Zulüm ve oportünizm arasında ‘siyahlar meselesi’

George Floyd davasının böyle fırsatçı savunuculara ihtiyacı olmadığı gibi ABD'deki siyahların haklarını savunmak da insan haklarının korunması konusunda ülkelerinin en alt sıralarda yer aldığı koruyuculara düşmez

Fotoğraf: Reuters

17 yaşındaki Darnella Frazier, bir polisin diziyle bastırarak George Floyd'u boğduğunu çektiği videonun dünyanın dört bir yanında dolaşacağını, iki hafta içinde medyada ve televizyon kanallarında yayınlanan en korkunç sahneye dönüşeceğini beklemiyordu.

On binlerce gösterici dünya şehirlerinin sokaklarına döküldü ve bu suçu kınayan sloganlar atarak ‘Siyah bir yaşamın değeri var’ diye bağırdılar.

Frazier, sosyal medya hesapları üzerinden maruz kaldığı tehdit dalgasının ardından evinde saklanıyordu.

Tehditler arasında onun yönetime ve polis teşkilatına yönelik kampanyalardan sorumlu olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü videoyu basına sızdırmış ve böyle bir karmaşaya yol açmıştı.

Ona gönderilen mesajlar arasında şöyle sorular da vardı:

Neden video çekmek yerine Floyd'u boynuna dizini bastıran polisten kurtarmaya çalışmadın?

Minneapolis'te yaşananlara tanık olmasaydık her şey barış içinde seyretmeye devam edecek, Floyd'un öldürülmesi bir kaza olarak kayıtlara geçecek ve şehirdeki yaşam sanki hiçbir şey olmamış gibi normale dönecekti.

Fakat bu görüntüler Floyd'un öldürülmesini dünyanın gözünün önüne getirdi. Beyaz bir polis siyah bir adamı öldürdü.

Bu görüntüler ırkçılık ve yabancı düşmanlığının toplumlarımızda dolaştığını gösterdi. Oysa bunu görmek için her seferinde bu tür görüntülere tanık olmaya ihtiyacımız yok.

Ayrıca bunun için siyah tenli birinin beyaz tenli bir başkasının elinde kurbana dönüşmesi de gerekli değil. Zira kurban farklı bir ırktan ve farklı bir dinden de olabilir.

Bu kurbanların talihsizlikleri şu ki, bize vahşeti hatırlatacak kamera her zaman etraflarında bulunmuyor.

Bu mağdurlar için ülkelerinin hesap defterlerini açmamaları ve herhangi bir fail hakkında kovuşturma başlatmamaları da talihsiz bir durumdur.

Bundan dolayı zulmün varlığına ve insanlık tarihinin bununla dolu olmasına rağmen adaletsizliğe son vermenin tek garantisi adaletin varlığı ve egemenliğidir.

George Floyd'un durumunu göz önüne alırsak, her ne kadar suçlunun kovuşturulması bu kurbanı hayata döndürmeyecek olsa da gelecekte böyle bir suç işlemeye cesaret eden herkesi caydıracaktır.

Sadece bu da değil. Bu şekilde ırkçı eğilimleri olan her yetkili bu meyandaki konuşmalarına dikkat edecektir.

ABD’de de ırkçı tutumların olduğuna şüphe yok. Aksine burada beyaz ırkın üstünlüğünü savunan faşist örgütler ve buna karşılık George Floyd'un öldürülmesinin ardından 140 şehirde protestolar düzenleyen Antifa gibi örgütler var.

Bununla birlikte ABD, ırkçılığa karşı savaşında ciddi bir mesafe almış ve bazı Avrupa ülkelerinin önüne geçmiştir. Artık 1950'lerdeki gibi değil durum.

Edgar Hoover başkanlığındaki Federal Soruşturma Bürosu (FBI) o zamanlar, Martin Luther King gibi birini komünizm suçlamasıyla kovuşturmuştu.

Martin Luther King artık Amerika'da ve dünyada özgürlükleri savunmanın bir sembolü haline gelmiştir.

ABD'nin Batılı demokrasiler arasında siyah bir başkanın seçilmesine izin veren ve daha sonra ikinci dönem başkanlığını veren ilk ülke olduğunu hatırlamaya gerek yok.

Bu bizi, rotayı düzeltmesinin bir yolu olmayan diğer sistemler hakkında konuşmaya sürüklüyor.

Nitekim bu rejimler, George Floyd'un öldürülmesi hadisesinde zalim yönetime karşı kurbanın yanında yer aldı.

Haksızlıktan ve zulümden hoşlanmayan bu rejimlerden biri de İran rejimdir. Mezhebi ve siyasi bağlılığı ne olursa olan vatandaşları arasında herhangi bir ayrım gözetmeyen ve tam bir eşitlik anlayışıyla hareket eden İran rejimi!

Devrim Rehberi Ali Hamaney, ‘Nefes alamıyorum’ etiketi altında Amerikan köleciliği karşısında bir kampanya başlattı.

Bundan Hamaney’in hangi ülkede olursa olsun polisin cinayet işlemesi karşısında rahatsızlık duyduğunu anlıyoruz.

Ancak kendi ülkesinde bu tür cinayetlerin işlenmesi hiçbir şekilde onu ilgilendirmiyor.

Oportünizmin bir başka örneği Çin veya Rusya'dan gelen yorumlardır. Bu olayın ardından Çin merkezli Global Times gazetesinin editörü ülkesinin Hong Kong'daki muhalifleri bastırma politikasını savunmak için bir fırsat yakaladı.

Twitter'da yaptığı bir paylaşımda, “Bakan Pompeo ve Meclis Başkanı Nancy Pelosi'ye sormak istiyorum: Hong Kong'daki protestocuları desteklediğiniz gibi Çin'in de Amerika'daki göstericileri destekleme hakkı var mı?” ifadelerini kullandı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, bu tür suçları sürekli bir şekilde işlediklerini belirterek polise yönelik sert açıklamalarda bulunarak, ABD'deki insan haklarına yönelik devam eden saldırıları kınadı.

Fakat Sayın Lavrov, ‘Rus polisinin muhaliflere yönelik saldırıları, Moskova sokaklarında öldürülmeleri ve zehirli gazlarla dünya genelinde onları avlaması’ söz konusu olduğunda herhangi bir hak ihlalinden bahsetmiyor.

George Floyd davasının böyle fırsatçı savunuculara ihtiyacı olmadığı gibi ABD'deki siyahların haklarını savunmak da insan haklarının korunması konusunda ülkelerinin en alt sıralarda yer aldığı koruyuculara düşmez.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU