Kovid-19 aşılarına dair bilmeniz gereken her şey

Tüm dünyanın heyecanla beklediği, zengin ülkelerin hükümetlerinin milyonlarca dozu şimdiden aldığı, ileri aşamadaki koronavirüs aşılarıyla ilgili bilinmesi gerekenleri derledik

Uzmanlar aşılamanın 2021 başında başlayacağını tahmin ediyor (AFP)

Tecrit, maske ve sosyal mesafeyle geçen yaklaşık bir yılın ardından tüm dünya koronavirüs aşısına odaklandı. ABD’li ilaç şirketlerinin art arda yaptığı ve aşılarının en az yüzde 90 etkili olduğunu söylediği açıklamaların ardından basında ve sosyal medyada büyük bir tartışma başladı.

Türkiye’nin Çin merkezli Sinovac’ın geliştirdiği CoronaVac aşısından 50 milyon doz alacağını duyurmasının ardından yurttaşlar, hangi aşının daha iyi olduğunu ve umut vaat eden aşıların tüm testleri geçip geçmediğini merak etmeye başladı.

Bu merakın  tetiklediği bir dizi paylaşımla, haber ve içerikle birlikte, muhtemelen birçoğumuzun daha önce duymadığı aşı firmaları ve terimleri birden hayatımıza girdi: mRNA, inaktif aşı, protein bazlı aşı,  Faz 1, 2, 3, BioNTech, Moderna, Pfizer...

Üstelik buna aşı karşıtlarının yaydığı, “Aşılarla çip takılacak” ve “Genetiğimiz değiştirilecek” gibi komplo teorileri de eklenince durum daha da karmaşık bir hal aldı. Biz de akıllardaki soru işaretlerini giderebilmek için bahsi geçen kavramların ne anlama geldiği, aşıların hangi teknolojiyle geliştirildiğine, bu teknolojilerin avantajları ve dezavantajlarının neler olduğuna dair güvenilir yanıtlar üretmeye çalıştık.

Pfizer ve Moderna: mRNA aşısı nedir, güvenli mi?

Yakın zamanda mRNA teknolojisiyle geliştirilen koronavirüs aşıları, ABD ve Birleşik Krallık başta olmak üzere birçok Batı ülkesinde kullanıma girecek. Alman biyoteknoloji firması BioNTech ve ABD’li ilaç devi Pfizer’ın ortak geliştirdiği aşıyla birlikte ABD merkezli biyoteknoloji şirketi Moderna’nın geliştirdiği aşı işte bu teknolojiyi kullanıyor.
 

pfizerr.png
(Reuters)


Türkiye’de mRNA, ismini büyük ölçüde Özlem Türeci ve Uğur Şahin’in BioNTech firmasının geliştirdiği, “Pfizer aşısı” diye anılan aşıyla duyurdu. Ülkemizde başka bir teknolojiyle çalışan Sinovac aşısının kullanılacağının anlaşılmasıyla birlikte mRNA’yla ilgili tartışmalar da tartışmalar da yayıldı. Kimisi mRNA aşılarının daha iyi çalıştığını, kimisiyse bunların tehlikeli olduğunu iddia etti.

Aşılarda yeni yaklaşım: mRNA aşıları, bulaşıcı hastalıklara karşı koruma sağlayan yeni bir aşı türü. Birçok geleneksel aşı, vücudun bağışıklık tepkisi üretmesi için, zayıflatılmış veya öldürülmüş mikroplar kullanıyor. Yeni mRNA aşıları ise bu yöntemle çalışmıyor. Bunun yerine virüsün genetik malzemesini kullanıyor. Böylelikle hücrelere, bağışıklık tepkisini tetikleyen bir proteini nasıl üreteceğini öğretiyor. Bu proteinle oluşan bağışıklık tepkisiyse koruyucu antikorlar üretilmesi anlamına geliyor ve bunlar da gerçek bir virüsün vücuda girdiği durumda kişiyi hastalıktan koruyor.

mRNA aşıları güvenli mi: mRNA aşıları, ABD’de diğer tüm aşı türleriyle aynı güvenlik ve etkinlik standartlarına tabi tutuluyor. ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) ülkede kullanımını onaylayacağı Kovid-19 aşıları da bu standartları karşılayacak.

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne (CDC) göre mRNA aşılarının yeni olduğu doğru ama “bilinmedikleri” doğru değil. Öte yandan ABD’de şu anda onaylı mRNA aşısı bulunmadığı da bir gerçek. Yani onaylanacak koronavirüs aşıları, dünyadaki ilk mRMA aşıları olacak. Yine de bilim insanları yıllardır mRNA teknolojisi üzerinde çalışıyor ve kolayca bulunabilen malzemelerden geliştirilebildiği için bunlara ilgi de giderek artıyor.

mRNA, genetiğimizi değiştirir mi: Koronavirüs aşısının DNA'mızı değiştireceğine ilişkin iddialar en yaygın söylentiler arasında. Ancak BBC’ye konuşan bağımsız bilim insanları, bu iddiayı reddediyor ve "koronavirüs aşısının insan DNA'sını değiştirmeyeceği" yanıtını veriyor.

O kişilerden biri olan, Oxford Üniversitesi'nden Jeffrey Almond, "mRNA'yı bir insana enjekte etmek insan hücresindeki DNA'ya hiçbir etkide bulunmaz" diyor.

mRNA aşılarının dağıtımı neden zor: mRNA aşılarının son derece soğuk koşullarda (Pfizer aşısının -70, Moderna aşısının da -20 derecede) saklanması gerekiyor. Uluslararası Aşılar Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Margaret Liu’ya göre, mRNA aşıları eski aşılara göre daha hızlı geliştirilebiliyor ama içeriği bozacak birçok enzim yüzünden kolayca zarar görebiliyor:

Sıcaklığı düşürdükçe her şey daha yavaş oluyor. Yani kimyasal reaksiyonlar (RNA'yı parçalayan enzimler de dahil) daha yavaş gerçekleşecek.

İşte bu durum, mRNA aşılarının gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere ulaştırılmasını zorlaştırıyor. Eksi derecelerde saklanması gereken aşılar için halihazırda "soğuk zincir taşımacılığı" yapılıyor. -70 derecede saklanması gereken bir aşı söz konusu olduğunda daha güçlü bir soğuk zincir altyapısının kurulması gerekiyor. Daha güçlü bir soğuk zincir altyapısının kurulması ve ülkenin ücra köşelerine kadar ulaşabilmesi ise uzmanlara göre en az 6 ay süren maliyetli bir iş. Dolayısıyla Türkiye'nin bu pratik nedenle de Pfizer aşısını kullanması zaten mümkün değil.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ne ABD’de ne de Türkiye’de -70 dereceli dolaplardan yeteri kadar bulunmadığını, altyapının hazırlanmasının da 6 ay sürebileceğini söylemişti. DHA’ya konuşan Ceyhan, şu ifadeleri kullanmıştı:

Milyonlarca kutu aşıyı depolayacağınız eksi 70 derece depolar yok ülkelerde. Bu demektir ki önce bu altyapının hazırlanması lazım, oldukça pahalı bir iş bu. Uç noktalara eksi 70 derecede göndermek daha zordur, onların sağlanması lazım, gidilecek yerlerdeki depolarda bu ortamın sağlanması lazım. Ama siz eksi 70 derecelik dolapları her yere dağıtamayacağınız için daha az merkezde uygulanacak demektir. Bu ciddi bir sorun, bunun aşılmasına çalışılıyor, süre çok kısa.

Türkiye’nin sipariş verdiği Çin (Sinovac) aşısı ise “inaktif” diye bilinen geleneksel bir yöntemle geliştirildi. Aşıda ölü bir virüs kullanıldığı için saklama koşulları da mevcut taşıma sistemlerine daha uygun. Sinovac’ın basın sözcüsü Liu Peicheng’e göre bu, Çin aşısının soğuk zincir depolarının bulunmadığı bölgelere dağıtılmasında avantaj sağlıyor. Aşının 25 dereceye kadar oda sıcaklığında 42 gün, 37 derecede 28 gün ve 2 ila 8 derecede (ev tipi buzdolabı ısısı) ise 5 ay boyunca saklanabileceği düşünülüyor.

Çin aşısı: İnaktif aşı ne demek, mRNA’dan daha mı güvenli?

İnaktif diye bilinen aşı, ölü veya etkisizleştirilmiş mikropların vücuda enjekte edildiği aşı türü. İnaktif bir aşı üretilmesi için vücudun korunması hedeflenen mikrobun önce kültür ortamında yetiştirilmesi gerekiyor. Mikrobun etkisiz hale getirilmesi ise genellikle ısıyla, bazen de formalin gibi kimyasallarla mümkün oluyor.
 

sinovac.png
(Reuters)


Şu anda Kovid-19’a karşı aşı geliştirmeye çalışan firmalar arasında bu teknolojiyi kullananlar mevcut. Örneğin Çin merkezli Sinovac, koronavirüs parçalarının kullanıldığı, inaktive edilmiş bir aşı geliştiriyor. Türkiye gündemine “Çin aşısı” ismiyle oturan ve Sağlık Bakanlığı’nın 50 milyon doz alacağını açıkladığı bu aşı, alüminyumdan oluşan ilave bağışıklık güçlendirici de içeriyor.

Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a konuşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da Çin’de üretilen inaktif koronavirüs aşısının mRNA aşılarından daha güvenilir olduğu kanaatinde:

İnaktif yöntemle üretildi. Bu yöntemi kullanması nedeniyle daha fazla tercih edilmesi gereken aşıdır. Üretildiği ülkeye odaklanmak yanlış, yönteme odaklanmak lazım. Ben diyorum ki bu yöntem, en eski yöntemdir. Yıllardır bu yönteme dayalı olarak aşılar üretildi. Uzun vadede test edilmiştir. Bir yan tesiri yoktur.

İnaktif yöntemle geliştirilen aşılar, gerçekten de yaklaşık 60 yıldır başarıyla uygulanıyor. Bu teknolojiyi kullanan mevcut aşılar arasında grip aşısı, hepatit A ve kuduz aşısı gibi bilindik ve yaygın kullanılan aşılar yer alıyor.

Florence Nightingale Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi’nden Op. D.r. Bülent Polat da inaktif aşının daha güvenli olduğunu ifade ediyor. Independent Türkçe’ye konuşan Polat, “RNA aşılarının uzun vadede otoimmün hastalıklara yol açma ihtimali de var on binde bir de olsa. 5 milyar insan söz konusunda olduğunda on binde bir bile önemlidir” diyor.

RNA teknolojisinin bir süredir kanser hastalarında denendiğini de not eden Polat, düşüncelerini şöyle açıklıyor:

Kanserin vücutta yarattığı tahribat çok daha farklı. Buradaki aşıysa sağlıklı insanlara verilecek. Hastalıktan koruyalım derken insanları hasta etmemek gerek. Bu anlamda biraz soru işaretleri var. Çünkü ilk defa kullanılacak ve uzun vadeli etkilerini gerçekten bilmiyoruz. Tahminlerle ilerliyoruz. Bu açıdan Çin aşısı daha güvenli bir teknolojiyle yapılıyor. Burada da oluşacak antikor miktarı yeterli olmayabiliyor. Yani yüzde 95/96’larda değil de yüzde 70’lerde olabilir. Tabii bu oran da kabul edilebilir.

İnaktif ve mRNA haricinde koronavirüs aşısı var mı?

Koronavirüse karşı etkili olduğu ispatlanan aşılar, genellikle mRNA ve inaktif aşılar olmak üzere iki grupta kategorize ediliyor. Ancak aşı geliştirmenin çok çeşitli yolları var ve başka yöntemlerle geliştirildiği halde umut vaat eden koronavirüs aşıları da bulunuyor.

Bunlar arasında ABD merkezli Novavax şirketinin, yine ABD merkezli Johnson & Johnson firmasının aşısı, İngiliz-İsveç biyoteknoloji firması Astrazeneca’yla Oxford Üniversitesi ortaklığının aşısı ve Rusya’da geliştirilen iki aşı yer alıyor.

Viral vektör aşıları / Oxford, Johnson & Johnson ve Sputnik V: Viral vektörler, aşı çalışmaları yapan moleküler biyologlar tarafından yaygın olarak kullanılan araçlar. Bu yöntemde hedeflenen virüsün taşıdığı genetik malzemenin bir kısmı, laboratuvarda tehlikesiz hale getirilen başka bir virüs içine yerleştiriliyor ve vücuda enjekte ediliyor. Bu yöntemle vücudun söz konusu genetik malzemeyi tanıması ve gerçek virüsle karşılaştığında ona karşı savaşabilmesi hedefleniyor. Bu tür aşıların, epey sağlam bir bağışıklık tepkisi ürettiği biliniyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu yöntemi kullanan ve umut vaat eden aşılar arasında Rusya’nın ses getiren Sputnik V isimli aşısı, kamuoyunda Oxford aşısı diye bilinen aşı adayı ve Johnson & Johnson’ın geliştirdiği aşı adayı bulunuyor.

Bu üç aşı da, koronavirüs genini insan hücrelerine yerleştirmek için adenovirüsleri kullanıyor. Bilim insanları bu aşılarda koronavirüsün hücreleri ele geçirmek için kullandığı sivri uçlu proteini, adenovirüs ismi verilen bir virüse ekliyor. Tabii ki aşı çalışmalarında kullanılan adenovirüsler, hastalığa sebep olmayacak şekilde değiştiriliyor. Böylece sivri uçlu proteini taşıyan zararsız virüsler, vücudun hastalık geçirmeden koronavirüse karşı bağışıklık kazanmasını sağlıyor.

Adenovirüs aşılarının bir avantajı da lojistik koşullarıyla ilgili. Bu aşıların yaklaşık 4 derecelik ısıda saklanması gerekiyor ama dondurulması gerekmiyor. Bu nedenle dağıtımı mRNA aşılarından daha kolay.

Sentetik Peptit aşısı / EpiVakKorona: EpiVakKorona isimli peptit antijen bazlı aşı, 13 Ekim'de Rusya'da tescillendi ve kamuoyunda “Rusya’nın ikinci aşısı” diye biliniyor. Peptit aşıları genellikle sentetik malzemelerle yapılıyor ve patojenler nedeniyle doğal olarak oluşan proteinleri taklit ediyor. Aşıyla enjekte edilen bu sentetik proteinler sayesinde vücut, virüsü tanımayı ve etkisiz hale getirmeyi öğreniyor.

EpiVakKorona da virüsün kendisinden değil, sentetik bir ağdan oluşuyor. Rus Başbakan Yardımcısı Tatyana Golikova, aynı türden bir aşının Ebola salgını sırasında da Rusya’daki Gamaleya Merkezi tarafından üretildiğini ifade ediyor.

Rekombinant protein teknolojisi / Novavax: Novavax’ın geliştirdiği NVX-CoV2373 isimli koronavirüs aşısı, koronavirüsün sivri uçlu proteininin parçalarını içeriyor. Aşıdaki bu parçalar, vücudun bağışıklık tepkisini güçlendiren ve “adjuvan” diye anılan yardımcı bir maddeyle birlikte uygulanıyor. Diğer aşılar gibi burada da vücudun söz konusu içeriği "yabancı" olarak algılaması ve koruyucu bir bağışıklık tepkisi vermesi amaçlanıyor.

Koronavirüsün sivri uçlu proteinin ayırmak için güve hücrelerini kullanan Firma aşıda protein bazlı bir teknoloji uyguluyor ve yöntemini şöyle açıklıyor:

NVX-CoV2373, Novavax’ın tescilli MatrixM ™ adjuvanını içeren, rekombinant protein nanopartikül teknolojisi kullanılarak üretilen stabil bir prefüzyon proteinidir. Aşı, 2 ila 8 santigrat derecede saklanabilen ve standart aşı prosedürleriyle dağıtılabilecek, sıvı haldeki bir formülasyonda işleme olanak tanıyacak uygun bir ürün profiline sahiptir.

Novavax aşısında ilk önce, Sars-Cov-2’nin sivri uçlu proteinin geni, böceklerde görülen bakulovirüs aracılığıyla güve hücrelerine yerleştiriliyor. Güve hücreleri de zarlarında bu sivri uçları oluşturuyor. Bilim insanları bu sivri uçları laboratuvar ortamında topluyor ve bağışıklığı artıran adjuvanla karıştırarak aşı haline getiriyor.

Dr. Bülent Polat, Novavax’ın aşısının en emniyetli ve en etkili aşılardan biri olduğunu düşünüyor. "Noavavax aşısında anahtar protein direkt olarak verildiği için antikor da Çin aşısına göre çok daha kuvvetli olacaktır. Diğer aşılardan daha etkili, daha koruyucu ve uzun vadeli yan etkileri en az olacak aşı gibi görünüyor" diyen Polat, rekombinant teknolojisinin avantajlarını şöyle açıklıyor:

Diğer aşıların hepsinde vücudun koronavirüsün s proteinini üretmesi amaçlanıyor. Novavax’ın aşısında ise farklı bir teknoloji var. Aşı, güve hücrelerini artık kendi kölesi gibi s proteini ürettirmeye koşullandırıyor. Bu hücreler bütün hayatları boyunca sürekli olarak s proteini üretiyor. Uzmanlar da laboratuvarda bu s proteinlerini toplayarak, bir takım nanopartiküllerin içerisine koyup aşı olarak insanlara veriyor. Dolayısıyla Novavax’ın aşısında herhangi bir genetik materyal, herhangi bir virüs yok. Moderna’nın ve Pfizer’ınki gibi genetik RNA dediğimiz yapıyı taşımıyor. Hem de Oxford/Astrazeneca aşısında olduğu gibi virüsle genetik materyal kullanmıyor. Ölü virüs verilen (inaktif) aşıların da tehlikesi yok ama etki oranı da az gibi görünüyor. Yani Novavax’ın aşısıyla hem vücuda genetik materyal vermeyip hem de etkili biçimde antikor üretmesi sağlanabilir.

Faz 3 nedir, satın alınan aşılar bu aşamayı tamamladı mı?

Bazı aşıların son aşama sonuçları netleşmeden kullanım onayı alması, uzmanları sağlık riskleri hususunda endişelendiriyor. Erken veya sınırlı kullanım kapsamında aşıları onaylayan ülkeler arasında Çin ve Rusya yer alıyor.

The New York Times’a göre Çin’de aşılar, henüz Faz 3 deneylerini tamamlamamış olsa da parayla uygulanıyor. Time dergisi de Çin'in başkenti Pekin'deki özel Taihe Hastanesi'nde 300 dolar veren herkesin aşı yaptırabildiğini, her gün yüzlerce kişinin aşı olabilmek için sıraya girdiğini aktarıyor.

Rusya’nın Sputnik V aşısı ise ülkede Ağustos’ta tescil edilmiş ama böyle erken bir tarihte gelen tescil, aşının gerekli testlerden geçip geçmediğine dair tartışmalara neden olmuştu. Kısa süre önce Vladimir Putin’in aşıyı yaptırmadığının açıklanması da tartışmaları alevlendirdi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, "Devlet Başkanı Vladimir Putin onaylanmamış bir aşıyı kullanamaz” dedi. Fakat “onaylanmış" ve "tescillenmiş" ifadeleri arasında nasıl bir fark görüldüğü açıklanmadı.
 

EoTmzOSXYAkr4tf.jpg

Tabloda dünya genelinde üretilen koronavirüs aşılarının hangi aşamalarda olduğu görülüyor (@brsy01 / Twitter)


Öte yandan iyi denetlenen ve gerekli aşamaların hepsini geçerek onaylanan bir aşıya güvenmemek için sebep yok. Zira aşı adaylarının nihai onayı alması için Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği bir dizi zorlu süreçten geçmesi gerekiyor. Bu aşamalara “faz” ismi veriliyor. Aşı adaylarının geçtiği aşamalar şöyle özetlenebilir:

Klinik öncesi testler: Bilim insanları yeni bir aşıyı önce hücreler üzerinde test ediyor ve sonra da bağışıklık tepkisi oluşturup oluşturmadığını görmek için fareler veya maymunlar üzerinde deniyor. Şu anda bu aşamada 87 koronavirüs aşı adayı bulunuyor.

Faz 1 güvenlik deneyleri: Bu aşamada araştırmacılar aşıyı, güvenlik açısından test etmek ve bağışıklık sistemini uyardığını doğrulamak için az sayıda insan üzerinde deniyor.

Faz 2 genişletilmiş denemeler: Bilim insanları bu aşamada aşıyı, çocuklar ve yaşlılar şeklinde gruplara ayrılmış yüzlerce insanda deniyor ve farklı gruplarda farklı etkiler görülüp görülmeyeceğine bakıyor.

Faz 3 etkinlik denemeleri: Bu aşamada aşı, binlerce kişi üzerinde deneniyor. Daha sonra plasebo (yani içi boş) enjeksiyonların yapıldığı gönüllülerle aşının gerçekten denendiği gönüllüler karşılaştırılıyor. Bilim insanları böylelikle bunlardan kaçının hasta olduğunu kaydederek, aşının etkinlik oranını belirleyebiliyor. Bu denemeler, aşının hastalığa karşı koruma sağlayıp sağlamadığını belirliyor.

Onay: Her ülkenin sağlık yetkilileri, deneme sonuçlarını gözden geçiriyor ve aşının onaylanıp onaylanmayacağına karar veriyor. Ancak herhangi bir pandemi sırasında aşı, resmi onay almadan önce acil kullanım izni alabiliyor. Bunun yanında bir aşı onay aldıktan sonra da araştırmacılar, güvenliği ve etkinliğinden emin olmak için aşılanan kişileri izlemeye devam ediyor. Rusya’nın tescillediği aşının yanında Birleşik Krallık da bir koronavirüs aşısı için onay verdi. Ülke BioNTech ve Pfizer ortaklığıyla üretilen aşıyı onaylayan ilk ülke oldu.

Birleştirilmiş aşamalar: Aşı geliştirmeyi hızlandırmanın bir yolu, aşamaları birleştirmekten geçiyor. Bu nedenle bazı koronavirüs aşıları Faz 1 ve Faz 2’yi birlikte yürütüyor.

Duraklama: Bilim insanları aşı denemesi sırasında gönüllülerde endişe verici semptomlar görülürse çalışmaları duraklatıyor. Yapılacak soruşturmanın ardından aşı çalışmaları ya devam ediyor ya da aşıdan vazgeçiliyor.

Bu yazıda bahsettiğimiz ve uluslararası kamuoyunda hararetle tartışılan aşıların hepsi sonuncu aşamaya, yani Faz 3’e geçmiş durumda. Faz 3 denemelerinden gelen sonuçlarda Biontech / Pfizer aşısının yüzde 95, Moderna’nınsa yüzde 92 oranında etkili olduğu belirlenirken, diğer aşı adaylarının etki oranına dair ara raporlar henüz gelmedi.

Türkiye’de uygulanacak Çin aşısı, hangi aşamada ve ne kadar koruma sağlıyor?

Sinovac son aşamadaki aşı çalışmalarını aralarında Türkiye, Brezilya ve Endonezya'nın da bulunduğu ülkelerde sürdürüyor. Yani Faz 3, henüz tamamlanmadı. Bu da hem kamuoyunda hem de uzmanların aklında soru işaretleri yaratıyor. Boston College Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nde ve Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çalışan mikrobiyolog Dr. Emrah Altındiş, Twitter’da paylaştığı bir gönderide endişesini şöyle ifade ediyor:

Çin'den gelen Sinovac aşısı, Faz 2 çalışmalarına göre aşı güvenli. Öte yandan koruyuculuğunu hala bilmiyoruz. Dolayısıyla öncelik koruyuculugu kanıtlanmış Pfizer, Moderna aşılarına verilmeli. Sinovac ancak koruyuculugu ispatlanırsa topluma uygulanmalı.

Öte yandan Fahrettin Koca, “Şu anda Faz 3 dönemini bitiren hiçbir aşı yok. Pandeminin yol açtığı acil durum nedeniyle ara raporlarla uygunluk veriliyor” diyor ve ekliyor:

Çin aşısı, Faz 3’e en erken başlayan aşıdır. Ayrıca Faz 3’ü daha geniş topluluklara uyguladılar. Faz 3’le ilgili Çin aşısının ara raporları henüz açıklanmadı. Bir hafta-10 gün sonra açıklanmasını bekliyoruz

Faz 3 açıklanmadan Çin aşısını kullanmaya başlamayacaklarını söyleyen Sağlık Bakanı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Bütün ara onaylar alınmış olsa dahi biz uluslararası akredite olan Halk Sağlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuzun laboratuvarlarında titizlikle incelemeler yapacağız. Bu incelemelerde aşının güvenlik testlerinin olumlu çıkması gerekiyor. Eğer aşı, ülkemiz standartlarına uygun bulunursa erken kullanım iznini vereceğiz. Aşı uygulaması, ancak bu aşamadan sonra olacak.

Hangi ülke hangi aşıdan ne kadar sipariş etti?

Geliştirilen koronavirüs aşılarından hiçbiri henüz birden fazla ülkede onaylanmadı. Ancak bazıları birçok ülkeden milyonlarca doz sipariş aldı. Bu durum, aşıların eşitsiz dağıtılacağına yönelik endişeleri daha da artırdı.

Birleşik Krallık merkezli kampanya ekibi Global Justice Now’un yöneticisi Nick Dearden,  "İlaç sisteminin ne denli eşitsiz olduğuna dair daha net bir örnek göremezsiniz. Bazıları milyarlarca pound kazanırken, diğerleri tedaviye gücü yetmediği veya satın alacakları bir ilaç kalmadığı için ölüyor. Bu değişmeli" diye konuştu.

CNBC’nin verilerine göre milyonlarca dozu zengin ülkelerin hükümetlerine satan ilaç firmaları arasında Pfizer önde geliyor. Zira Pfizer aşısının yaklaşık yüzde 80’i, aşının etkinlik oranı açıklanır açıklanmaz gelişmiş ülkeler tarafından satın alındı. Avrupa Birliği 300 milyon doz, Japonya 120 milyon doz almayı kabul ederken, ABD 100 milyon, Birleşik Krallık da 40 milyon doz satın aldı.
 

9706bdd9-61fb-4b9b-addd-d28fdc747d67.jpg
(Tabloda dünya genelindeki aşı siparişlerinin bir kısmı görülüyor Duke Küresel Sağlık İnovasyon Merkezi)


Moderna’nın geliştirdiği aşı için de gelişmiş ülkelerle milyonlarca dozluk anlaşmalar yapılmış durumda. Şirket, ABD’ye 100 milyon doz sağlayacağını taahhüt ederken, Birleşik Krallık 5, İsviçre de 4,5 milyon doz satın aldı.

Astrazeneca ve Oxford aşısının yüzde 70 civarında etkili olduğu düşünülse de henüz kesin sonuçlar gelmedi. Ancak şimdiden milyonlarca doz satılan koronavirüs aşıları arasında. ABD ve Hindistan, 500’er milyon doz aşıyı garantiye alırken, AB de 400 milyon için anlaştı. Birleşik Krallık, Japonya, Endonezya ve Brezilya da en az 100 milyon dozluk siparişler verdi.

Johnson & Johnson’ın geliştirdiği aşınınsa 200 milyon dozu AB’ye, 100 milyon dozu ABD’ye, 38 milyon dozu Kanada’ya, 30 milyon dozu da Birleşik Krallık’a taahhüt edildi.

Sputnik V’in pazarlamasından sorumlu Rusya Doğrudan Yatırım Fonu da satış planlarını şu şekilde açıkladı: Hindistan'a 100 milyon, Brezilya'ya 50 milyon, Özbekistan'a 35 milyon, Meksika'ya 32 milyon ve Nepal’le Mısır'a 25 milyon doz.

Duke Üniversitesi’nin verilerine göre Sinovac’ın geliştirdiği aşının 60 milyon dozunu Şili sipariş ederken, Endonezya, Brezilya ve Türkiye de 50 milyon dozu garantiledi.

Aşıdan sonra eski hayatımıza dönecek miyiz?

Maske ve sosyal mesafenin hüküm sürdüğü bir yılın ardından tüm dünya, aşının gelmesini ve eski yaşantısına dönmeyi bekliyor. Ancak uzmanlara göre koronavirüs önlemlerinden kurtulmak, o kadar da kolay olmayacak.

Birçok salgınla mücadele sürecinde yer alan uzmanı Dr. Mark Kortepeter, Kovid-19 aşısından sonra maske takmayı sürdürmemiz gerektiğini söylüyor. Bilim insanına göre maske, aşı sonrasında da enfeksiyonu önlemede önemli bir araç olacak. Zira kimin aşılandığını veya aşılanmadığını bilmemiz mümkün olmayacak. Ayrıca aşının ne kadar süreyle bağışıklık sağlayacağı bilinmiyor ve insanlar koronavirüsle yeniden enfekte olabiliyor.
 

photo-1588778246422-031bbc452da6.jpg
(Unsplash)


Bir süre daha koronavirüs önlemleriyle yaşamamız gerektiğini söyleyen Bülent Polat da Pfizer CEO'su Albert Burla'nın birkaç gün önce yaptığı açıklamasını hatırlatıyor. Burla, Pfizer aşısını kullananların başkalarına virüs bulaştırıp bulaştırmayacağından "emin olmadıklarını" söylemişti. Polat bu açıklamaları şöyle yorumluyor:

Şu anda en çok konuşulan aşılar RNA aşıları. Bunları geliştiren şirketlerin CEO’ları sürekli açıklamalar yapıyor. Fakat enteresan bir şekilde diyorlar ki 'Bu aşılar koruyucu, önleyicidir, bizi ağır hasta olmaktan koruyacaktır. Fakat oluşan virüsün başka birine taşınmasına, bulaştırıcılığa engel olamayacaklar, elimizdeki bulgular bunun garantisini vermiyor.'

(Aşı olunca) vücudumuza gelen virüsler bizi hasta edemeyecek, bloke olacaktır. Ama bu kalan virüsler başka birine bulaşabilir. Aşı yapılmamış birine bulaşabilir. Henüz garanti veremedikleri için henüz, bir süre daha maske ve sosyal mesafenin devam etmesi gerektiğini vurguluyorlar. Gerçekten de işin doğasında bu var.

Emrah Altındiş’e göre Türkiye’de rahat bir nefes alabilmemiz içinse yurttaşlara en az 120-140 milyon doz aşının uygulanması gerekiyor. Bianet’e konuşan Altındiş, maskeleri çıkaracağımız günün hala uzakta olduğunu aktarıyor:

Aşıların bizim maskeyi rahatça çıkarabileceğimiz korumayı sağlayabilmesi için Türkiye nüfusunun yüzde 70'inin, belki yüzde 80'inin aşılanması gerek.

En az 120-140 milyon doz aşının Türkiye'ye gelmesi, dağıtılması ve insanlara yapılması gerekiyor maskeleri çıkartacağımız günün gelmesi için. Bu çok uzun zaman alacaktır.

Koronavirüs aşılarının kısa listesi

Buraya kadar koronavirüs aşılarında kullanılan teknolojilere, bunların güvenilirliğine ve üretim sürecine dair ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık. Ancak ülkelerin adeta birbiriyle yarıştığı koronavirüs aşısı, epey hacimli bir konu. Bu nedenle yarışı önde götüren aşıların özelliklerine dair kısa bir liste de kullanışlı olabilir. İşte koronavirüs aşılarının kısa listesi:

Pfizer / BioNTech aşısı: mRNA teknolojisiyle çalışan aşının, yüzde 90 etkili olduğu açıklandı. Birleşik Krallık hükümetinden onay alan aşı, 21 gün arayla iki doz uygulanacak ve yaklaşık -70 derecede saklanması gerekiyor. ABD’li sağlık yetkilileri de aşının yakın zamanda gerekli onayı alacağını düşünüyor.

Moderna: Moderna’nın geliştirdiği aşı da Pfizer aşısıyla aynı (mRNA) teknolojiyi kullanıyor. Yaklaşık -20 derecede saklanması gereken aşının etki oranı yüzde 94 olarak belirlendi ve henüz herhangi bir ülkeden onay almadı.

AstraZeneca/Oxford Üniversitesi: Viral vektör teknolojisiyle geliştirilen ve adenovirüsten yapılan aşının 2 ila 8 santigrat derece arasında saklanması gerekiyor. Astrazeneca, aşının yüzde 70  oranında etki gösterdiğini söylüyor. Aşının Faz 3 denemelerinde katılımcılardan birinin rahatsızlanmasıyla çalışmalar durdurulmuş, sonra kaldığı yerden devam etmek üzere yeniden başlamıştı. Bu aşının çalışmaları Hindistan'da da Serum Enstitüsü işbirliğiyle sürüyor. Hindistan'da üretilen Covishield isimli eşdeğer aşı, 7 Aralık'ta Hindistan İlaç Kontrol Dairesi'ne acil kullanım başvurusunda bulundu.

Johnson & Johnson: Viral vektör teknolojisiyle geliştirilen ve adenovirüsten elde edilen aşının Faz 3 raporları ve etki oranı henüz açıklanmadı. Şirket, deneyler sırasında katılımcılardan birinin hastalanması nedeniyle üçüncü aşamadaki çalışmasını durdurmak zorunda kalmış, ekimde yeniden testlere yeniden başlamıştı.

Sputnik V: Viral vektör teknolojisiyle geliştirilen ve adenovirüsten elde edilen aşı Rusya’da erken bir tarihte tescillendi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre aşı tescillendiğinde henüz Faz 3 aşamasına geçmemişti. Rusya'nın Varlık Fonu'nun başındaki isim Kirill Dmitriev ise aşının 28 gündeki etkililik oranının yüzde 91,4 olduğunu söylüyor.

Novavax: Aşının 2 ila 8 derecede saklanabilmesi de çok büyük bir avantaj. Rekombinant protein nanopartikül teknolojisiyle üretilen aşının Faz 3 sonuçları henüz açıklanmadı. Avustralya’daki Griffith Üniversitesi’nden virüsler, enflamasyon ve terapötikler konusunda uzman araştırmacı Adam Taylor’ın aktardığına göre, aşının ilk denemeleri Avustralya'da yapıldı ve olumlu sonuçlar alındı. Son aşama deneylerse Eylül’de Birleşik Krallık'ta başladı. 

CoronaVac: Sinovac tarafından geliştirilen bu aşının da 2 ila 8 derecede saklanabilmesi, çok büyük bir avantaj. İnaktif aşı teknolojisi kullanılarak geliştirilen ve Türkiye’de çoğunlukla “Çin aşısı” diye anılan aşının Faz 3 raporlarının 2020 içinde açıklanması bekleniyor. Sinovac CEO'su Yin Weidong, Mart’a kadar birkaç yüz milyon doz aşı üretmeyi hedeflediklerini söylüyor. 

EpiVakKorona: Peptit antijen bazlı aşı, 13 Ekim'de Rusya'da tescillendi. Klinik denemelerde Faz 3 aşamasında bulunan aşı, Rusya Sağlık Bakanlığı’ndan tescil sonrası testler için onay aldı. 18 yaş ve üzeri gönüllüler, 30 Kasım’da aşılanmaya başladı. Aşının etki oranı ise henüz bilinmiyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU