TÜİK enflasyon sepetini neden değiştirdi? Enflasyon nedir, hayat pahalılığı nedir?

Enflasyonun yüzde 20’nin altına düşmemesi ve aylık gıda fiyatı artışlarının 16 yıllık rekorunu kırmasının ardından yeni ekonomi gündemi TÜİK’in enflasyon hesaplaması güncellemesi 

Son 24 saatte enflasyonla ilgili çok fazla başlık vardı gündemde: Yıllık enflasyonun yüzde 20'nin altına düşmediği, gıda enflasyonunun bir ayda yüzde 25 seviyesinden yüzde 30’a çıktığı, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon sepetini güncellediği, böylelikle bizim enflasyon oranı dediğimiz ama bu oranı oluşturan tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ve üretici fiyat endeksinin (ÜFE) hesaplamalarında kullanılan ürünlere yenilerinin eklendiği gibi. 

Bu yoğun bilgi akışından önce, enflasyonun ne olduğunu, hayat pahalılığı ile ilişkisini ve TÜİK’in nasıl bir hesaplama yöntemi kullandığını ele alalım. 

Enflasyon nedir? 

Türkiye İstatistik Kurumu bu terimi şöyle açıklıyor: Fiyatlar genel düzeyinin etkili bir şekilde devamlı yükselmesi nedeniyle paranın sürekli olarak değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak da satın alma gücünün düşmesi. 

Peki “fiyatlar genel düzeyi” ne anlama geliyor?  TÜİK bu kavramı da “Piyasada alım satıma konu olan mal ve hizmetlerin belirli bir dönemdeki (Aylık ya da yıllık olabilir) ortalama fiyatları. Fiyat değişiminin izlenmesi için de seçilmiş bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarınının “Önceki dönemde (ay ya da yıl) neymiş?” diyerek karşılaştırılması gerekiyor. 

 

 

 

Yani buradan anlaşılan şu ki, enflasyon belirli bir mal ya da hizmetin tek başına artması değil, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artış göstermesi. “Bir ekonomide bazı malların fiyatları artarken bazılarınınki düşüyor” diyen TÜİK’e göre önemli olan ortalama fiyatların seyri. 

Adı enflasyon mu TÜFE mi? 

Aslında tüketici fiyat endeksi (TÜFE), enflasyonun iki bacağından biri. Türkiye İstatistik Kurumu, enflasyon oranını iki farklı endeksle hesaplıyor: Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE). 

Bunlardan TÜFE hesaplanırken hane halkının tükettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişim ölçülüyor. 

Üretici Fiyat Endeksi ise dört ana sektörde üretilen malların, üretici tarafından yurt içine peşin satış fiyatlarındaki değişimleri gösteriyor. Bu sektörler gayri safi hasıla içinde yer alan iktisadi faaliyet kollarından: 

- Tarımda: Tarım, avcılık, ormancılık

- Sanayide: Madencilik, taş ocakçılığı, imalat sanayii, elektrik, gaz ve su sektörleri 

ÜFE hesaplamasında kapsam dışı kalan sektörler ise inşaat, toptan ve perakende ticaret, otel ve lokantalar, ulaştırma, depolama, haberleşme, mali aracı kuruluşların faaliyetleri, eğitim, sağlık işleri ve sosyal hizmetler. 

TÜİK’in tanımına göre üretici fiyatı yurt içinde üretimi yapılan ürünlerin KDV gibi vergiler hariç peşin satış fiyatı anlamına geliyor. 

TÜİK hesaplaması nasıl oluyor?

TÜİK, piyasadaki tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarının izlenmesi imkansız olduğunu için hane halkının yaptığı tüketim harcamaları içinde en fazla paya sahip mal ve hizmetleri TÜFE hesaplamasındaki sepete alıyor. Örneğin: Gıda, giyim, sağlık, ulaştırma harcamaları. 

TÜİK’in kendi sitesinde yaptığı açıklamaya göre ürün sepetlerinin ve bu ürünlerin ne kadar ağırlığa ya da paya sahip olduğunun güncellenmesi her yılın sonunda yapılıyor. Aralık itibariyle yeni maddeler endekse dahil edilebiliyor ya da önemini kaybeden maddeler endeksten çıkarılabiliyor. 

Dün enflasyonun açıklanması kadar “sepetin güncellenmesinin” de bu kadar konuşulmasının nedeni ise TÜİK’in TÜFE hesaplaması için incelenen ürün sayısını 407'den 418’e çıkarması oldu. 

Buna göre aralık hesaplamalarıyla birlikte sepete 12 yeni ürün girdi: Hazır et yemekleri, konserve balık, hazır sütlü tatlılar, dereotu, nane, roka, tere, fındık ezmesi, çocuk elbisesi, kadın çantası, saat ve evcil hayvanlar için gıda harcamaları. Sepetten çıkarılan tek madde ise anaokul ücreti oldu. 

Yurtiçi ÜFE sepetine ise toplam 30 ürün eklenirken, dört ürün sepetten çıkartıldı. 

Peki TÜİK sepete neyi koyup neyi koymayacağına nasıl karar veriyor? 

Sepetin kapsamı ve ağırlık yapısının her yıl güncellenmesinde kullanılan hanehalkı bütçe anketi, kurumsal nüfus bireysel tüketim harcamaları anketi, yabancı ziyaretçiler harcama anketi ve otomobil, otoban geçiş, şehirlerarası tren, cep telefonu görüşme ücreti, internet, özel televizyon aidatı, gazete ve dergi ücretleri gibi mal ve hizmetler için idari kayıtlardan elde edilen harcama ve ciro bilgileriyle. 

TÜİK’ten yapılan son açıklamaya göre 2019 yılı boyunca TÜFE’nin belirlenmesi için 28 bin 711 işyeri ve 4 bin 274 konuttan her ay 544 bin 256 adet fiyat derlenecek. 

Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi, davranışsal iktisat ve finansal okuryazarlık uzmanı Doç. Dr. Devrim Dumludağ, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada enflasyon endekslerinin tek tek ürün fiyatlarındaki değişimi göstermek yerine daha kolay ve kullanışlı olan “genel eğilim” hakkında bilgi verdiğini söylüyor. 

Sepetteki ürünlerin aynı sıklıkta ve miktarda kullanılmadığını hatırlatan Dumludağ, TÜİK’in bir ağırlıklandırma yaptığını, hangi ürünler daha çok tüketiliyorsa (gıda, ulaşım, kira gibi) onların payının daha yüksek olduğunu belirtiyor. 

Burada TÜİK’in TÜFE için açıkladığı ana harcama gruplarının sepetteki ağırlığına bakmakta fayda var. Buna göre 2003 yılı (100) temel yıl alındığında TÜFE için 2019 yılı ana grup ağırlıkları: 

 

Ana harcama grupları Aralık 2018 2019 için belirlenen ağırlık
Gıda ve alkolsüz içecekler 23,03 23,29
Alkollü içecekler ve tütün 5,14 4,23
Giyim ve ayakkabı 7,21 7,24
Konut 14,85 15,16
Ev eşyası 7,66 8,33
Sağlık 2,64 2,58
Ulaştırma 17,47 16,78
Haberleşme 3,91 3,69
Eğlence ve kültür 3,39 3,29
Eğitim 2,67 2,40
Lokanta ve oteller 7,27 7,86
Çeşitli mal ve hizmetler 4,76 5,15

 

Hayat pahalılığı ve enflasyon aynı şey mi? 

Enflasyon, hayat pahalılığını etkilese de ikisi aynı anlama gelmiyor. 

Konuya “Örneklerle Kolay Ekonomi” adlı kitabında da yer veren Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez enflasyonu “fiyatların genel olarak ve sürekli bir biçimde yükselme eğiliminde olması” diyerek tanımlarken, fiyat artışı için “bir veya birkaç malın fiyatının sürekli artması ya da genel olarak malların fiyatlarının yalnızca bir kez artması” diyor. Eğilmez’in verdiği örnek şu şekilde: 

 

“Eskiden beri gelen enflasyonla New York’ta hayat pahalı hale gelmiş olsa da günümüzdeki enflasyon yüzde 3 dolayında olabilir. Bu durumda New York’ta enflasyon ılımlı olsa bile hayat pahalıdır diyebiliriz.” 

 

Konuya bir örneği de Türkiye’den veren Eğilmez, şöyle devam ediyor: 

 

“Sarıyer pazarında dolaşıyordum. Yaşlı bir kadın satıcıya sordu “Elma kaça oğlum?”. Satıcı bir yandan öndeki elmaları parlatırken bir yandan da “Kilosu 2 lira teyze” dedi. Kadın “Geçen hafta 1,5 liraydı ne zaman zamlandı bunlar?" dedi. Adam, “Yağmur yağdı diye böyle oldu teyze” diye yanıtladı. Gerçekten de yağmur yağmıştı bir önceki gün. Ama acaba fiyatlar yağmurdan mı artmıştı?

Eğer elmanın fiyatı geçen haftaya göre artmış, başka hiçbir şeyin artmamışsa o zaman bu bir fiyat artışıdır. Sokaktaki adam bunun enflasyon olduğunu düşünür. Ama enflasyon fiyat artışı demek değildir. Enflasyon, bir sepetteki mal ve hizmetlerin çoğunun fiyatlarının artması demektir.” 

 

“TÜİK sepetin içindeki ürünleri güncelleyebilmekte veya ağırlıklarını revize edebilmektedir” diyen Devrim Dumludağ ise enflasyonun düşük olduğu dönemlerde de insanların hayat pahalılığından endişe etmesini şöyle açıklıyor: 

 

“Pazarda dikkatimizi çeken bir fiyat artışının açıklanan enflasyonla yakın çıkmaması doğal karşılanmalıdır. Sepette bazı ürünlerin fiyatları yükselebiliyorken bazı ürünlerin fiyatları düşebilmektedir. Bu durumda benim de uyguladığım bir yöntem olan, kendi sepetimizi oluşturmak daha yararlı olabilir. Her pazara çıktığımızda ilgilendiğimiz ürünlerin fiyatlarını takip ederek bizi yakından ilgilendiren ürünlerdeki değişimi incelemek doğrudan etkiyi ölçmede oldukça yararlı olacaktır.”

 

Independent Türkçe’ye konuşan Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin ise “Herkesin hayat pahalılığı birbirinden farklı ama enflasyon tek bir dizi. Enflasyon, vatandaşın ülkenin herhangi bir noktasında yaşadığı hayat pahalılığını göstermez” ifadelerini kullandı. 

Gıda enflasyonu 16 yılın zirvesinde

Aralıkta yüzde 20,30 seviyesinde açıklanan yıllık bazda tüketici fiyat endeksi, 4 Şubat’ta açıklanan verilere göre ocakta yüzde 20,35’e yükselmiş durumda. Yıllık enflasyon son 15 yılın rekor seviyesini Ekim'de yüzde 25,24 ile görmüş ve Kasım ve Aralık ayında da düşüş göstererek yılı yüzde 20,30 seviyesinde tamamlamıştı.

Bu oranı diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslayan Dünya Gazetesi yazarı Özcan Kadıoğlu, Twitter hesabında "Türkiye’de kırılgan ülke ekonomilerine göre altı katı enflasyon yaşandığını" söyledi: 

 

 

TÜFE’de aylık olarak fiyatları en çok artan ürünler listesinin neredeyse tamamı gıda ürünlerinden oluşuyor. Buna göre gıda grubunun bir aydaki fiyat artış oranı yüzde 6,43, yıllık artış ise yüzde 30,97. Böylece gıda enflasyonu aylık bazda 2003’ten bu yana en yüksek seviyeye çıkmış oldu. 

Bu gıda enflasyonunun detaylarına bakıldığında ise en fazla fiyat artışının yüzde 87,87 ile çarliston biberde yaşandığı görülüyor. Patlıcan yüzde 80,94 ile ikinci sırada yer alırken, ıspanak yüzde 67,63, sivri biber de yüzde 63,84 ile yüksek artış gösteren sebzeler arasında yer aldı.

Bir önceki ayla kıyaslandığında fiyatı en çok değişim gösteren ürünlerin tam listesi şöyle: 

 

En yüksek artış gösteren seçilmiş maddeler Bir önceki aya göre değişim oranı (%)
Çarliston biber 87,87
Patlıcan 80,94
Ispanak 67,63
Sivri biber  63,84
Taze fasülye 53,31
Salatalık 44,31
Domates 38,75
Havuç 36,03
Kabak 28,41
Ulaşım araçları ile ilgili hizmetler 23,31
Resmi evraklarla ilgili hizmetler 22,99
Mandalina 21,77
Patates 17,98
Kuru soğan 17,06
Rakı 9,23
Yurt dışı bir hafta ve daha fazla süreli turlar 8,90
Emar (MR) ücreti 7,50
Ameliyat ücreti 7,35
Diş çekme ücreti  6,45
Makarna 4,54

 

Ekonomistler ne diyor? 

Kendi web sitesinde gıda enflasyonu ile ilgili bir yazı kaleme alan Dünya Gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım, tarımdaki maliyetlerin seviyesine dikkat çekti:

 

“Gıda enflasyonundaki artış, tarımda yaşanan sorunların çözülmeden depo baskınlarıyla, marketlere yönelik baskılarla fiyatların düşürülemeyeceğini bir kez daha gösterdi. Tarım ürünleri fiyatındaki artışın temel nedeni yüksek girdi maliyetleri, iklime bağlı olarak yaşanan olumsuz hava koşulları, ürünün üreticiden tüketiciye ulaştırılmasındaki zincirde yaşanan organizasyon bozukluğu olarak sıralanabilir. Bu sorunlara çözüm üretmeden gıda fiyatlarının düşmesini beklemek hayal olur.”

 

Merkez Bankası’nın 2019 sonu için koyduğu yüzde 13’lük, 2020 için belirlediği yüzde 10’luk gıda enflasyonu hedefinin hayal olduğunu söyleyen Yıldırım, “Yıllık bazda yüzde 30.97’ye ulaşan gıda enflasyonunun yıl sonunda yüzde 13’e gerilemesi mümkün görünmüyor” ifadelerini kullandı. 

Enflasyon verilerini Deutsche Welle Türkçe’ye değerlendiren Ekonomist Uğur Gürses de gıda enflasyonunun 2003’ten bu yana kaydedilen rekor artışa vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:

 

“Açıklanan veriler gösteriyor ki gıda fiyatlarında tüm yurt çapında yaygın bir fiyat artışı söz konusu. Öyle ‘kendini bilmez birkaç spekülatörün işi’ olarak görünmüyor. Genel olarak gıda fiyatlarında, özel olarak da sebze ve meyve fiyatlarındaki artışın ardında üretim maliyetlerindeki artış olduğu görülüyor; zirai ilaç, kimyasal gübre gibi üretim girdilerindeki yıllık artışlar sırasıyla yüzde 48 ve yüzde 81'de. İklim koşullarındaki sert gelişmelerin, özel olarak Antalya ve Antakya’daki sel ve fırtına da fiyat artışlarında ayırca etkili oldu.”

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son olarak pazar günü TRT Haber’e yaptığı açıklamada yeni Hal Yasası ile tarım ürünlerinin üreticiden halka sağlıklı şekilde ulaşımın sağlanacağını söyleyerek “Biz biliyoruz ki, benim vatandaşım, tarımla uğraşan halkım domatesi 2-3 liraya satıyor, öbür tarafta 8-9-10 liraya satıldığını görüyoruz. Bu nereden kaynaklanıyor? Aracıdan tefeciden kaynaklanıyor. Bizim görevimiz halkına hem sağlıklı ürün yedirmek hem de daha ucuza ürün yedirmektir” demişti. 

 

 

Soğanın geçen yıl kilogram fiyatının yedi liraya çıkmasının ardından ise dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, soğan ve patateste spekülasyonlara izin vermeyeceklerini söylerken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Kasım'da Külliye'de gerçekleşen Muhtarlar Toplantısı'nda yaptığı konuşmada "Patatesleri soğanı stokluyorsunuz dedim bundan sonra aldığımız ihbarlar sebebiyle bütün bu stokların yapıldığı depoları basacağız. Kimse benim halkıma pahalı ürün yedirme hakkına sahip değildir” demişti. 

DAHA FAZLA HABER OKU