin çekildiği bölgelerde IKB yerine TSK güçleri konuşlanmış olması dikkat çekiyor.

IKB’li birçok yetkili, "PKK, Kürdistan'da Türk işgaline karşıyız’ diyor, madem karşılar, neden Türk askeri yerine Peşmerge'nin bölgede konuşlanmasına engel oluyor?" diye soruyor.

Bölgedeki genel inanış ne PKK ne de Türkiye’nin girdiği ve konuşlandığı bölgeleri kolay kolay terk etmediğidir.

Pêndru köyü.jpg
Pêndru köyü

 

Peşmerge’ye teslim olan PKK’lı komutanının itirafları ilk kez yayınlandı

"Kardeş savaşı" her iki taraf için "kırmızı bir çizgi" olarak görülse de PKK-IKB arasında yaşanan gerilim hala yüksek. Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi geçtiğimiz haftalarda, 9 Haziran'da teslim olduğu ve PKK'nın beş Peşmerge'yi öldürdüğünü itiraf eden üst düzey bir PKK komutanının videosunu yayınladı.

21 Haziran’da ilk kez teslim olan bir PKK’lı komutanın itirafları yayınlanması toplumda büyük şaşkınlık yarattı. 12 dakikalık itiraf görüntüsünün sosyal medyada yayınlamasının ardından bazı kesimler tepki gösterse de muhalif kesimlerin KDP’ye yönelik eleştirinin dozunu düşürmede işe yaradı.

Bitlisli PKK Komutanı 31 yaşındaki "Özgür Jiyandan" kod adlı İnan Çelik’in, Peşmerge güçlerine teslim olduktan sonra itiraf görüntülerinde, geçen yıl Türkiye sınırında bulunan Duhok’taki Serzer Sınır Kapısı Asayiş Müdürü ve KDP’li eski bir Peşmerge olan Gazi Salih Alihan ve beş Peşmerge’nin öldürülmesine dair itirafları ve PKK’nın bölgedeki faaliyetlerine yer veriliyor.

İtiraflarında, 2008 yılından beri PKK’nın içinde olduğunu dile getiren Çelik, birlik komutanı olarak 2016’da IKB’ye geldiğini ve 2020’de de "Metina Cephe Komutanı" olarak görev aldığını bu yılın 9 Haziran’ında da örgütten ayrıldığını söylüyor.

İnan Çelik.PNG
İnan Çelik

 

Bölgede yaşanan çatışmaların sebebinin PKK olduğunu dile getiren Çelik, "Ulusal çıkarları için çalışan kişileri "ajan" diye nitelendirip, öldürüyor ya da cezalandırıyorlar. Bunlardan biri de Şehit Gazi idi" diyerek, örgütün IKB’de kendilerine karşı olan her kesin korkutulması, cezalandırılması veya öldürülmesi talimatı verildiğini itiraf ediyor.

İtirafında Çelik, Metina’da öldürülen 5 Peşmerge’nin ve Salih Gazi’nin de PKK tarafından öldürüldüğünü ve hazırlıkların bir yıl öncesinden planlandığını belirterek, saldırılarda kullanılan silahların Rojava’dan (Suriye) getirildiğini söylüyor. 5 Peşmerge’nin öldürülmesi için PKK komutanlarından Bilind Suruç’tan emir aldığını ancak kendisinin talimatı yerine getirmediğini ve bu olaydan sonra da Peşmerge’ye teslim olduğunu dile getiriyor.

IKB’deki partilerde PKK’nın varlığına dair farklı görüşlere sahipler.

Hükümet kabinesinde yer alan Değişim Hareketi (Goran) ve KYB içerisinde PKK’nın IKB’deki varlığını destekleyenlerin sayısı az olmamaklar beraber, İslami partilerden Kürdistan Adalet Toplumu lideri Ali Bapir, geçtiğimiz haftalarda İngiltere’de bir camide toplanan kalabalığa yaptığı konuşmada, PKK’nın IKB’deki varlığını normal karşılandıklarını belirterek, "PKK de bir Kürt partisidir. Her kese göre de terörist değildir. Türkiye’de Kürtlerin dil ve kültür haklarını savunuyor. Bölgede de kalabilirler." Benzer görüşler, Değişim Hareketi (Goran), KYB ve Yeni Nesil (Newey Nwe) görülüyor.

KYB’li yetkili: PKK’de diğer Kürt partileri gibi Kürdistan’da kalabilir

PKK’nın bölgedeki varlığını normal karşılayanlardan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanlık Konseyi Üyesi Şadıman Mele Hasan, Independent Türkçe’ye şu şekilde konuştu:

"Mam Celal (Celal Talabani) döneminden beri taraflar arasında yaşananların barışçıl yollarla çözülmesinden yanayız. Kürtler ne kadar bölünse kardeşler arasında yaşanan çatışma ve savaşta tekrarlanıyor. Saddam Hüseyin’de kendi döneminde bu savaşı tekrarladı ve Kürtler federalizme ulaştıktan sonra da sonlandı. Sorunların barışçıl bir şekilde sonlanması gerekiyor. Türkiye’de de mesele dil veya kültürün önündeki engellerse kaldırılsın. Hakların verilmesi halinde, PKK o kadar da deli değil dağda ne yapsın? İlk kurulduğunda bağımsız devletten söz ediyorlardı şimdi ondan da söz etmiyorlar. Anayasal çerçevede, bir ulusun hakkını savunuyor.

Türkiye’nin siyasi geleneğinde de; bir ülkeyi veya sınıra elle tutulur bir gerekçe olmasa da girebiliyor. Nasıl ki Rojhilatlı (İran merkezli) silahlı Kürt grupları Kürdistan Bölgesi’nde ise PKK de aynı şekilde buradadır. Peşmerge’nin ve PKK’nin aynı bölgede bulunmasında sakınca yoktur."

PKK’nin Peşmerge’ye saldırılarına dair ise, Hasan, "Kimin saldırdığı henüz belli değil, tarafta değilim, İki güç karşılıklı çatıştığı zaman, karşılıklı da bir birini de suçluyor" diyerek, konu hakkında daha fazla konuşmak istemediğini söyledi.

"1982’de KDP ile PKK arasında protokol imzalandı, 2 yıl sonra PKK protokolü çiğnedi"

IKB Parlamentosu Peşmerge Komisyonu Başkanı ve uzun yıllar Peşmerge komutanlığı yapan Rêving Hirorî, KYB’li Hasan’a kıyasla, PKK’nın bölgedeki varlığının sorundan ibaret olduğunu söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:

"PKK’nin varlığı 1982 yıllarına dayanıyor, o dönemde sınırda Peşmerge idim ve çok iyi hatırlıyorum. PKK ile KDP arasında bazı maddeleri kapsayan bir protokol imzalandı. Duran Kalkan da o dönemde karargâhımıza gelmişti. Ancak ne yazık ki 1984 yılında PKK bu protokolün ikinci maddesini çiğnemesiyle, protokolün de geçerliliği kalmadı. O zamandan beri de PKK’nin varlığı başka bir ivme ve renge dönüştü. 88’de de o bölgelerdeydi ve Irak yönetimiyle de ilişkileri iyiydi. 98’de de köylerine dönmek isteyen vatandaşları engellediler, Türkiye varlıklarını gerekçe göstererek, bölgeye geliyor. Gelinen aşamada, gerek PKK gerekse Türk uçaklarının bombardımanları nedeniyle bölgedeki vatandaşlarımız köylerine gidemiyor. Yaşanan PKK-TSK çatışmaları nedeniyle sadece Amediye’ye bağlı 340 köyden 203 köy tamamiyle boşaltılmış durumdadır. Bazı bölgelerde de köylerine dönmek isteyen köylüleri PKK engelliyor. Peşmerge Bakanlığı kaç kez bu konuda uyarıda bulundu. Yaşananların hiçbir meşru tarafı olamaz. Bazı taraflar Türkiye ile PKK’nin çatışmalarını Türkiye’ye taşımasını savunuyor, ancak biz barışın orada sağlamalarını istiyoruz."

Reving Hirori.jpg
Reving Hirori

 

IKB Parlamento Komisyonu olarak öldürülen beş Peşmerge’nin olay yerinde yaptıkları incelemede "Peşmergelerin, PKK’liler tarafından öldürüldüğünü" söyleyen Hirorî, yaşananların PKK-KDP savaşı olduğuna dair söylemleri farklı siyasi tarafların ve şahısların yanlış bakış açısına bağlayarak, "PKK’nin Kürdistan Bölgesi’ne gelmesi bir ittifak sonucudur. PKK, bölge halkına ve Kürdistan Bölgesi hükümetine sorun çıkartmadığı sürece, KDP’nin PKK ile bir sorunu olmaz. Söylemler, siyasi bahanelerden ibarettir. PKK, Kürdistan Bölgesi hükümetinin varlığını kabul etmesi gerekiyor ve KDP, hükümet kabinesinde öncelikli bir partidir. PKK-Kürdistan Bölgesi sorunu vardır, PKK-Bağdat sorunu vardır…"

KDP’li vekil: PKK olmasa Türkiye bir adım dahi IKB sınırlarına giremezdi

KDP Duhok Milletvekili Chiya Hamid Sharif (Çiya Hamit Şerif) ise PKK’nın Türkiye’deki faaliyetlerini özellikle IKB’de stratejik bölgelere yönlendirdiğini ve hükümetin defalarca bölgeden çekilmesi için talepte bulunduğunu ancak talebin karşılıksız kaldığını dile getirdi.

Chiya Hamid Sharif 1.jpg

Chiya Hamid Sharif

 

"Kürdistan Bölgesi yasaları, silahlı gücün komşu ülkelere yönelik saldırısını yasaklıyor ve resmi olarak bu tür saldırılara müsamaha gösterilmeyeceğini açıklamıştır. Süreç içerisinde PKK ne Kürdistan Bölgesi’ne ne de yasalarına saygı göstermiştir" diyen Chiya Sharif, sözlerine şunları ekliyor:

"PKK ayrıca, Kürdistan’ın siyasi kazanımlarına Bağdat ve Haşdi Şabi güçleriyle zayıflatmaya çalışmış, komşu ülkelerle yine aynı amaç doğrultusunda hareket etmiştir. PKK’nin, uluslararası devlet ve kuruluşlarda terör listesinde olması Türkiye’nin elini güçlendiriyor. PKK olmasa Türkiye bir adım dahi IKB sınırlarına giremezdi. PKK, Türkiye’nin sınırlarımıza girmesine bir gerekçedir. PKK’nin bölgede olmaması halinde Türkiye’nin gerçekleştireceği her saldırı, gerek Kürdistan Bölgesi hükümeti gerekse uluslararası arenada karşılığı olacaktır. Şimdiye kadar da PKK’nin bulunduğu bölgelere Türkiye saldırıyor ele geçiriyor ve PKK bu bölgelerden çekiliyor. PKK’nin savaşı sadece KDP ile değil, Peşmerge Bakanlığı, Kürdistan Bölgesi’nin siyasi varlığı ve kazanımıyladır. Peşmerge de halkını ve sınırlarını korumayı sürdürecektir."

IKB’nin Türkiye-PKK arasında "barış sürecinin" sona ermesini üzüntüyle karşıladıklarını belirterek, "Barış sürecinin tekrar başlamasını umut ediyoruz ve bu sürecin başlamasında tüm olanaklarımızı sunacağız"ifadelerini kullandı.

Chiya Hamid Sharif 2.jpg
Chiya Hamid Sharif 2

 

Dr. Hiwa Majid: PKK, Türkiye ve Haşdi Şabi’nin saldırılarıyla Kürdistan Bölgesi’nin siyasi varlığını zayıflatma çabaları hâkim

Salahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Bölüm Başkanı Dr. Hiwa Majid Khalil ise (Hiwa Mecid Halil), konuşmasına IKB’deki bazı siyasi tarafların "PKK’nın IKB’de varlığının normal görülmesi gerektiğine" dair görüşlere ilişkin şunları söylüyor:

"Evet, Rojhılatlı-İran-silahlı parti ve grupları da bölgemizde bulunuyor ancak Kürdistan Bölgesi, Irak devleti bünyesinde ve uluslararası hukuka da aykırı davranarak, sınırları içerisinde bulunan bir silahlı bir grubun komşu ülkelere saldırmasına izin veremez. Kürdistan Bölgesi’nde bulunan diğer Rojhilatlı (İran) parti ve gruplar, Rojavalı partiler ve 7 bin güce sahip Roj Peşmerge Gücü de komşu ülkelere silahlı saldırı düzenlemiş değiller, bir diğer anlamda Kürdistan Bölgesi hükümetinin bu konuda başını ağrıtmadığı gibi egemenliğine de saygı gösteriyor. PKK aksine hükümet için büyük bir başağrısı yaratıyor, Erbil ve Kürdistan Bölgesi yönetimini yaptıklarıyla bir nevi tanımıyor. PKK medyası ise her ne kadar barış, kardeşlik söylemlerini kullansa da pratikte öncelikle, KDP ve Kürdistan Bölgesi hükümetini hedef alan yayınlar yapıyor.

PKK şu anda Akre dağlarında, Garê Dağı’nda yerleşik durumda, mevcut durumda PKK küçük gruplarla neyi ve nereyi kurtaracak? Şu anda Duhok’un yüzde 33’ü Kürdistan Bölgesi’nin kontrolünde değildir. Bu bölgeler ya Türkiye’nin ya da PKK’nin kontrolündedir. PKK, Türkiye ve Haşdi Şabi’nin saldırılarına maruz kalıyor. Bu durumda Kürdistan Bölgesi’nin siyasi varlığının küçültme çabaları hâkimdir. Soruyorum, PKK, Şengal’de ne yapıyor? Şengal’i kurtardığını savunuyor, realist olalım sahip olduğu güçle yardım etmiştir ancak kurtarmamıştır. IŞİD’le savaş dönemi idi ve İran merkezli PAK partisi ve Rojhilat güçleri de mücadeleye katıldı, Mesud Barzani öncülüğünde, 150 Peşmerge de Kobani’ye destek için gitti, görevlerini yerine getirdikten sonra da döndüler…"

"PKK, Türkiye’nin eline büyük kozlar verdi"

"Türkiye, PKK olmasa da IKB’de varlık gösterecektir" söylemlerinin bir ölçüye kadar doğru olduğunu ancak mevcut durumda öncelikli gerekçenin PKK’nın varlığı olduğuna işaret eden Dr. Khalil;

"Kabul edilsin edilmesin, PKK şu anda AP, BM, ABD ve uluslararası arena da terör grubu olarak kabul görüyor. PKK, şu anda Türkiye’nin eline büyük kozlar vermiş durumdadır. Hatırlayalım; 25 Şubat 2003'te gerek 2008’de özellikle Irak’a denilip aslında amaç Kürdistan Bölgesi’ne yönelik hazırlanan tezkere, TBMM'ye sunulup genel kurulda reddedildi. Türkiye’nin bu girişimine Erbil ve tüm Kürt tarafları sert tepki gösterdi. Buraya gelmedi de ancak günümüzde PKK faktörü ağır basıyor ve Haşdi Şabi, İran ve bölgedeki bazı devletlerin desteğiyle varlığını sürdürüyor.

Evet, PKK olmasa da Türkiye’de bu bölgeye girebilir, ancak böyle bir durumda uluslararası toplumun duruşu daha sert olacaktır. Türkiye’ye hangi hakla saldırdığını sorabilir! Mevcut durumda, Türkiye’ye sorulduğunda, PKK’nin varlığı ve bu sınırda ülkesini hedef aldığını ve Brüksel’e, AB, AP’ye, ‘Siz kendiniz, PKK’nin terör grubu olduğunu söylemiyor musunuz? Bizde sınırlarımızı ve halkımızı terörist gruplara karşı koruyoruz.’ Şimdiye kadar da Ankara’nın gerekçesi bu oldu."

hiwa.jpg
Hiwa Khalil

 

"PKK’nin çemberi genişledikçe, KDP’nin yanı sıra KYB, Goran ve İslami partilerle de savaşacaktır"

Bölgede son yaşananlar, PKK-KDP mi, yoksa PKK-IKB çatışması mı? Sorusuna Hiwa Khalil, şu yanıtı veriyor:

"İlk aşamada, PKK’nin savaşı KDP iledir. Taraflar sahip oldukları silahlarla güçlerini bir nevi sınıyor. Mevcut durumda, KDP’nin askeri gücü ve sahip olduğu silah ve teçhizatlar da PKK’nin kaynaklarından daha fazladır. Peşmerge Bakanlığı diye bir bakanlık var. Koalisyon ve tüm uluslararası güçler de bu kurumu tanıyor. PKK’nin KDP ile savaşmasının nedeni KDP, IKB’deki en güçlü siyasi, mali ve askeri güce sahip olmasının yanı sıra şehirleşmede ve hizmette de kurumsal anlamda oturmuş olmasıdır. PKK’nin ise faaliyetleri şehirde örgütlenmenin dışında kırsalla sınırlıdır.

PKK, KDP’ye karşı tabiri caizse zafer kazanması halinde güçlerini Süleymaniye, Halepçe, Germiyan ve diğer bölgelere de aktarmış olacaktır. Şu bir gerçek bölge olarak, PKK ile geçmiş tecrübemiz var. Hafızam beni yanıltmıyorsa, Kürdistan Parlamentosu; 1992-1993 yıllarında PKK’nin faaliyetlerinin sınırlandırılmasına dair bir karar aldı. KDP ile KYB, PKK’ye karşı savaştı. PKK’nin çemberi genişledikçe, KDP’nin yanı sıra, KYB, Goran ve İslami partilerle de savaşacaktır."

hiwa khalil.jpg
Hiwa Khalil

 

"PKK, İran ile işbirliği içinde bu yüzden Süleymaniye’ye şimdilik baskı yapmıyor"

Dr. Hiwa Majid, "Süleymaniye’de şu anda PKK’yı destekleyenler, PKK’nın tüm güçlerini hakim oldukları bölgeye ve diğer bölgelere çekmesi halinde, aynı görüşe sahip olacaklar mı? Sorusunu da şöyle yanıtladı:

"92-93 yıllarında KYB de PKK’ye karşı bir savaş yürüttü. 2000 yılında PKK, KYB’li birçok Peşmerge’nin yaşamına son verdi. Mevcut durumda, PKK’nin faaliyetleri Süleymaniye’de düşüktür. Türkiye sınır bölgeleri daha çok KDP’nin hakim olduğu bölgelerdedir. KYB’ye bağlı veya yakın medyada PKK’nin haklı olduğu imajı yanse ediliyor. Burada otomatik olarak PKK, Süleymaniye’de zaten baskın olmuş oluyor. Ayrıca PKK, KYB ve Goran İran ile bir nebze de olsa ittifak halindeler. PKK çok rahat bir şekilde, İran’da da Süleymaniye’de kapalı toplantılar düzenleyebiliyor. Şu bir gerçek PKK’nin hiçbir hareketi ve adımı İran’ın bilgisi dışında gerçekleşmiyor. Hatta PJAK’ın kurulması dahi İran’ın yeşil grupları tarafından kuruldu. Kaldı ki şu ana kadar İran’da ne tür silahlı eylem düzenlediler? Şu anda PKK-İran arasında işbirliği olduğu için Süleymaniye’ye baskın olmaya çalışmıyor, ancak baskın olması halinde ise söz konusu tarafların ona karşı söylemleri de değişecektir.

Son dönemler de KYB cephesinde farklı söylemler de yapılıyor. Mahmut Sengavi, ‘Biz PKK ile savaşmayı doğru bulmuyoruz ancak, onunda Kürdistan Bölgesi’nde fazla müdahale etmemesi gerekiyor’ diyor, Mela Bahtiyar’da, ‘Kardeş savaşının yaşanmasını istemediğimiz gibi, Kürdistan Bölgesi’ne fazla müdahale etmemesi gerekiyor’ ifadelerini kullanıyor. Mevcut durumda, KYB’li üst düzey yetkililer de durumun ciddiyetinin farkındadır. Ne yazık ki barış sürecinin sonlanmasıyla ki bunun ilk sorumlusu da PKK oldu, HDP değil, başarılı olsaydı PKK silahı bırakıp, kırsaldan inecekti. Bu süreçle birlikte PKK’nin Kürdistan Bölgesi’ne müdahalesi de Türkiye’nin saldırıları da arttı."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU