"Olası Marmara depremi 28 milyon kişiyi etkileyecek"

10 yıl içinde 7 ile 7,6 büyüklüğü arasında bir depremin beklendiğine dikkati çeken Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan, olası sarsıntının; İstanbul, Bursa, Balıkesir, Kocaeli, Yalova, Çanakkale ve Tekirdağ’da ağır yıkıma neden olacağını ifade etti

Aykan: Türkiye'nin en önemli eksiği, fay yasasının olmaması. Diri Fay Hattı üzerinde yapılaşma olmamalı / Kolaj: Independent Türkçe

"Sesimi duyan var mı?" 

21 yıl önce Kocaeli'nin Gölcük ilçesinden yükselen bu soru, kulaklardan hala silinmedi. 

Gölcük sakinleri son yılların en yıkıcı depremine uykusunda yakalandığında, takvimler 17 Ağustos 1999'u, saatler 03.02'yi gösteriyordu.

Resmi raporlara göre, 45 saniye süren ve Ankara'dan İzmir'e kadar birçok ilde hissedilen 7,4 büyüklüğündeki sarsıntı nedeniyle 18 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi.

Karanlığın çığlıklara karıştığı gecede 23 binden fazla kişi yaralanırken, 505 kişi de yaşamını sakat halde devam ettirmek zorunda kaldı.

Depremin maddi yıkıntıları da ağır oldu. 300 bine yakın ev ile 50 bine yakın iş yeri, kullanılamaz hale geldi.

Gölcük'te adeta taş üstünde taş kalmazken, İzmit Körfezi'nin güney kıyısındaki bu şirin yer bir anda Türkiye'nin en büyük mezarlığına döndü.

Bu kara günün ardından geçen 21 yılda, Türkiye'nin yeterli dersi almayıp önlemlerde geç kalındığı sıkça tartışıldı.

Marmara Denizi'nde gerçekleşmesi muhtemel yeni depremi ve Türkiye'nin buna hazırlıklı olup olmadığını, Gölcük depreminin 21. yıl dönümü öncesinde Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Aysun Aykan'la konuştuk.

Ülkemizde son yıllarda meydana gelen sarsıntıların, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini sürekli hatırlattığını belirten Aysun Aykan, "Ancak bu depremler, afet gerçeğinin ülkemizde yeterince anlaşılmadığını ortaya koymaktadır" yorumunu yaptı. 

"Deprem olup da 'yara sarma' yerine olmadan önlem alıp 'zarar azaltma' yaklaşımı öne çıkmalı"

Özellikle 1999 yılında yaşanan Kocaeli ve Düzce depremleri sırasında meydana gelen can ve mal kayıpları ile sosyal, çevresel ve ekonomik zararın büyüklüğünün görülmesiyle, deprem olup da "yara sarma" yaklaşımı yerine olmadan önlem alıp "zarar azaltma" çalışmalarının ön plana çıkması gerektiğini savunan Aykan, 2011 yılında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından deprem riskini azaltmada ve depreme dirençli bir toplum yaratılması amacıyla Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP-2023) oluşturulduğunu hatırlattı. 

Bu plan kapsamında, pilot bölge olarak Güney Marmara'da başlatılan Türkiye Paleosismoloji Projesi'yle fayların geçmişteki hareketleri, hangi tarihsel depremleri ürettikleri ve depremlerin tekrarlama periyotlarının öngörülmeye çalışıldığını ifade eden Aykan, deprem zararlarını azaltmada kritik önem taşıyan projeye ilişkin çalışmaların 2023 yılına kadar tamamlanması gerektiğini söyledi. 

"İstanbul, Bursa, Balıkesir, Kocaeli, Yalova, Çanakkale ve Tekirdağ etkilenecek"

Doğu Anadolu Fayı (DAF) ve Kuzey Anadolu Fayı (KAF) olmak üzere Türkiye'nin içinden geçen iki büyük fayın bulunduğuna dikkat çeken Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan, bunları "Türkiye'de deprem üretecek ana yapılar" olarak niteledi. 

Yaklaşık bin 500 kilometre uzunluğundaki Kuzey Anadolu Fayı'nın dünyanın sismik yönden en aktif faylarından birisi olduğunu vurgulayan Aykan, "Tektonik ve jeolojik anlamda büyük bir fay. Bingöl-Karlıova'dan başlıyor, batıya doğru Marmara Denizi içerisinden geçerek, Saros Körfezi'ne kadar uzanıyor. Marmara Denizi içerisinde 1766 yılında gerçekleşen deprem göz önünde bulundurulduğunda, aradan 254 yıl geçmiş ve bu fay kırılmamıştır. 1766 depremi, İtalya'dan Avusturya'ya kadar geniş bir coğrafyada hissedilmiş olup, tüm Marmara Bölgesi'nde tahribat yaratmıştır. Avrupa'dan bile hissedilen bu depremin, Balıkesir'i, Bursa'yı, İstanbul'u ve hatta tüm Marmara Bölgesi'ni ne kadar etkileyebileceğini düşünün!" yorumunu yaptı.

"1967 Adapazarı depreminin Kocaeli'ni tetikleyebileceği söylenmişti"

1999'daki depremin ardından geçen 30 yıllık süre zarfında Marmara Denizi'nde büyük bir deprem ihtimalinin ulusal ve uluslararası çalışmalarda da yer bulduğuna dikkat çeken Aykan, bazı bilim insanlarının 1967 yılındaki Adapazarı depreminden sonra özellikle Kocaeli'de muhtemel bir sarsıntıya çok dikkat edilmesi gerektiğini söylemesine rağmen, önlem alınmayışına tepki gösterdi:

Aradan 21 yıl geçti... 10 yılda 7'nin üzerinde, maksimum 7.6 büyüklüğünde bir deprem bekliyoruz. Kuzey Anadolu Fayı, doğudan batıya doğru 1939'da Erzincan Depremi ile başlayarak batıya doğru; 1942'de Erbaa, 1943'de Ladik, 1944 ve 1957 Bolu depremleri, 1967'de Adapazarı ve 1999'da Kocaeli depremleri ile kırılarak, Marmara Denizi'ne kadar geliyor. Bir yerde deprem olduğu zaman, fayın ucundaki ya da yakınındaki faya enerji transfer ediliyor. 1999 depreminde enerjinin bir kısmı Marmara Denizi'ndeki faya yüklendi. 1967 yılında olan 6,8 büyüklüğündeki Adapazarı depremi olduğu zaman bazı bilim insanları, Kocaeli'ye dikkat edilmesi gerektiğini, 1967 Adapazarı depreminin Kocaeli'yi tetikleyebileceğini, orada büyük deprem olabileceğini söylemişlerdi. 32 yıl sonra, 1999'da, 7,4 büyüklüğünde depremde yaklaşık 20 bin  kişi hayatını kaybetti. Ağır ekonomik kayıp yaşandı.

 

Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan TMMOB.jpg
Aysun Aykan / Fotoğraf: TMMOB

 

"Olası bir depremin hem kayıpları hem de maliyeti, Gölcük depreminden daha yıkıcı olacaktır"

Gölcük depreminden sonra da Marmara Denizi'nde büyük bir deprem beklendiğinin altını çizen Aykan, bu bölgeye çok dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti:

Burada olacak büyük bir deprem, Marmara Denizi'ne kıyısı olan tüm illeri, İstanbul, Bursa, Balıkesir, Kocaeli, Yalova, Çanakkale, Tekirdağ'ı ağır bir şekilde etkileyecektir. Olası bir depremin hem kayıpları hem de maliyeti, Gölcük depreminden daha yıkıcı olacaktır ve 28 milyon kişi etkilenecektir.

"Tüm Türkiye'yi etkileyecek olan Marmara depremini önemseyip, eksikliklerimizi tamamlamalıyız"

Marmara Bölgesi'nin nüfus yoğunluğunun yanı sıra sanayi, ekonomi, tarihsel birikim ve ulaşım gibi yönlerden Türkiye'nin amiral gemisi olması nedeniyle burada gerçekleşecek olası bir depreminin tüm ülkeyi etkileyeceğini öne süren Aykan, eksikliklerin bir an önce tamamlanmasının şart olduğunu söyledi. 

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Diri Fay Hattı üzerinde yapılaşma olmamalı"

Ülkede yaşanan son depremlerde meydana gelen can kayıplarının ve binaların hasar görmesinin; taşıyıcı sistem yapısının yetersizliği, yapının oturduğu zeminlerin jeolojik- jeoteknik özellikleri ve binaların diri fay hatlarının üzerinde olması gibi nedenlerden kaynaklandığını belirten Aykan, binaların deprem yönetmeliklerine, imar yönetmeliklerine uygun olarak projelendirilip inşa edilmesi gerektiğini, zemin etütlerinde zeminin jeolojik durumunu, zemin parametrelerini çok iyi belirlemenin şart olduğunu, yapının statik proje tasarımı ile her türlü zeminde -kötü olsa bile- depreme dayanıklı bina tasarlanmasının mümkün olduğunu belirtti. 

"Kentsel dönüşüm, ülke olarak aldığımız en önemli kararlar arasında"  

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Aysun Aykan sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Fakat geriye bir tek sorun kalıyor; Diri Fay Hattı üzerinde yapılaşmanın olmamasını sağlamamız gerekiyor.Türkiye'de bugüne kadarki en büyük Aletsel Dönem Depremi, 1939'da Erzincan'da meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki depremdir. Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun (KAF) üzerinde oldu ve yaklaşık 40 bin kişi yaşamını yitirdi. KAF Zonu üzerinde 1939'dan başlayarak 1999'a kadar olan depremlerde birçok kişi yaşamını yitirdi. KAF yaklaşık 12 milyon yıldır var ve bu fay üzerinde yine büyük depremler olacak, yine can kayıpları yaşanacak. KAF yok olmayacağına göre, KAF Zonu Tehlike Kuşağı içerisinde kalan binaları depreme güvenilir hale getirip, fayın üzerindeki binaları kaldırmamız gerekiyor. Bizim 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkında, yani Kentsel Dönüşüm Kanunumuz var. Bu kanun  bizim için fırsat ve ülke olarak aldığımız en önemli kararlar arasında. Bunu fırsata çevirip, bu kanunu buralarda uygulamamız gerekli.

"Türkiye'deki en önemli eksik, fay yasasının olmamasıdır!"

Maden Tetkik Arama'nın (MTA) diri fay haritasına göre, Türkiye'de yaklaşık 500 diri fayın bulunduğunu belirten Aykan, bütün fayların ivedilikle yapılaşmaya kapatılmasının zorluğuna da dikkat çekti. Hepsinin yapılaşmaya kapatılmasından ziyade belirli sayısal parametrelere dayanan ve özellikle paleosismoloji çalışmasına göre, fayın kırılma zamanı geçmiş, sismik boşluk olarak değerlendirilen, dolayısıyla yakın gelecekte deprem üretme potansiyeline sahip fayların belirleneceği bir fay yasasının şart olduğunu savundu. 

"Şu an için Türkiye'deki en önemli eksik, fay yasasının olmamasıdır!" diyen Aysun Aykan, bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmemesinin ve dolayısıyla deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunu da hatırlattı. Aykan, afet zararlarını azaltıcı ve önleyici yasal düzenlemelerin bilimsel, teknik normlara uygun olarak yapılması ve uygulanmasının öncelik haline getirilmesi gerektiğinin şart olduğunu da sözlerine ekledi. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU