Koronanın ahlaki sorumluluğu

Asıl endişe verici olan şey, hükümetlerin kendi içlerinde kafa karışıklığı yaşamaları ve bunların karar alıcılar arasında anlaşmazlıklara yol açmasıdır

Fotoğraf: Simon Dawson/Reuters

İşte dünyanın tüm toplumlarından insanlar koronavirüsün ikinci saldırı dalgası ile yüzleşmeye başladılar. Hatta dünya ülkeleri arasında İran gibi ölümcül salgının üçüncü dalgasına teslim olanlar da var.

İsrail de tam kapatma önlemleri uygulamakta katı davranmasına yol açan virüsün bu hızlı yayılma dalgasından nasibini aldı.

İkinci dalganın gelişi, salgın ile mücadele yöntemlerinin ortaya çıkardığı ahlaki sorumlulukları yeniden hatırlattı.

Bu konuya daha sonra döneceğim. Acilen yanıtlanması gereken soru ise şu: Spontane çözümler var mı?

Tabii ki, hayır, ne spontane ne de sihirli çözümler yok. Daha da kötüsü, farklı farkındalık ve kültür düzeyleri ile birçok insanın merak ettiği pek çok soruya oldukça inandırıcı yanıtlar da yok.

Bu yokluk birçok kişiyi rahatsız ediyor. Aslında bu beklendik bir tepki, çünkü çeşitli kültürlerde bireyler, her zaman hükümetlerden ebeveyn rolünü oynamasını bekler.

Sorun yaşadıklarında hemen kendilerine bir çözüm sunmalarını ister. Aksi takdirde oflamaya ve sızlanmaya hatta çığlık atmaya başlarlar.

Bununla birlikte, asıl endişe verici olan şey, hükümetlerin kendi içlerinde kafa karışıklığı yaşamaları ve bunların karar alıcılar arasında anlaşmazlıklara yol açmasıdır.

Geçen haftanın sonlarında bu anlaşmazlık, Londra dahil olmak üzere birçok başkentte net bir şekilde görüldü.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, anlaşmazlık konusu nedir?

İlk olarak, insanların aktivitelerine getirilecek kısıtlamaların katılık düzeyidir. Bu konuda farklı görüşler var.

Bir tarafta tıp otoriteleri, doğabilecek ekonomik sonuçlara bakılmaksızın, neredeyse tam bir kapatmaya varacak kadar insanların aktivitelerini kısıtlamaya geri dönmenin belki de kaçınılmaz bir durum olduğunu düşünüyor.

Diğer tarafta, ekonomik durumun kendilerini endişelendirdiği muhalifler, tam kapatma önlemlerine geri dönmenin, aylar önceki ilk kapanıştan bu yana sürekli gerilemeler yaşayan İngiliz ekonomisini daha fazla felce uğratacağını düşünüyorlar.

İngiltere Maliye Bakanı Rishi Sunak, Başbakan Boris Johnson'un kabine içindeki en önemli müttefiklerinden biri olmasına rağmen, daha fazla katı önlemlere karşı çıkanların başında yer alıyor.

Buna karşılık, Sağlık Bakanı Matt Hancock da Boris Johnson'ın en sadık müttefiklerinden biri olmasına rağmen, daha az sert bir duruş sergilemeyi reddediyor.

Çünkü bir bütün olarak toplumun, özellikle de, ister üniversitelerde ister halka açık yerlerde gençlerin sosyal mesafe kuralını uygulamaya kolektif bir şekilde bağlı kalmamalarının virüsün hızla yayılmasında rol oynadığına inanıyor.

Hancock, geçen pazar, İngiltere'nin "kritik bir noktaya" ulaştığını, tam kapatmaya geri dönmekte "isteksiz" olsa da bunu tamamen "göz ardı edemeyeceğini" söylerken kararlı görünüyordu.

Başbakan Boris Johnson tabii ki her tecrübeli politikacı gibi karşıt görüşleri uzlaştırmaya ya da Rishi Sudak ile Matt Hancock ve hükümetin Baş Tıbbi Danışmanı Prof. Chris Whitty ve Baş Bilimsel Danışman Sir Patrick Vallance gibi salgınla mücadelenin sağlık yönüyle ilgilenen bilimsel kurumun kıdemli üyeleri arasında orta bir yol bulmaya çalışacaktır.

İngiltere, koronavirüs salgını ile mücadele ederken diğer yanda mücadele yönetiminin farklı cephelerde nasıl yürütüleceğine dair bakış açılarının da birbirleriyle çatıştığı aşikar.

Bir taraf ekonomik durumun iyileşmesinin öncelenmesini isterken diğer taraf İngiliz vatandaşlarının sağlığının daha önemli olduğunu kaydediyor.

Aslında bu tartışma İngiltere ile sınırlı değil dünyanın birçok ülkesinde yaşanıyor. Elbette her iki yönelimin de çok sayıda bilimsel gerekçe ya da küresel piyasaların durumuyla bağlantılı ekonomik gerekçeler sunabilecek destekçileri bulunuyor.

Amaç ise her zaman savundukları yaklaşımı destekleyen bilimsel mantığa dayanmak. Bu tartışma, bilimsel ve teknik olarak ileri sanayi ülkelerinde hiçbir kısıtlama olmadan rahatça yapılıyor ki toplumlara her durumda ahlaki sorumluluğa bağlılığın önemini hatırlatacağı için de böyle olması gerekiyor.

Dünyanın en uzak köşelerine ve farklı yerlerine gelince, salgın, birinci dalgasında başarılı olduğu gibi ikinci dalgasında ve belki de sonraki dalgalarda da, mücadele yöntemleri hakkında fazla gürültü koparılmadan birçok kişinin hayatını almayı başaracak.

Orada insanlar sessizce ölüyor. Muhtemelen kaderlerine de razılar.

Ancak bu, Kovid-19 salgınının, toplumun çıkarı söz konusu olduğunda bile ahlaki sorumluluğu uygulamaya istekli insanlar ile her koşulda ve her ne pahasına olursa olsun kişisel çıkarlarını toplu çıkarların üstünde tutan insanların bencilliği arasındaki farka, insanların gözlerini ne kadar açtığı gerçeğini perdelemeyecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU