Dolar/TL’nin rekor kırdığı günde cevabı aranan iki soru: “Londra saldırısı” nedir? ABD Merkez Bankası hangi iki şartla parasını değiş tokuş eder?

7,24 lirayı geçerek tarihi rekorunu kıran, daha sonra 7,07 liraya kadar gerileyen Dolar/TL kurunun bu durumunun nedeni bir “saldırı” mı, Fed’in Türkiye ile swap anlaşması yapamayacağı iddiaları mı yoksa içeride alınan bankacılık kararları mı?

Fotoğraf: Bloomberg

Doların tarihin en yüksek seviyeye çıktığı 7 Mayıs 2020 tarihi ile ilgili habere başlamadan önce Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğü 10 Mart’tan bu yana ekonomistleri ayrı ekonomi habercilerini ayrı uykusuz bırakan ekonomi gündemini şöyle sıralayalım:
 

- Hem üretimi hem tüketimi durduran salgın sonrası çıkış nasıl olacak?

- Borçlu borcunu, kirasını, faturasını nasıl ödeyecek?

- Teşvik paketleri kime yetişti kimi dışarıda bıraktı?

- Merkez Bankası para bastı mı basmadı mı?

- Kaynaklar yetecek mi, yetmeyecekse IMF’nin kapısı çalınacak mı?

- Dünya hisseye, tahvile sırtını dönüp nakit paraya koştu, dolar ne ara bulunması bu kadar zor bir paraya dönüştü?

- Yurt içi ve yurt dışındaki bankaların Türk Lirası değiş tokuşu bugüne kadar devam ederken şimdi neden kısıtlandı?

- Türk Lirası’na ulaşamayan yabancı banka TL cinsinden yükümlülüklerini nasıl ödeyecek?

- Serbest piyasada biten TL değiş-tokuşu hangi merkez bankaları üzerinden devam edecek?

- Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın “swap anlaşmaları için görüşmeler devam ediyor” açıklaması uluslararası yatırımcıyı tatmin etti mi?


Her sabahında bu sorulardan birine uyanılan 60 günün sonunda 1 dolar, 7,26 lirayı gördü. Yani döviz şokunun yaşandığı Ağustos 2018’i de geçerek tarihin en yüksek seviyesinde. 

Yaklaşık 10 gün önce 7 liranın üzerine çıkarak psikolojik sınırı aşan Dolar/TL’deki hareketliliğin vites yükseltmesi ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) kararlarının sonrasına denk geliyor. 

BDDK’nın gerekçelerini “Kovid-19 salgınının yol açtığı finansal risk artışının azaltılması ve TL kaynakların verimli şekilde, ağırlıklı olarak kamu ve özel kesimin finansman ihtiyacının giderilmesinde kullanılmasına öncelik verilmesi” diyerek açıkladığı kararlarından ilki 12 Nisan’da duyuruldu. 

Buna göre Türk Lirası almak isteyen yabancı bankaların öz kaynaklarının yüzde 10’u oranında belirenmiş swap (TL değiş-tokuşu diye özetleyeceğimiz swap, ileride detaylı şekilde anlatılıyor) limiti yüzde 1’e çekilmişti. Bu oran, geçtiğimiz sene yüzde 50’ydi. 

O dönem ekonomistlerin “yabancıya swap yolu kapandı” diyerek açıkladığı bu karardan sonra, BBDK’nın 5 Mayıs tarihli duyurusu ise Türkiye’de bankaların yurt dışındaki bankalarla TL işlemlerini sınırlıyordu. 

“Türk Lirası’nın içeride kalmasını” amaçlayan bu karardan bir gün sonra ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, uluslararası yatırımcılarla bir telekonferansta bir araya geldi. 

Dalgalı kur rejiminden çıkılmayacağını vurgulayan Albayrak, Türkiye’nin rezervlerinin “fazlasıyla yeterli” olduğunu söyleyerek "G20 ülkeleriyle birebir swap görüşmeleri yapıyoruz, birden fazla olma olasılığı yüksek” ifadelerini kullanmıştı. 

Uluslararası swap yollarının kapanmasının ardından piyasanın en fazla beklediği konulardan biri Albayrak’ın bahsettiği “swap görüşmeleri”. Hangi ülkenin merkez bankası ile hangi miktarda paranın değiş-tokuşu için görüşülüyor, bu kısım şimdilik belirsiz. 

Richmond Fed Başkanı: Ortak güvenin inşa edildiği ülkelerle anlaşma yapıyoruz

Elbette ki piyasada en fazla konuşulan “merkez bankası alternatifi”, doların kuyusu Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve/Fed). 

Ancak Amerikan Merkez Bankası’nın kendi parasıyla değiş tokuş edeceği para birimini seçerken bazı şartları bulunuyor. 

Richmond Fed Başkanı Thomas Barkin, bu şartları, dün gerçekleşen basın toplantısında birkaç cümle ile özetledi. 

Maryland eyaletinde yer alan Howard County’nin Ticaret Odası tarafından düzenlenen online toplantıda konuşan Barkin, swap anlaşmalarının Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler için genişletilip genişletilmeyeceğinin sorulması üzerine şunları söyledi: 
 

Amerikan Merkez Bankası’nın “ortak güvenin” inşa edildiği, en yüksek kredi standartlarına sahip ülkeler ile swap anlaşmaları var. Her ülkeyi kapsamıyor. Fed’in yabancı kaynaklarının amacı piyasaları istikrara kavuşturmaktır, fonlamak değil. 


Swap hattı nedir? Neden ve nereden nereye kurulur?

Uluslararası piyasaların likiditeye sıkıştığı dönemlerde gündeme gelen “swap hattı anlaşmaları”, iki ülkenin farklı para birimlerini, farklı faiz ödemeleri üzerinden değiştirdikleri takas anlaşmasına verilen ad. 

Bugüne kadar Kanada, İngiltere, Japonya, Avrupa ve İsviçre merkez bankaları ile bir swap hattı olan Fed, koronavirüs krizi sonrası bu sayıyı artıracağını duyurmuştu. 

Türkiye gibi “gelişmekte olan ekonomi” kategorisinde yer alan ülkelerden Fed’in bugüne kadar swap hattı kurduğu ilki ülke ise Brezilya ve Meksika. 

Yıl başından bu yana Brezilya Reali’ndeki kayıp yüzde 29, Meksika Peso’sundaki düşüş yüzde 29 iken, Türk Lirası’nın dolar karşısında ocaktan bu yana kaybı yaklaşık yüzde 20. 

Fed’in açıklamasına göre Avustralya, Brezilya, Güney Kore, Meksika, Singapur ve İsveç'e 60'ar milyar dolar; Danimarka, Norveç ve Yeni Zelanda'ya da 30'ar milyar dolar likidite sağlanacak. 

Amerikan Merkez Bankası'nın iki şartı var 

TOBB Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay, Bloomberg HT’ye yaptığı açıklamada Amerikan Merkez Bankası’nın swap hattı kurmak için aradığı parametrelerden ikisini şu şekilde açıkladı:
 

Fed öncelikli olarak şuna bakıyor: Swap hattı kurmak isteyen ülke döviz bulamadığı için Amerikan tahvillerini yüklü miktarda satmak zorunda kalıyor ve benim ABD tahvil faizlerimi yukarı doğru çekiyor mu? Bu benim finansal sektörümde bir sorun oluşturuyor mu? 

Örneğin, Çin böyle bir şey yaparsa ABD için büyük dert olur çünkü elinde çok yüksek miktarda tahvil var. Türkiye’deki Amerikan tahvil oranı çok düşük. 

Diğer bir koşul ise, bu ülke döviz bulamadığı için zor duruma düşerse, büyümesi, dolayısıyla geliri azalırsa ve benim önemli ihracat pazarımsa benim ihracatım olumsuz etkilenir mi? Benim vatandaşlarım bundan olumsuz etkilenir mi?

Bunlardan bir tanesi “Evet” ise “Ben bunlarla swap yapabilirim” diyor. Ancak Türkiye için bu ikisi de geçerli değil. Belki siyasi yollarla bir şey bulunabilir. Mesela, Orta Doğu’daki gerginlikler artarsa bu ABD’nin çıkarlarına ters düşecektir. 


Bu koşulların sağlanamaması nedeniyle geriye IMF seçeneğinin kaldığını söyleyen Özatay, “IMF’nin stand-by anlaşmaları dışında anlaşmaları var. Daha dün Kolombiya ile 10 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. Neredeyse koşulu olmayan, özellikle bu dönemler için geliştirilmiş, bizim de dahil olduğumuz G20 ülkeleri “geliştir ey IMF” dediği için geliştirilmiş mekanizmalar bunlar” ifadelerini kullandı. 

Prof. Dr. Özatay, “Kurdaki bu değişimi durdurmak istiyorsak, halkımıza parasal desteği gönül rahatlığıyla yapabilmek istiyorsak bir şekilde bu dövizi bulmamız lazım” değerlendirmesini yaptı. 

"Swap anlaşmasının ABD tarafında bir karşılığı yok"

Independent Türkçe’ye konuşan Ekonomist Dr. Oğuz Demir de Fed’in, elinde Amerika Birleşik Devletleri tahvili olan ya da ABD ile çok yüksek ticaret hacmine sahip bir ülke ile swap anlaşması yapacağını yineleyerek şunları söyledi: 
 

Türkiye elindeki ABD tahvilini 3 milyar dolara kadar indirdi. Ticaret hacmi ise yaklaşık 20 milyar dolar. Swap anlaşmasının ABD tarafında bir karşılığı yok. 

Ayrıca elinde değer kaybeden bir para birimini tutmayı tercih etmeyebilir. Örneğin 5 milyar dolarlık swap hattı açılmış olsun. 5 milyar dolar karşılığında ABD’ye verilecek 30 milyar liranın bugünkü karşılığı 3,5- 4 milyar dolar. Bu, Fed için 1-1,5 milyar dolar zarar anlamına geliyor. 


Swap anlaşması sağlanırsa doların tansiyonu düşer mi?

Herhangi bir ülkeyle bir swap anlaşması yapılması durumunda ne kadar kaynak geleceğinin de önemli olduğunu vurgulayan Oğuz Demir, “Şu anda herkes dolar ve euro peşinde. Ülkelerin bu tip bir anlaşmaya yanaşması zor gözüküyor. Rusya da, Suudi Arabistan da, Katar da dolar kıtlığı yaşıyor" dedi.

Ekonomist Demir’e göre dolarla borçlanma faizlerinin çok yükseldiği bir ortamda döviz için en ucuz kaynak IMF. 

“IMF çok yüksek miktarda döviz likiditesi sağlamayabilir. 8-10 milyar dolar civarı bir rakamdan bahsediliyor” diyen Dr. Oğuz Demir şöyle böyle bir borçlanmanın sağlayacaklarını ise şöyle açıkladı: 
 

Uluslararası Para Fonu, “Türkiye’nin yeniden normal bir ekonomi politikasına döneceği taahhüdünü” almadan para vermez. 

Ancak böyle bir taahhüdün verilmesi ülkeye kredibilite sağlar. Bu da yurt dışından borçlanma konusunda bir miktar elimizi rahatlatabilir. Hem de yatırımcı ilgisinin yeniden Türkiye’ye çevrilmesi konusunda daha kolay hareket edebiliriz. 


Finansal Danışman Egemen Kaya’ya göre ise gelecek 1-2 ayda ekonomide bir miktar da olsa normale dönüş olmazsa dövizdeki yükseliş trendi devam edebilir. 

Piyasanın beklediği swap anlaşmasının tek başına çözüm olmayacağını söyleyen Kaya, Bloomberg HT’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: 

Swap anlaşmaları ülke merkez bankaları için ekstra bir oyun alanı ve bu yolla dışarıdaki ülkelerden destek sağlanıyor. Ancak tek başına çözüm değil. 

Önümüzdeki 2-3 aylık dönemde ekonomik performans daha etkili olacaktır. Örneğin turizmdeki gelişmeler, yabancının fiyatlamasında daha etkili olabilir.


“Londra’dan gelen saldırılar"

Twitter’da #Londra etiketinin en çok konuşulan konular arasına girmesinin nedeni Anadolu Ajansı’nda yer alan “Londra merkezli finansal kuruluşların Türk lirasına saldırıları sürüyor” başlıklı haber. 

Anadolu Ajansı’nın isim verilmeyen bankacılık kaynaklarına dayandırdığı haberine göre Londra merkezli bazı finansal kuruluşlar, ellerinde olmayan TL ile hızlı şekilde ve yüksek miktarda döviz aldılar. Satın alınan döviz için Türk bankalarına olan TL yükümlülüklerini yerine getiremeyen bu finansal kuruluşlar, Merkez Bankası EFT (Elektronik Fon Transferi) sisteminin kapanış saatini uzatsa da borçlarını ödeyemediler. 

BDDK bugün öğlenden sonra yaptığı açıklamada ise yükümlülüklerini ödeyemeyen BNP Paribas, Citibank ve UBS ile bir bacağı Türk Lirası olan döviz işleminin yapılmayacağını duyurdu ve şu açıklamayı yaptı: 
 

Yurt dışında kurulu BNP Paribas SA, Citibank NA, UBS AG’nin Ülkemiz bankalarına karşı olan Türk Lirası yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmediği tespit edildiğinden, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek işlem ve uygulamaları önlenmesini ve kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını teminen, söz konusu bankalar dahil Türk Lirası yükümlülüğünü yerine getirme konusunda gecikmeye düşen yabancı bankalar ve söz konusu bankaların yurt dışında kurulu grup bankaları ile bir bacağı Türk Lirası olan yeni bir döviz işleminin yapılmamasına ve bu mahiyetteki vadesi gelen işlemlerin yenilenmemesine karar verilmiştir. 


Bahse konu “yükümlülükler”, yabancı bankaların swap işlemlerine limit getirilmeden önce ellerinde TL yokken yurt içi bankalardan borç aldıkları TL’ler, ki bu da aslında aşağıda açıkladığımız “Swap nedir?”in tam karşılığı. 

Swap nedir? 

Londralı bir yatırımcı ya da bir banka düşünelim. 

Bu yatırımcı, Türk Lirası’nın değeri düştüğünde Türk Lirası’nı elden çıkarmak isteyecektir (ya da tam tersi). Bunun için de TL satıp, dolar alma yolunu tercih edecektir. Ancak elinde TL yoksa, önce bu para birimini piyasadan “ödünç alması” gerekiyor.

Geri ödeme sözü vererek ödünç aldığını varsayalım. Yatırımcı aslında kendisinde olmayan ancak ödünç aldığı TL’yi 100 liradan piyasaya satmış karşılığında dolar almış olsun. 

Sattığı miktar 80 liraya gerileyince yeniden piyasadan alır. Elde ettiği 20 liralık kârdan TL’yi bulmanın, taşımanın maliyeti ve diğer masraflar düşülür ve net kâra ulaşılır. 

Yani, TL satıp dolar almak isteyen, satacağı TL’yi de piyasadan bulmaya çalışan yatırımcının katlandığı maliyete swap (değiş-tokuş) faizi deniyor.

2019 sonu itibariyle, Türkiye’de bankaların Türk Lirası karşılığı döviz işlemlerinin yaklaşık yüzde 45’i swap işlemleriyle gerçekleşiyordu. 

“Ödeyememeleri sistemin kilitlenmesinden kaynaklanıyor”

BNP Paribas, Citibank ve UBS hakkında verilen kararı değerlendiren Dr. Oğuz Demir, bu bankaların Türk Lirası’nı borç olarak aldıklarını ve bir şekilde geri ödemeleri gerektiğini söyledi. 

“Ödeyememeleri sistemin kilitlenmesinden kaynaklanıyor” diyen Demir, “Banka, o yükümlülüğü karşılayabilmek için Türk Lirası bulamıyor” ifadesini kullandı. 

Yüzde 50’lerden yüzde 1’e inen swap işlemlerinin limiti birçok ekonomist için “swap hattının kapanması” anlamına gelse de BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, “Türk Lirası’na yurt içinde daha çok ihtiyaç var” diyerek yurt içinde yapılacak swaplara yönelik herhangi bir kısıtlamanın olmadığını söylemişti. 

Akben’in kastettiği “yurt içi swapları” ise Merkez Bankası üzerinden olanlar. Zira, swap işlemlerinde doları iki kaynak veriyor: Merkez Bankası ve yurt dışı. 


Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU