Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, “Terörsüz Türkiye” geçiş sürecine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Uçum, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı dinlemesi kararının sürecin önemli bir dönemeç olduğunu vurgulayarak, hukuki, siyasi ve toplumsal adımların kararlılıkla sürdüğünü söyledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Uçum, yürütülen çalışmalara yönelik “fikri sabotajlara” dikkat çekse de, bunların süreci durduramayacağını belirtti. Negatif yaklaşımlar arasında kötü niyetli olanlarla, sürece dair samimi kaygı taşıyanların ayrıştırılması gerektiğini söyledi.
Yazının tamamı şöyle:
İmralı dinleme kararı ve hukuk raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından İmralı dinlemesine karar verildi. Komisyonun geçiş sürecine yönelik bir hukuk politikası önerecek raporunun yazımına ilişkin takvim ilan edildi.
Bu arada geçiş sürecine karşı sistematik fikri sabotajlar da hız kesmeden devam ediyor. Aslında temel hedef geçiş sürecinin birikimini ve sonuca ulaşma imkanını değersizleştirmek ve nihayetinde geçiş sürecini akamete uğratmaktır. Bunun için birçok konuda sorun çıkarılmak isteniyor.
Bununla birlikte geçiş sürecine ilişkin yapılan tartışmalardaki negatif görüşlerin tamamını fikri sabotaj veya kötü niyetli ajandaların gereği olarak görmek doğru olmaz. Samimiyetle sürece ilişkin kaygılarını ifade edenleri, iyi niyetli olarak risk ve tehlike gördükleri hususlarda görüş beyan edenleri özenle ayırmak gerekir. Bu nedenle ele alınacak konuları objektif bir bakışla değerlendirmek son derece önemlidir.
Tartışılan veya istismar edilen bazı konular
En güncel konu Komisyon tarafından alınan ‘İmralı dinlemesi’ kararıdır. Bu konuda alınan kararın gereği yapıldıktan sonra durum varsayımsal tartışmalardan çıkar. Çünkü İmralı dinlemesinden sonra yeni ve somut bir durum oluşur. Soyut karşı çıkışlar ortaya çıkan somut durum karşısında anlamsızlaşır. O noktada fikirlerin tartışıldığı bir ortam gelişir. Elbette o zaman da lehte ve aleyhte görüşler olacağı kesindir. Ama İmralı dinlemesinde geçiş sürecine katkı veren bir sonucun çıkmasının aleyhte yaklaşımları önemsizleştireceğini değerlendirmek gerekir.
Bir diğer konu, tarihteki tüm kötü pratikleri, can yakan olayları, yıkıcı söylemleri öne çıkaran ve her yönden yapılan fikri provokasyonlardır. Elbette tarih göz ardı edilemez. Bugünün konuları gerçek tarih bilinciyle ele alınırsa doğru çözümler geliştirilir. Tarihsel birikimin, bugüne ve geleceğe etkisi sorun çözme süreçlerine katkı sunma yönünde olmalıdır. Tarihi tecrübeyi sorunların çözümüne engel olarak kullanmak sadece bugüne ve geleceğe zarar vermek anlamına gelmez tarihsel gerçekliğe de ihanet olur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimlerinde Devlet içindeki bazı odakların Kürtlere yönelik inkar ve ret tutumlarını bitiren liderliğin ve yapıcı politikaların yok sayılması yaklaşımları da başka bir fikri sabotaj alanıdır.
Bugün gelinen aşamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük liderliğine ve tüm yönetim dönemlerinde her alanda hayata geçirdiği yapıcı politikalara dayandığı asla unutulmamalı ve bu realite daima göz önünde tutulmalıdır.
Sayın Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’ten bu yana ezber bozan, bilgece ve büyük cesaretle ortaya koyduğu hamlelere yönelik fikri sabotajlara karşı net ve keskin tutumlar almak da son derece önemlidir.
Geçiş sürecinin ihtiyaçlarıyla demokrasiyi ilerletme perspektifi yaklaşımlarını birbirine karıştırmamak da önemlidir. Tabi ki geçiş sürecinin kendisi de demokratik alanı genişletme açısından büyük bir role sahiptir. Ayrıca geçiş sürecinin tamamlanması demokrasiyi geliştirme ve güçlendirme bakımından yapılacak kapsamlı reformların koşullarını çok daha güçlü hale getirecektir. Konuyu böyle ele almak yerine geçiş süreciyle bağdaşmayacak talepleri ve hatta Türkiye için hiçbir zaman gerçekleşmesi mümkün olmayan ve fikri tuzak denecek iddiaları ortaya koymak tam bir sabotaj olur. Bu konuda gereken özeni geçiş sürecindeki tüm sorumlu unsurların göstermesi bir mecburiyet olarak öne çıkmaktadır.
Geçiş süreci hukukunun aşamaları
Bugün geldiğimiz noktada geçiş süreci hukukunun somut aşamaları daha da netlik kazandı.
Anlaşılan o ki Komisyon İmralı dinlemesiyle dinleme faaliyetine son verecek. Çok uzun zaman almayacak bir şekilde geçiş süreci hukukuna ilişkin raporunu hazırlayacak. Bu raporda, sistematik terörün her boyutuyla sona erdiğine yönelik pratik teyit konusunda Meclis ve Yürütme açısından merci, mekanizma ve usul önerileri olacağı da beklenebilir. Raporun Meclis Başkanlığına sunulmasından sonra kanunlaştırma sürecinin de gecikmeden başlatılacağı anlaşılıyor.
Komisyonun, adındaki demokrasi nitelemesine uygun olarak demokrasiyi ilerletme yaklaşımı konusunda da bir rapor yazarak görevini tamamlayacağı bekleniyor. Daha önce ifade edildiği gibi Komisyon, demokrasiyi geliştirme raporunu geçiş süreci hukuku raporundan ayrı yazabilir. Veya geçiş süreci ve demokrasiyi güçlendirme başlıklı iki bölümden oluşan tek bir rapor da hazırlayabilir. Bunlar tümüyle Komisyonun kendi takdirinde ve kararındadır.
Devlet ve Kürtler
Tüm bunların dışında bir de bugünün Türkiye’sinde, geçiş sürecinin hedefe emin adımlara gittiği bir ortamda, Devletle Kürtlerinin ilişkisini bir kez daha vurgulayalım.
Türkiye’de Devlet ile Kürtler arasındaki gündem, Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimlerinde “mesele” olmaktan çıkmaya başladı ve giderek “konu”ya dönüştü. Geldiğimiz aşama, Devletin Kürtlerle ilişkisinin sorunlar değil konular olduğu yeni bir aşama olarak tanımlanabilir.
Bu konular başlıca şöyle ifade edilebilir:
Ayrılıkçı eğilimlerinin kökten yok edilerek Kürtlerin tamamının Devletle eksiksiz bütünleşmesi başat konudur.
Türk Milletinin tüm unsurları (Türkiye halkının tüm kümeleri, Türkiye toplumunun tüm kesimleri) gibi Kürtlerin tamamının Türkiye’nin demokratik ilerlemesi, geliştirilmesi, güçlendirilmesi gündeminde tam sorumluluk alması, Türkiye perspektifine sıkıca sarılması ve Türkiye’yi tereddütsüz sahiplenmesi temel doğrultu olarak ifade edilebilir.
Egemenliğin ve milli birliğin dili Türkçenin kapsayıcılığı ile Kürtçe ve diğer dillerin özgürlüğü arasında bir uyumsuzluk yoktur. Bu bağlamda Kürtçenin özgürlüğü güçlendirilecek ve kalıcılaştırılacaktır. Kürtçenin özgürlüğüyle ilgili Devletin yapıcı yaklaşımına rağmen sapma denilebilecek bazı kötü pratikler varsa bertaraf edilecektir.
Hep altını çizdiğimiz gibi kuşkusuz ‘eşit vatandaşlık’la ilgili hukuki sorunumuz yok ama bütün ‘vatandaşlarımız arasında eşitlik’ duygusunun pratikte egemen olmasını sağlamak da en önemli görevlerden biridir.
Yerel yönetimlerin yeniden yapılandırması konusu ise sadece belli il ve ilçelerin değil Türkiye’nin tüm illeri ve ilçelerinin ihtiyacıdır.
Üniter yapıyı destekleyecek, yerel meclisleri denetim, yerel bütçe taslakları, ilçe ve il hizmet ve yatırım programlarının oluşturulmasında yetkilendirecek, yerel icrada merkezin sorumluğunu artırarak tek teşkilat, tek bütçe ve tek icra yaklaşımını hayata geçirecek bir yerel yönetimler reformu kaçınılmaz hale gelmektedir.
İtiraz edilemeyecek gerçek şudur: Tüm hukuk reformu konularında daha güçlü ve yerleşik adımlar atmak için Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak çok daha geniş imkanlar oluşturacaktır.
Son söz
Daha önce de vurgulandığı gibi Tek Devlet ve Tek Millet Türkiye’nin tek gerçeğidir. Bu gerçeğin kabulünden ve sahiplenilmesinden sonra ve ancak bu şartla Millet tüm ayrılmaz unsurlarıyla birlikte geleceğiyle ilgili karar verme gücüne kavuşur.
Bugünümüzün temel konusu, Türkiye halkının tüm unsurlarıyla ve birlik olarak Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyetini sahiplenmesi, geliştirmesi ve güçlendirmesidir. Türkiye’nin sağlayacağı bu iç birlik ve güçlendireceği iç ve dış cephe, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi bölgede Türklerin, Arapların ve Kürtlerin bu yüzyıldaki bütünleşmesini başlatabilir ve Türkiye’yi her manada bölgenin belirleyici gücü haline getirebilir. Görülen ise bu tarihi imkanın gerçekleşme sürecine girdiğidir.
AA