Piri Bey, Ayas Paşa ile beraber Basra'ya düzenledikleri seferlerle 1546 senesinde Kızıldeniz ve Hint Okyanusu civarında Osmanlı Devleti sancağını dalgalandırmayı başarmıştı.
1525 tarihinde Süveyş'te kurduğu deniz üssü ile bölgenin en saygın komutanlarından birisi konumuna yükselen Piri Reis, Şeyh Âli bin Süleyman el Tavlakî'nin Portekizlilerle anlaşarak Osmanlı'ya karşı hareket etmesi üzerine, 1547 senesinde Kanuni Sultan Süleyman'ın buyruğuyla sefere gönderildi.
1549 tarihinde ise bölgedeki en büyük deniz üssü olan Aden şehri Piri Reis tarafından fethedildi.
Bu zafer sonrası Kanuni Sultan Süleyman, Hint Kaptan-ı Deryası vazifesine getirdiği Piri Reis'e çok gizli bir görev tevdi etti.
Buna göre Kanuni Sultan Süleyman, İran'ı tamamen fethetmek için harekete geçecekti. Bu sırada Portekizlilerin Basra üzerinden fethe müdahalesini kesmek için Piri Reis, 15 bin kişilik kuvveti Basra'dan gizlice alarak büyük bir gizlilik içerisinde Hürmüz'e götürecek ve burası Portekiz işgali ve tehdidinden tamamen temizlenecekti.
Plan devreye koyulmuşsa da Portekizlilerin bölgede Alvaro de Noronha gibi kritik bir amirali vardı.
Piri Reis'in hünerlerini yakinen bilen Noronha; fustalarını alarak (küçük hızlı gözcü gemisi) her türlü riske rağmen Piri Reis'in tüm hareketini takip ediyordu.
Hatta bir fustaya bizzat binerek Piri Reis'i izleyen önemli amirallerden Simão da Costa canını son anda kurtarabilmişti.
Piri Reis, planın deşifre olduğunu düşünerek elindeki donanmayla Maskat'ı kuşatmış ve ele geçirmişti.
Bir ticaret şehri olan Maskat'ın zenginlikleri dillere destandı.
Piri Reis yağmayı tamamladıktan sonra Basra'ya döndüğünde Kubad Paşa tarafından hiç de iyi karşılanmamıştı.
Piri Reis, plana ihanet etmişti ve Kanuni Sultan Süleyman'ın kendisine verdiği görevi yerine getirmemişti.
Yaptığı hatanın geç de olsa farkına varan Piri Reis, ele geçirdiği hazineleri üç gemiye yükleyerek İstanbul'a doğru hareket etti.
Bu hareketle kendisini Kanuni Sultan Süleyman'a affettirmeyi umuyordu; ama onun Basra'dan çıkarak İstanbul'a hareket ettiğini öğrenen Portekizliler, vakit kaybetmeden Basra'daki Osmanlı güçleri üzerine büyük bir sefer başlattı.
Piri Reis yoldayken bir gemisini kaybetmiş ve İskenderiye'ye çok zor şartlarda varabilmişti. Karaya adım atar atmaz Kanuni Sultan Süleyman'ın fermanınca yakalandı ve boynu vurularak idam edildi.
Tarihçilerin önemli kısmı Piri Reis'in katledilmesini bu şekilde kabul ederken bazı tarihçiler Piri Reis'in Portekizlilerden rüşvet aldığını da söylemektedir.
Örneğin önemli tarihçilerimizden Mustafa Cezar, 85 yaşında başı vurularak öldürülen Piri Reis'in rüşvet aldığını bazı kaynaklarda geçtiğini bildirmektedir:
Eski Osmanlı kaynaklarının hemen hemen hepsinde yer alan bir rivayete göre, Pîrî Reis'in Hürmüz muhasarasını kaldırmasının sebebi, şehirdeki Portekiz kumandanından rüşvet almasıdır.
Müverrih Âli ve Peçevî de bu rüşvet meselesine temas etmekle beraber, hâdiseyi Kubad Paşa'nın garazına atfederek, para mukabilinde muhasara kaldırma rivayetinin sıhhatine inanmamaktadırlar.
Bir başka değerli tarihçilerimizden Yılmaz Öztuna ise Piri Reis'in siyasi entrikalara kurban gittiğini tespit etmektedir.
Öztuna'ya göre Piri Reis'in servetini ve liyakatini hazmedemeyenler Topkapı Sarayı'nda icra ettikleri entrikalarla böylesi müstesna bir devlet adamının başını yemişti:
Pirî Reis'in bu pek parlak ve meşakkatli seferi, Türk amiralinin bilgisini ve servetini kıskanan rakiplerini azdırdı. Beylerbeyi payesiyle Mısır'a, Basra'ya ve Arabistan'da kendi fethettiği toprakların başına getirileceğinden çekinilmiş olmalıdır.
Rakiplerin istismar ettikleri konu, Portekiz donanmasının Türk donanmasının karşısına çıkmaya cesaret edememesine rağmen, ciddî hiçbir sebep olmaksızın küçük Hürmüz Adası'nın fethinin gerçekleştirilmemesi, bilhassa Pirî Reis'in donanmayı Basra'da bırakıp Süveyş'e getirmemesidir.
Bu ikinci husus üzerinde durmak lâzımdır. Türk denizcilerinde, umumiyetle bütün milletlerin denizcilerinde olduğu gibi gemi, âdeta kutsal, canlı, sevilmekten ileri bir hisle bağlanılan bir varlıktır. Her Türk kaptanı, 'yarın İstanbul'da Paşakapısı'nda (Kasımpaşa'daki Kapdân-ı Deryâlık makamında) bana emanet edilen teknenin hesabı sorulur!' endişesi içindeydi.
Onun için, Pirî Reis gibi, Osmanlı cihanşümul denizciliğinin piri olan Kemal Reis'in yanında yetişmiş pek tecrübeli ve ihtiyar bir amiralin, çok ciddî sebepler olmaksızın, donanmasını, şu veya bu vesileyle başka bir Türk limanında bırakıp, amirallik merkezi olan Süveyş'e dönemeyeceği aşikârdır.
Kubad Paşa, Türk amiralinin donanmayı Basra'da bıraktığı haberini Pîrî Reis'in aleyhinde bir hava ile Divân-ı Hümâyûn'a rapor ederken, Süveyş'e döndükten sonra, Mısır beylerbeyi de, amiralin donanmayı Portekizliler'den korkusundan geri getirmediğini İstanbul'a yazmıştır.
Hattâ donanmanın Portekizliler'e kaptırıldığı rivayetleri İstanbul'a gelmiş ve imparatorluk taht şehrinde büyük dedikodular yapılmış, teessürler izhar edilmiştir. İki beylerbeyinin aynı manada, Pîrî Reis aleyhinde rapor göndermeleri, Divân'ı şaşırtmıştır.
Sadrazam Rüstem Paşa'nın da, korsanlıktan yetişmiş, boyun eğmez Türk amirallerinden nefreti malûm olduğundan, Pîrî Reis aleyhindeki havayı körüklediği muhakkak sayılabilir. Bunun üzerine, Kanunî Asrı'nı lekeleyen birkaç hâdiseden birini teşkil eden bir ferman çıkartılarak, büyük denizcinin başının vurulmasına karar verilmiştir.
Türk denizcilik tarihinde çok önemli bir yere sahip ve büyük bir servete sahip Piri Reis'in 85 yaşında rüşvet alması pek mantıklı gelmemektedir.
İstanbul'daki entrikaların Şehzade Mustafa gibi liyakatli bir şehzadenin dahi şehadetine sebep olduğu düşünülürse devletin sarayındaki komplocuların Piri Reis'in de ölümüne neden olduğu su götürmez bir gerçektir.
Piri Reis'in gerçek hazinesi: Kitab-ı Bahriye ve Meşhur Harita
Sultan İkinci Abdülhamid'in önemli Paşalarından İbrahim Edhem'in oğlu ve Türk müzecilik tarihine damgasını vurmuş Osman Hamdi Bey'in kardeşi Milli Müzeler Müdürü Halil Eldem, 1929 senesinde çok önemli bir keşif yaptı.
Osmanlı'nın idam ettiği Paşası Piri Reis'e ait olduğu bildirilen bir harita Amerika kıtasını kusursuz denebilecek şekilde resmediyordu.
Bilgi teyit edildikten hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk de bu büyük keşiften heyecan duymuş ve haritanın tıpkıbasımının bir kopyasının dünyaya ilan edilmesini emretti.
Ünlü Alman bilim insanı Paul Kahle, harita üzerinde araştırmalar yaparak haritanın gerçekliğini ispat etti ve tüm dünyaya duyurdu.
Buna rağmen harita bir süre kamuoyunda unutularak gündemden uzaklaştı; ama 1968 senesinde Erik von Daniken "Tanrıların Arabaları" isimli kitabında haritayı yeniden gündeme getirmesi bilim dünyasında haritanın tekrar tartışılmasını sağladı.
Geçtiğimiz senelerde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haritayı yeniden gündeme getirerek "16'ncı yüzyılda Piri Reis tarafından adeta uydudan çekilmiş gibi son derece şaşırtıcı bir doğrulukta hazırlanan haritalar, Kâtip Çelebi'nin eskiz çalışmaları o dönemde Osmanlı Devleti'nin gücünü ve vizyonunu gösteriyor" ifadelerini kullanması Piri Reis haritasına adeta üçüncü altın çağını yaşatmıştı; ama Piri Reis'in haritasından da daha kıymetli bir eseri vardı: Kitab-ı Bahriye.
Kim okursa bu kitabı ey kişi!
Şunu bilin ki bütan ilimleri.
Okuyup öğrenmeli dünyanın illerini.
Akıllı adam odur ki kendi halini bilir,
Ona arif der hep anlayanlar.
Ömrümüz eğer geçse de yüzyılları,
Giden ömür gelmez bir daha ele.
Kitab-ı Bahriye'den alınan bu dizeler Piri Reis'in okuyucularına ilk tavsiyesi olarak ele alınabilir.
Eserin yazılış öyküsü de bir hayli garipti. 1524 senesinde Mısır'da çıkan isyanın bastırılması vazifesi İbrahim Paşa'ya verilir.
İbrahim Paşa bu sefere Piri Reis'i de alır. Yolculuk sırasında Piri Reis'in mütemadiyen bazı notlarla iştigal olduğunu fark eden İbrahim Paşa bu notları inceler.
Eseri oldukça kıymetli bulan İbrahim Paşa, bu eseri düzenleyerek Padişah'a sunmasını ister.
Piri Reis eserinde İbrahim Paşa'nın bu emrini şöyle aktaracaktı:
Lüzumunda istenilen yerin bulunmasında zorluk çekilmemeli. Bu kitabın padişaha takdim edilmesi benim için çok zordu. Onun için temize çekemedim. Şimdi de bu fakire bu kitabın temize çekilmesi gibi büyük bir emir sadrazam, devletin güneşi ve saadet mehtabı İbrahim Paşa tarafından verildi. Ben de bu emre uyup kudret ve takatim oldukça Allah'ın yardımı ile bu kitabı temize çekip tamamladım.
Padişahın beğenmesini Allah'tan niyaz ederim.
Amin.
Batılı denizcilerin önemli keşifler yaparak Osmanlı karşısında denizde üstünlüğü yavaş yavaş ele geçirdikleri bir dönemde Piri Reis, genç denizcilere yol gösterecek çok önemli bir kaynak hediye ediyordu.
Piri Reis, eserinde şu değerli tavsiyelerde bulunuyordu:
Yazdılar ki, bilsinler hep yollarını
Her sahili, denizlerin milini
Şimdi artık yazdılar oldu ayan
Tam on altı kısma böldüler inan
Merkez tam onun orta yerine düşer
Bu on altının birinden öbürüne
Ki çekerler çizi hep yerli yerine
Bir çizinin iki başını edip hesap
İkişerle olur otuz iki cevap
Dinle şimdi bu harita ilmini
Ta bilesin halini ahvalini
Belli rüzgârlar sekizdir, hepsi siyah
Yeşil olur iki rüzgâr arası, ey padişah
Kırmızıyla tam on altı olur tamam
Otuz iki eder hepsi ey dost adam
Piri Reis yaklaşık 85 yıllık hayatı boyunca Akdeniz'den Hint Okyanusu'na birçok seferde görev almış ve sayısız deniz zaferinin mimarı olmuştu.
Siyaseten katli ferman edildikten sonra İskenderiye'de başı vurularak idam edildi. Kâtip Çelebi bu büyük komutanın arkasından şunları yazacaktı:
Piri Reis Mısır'a vardıkta vali-i Mısır mezburu haps ve der-i devlete arz eyleyip katline ferman varit olicak Divan-ı Mısıır da boynu vuruldu. Bi-hak malı çıkup miriye zaptolundu. Ağzı murabba içi dolu mertebani kavanozları der-i devlete gönderildi.
*Daha ayrıntılı bir okuma için Ertuğrul Önalp'in "Pîrî Reis'in Hürmüz Seferi ve İdamı Hakkındaki Türk ve Portekiz Tarihçilerinin Düşünceleri" isimli çalışması; Metin Soylu'nun "Piri Reis Haritası'nın Şifresi" kitabı ve Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün emriyle yeniden baskıya hazırlanan Piri Reis'in "Kitab-ı Bahriye" eseri incelenebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish