Suriye başka gündemlerin ‘uzantısına’ mı dönüştü?

Arap ülkeleri, Rusya’ya resmi olarak, Türkiye ve İran’ın Suriye’deki varlığını kolaylaştırdığını beyan etti

Suriye’nin kuzeydoğusunda önceki gün Rus ve Türk ordusu devriyesinin üzerinde Rus helikopteri görülüyor (AFP)

Suriye gündemiyle ilgilenen taraflar ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin gelecek ay başa geçmesini beklemekle yetinmiyor. Tüm taraflar, Biden ekibin karşılaşacağı ve yeni ABD Başkanı’nı kışkırtan adımlara varmayacak yeni gerçekler yaratmaya çalışıyor. Bu yeni gerçeklere, Kahire ve Amman’ın geçtiğimiz günlerde, Suriye krizinin çözümünde "Arap rolünün" koordinasyonunu ele almak amacıyla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün’ün katılımıyla dörtlü Arap toplantısının gerçekleştiğini duyurmasını gösterebiliriz.

Basına yansıyan ve yansımayan istişareler, "Arap stratejisinin" ana unsurlarının belirlenmesine katkı sunmayı hedefliyor. Ürdün Dışişleri bakanı Eymen es-Safadi’den aktarılana göre, bu ana unsurlar arasında 2254 sayılı karar uyarınca siyasi çözümün ilerletilmesi, Suriye’nin güvenliği birliği ve toprak bütünlüğünün korunması ve bütün yabancı milisler ve güçlerin çıkmasının talep edilmesi bulunuyor.

Türkiye ve İran’ın Suriye’deki rolü ve bölgesel müdahalelerin Suriye’nin birliği üzerindeki etkileri Arap dünyasındaki endişeyi artırıyor. Nitekim Ankara, destek verdiği gruplar eliyle veya doğrudan doğruya 185 kilometrekarelik Suriye toprağının yüzde 10’luk kısmını kontrol ediyor, Kuzey’deki etkisini de genişletmeye çalışıyor. Aynı şekilde Tahran da Moskova’nın şemsiyesi veya Şam ile ittifakı sayesinde Suriye’nin güneyi ve doğusundaki ilerlemesini derinleştiriyor.

Arap ülkeleri, Rusya’ya resmi olarak, Türkiye ve İran’ın Suriye’deki varlığını kolaylaştırdığını beyan etti. Zira Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, Amman’da yaptığı görüşmeler sırasında, ülkesinin 2018’de imzalanan anlaşmaya bağlı kalmadığı yönündeki ifadeleri dinledi. Söz konusu anlaşmada, muhaliflerin müttefiklerinin Güney Üçgeni’nde yani Dera, Kuneytra ve Suveyda kırsalındaki gruplarını tahliye etmesi ve Suriye hükümeti güçlerinin bu bölgelere dönmesi karşılığında İran’ın güneyden uzaklaştırılması öngörülüyordu.

Arap rolü kapsamında çok sayıda fikir var. Bunlardan biri de Arap ülkelerinin, Suriye Müzakere Heyeti ve Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) yerine yeni bir Suriye muhalefet bloğunu desteklemesi fikridir. Zira Arap ülkeleri, özellikle Suriye Müzakere Heyeti’ndeki bağımsızlar sorunun çözülememesinin ardından bu iki bloğun Türkiye’nin etkisi altında olduğu görüşündeler. Aynı şekilde, muhalifler, Hmeymim Üssü’nün desteklediği 5. Kolordu’ya binlerce savaşçı ve Suriye ordusuna katılmakta  geciken, İran’ın teşvik ve muafiyetlerle kendi tarafına çekmeye çalıştığı 70 bin kişilik havzadan transfer etme fikrini öne sürüyor. Bunlara ilave olarak, siyasi ve imar süreciyle ilgili fikirler de söz konusu.

Arap ülkeleri, bir Arap Bloğu kurmaya çalışıyor. Nitekim halihazırda ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır’ın yer aldığı "Küçük Grup" ile Rusya, İran ve Türkiye’nin oluşturduğu "Astana Grubu" olmak üzere iki blok bulunuyor.

Küçük Grup üyesi ülkeler, siyasi çözüm, Suriye Anayasa Komitesi ve Şam’da Kasım ortasında Moskova’nın himayesinde gerçekleşen Mülteciler Konferansı’na karşı Arap ve Batı ülkeleri arasında koordinasyon oluşturma hedefiyle geçen haftalarda aralarındaki istişarelere yeniden başlayarak bakanlar düzeyinde bir toplantı düzenledi. Washington, Arap ülkelerinin Suriye rejimi ile ikili veya toplu bir normalleşme yoluna gitmelerini engelleme, yeniden imar meselesini ‘siyasi süreçte ilerleme’ şartına bağlama ve İsrail’in Suriye’de İran mevzilerine yönelik hava saldırılarına destek verme ve ABD ile Avrupa’nın rejim üzerindeki ekonomik yaptırımları üzerinden "Şam’ı yalnızlık sandığında tutmaya" çalışıyor.

Bu bağlamda, ABD'nin yeni Suriye Özel Temsilcisi Joel Rayburn, Ankara ve Kahire’yi ziyaret etti. Bu ziyaretin iki amacı vardı: Birincisi, Suriye’de mevcut temas hatlarının korunması ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Joe Biden’ı, yeni ABD Başkanı ve ekibinin yakın durduğu Suriyeli Kürtlere karşı yeni bir gerçeklikle karşılama niyeti taşıdığı yönünde gelen bilgiler üzerine Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon düzenlemesini engellemek. İkinci amaç ise Arap dünyasının Şam ile normalleşmesini ve rejim üzerindeki izolasyonun kaldırılmasını engellemekti. Başkan Donald Trump ekibinde Suriye dosyasıyla ilgilenen yetkililer, Biden’ın ekibine şu "nasihati" verdi: Moskova, Tahran ve Şam’ı "siyasi zafer"den mahrum bırakmak için üç "nüfuz bölgesi" arasındaki temas hatlarını ve mevcut donukluğu korumak ve jeopolitik ve dahili tavizler elde etmediği sürece nüfuz bölgelerini "bataklığın" içinde bırakmak.

Buna karşılık, Astana Grubu ülkeleri, aralarındaki koordinasyonu sürdürüyor. Moskova ve Tahran, Şam’ı "Astana’nın kendisinin lehine" olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyor. Bu ikna çabasını iki olayda gözlemlemek mümkün. Birincisi, Suriye’nin yeni Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın İran ziyareti (Mikdad İran tarafından çok sıcak bir şekilde karşılanmıştı) sırasında İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif’ten duyduğu ifadeler.

İkincisi ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Şam ziyaretinda kullandığı şu ifadeler: "Astana sürecinin Şam’a kazanımlar sağladı ve kontrolündeki bölgelerin genişlemesine imkan verdi". Şam’ın başka bir görüşü var: İdlib ve Kamışlı’yı geri almak. Fakat Moskova ve Washington bunun gerçekleşmesinin önünde duruyor. Tahran’ın dile getirmediği şey, halihazırda Moskova ile müzakere ettiği Suriye dosyasını, Washington ile müzakereler ve ABD’nin beklentileri arasında ilişki kurma ihtimalidir. Suriye gündemiyle ilgilenen "blokların" hamlelerini bir taraf bırakacak olursak, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, eski fikrine yeniden dönüyor o da "bloklar" arasında yeni bir iletişim veya koordinasyon grubu kurmak. ABD’nin daha önce İran ile aynı masaya oturmayı reddetmesi, Astana garantörleri ile Küçük Grup’un birleşmesinin önündeki engellerden biriydi. Pedersen’in beklentisi, Biden yönetimi ile bu durumun değişmesidir. Ancak Suriye gündeminin artık bölgesel ve uluslararası gündemlerin bir uzantısı haline geldiği ve tek başına ayrı bir gündem olmadığı açık bir durum.


Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU