Rusya'nın Ankara Büyükelçisi: Türk-Rus halkları arasına fitne sokulmasının önüne geçebiliriz

Yerhov, Türkiye’nin Soçi Mutabakatı'nı yerine getirmediğini savundu

Fotoğraf: AA

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, İdlib'deki durumla ilgili olarak değerlendirmede bulundu.

Yerhov, “Bu gibi acil sorunlara bir an önce çözüm bulup partnerliğimizi sağlamlaştırmalıyız. Çünkü ancak böyle yaparsak, Türk-Rus halkları arasına fitne sokmak isteyenlerin bu isteği kaybolacaktır” dedi.

Yerhov, Sputnik’e Türkiye – Rusya ilişkileriyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Büyükelçi Yerhov, iki ülkenin ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi ve iş birliğinin sağlamlaşması için İdlib meselesi başta olmak üzere sıcak meselelere bir an önce ortak çözüm bulunması gerektiğini savunarak Türkiye’nin anlaşmanın şartlarını yerine getirmediğini ve İdlib’de bu yüzden çatışmaların sürdüğünü iddia etti.

Türkiye ile Rusya’nın sorunlarının çözümünde ülkelerin iyi niyeti ve siyasi bilgeliğinin rol oynaması gerektiğine işaret eden Yerhov “Türkiye’de çoğunluk Rusya’nın Soçi’yi ihlal ettiğini düşünüyor ama gerçekte olan oradaki çetelerin silahsızlandırılmamış olması. Ocak’ın son 2 haftası, Suriye’de 1000’den fazla saldırı düzenlendi, yüzlerce kişi öldü. Yapılması gerek bu gibi acil sorunlara bir an önce çözüm bulup partnerliğimizi sağlamlaştırmak. Çünkü ancak böyle yaparsak, birilerinin Türk-Rus halkları arasında fitne sokmasının önüne geçebiliriz” dedi. 

"Erdoğan'ın sözlerine katılıyorum"

“Bazı blog yazarlarının ve sosyal medya kullanıcılarının anlaşılmayan kana susamışlığı, öfke ve nefret, ki bunlar, onları mantıklı düşünme hevesinden ediyor” diyen Yerhov, “Gerçi bizim Rus sosyal ağları da iyi değil, görüşlerindeki aynı derecede hafiflik, aynı sorumsuzluk, aynı cezasız kalma duygusu. Bu yüzden geçtiğimiz günlerde sosyal medyayı sert ve haklı olarak eleştiren Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine katılıyorum” ifadesini kullandı.

“Bana göre çok daha tehlikeli olan ikinci bir şey var: Ortağını ve onun eylemlerindeki mantığı anlama, onun sözlerine kulak verme, onun olup bitene dair seninkinden farklı bir bakış açısına sahip olma hakkının bulunduğunu kabul etmekte bütünüyle isteksiz olunması. Böyle bir eğilim büyük belaya yol açabilir” diyen Yerhov, “Beladan ne kast ediyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

Aslında çok basit. Şimdi Türkiye’de çoğunluk Rusya’yı ve güya mutabakatı ‘ihlal eden, saldıran, sivil hedefleri bombalayan’ ‘Suriye rejimini’ suçluyor. Gelin işin aslına bakalım: Öncelikle, bazıları için Şam’daki hükümet meşruiyetini kaybetmiş olabilir, ama bazılar için de meşrudur, kaldı ki böyle düşünenlerin sayısı az değil. Uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin büyük kısmı bu hükümeti meşru görüyor. Şam’ı her fırsatta eleştiren ama yine de iletişimi koruyan ve farklı konularda işbirliği yapanlar da var. “Savaş ekonomisi”, bilirsiniz, çok kurnaz ve ilginç bir şey.

İkincisi, Şam ve Rusya’nın ‘ihlal’ ettiği iddia edilen 17 Eylül 2018 Soçi Mutabakatı nedir? Bu ikili bir anlaşma ve bu anlaşma kapsamında taraflar üzerlerine oldukça açık ve net yükümlülükler aldı. Örneğin, Rusya İdlib gerilimi azaltma bölgesinde Türk gözlem noktalarının varlığını ve bölgede askeri statükonun devam ettirilmesini kabul etti. Türkiye de İdlib’de oluşturulan 15-20 kilometre genişliğindeki silahsız bölgeden “tüm radikal terörist grupları”, tanklar, çok namlulu roketatarlar, topçu sistemleri dahil tüm ağır silahları tahliye etme yükümlülüğünü aldı. M5 ve M4 karayollarını trafiğe açma konusunda da mutabakat sağlandı. Ne oldu, teröristler çıkarıldı mı?  Yollar açıldı mı? Eğer yükümlülüklerinizi yerine getirmiyorsanız, diğer taraftan yükümlülüklerini yerine getirmesini talep etmeye hakkınız var mı? Anlaşma taraflarının yükümlülükleri ‘diyalektik birlik içinde’ bulunmalı, aksi takdirde eşit partnerlikten bahsetmek güç oluyor.

Sonra. Çeteler silahsızlandırılmadı ve ‘ılımlılardan’ ayıklanmadı. Ne fark eder? Çok şey fark eder. Çünkü teröristler, onları kimsenin silahsızlandırmadığını ve ‘ayırmadığını’ görünce yüreklendi ve geçen yılın ilkbaharından itibaren Suriye hükümet ordusu mevzilerine ve bu arada Hmeymim’deki Rus hava üssüne saldırıları gün geçtikçe artırdı.

 

Sputnik Türkiye

DAHA FAZLA HABER OKU