"Toksik pozitiflik" nedir: Bardağın dolu tarafına bakmak sizden ne götürüyor?

Kendinizi sürekli mutlu olmak zorunda hissediyorsanız, bunu bırakabilirsiniz

Yeterince mutlu olmadığınızı düşünmek de sizi mutsuzlaştırıyor (Jude Beck-Unsplash)

Küresel koronavirüs salgını bütün dünyada çalkantıya yol açarken pek çok kişi “Her şey düzelecek”, “Daha kötüsü olabilirdi”, “Bardağın dolu tarafına bak” gibi cümleler işitti.

Bunları söyleyenler her ne kadar iyi niyetli olsa da uzmanlar sadece iyi hislere odaklanmaya karşı uyardı. Sürekli pozitif olmak veya bunun için çaba göstermek aslında sizi zehirliyor olabilir.

"Toksik pozitiflik" olarak adlandırılan bu kavramı, Brigham ve Kadın Hastanesi’nden Klinik Psikolog Natalie Dattilo şöyle açıklıyor:

Pozitif bir düşünce yapısını oturtmak güçlü bir baş etme mekanizması olsa da; toksik pozitiflik, kötü bir durumla başa çıkmanın en iyi ya da tek yolunun negatife odaklanmamak olduğu fikrinden doğar. Bu, bizim negatif duygusal deneyimlerin değerini küçümsememizden ve pozitif olanlara fazla değer biçmemizden kaynaklanıyor.
Çok fazla dondurma yerseniz bu güzeldir ve size gerçekten iyi gelir. Ancak fazla kaçırırsanız sizi hasta eder. Ya da o an istemeyen birinin yüzüne dondurmayı boca ettiğinizi düşünün. Bu, onları iyi hissettirmeyecektir.

Son aylarda kaygı, depresyon ve diğer psikolojik sorunların artışa geçtiğini kaydeden uzmanlar, toksik pozitifliğin bu sorunlarla yüzleşmemeye neden olabileceğini belirtiyor.  

Michigan Üniversitesi Psikoloji Bölümü akademisyenlerinden Stephanie Preston, olumlu duygulara odaklanan Amerikan kültürünün toksik pozitifliğe yol açtığını öne sürerek şu ifadeleri kullanıyor:

Kişileri daha uyumlu gösteren ve popüler kılan çekici bir özellik, bu yüzden pozitif olmayı ve görünmeyi istemek için pek çok sebep var.
En çok ‘sorun yok’ ve ‘düzelecek’ denir ve bunlar dendiğinde aslında uğraşılacak bir problemin varlığı reddedilir. Konu hakkında daha fazla derin düşünme imkanı da böylece yok olur.
Eğer bir insan doğal olmayan ve sorun yaratan bir durumla ilgilenmiyorsa bu bir sorundur.

Washington Post’a konuşan Natalie Dattilo sorunlarla yüzleşmemenin hem kendimiz, hem de çevremiz için zararlı olduğunu vurguluyor:

Hastalık, evsizlik, açlık, işsizlik, ırksal adaletsizlik gibi berbat durumların neden olduğu trajedi karşısında bardağın dolu tarafına bakmak, hepimizin sahip olmadığı bir ayrıcalık. Bu durumlara karşı pozitif mesajlar vermek çaresizlik ve umutsuzluğu inkar eder. O durumdan mustarip kişiler de daha da yabancılaşıp yalnızlaşırlar.
Acı, mutsuzluk, korku gibi duyguları hissettiğimiz için kendimizi yargılıyoruz, bu da utanma ve suçluluk duygularına neden oluyor. Sonrasında kötü hissettiğimiz için kötü hissediyoruz. Bu herhangi bir iyileşmeyi, ilerlemeyi ya da problemlerin çözümünü engelliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Araştırmalar da negatif duyguları kabul etmenin uzun vadede bir insanın akıl sağlığı için daha faydalı olduğunu söylüyor. 2018’de baş araştırmacısı olduğu çalışma hakkında konuşan Toronto Üniversitesi akademisyeni Brett Ford, çaresizce mutlu olmayı istemenin “üst-duygu” yani duygular hakkındaki duyguya neden olduğunu ifade ediyor. Yeterince mutlu olamadığını düşünen insanların da üst-duygularının hüsran olduğunu belirterek “Bu temelden negatiflik anları zamanla birikerek akıl sağlığına zarar verebilir” diyor.

Peki toksik pozitifliğe düşmeden olumsuz duygularımızla nasıl başa çıkacağız?

Bireylerin önce daha iyi hissetmek zorunda olmadıklarının bilincine varması gerektiğini vurgulayan Dattilo, “Ne hissederseniz hissedin duygularınızın geçerli olduğunun farkına varın. İyi olmamak da makbul” ifadesini kullanıyor.

Klinik psikolog Jaime Zuckerman’ın “farkındalık” vurgusu yapan tavsiyeleri de şöyle:

Mevcut andan kaçmak için aceleniz yok. Aslında bunu yaptığınız sürece daha da fazla rahatsızlık ve kaygı hissedeceksiniz. İyi hissetmemek de normal, o anda ne yapacağınızı bilememeniz de...
Hislerden çok davranışlara odaklanın. ‘Daha mutlu hissetmek istiyorum’ olmaz, çünkü 'daha mutlu' bir duygu değil. Eğer bir kamera sizi çekseydi, ne yaparken mutlu olduğunuzu görebilirdim?

Zuckerman, pandemi süresince sosyal medyada yayılan yeni bir hobi edinme salgınına karşı da uyarıda bulunuyor:

Bu zamanda kendini değiştirip daha iyi biri olacağını düşünmek toksik pozitiflik. Kendin için en iyisini yapmak demek, durumu olduğu gibi kabul edip onunla ne yapılabiliyorsa onu yapmaktır. Toksik pozitiflikse çok kötü bir durumda olduğumuzun inkarıdır.

Dattilo da daha dengeli bir yaklaşımı savunuyor:

Aynı anda hem pozitif bir bakışa sahip olup mutsuz hissetmek normal. Kötü hissederken de geleceğe bakabiliriz. Bunların ikisi de  sağlıklı bir bakış ve iyi hissetmek için gerekli.


Independent Türkçe, Washington Post

DAHA FAZLA HABER OKU