"Kıbrıs'ı anlamaya ve anlatmaya" çalışan İKİBİN'li iki Kıbrıslı Türk: 74'e büyük saygımız var, ama KKTC'nin kurulma nedenini anlayamıyoruz bir türlü…

Kıbrıs sorununun 1955'ten günümüze olan serüvenini belgesel olarak çeken 2000 doğumlu iki Kıbrıslı Türk genci Engin Deniz Görgüner ve Erol Arabulucu, Kıbrıs'a dair sorularını ve belgesel yolculuğunu Independent Türkçe'ye anlattı

Fotoğraf: Independent Türkçe

Son yılların en çok konuşulanlarının başında geliyor Z kuşağı. Zira bu kuşak, haklarında yapılan "apolitik" yorumlarının aksine, esasında politikayla pratik bir şekilde ilgili.

Yaşadıkları ülkelere göre etkinliği farklılık gösteren bu kuşak, kendinden önceki nesillerden daha fazla oranla ülkelerinin ve dünyanın meseleleriyle haşır neşir halde. 

Peki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) Z kuşağı kendini nasıl konumlandırıyor? Onların yaşamlarından ve gelecekten beklentileri neler?

Kıbrıslı Türk gençleri için mesele, diğer ülkelerdeki yaşıtlarına kıyasla biraz daha farklı. Onlar, "Kıbrıs sorunu" olarak adlandırılan ve henüz bir çözüme kavuşturulamayan 'meselenin' içine doğan bir nesil. 

Bu kuşağa mensup gençler için, Kıbrıs çok fazla soru işareti barındırıyor. Bunların başında ise elbette Kıbrıs sorunu ve bugün Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmayan KKTC'nin mevcut varlığına ilişkin cevap bulamadıkları sorular geliyor.


Kıbrıs'ı anlamaya ve anlatmaya çalışıyorlar: Sorularımıza cevap aramak için bu belgeseli çektik

2000 doğumlu iki üniversite öğrencisi Engin Deniz Görgüner ve Erol Arabulucu, İKİBİN adıyla kurdukları bir belgesel kanalıyla bu sorularına yanıt arıyor. 
 

KKTC Nasıl  Part 1.jpg
KKTC: Nasıl? • Part 1
"Hem KKTC devletinin ilanına karşı çıkacaksınız hem de bu devletin meclisinde oturacağınızı zannederseniz hayal kurarsınız."

 

İki genç kendi imkanlarıyla, Kıbrıs sorununun 1955'ten günümüze olan serüvenini belgesel olarak çekti. Bir cep telefonu kamerası ve bir mikrofonla çektikleri belgeseli sosyal medyada kurdukları İKİBİN sayfasında 5 ayrı bölüm halinde yayımladılar.

"İKİBİN, Kıbrıs'ı anlamaya ve anlatmaya çalışır" sloganı ile yola çıkan iki genç, "Çünkü bizim çok sorumuz vardı. 'KKTC neden ilan edildi' sorumuzun tatmin edici bir cevabını bulamamıştık. Buna cevap aramak için bu belgeseli çektik" diyor.

Çektikleri 'KKTC' belgeselini izledikten sonra sosyal medya üzerinden ulaştığımız gençlerle Lefkoşa'da Kıbrıslı Türkler kadar Kıbrıslı Rumların da uğrak mekanlarından olan tarihi Büyük Han'da buluştuk.
 

İKİBİN-.jpg
İKİBİN'in kurucuları Engin Deniz Görgüner ve Erol Arabulucu, Independent Türkçe'ye belgesel yolculuğunu ve Kıbrıs'a dair sorularını anlattı

 

"Şevkimiz kırıldı, moralimiz bozuldu… Bir süre durduk" 

Engin Deniz, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi. Erol Arabulucu ise Yakın Doğu Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi'nde okuyor. Ayrıca, Engin Deniz Lefkoşa Gençlik Derneği adlı sivil toplum örgütünün yönetim kurulunda yer alıyor.

Esasen Engin Deniz ve Erol'un belgesel yolculuğu, kendi ifadeleriyle "başarısız bir serüven" ile bugünlere ulaştı. Erol Arabulucu, henüz daha lise öğrencisiyken arkadaşları ile kısa filmler çekiyordu. Ardından Engin Deniz ile birlikte BİGLA TV adında bir kanal kurup kültür sanat içerikleri üretmeye başladılar. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu kanal için ilk olarak, Kıbrıslı Türk müzik grubu SILA 4'ün yaşayan iki üyesi Erdinç Gündüz ve Ferahzat Gürsoy ile bir röportaj yaptılar. Bu röportaj için Erol, "Fakat çok parlak geçmedi. 1 saat boyunca hiç edit dahi olmadan aynı masanın başında bir sohbet… Sıla 4 Kıbrıs'ın efsanesidir, fakat buna rağmen beklediğimiz dönüşü alamadık. Hiçbir şekilde bizim kuşağın izleyeceği bir program olmadı" diyor.

Deniz ise "Böylece BİGLA TV de kapandı. Biz de belli bir süre çalışmalarımızı durdurduk. Çünkü bir nevi şevkimizi kıran, moralimizi bozan bir durum oldu" diye Erol'un sözlerini tamamlıyor. 


"Amacımız özellikle Kıbrıslı Türk genç müzisyenlerin sesini Türkiye'ye ve dünyaya duyurabilmekti"

Şevklerinin kırıldığını söyleseler de bu 'duraksama' pek de uzun bir süreç olmadı. Ve bu 'kötü deneyimden ders de alarak' daha profesyonel adımlar atmaya karar verdiler. 29 Ekim 2018'de henüz 18 yaşında iken İKİBİN'i kurdular. Erol, 29 Ekim tarihinin bir özel seçim olmadığını, tamamen tesadüf olduğunu da belirtiyor.

İKİBİN'i kurduktan sonra bu kanalda 12 konuk ile 12 program çekmeyi planladılar. Daha çok eğlence ve kültür sanat amaçlı programlardan oluşan bu kanal hakkında Erol, şunları söylüyor:

Amacımız Kıbrıslı Türk müzisyenlerin, özellikle genç müzisyenlerin sesini Türkiye'ye ve dünyaya duyurabilmekti. Akustikhane gibi bir programdı bu. İzlenmeleri de aslında iyiydi; ama bizi tatmin etmedi. Çünkü bizim, ilk başta buna başlarken maddi bir beklentimiz vardı.


Deniz de, "E bir de müzik programı için stüdyoya gitmemiz lazım, kayıt alınması lazım, editlenmesi lazım. İster istemez bir maddi döngüsü var" diye ekliyor.

"Dolayısıyla bizi tatmin etmedi. Sponsorluk da aldık, fakat vadettiğimiz izlenmeyi sunamadık" diyen Erol, 'sponsorluk' dediği maddi desteğin ise 100 TL olduğunu da belirtip, gülümsüyor. Böylelikle 12 program olarak niyetlenip 11 röportaj ile bu kanalı da kapatıyor iki genç.
 

Erol Arabulucu ile Engin Deniz Görgüner.jpg
Erol Arabulucu ile Engin Deniz Görgüner

 

"Ne kadar okusak da sorularımıza tatmin edici bir cevap bulamadık: Neden KKTC ilan edildi?"

İşte onların asıl serüveni tam bu noktada başlıyor. Bir gün bir kafede otururken her zamanki olağan siyasi sohbetleri esnasında "Neden bir KKTC belgeseli çekmeyelim" fikri doğuyor. 

Engin Deniz, "Eski cumhurbaşkanları, başbakanlarla, vekillerle görüşüp 'O dönem nasıl oldu?', 'Neden KKTC ilan edildi?' diye soralım istedik. Bunu da İKİBİN platformu altında yapmaya karar verdik" diye özetliyor.

Erol da bu belgeselin çıkış fikrini şu sözlerle anlatıyor: 

KKTC belgeseli çekmeye niyetlendiğimizde herhangi bir maddi beklentimiz yoktu. Tamamen bilgilenme amacıyla başlayan bir fikirdi. Çünkü bizim de merak edip, öğrenmek istediğimiz çok sorumuz vardı: 'Neden KKTC ilan edildi?' Ve ne kadar okusak da sorularımıza çok tatmin edici bir cevap bulamadık.


Belgeselde röportaj yapacakları eski cumhurbaşkanları, başbakanlar ve milletvekillerini belirliyor ve nihayetinde bu belgeseli çekiyorlar. Konuklara ulaşmak anlamında da bir sorun yaşamadıklarını söylüyorlar. Erol, "Herhalde genç olduğumuz için de randevuları almak kolay oldu, kısa sürede çekimleri tamamladık" diyor. 
 

KKTC_ Neden_ • Part 2.jpg
KKTC: Neden? • Part 2

 

"Çok yoğun insanlar değiliz aslında ama çıkıp kahve içmek daha cazip geliyordu, üşeniyorduk"

Çekimler kısa sürede tamamlanıyor fakat işin montajlama kısmına gelince iki, üç ay kadar duraksıyor gençler. Bu bekleyişi "üşendik" diye açıklıyorlar. Ta ki koronavirüs pandemisi sebebiyle evlere kapandıkları 2020 Mart ayına kadar hiçbir şey yapmıyorlar.

Evlere kapandıktan sonra sıkıldıklarını ve 'elimizdeki videoları montajlayalım' diye düşündüklerini anlatan Erol, "Pandemi süreci montaj açısından bize zaman kazandırdı. Çok yoğun insanlar değiliz aslında ama çıkıp kahve içmek daha cazip geliyordu, üşeniyorduk" deyip gülüyor.

Videoların montajını tamamlayan Erol ve Engin Deniz, bu süreci epey verimli geçiriyor. Eski videolarının tamamını da arşivliyor ve eğlence videolarının yer aldığı 'eski' İKİBİN'i kapatıyorlar. 

Ve böylece kendi tabirleri ile Neo-İKİBİN devri başlıyor. İKİBİN artık bir belgesel kanalı haline dönüşüyor.


Kıbrıslı Rumlardan alt yazı çevirisi talep eden mesajlar aldılar

3 bölüm "KKTC" ("Nasıl", "Neden" ve "Statüko") ve ardından 2 bölümlük "Kıbrıs" ("Cumhuriyet" ve "Ayşe") olarak 5 bölüm halinde hazırladıkları belgeseli tam da pandemi sürecinde İKİBİN adlı sosyal medya kanalları üzerinden yayımladılar. 

"KKTC" belgeseli yalnızca Kuzey Kıbrıs'ta değil, Türkiye, Birleşik Krallık ve aynı zamanda Güney Kıbrıs'ta da izlendi. Engin Deniz, Güney Kıbrıs'tan çeviri alt yazı talebinde bulunan mesajlar aldıklarını söyledi:

'İlgimizi çekti bu isimler, eski cumhurbaşkanı, başbakanlarla görüşmüşsünüz' şeklinde mesajlar geldi ve altyazı çeviri talepleri oldu.


"CTP Lideri Tufan Hoca videolarımızı takip ettiğini söyledi"

"KKTC" ve "Kıbrıs" belgeselleri yayımlandıktan sonra ülke içinden siyasetle ilgili olan yaşıtlarından olduğu gibi ve siyasetçilerden de geri dönüşler aldılar.

Örneğin KKTC'nin ana muhalefet partisi olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Lideri Tufan Erhürman onları izliyor ve takip ediyor. Hukukçu ve eski akademisyen olan Erhürman'dan 'Tufan Hoca' diye bahsediyor gençler.

"Tufan Hoca takip ediyormuş videolarımızı, bunu kendisi söyledi" diyen Engin Deniz'in sözlerini Erol tamamlıyor:

Tufan Hoca, 'Ben normalde internet üzerinden bir şey izlemem ama sizin videolarınızın diğer bölümlerinin çıkmasını bekledim' dedi.


"Bizim ülkemizde Z kuşağının hayatı 'Kıbrıs sorunu' etrafında döner"

Belgesele ilgi elbette siyasete meraklı kesimlerden oldu. Engin Deniz, "Siyasete ilgisiz olup da bu videoyla siyasete merak salanlar olmadı. Ben hiç 'Bu videoyu izledim de araştırmaya başladım' gibi bir şey duymadım" diye anlatıyor.

Bu noktada 2000 doğumlu iki gence, "Kıbrıslı Türk gençlerinin Kıbrıs'a bakışı nasıl" diye sorduğumuzda Engin Deniz, şöyle yanıt veriyor:

Dünyanın farklı yerlerindeki Z kuşağının kendi ülkesinin durumuna göre ülkenin politikasına merak salıyor. Mesela Türkiye'deki Z kuşağı daha çok ekonomi ile ilgileniyor; sivil haklar, temel hak ve özgürlüklerle ilgili yorum yapıyor ve araştırıyor. 

Bizim ülkemizde Z kuşağı ise Kıbrıs sorunu üzerine konuşuyor, bununla ilgileniyor. Nasıl ki Türkiye'de Z kuşağının ilgisi temel hak ve özgürlükler üzerineyse, Kıbrıslı Türk gencinin bildiği politika da Kıbrıs sorunudur. Malum 'İki devlet mi, federasyon mu?' Onun hayatı politika olarak bu çerçevede döner.

 

KKTC_ Statüko • Part 3 • Final.jpg
KKTC: Statüko • Part 3 • Final
​​​​​KKTC: Statüko • Part 3 • Final...

 

"Çözüm isterse solcudur, istemezse sağcı olur… Federasyon isteyen kesim daha fazla"

"Bizdeki liberal kişilikler, baktığımız zaman kendisini 'solcu' olarak tanımlar" diyen Engin Deniz, "Kıbrıs'ta çözüm isteyenler kendini 'solcu' tanımlıyor. 'Çözüm' isterse 'solcu'dur, istemezse 'sağcı' olur gibi... Finlandiya'da ise böyle bir politik gençlik yoktur mesela" sözleriyle bu durumun ülkenin siyasi konumundan kaynaklandığına dikkat çekiyor.

Erol da Kıbrıslı Türk gençlerin Kıbrıs sorunu ile doğrudan ilgili olduğu konusunda Engin Deniz'e katılıyor ve "Bizde gençlerde ciddi bir şekilde Kıbrıs sorununa ilgi var. Bu, sıklıkla konuşulur" diyor.


"Atalarımız sayesinde refah içindeyiz, ama aynı nesil nedeniyle dünyadan izole olduk"

Gençler arasında 'anavatancı' ve 'federasyoncu' şeklinde farklı görüşler olduğunu belirten Erol, "Mutlaka bir taraf var diyecek olursak federasyon isteyen kesim daha fazladır" sözleriyle gözlemini paylaşıyor.

Engin Deniz "Şehirde yaşayan insanlar kırsalda yaşayanlara göre daha fazla federasyoncudur" diyor. Erol da "Gelecek kaygısı var gençlerde" diye ekliyor.
 

 

Gençlerin Kıbrıs'ta yaşadığı 'gelecek kaygısı' elbette çoğunlukla KKTC'ye uygulanan ambargolardan kaynaklanıyor.

İKİBİN'ler daha önce Kıbrıslı Türk gazeteci Nezire Gürkan'a verdiği bir röportajda, bu durumu şöyle özetlemişlerdi:

Eski neslin, atalarımızın kahramanlıkları sayesinde bizim nesil rahat bir hayat yaşıyor. Ama aynı nesil sayesinde dünyanın dışında kaldık.


Onların Kıbrıs'a dair soru işaretleri ve bu sorulara yanıt bulmak amacıyla çektikleri belgeselleri için de kilit nokta burası. 


"Haksızlığa uğradık; büyük bir direniş var aslında…"

"Peki, tam olarak ne kastediyorsunuz? Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki ortaklı yapısının bozulması hakkında ne düşüyorsunuz?" diye sorduğumuzda ikisi aynı anda şu yanıtı veriyor:

Haksızlığa uğradık.


Deniz, "Faşist EOKA zihniyeti tarafından büyük bir haksızlığa uğradık" derken, Erol arkadaşının sözlerini "Büyük bir direniş var aslında Rumlara karşı" ifadeleriyle tamamlıyor.

EOKA zihniyetini, o dönemin genel devlet politikası olarak kabul ettiklerini aktarıyor her ikisi de.
 

Kıbrıs Cumhuriyet  Part I (1955-1963).jpg
Kıbrıs: Cumhuriyet • Part I (1955-1963)

 

"1974'e büyük saygımız var, ama KKTC'nin kurulma nedenini anlayamıyoruz bir türlü…"

"Orada büyük bir direniş var tabii ki Rumlara karşı" diyen Erol, devam ediyor anlatmaya:

Atalarımızın büyük kahramanlıkları söz konusu. Tarihimizde gelmiş geçmiş çoğu politikacımız, sağcısı solcusu fark etmez 1974'te mücahitti. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye'de büyük kesimler tarafından 'vatan haini' olarak bilinen eski cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı da mücahitti.

Tabii ki onlar, atalarımız ve Türkiye sayesinde refah içinde bir hayat sürüyoruz bugün. Fiili bir savaş durumu yok, can derdimiz yok. Ama aynı nesil sayesinde de izolasyonlar altındayız.


"Türkiye'nin huzur ve barışı getirdiğini düşünüyoruz"

"KKTC belgeselini çekerken çok daha iyi gördük ki bizim atalarımız sayesinde biz dünyadan izole olduk" diyen Erol'dan sözü devralan Deniz, "O da KKTC konusu" diye devam ediyor:

1974'e büyük saygımız var, ama KKTC'nin kurulma nedenini anlayamıyoruz bir türlü.


"Türkiye'nin barışı getirdiğini düşünüyoruz" diyen Deniz'in sözlerine bir ekleme yapıyor Erol:

Türkiye'nin huzur ve barışı getirdiğini düşünüyoruz.
 

 

"Türk askeri Ada'da olmalı; askersiz bir çözüm istemeyiz"

Bu noktada Ada'daki Türk askerinin varlığı hakkında görüşünü sorduğumuz gençlerin her ikisi de net bir tavırla aynı anda "Askersiz bir çözüm istemem" diyor. "Asker Ada'da olmalı, çekilmemeli" diye vurguluyorlar.

Türkiye'nin garantörlüğünden memnuniyet duyan gençler, garantörlük meselesinin "çok çok uzun vadeden önce tartışmaya açılmaması" gerektiğini ifade ediyor. Erol, "Askerin hemen Ada'dan çekilmesi değil olay... Taraflar birbirine güvenmeli" diye ekliyor.


"Siyasilerin kendi politikalarına göre Kıbrıs'ı evire çevire kullandıklarını düşünüyorum"

Türkiye'nin Kıbrıs sorununa bakışını konuştuğumuzda ise her ikisi de Türkiye halkının, Kıbrıs sorunu hakkında genel olarak bilgi sahibi olmadıklarını düşünüyor. 

"Siyasilerin de tabii ki kendi politikalarına göre Kıbrıs'ı evire çevire kullandıklarını düşünüyorum" diyen Erol'u arkadaşı Deniz, "Normal olarak" sözleriyle destekliyor.


"Bir idealistin çıkıp da 'Kıbrıslı Türklerin haklarını tamamen savunuyorum' diyeceğini sanmıyorum"

"Türkiyeli siyasetçilere göre de Kıbrıs ellerinde bir kozdur. Hatta Türkiye'ye de yer yer zararı var. Ama bu meseleyi kullanacaktır ve bunu normal olarak yorumluyorum" diyen Erol, sözlerine şöyle devam ediyor:

Mantıklıdır… Öyle olmaya da devam edecektir. Ben şahsen öyle bir idealistin çıkıp da 'Ben Kıbrıslı Türklerin haklarını tamamen savunuyorum' diyeceğini sanmıyorum.


"Yaşıtlarımız arasındaki klasik söylem: 'Türkiye geldi ve gitmeliydi. Neden kaldı Ada'da?'"

Bu kez Erol ve Deniz'in 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na ve Türk askerinin Ada'daki varlığına dair yorumlarının, yaşıtları Kıbrıslı Türk gençleri arasında yaygın olup olmadığını soruyoruz: Sizin görüşleriniz mi daha popüler yoksa farklı görüşler mi?

"Çok fazla kişinin 'Keşke Türkiye gelmeseydi' diyeceğini zannetmem" diyen Deniz, "Genelde yaşıtlarımız arasında klasik olan söylem şudur: 'Türkiye geldi ve gitmeliydi. Çıkartmadan sonra neden kaldı Ada'da?' Sloganları da zaten; 'Evine dön Ayşe'dir. 'Ayşe tatile geldi ama neden dönmedi' şeklinde" ifadelerini kullanıyor.

Erol ise, bu tarz görüşlerin de çoğunlukla slogan düzeyinde olduğunu, fakat meselenin hayata geçirilmesi olasılığında ise fikirlerin değişebileceğini vurguluyor. Bu, slogan-fikir ayırımını, bir arkadaşı ile sohbetinden örnek vererek anlatıyor:

Mesela bir arkadaşımla konuşuyorduk bu konuları. Bu arkadaşım da 'Asker geldi ama kaldı Ada'da. Neden dönmedi?..' diyordu. 'Peki, olası bir çözümde askerin Ada'dan çekilmesini ister misin?' diye sorduğumda ise 'Hayır' diye yanıtladı. 
 


 

Kıbrıs Ayşe Part II  Final (1963-1974).jpg
Kıbrıs: Ayşe • Part II • Final (1963-1974)

 

"Türkiye'nin Ada'dan gitmesini isteyen genç kesim daha popüler; sesleri daha çok çıkıyor"

"'Türkiye Ada'da olmalı' mı, yoksa 'Türkiye Ada'dan gitmeli' diyen kesim mi gençler arasında daha popüler" diye sorduğumuzda ise, Deniz, "Şu an Türkiye'nin Ada'dan gitmesini isteyen genç kesim çok daha popüler" diye yanıtlıyor.

Erol ise bu soruya "Sesleri daha çok çıkıyor" diye cevap veriyor ve ekliyor:

Bu kesimin her zaman sesi daha çok çıkar. Ama sessiz çoğunluk ne düşünür?.. Biraz irdeleyenlerin bu kadar erken karar vermemesi lazım. 'Barış olsun, Türkiye Ada'dan çıksın'; öyle değil o iş. Bugüne böyle gelindiyse bir nedeni vardır.


"Federasyoncu olmayanlar gençlik içinde biraz dışlanıyor; onlara 'çağ dışı' gibi bakılıyor"

Deniz, konuya dair bir tespitini paylaşıyor ve gençler arasında dışlanma çekincesiyle fikirlerini açıklamayanlar olduğunu vurguluyor;

'Barış' istemeyenler de aslında çekiniyor konuşmaya. Federasyoncu olmayanlar aslında biraz gençlik içinde dışlanır gibi oldu. Yani onlara 'çağ dışı' gibi bakılıyor biraz.


"Bir de solda 'ben bilirim, bu böyledir' tarzında bir yaklaşım vardır ya…" diye arkadaşının sözünü devralan Erol'u yeniden Deniz tamamlıyor: "Onlar ilericidir…"


"Kıbrıs sorunu hayatımızın her alanında büyük bir engel; ne kadar reform yaparsan yap bir kotası var"

Gençler arasında bu 'çözüm' meselesinin sıklıkla konuşulup konuşulmadığını sorduğumuzda da Deniz, "Konuşuluyor. Bilgili olarak konuşulmaz ama herkes konuşur" cevabını verirken, Erol ise "Bir de 'sürüye ayak uydurayım' şeklinde bir tavır var; 'ben de savunayım…' görüşü oldukça popüler" ifadelerini kullanıyor.

Kıbrıs sorununun gençler arasında sıklıkla konuşulması hakkında da fikrini paylaşan Erol, "Kıbrıs sorunu hayatımızın her alanında büyük bir engel" diyor ve ekliyor:

Hatta bizler konuşurken, bazen 'İç meselelere yoğunlaşalım artık siyaseten' denilir. Benim görüşüme göre, Kıbrıs sorunu öyle bir şey ki iç meseleleri de engelliyor. Sen ne kadar kendi içinde reform yapsan da o bir engeldir. Kotası var.


"Biz burada kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Hiçbir motivasyon yok"

"Kıbrıs sorununun henüz bir çözüme kavuşturulamamış olması gelecekten beklentisi olan Kıbrıslı Türk gençler olarak size ne gibi engeller çıkarıyor?" sorumuzu ise Erol, şöyle yanıtlıyor:

Benim mevcut hissettiğim mesela spor engelleri. Geçenlerde Türkiye, Güney Kıbrıs'tan bir takım ile oynadı mesela… Hentbol maçıydı sanırım. Denilir ki 'Güya Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımaz ama bakın maçta bayrakları aynı yerde asılı.'  Bu konu bizde gündem olmuştu. Biz Türkiye takımları ile hazırlık maçı dahi yapamıyoruz.

Ben futbol oynuyorum, bugün bir takımda Güney'de olsaydım Avrupa'da oynayabilecekken, burada bir yere ilerleyemezsin. Futbolda biz burada kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Hiçbir motivasyon yok, 'Ben Avrupa'ya gideyim, Şampiyonlar Ligi'nde oynayayım' gibi bir durum söz konusu değil. Şampiyon olursun ve biter. Dolayısıyla bu sektör profesyonel olmaz.


Erol, Kıbrıs sorununun öncelikli problem olduğunu ve KKTC'nin iç dinamiklerinin de bu meseleye bağlı olduğu görüşünü savunurken, Deniz ise bu hususta Erol'dan farklı bir görüş benimsiyor. Deniz, "yakın bir zamanda federal temelli bir çözüm olacağına inanmadığı için" iç meselelere yoğunlaşılması gerektiğini ifade ediyor. 


*2000 doğumlu iki Kıbrıslı Türk genci Erol ve Engin Deniz ile "KKTC'deki memur düzeni", "Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı", "KKTC'de yargının bağımsızlığı ile laikliğe müdahale tartışmaları" ve "Türkiye karşıtlığı" başlıkları üzerine süren röportajımızın devamını buradan okuyabilirsiniz. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU