Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, resmi temaslarda bulunmak üzere gittiği Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de Finlandiya Dışişleri Bakanı Elina Valtonen ile bir araya geldi.
Görüşmenin ardından iki Bakan, ortak basın toplantısı düzenledi. Valtonen şöyle konuştu:
İkili ticaretin öneminin altını çizdik ve birçok konuda, ekonomik ortaklıkla da ilgili olarak iş birliğimiz mevcut. Finlandiya'dan Türkiye'ye ihracat konusunda bir artış olduğunu görüyoruz. Güvensizlik ve öngörülemezlik döneminde serbest pazar ve serbest bir şekilde ticarete katılım giderek daha da fazla önem kazanıyor. Finlandiya ve Türkiye;transatlantik güvenlik konusundaki taahhütleri ile de bir aradadır. Bu anlamda Türkiye'nin pozisyonunu, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı gerçekleştirdiği savaş konusunda yaptıklarını takdirle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Türkiye sadece son 4 yılda Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklemekle kalmadı aynı zamanda Rusya, yasa dışı bir şekilde Kırım'ı ilhak ettiğinden bu yana da bu konuyu açıkça dile getirdi. Uluslararası hukukun gereklerinin yerine getirilmesi konusunda, toprak bütünlüğü ve milletlerin egemenliği söz konusu olduğunda bunlar bizim ortaklığımızın merkezinde olan konular.
"Rusya, bütün transatlantik ittifakına muhtemelen uzun dönemli stratejik bir tehdit olacak"
Türkiye'nin aktif arabuluculuk çalışmalarını da takdirle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Rusya'nın Ukrayna'ya savaşında adil ve kalıcı bir barışın sağlanması konusunda yaptıklarını takdirle karşılıyoruz. Finlandiya açısından şunu söylemek istiyorum: Rusya maalesef bütün transatlantik ittifakına muhtemelen uzun dönemli stratejik bir tehdit olacaktır. Bu nedenle sadece bir ateşkesin bulunması değil, bunun ardından da kalıcı bir çözümün de bulunması Ukrayna'daki savaş için çok önemlidir ve aynı zamanda bizim savunma ve caydırıcılık çalışmalarımızı NATO olarak arttırmamız gerekmektedir. Bu anlamda da Türkiye'nin çabalarını büyük takdirle karşılıyoruz ve güçlü ortaklığını da takdirle karşılıyoruz.
Ortadoğu söz konusu olduğunda, birkaç haftadır devam eden ateşkesi memnuniyetle karşılıyoruz ve umuyoruz ki bundan sonra ikinci aşamanın uygulanması için daha fazla adım atılmasına yardımcı olacaktır ve iki devletli bir çözüme doğru bir yol bulunmasına da yardımcı olacaktır. Pazartesi günü Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı zirveyi de görüşme fırsatı bulduk. Finlandiya, iki devletli çözüme güçlü bir şekilde bağlılığını devam ettirmektedir. Uzun dönemli, sürdürülebilir bir çözüm uluslararası hukuk temelinde bulunan ümit etmektedir.
"Türkiye'nin SAFE mekanizmasına dahil edilmesi büyük bir önem taşımakta"
Bakan Fidan ise konuşmasında şunlara değindi:
Bugünkü görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizi kapsamlı bir şekilde ele aldık. Önümüzdeki dönemde atacağımız müşterek adımları değerlendirdik. Ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek için yoğun bir çaba sarf etmekteyiz. Türkiye ile Finlandiya arasındaki ticaret hacmi 2024 yılında yaklaşık 1,8 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Bilişim teknolojileri ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda daha yakın iş birliğine hazırız.
Savunma sanayi Finlandiya ile bir diğer iş birliği alanımızı oluşturmakta. Bildiğiniz gibi savunma sanayi iş birliği mutabakat muhtırası geçtiğimiz Haziran ayında imzalamıştı. Bu belgeyle ortak üretim, teknoloji paylaşımı ve kabiliyet gelişimi alanlarında iki ülke arasında yeni bir dönemin kapısı aralanmıştır. Savunma sanayi iş birliğimizi kurum ve firmalarımızın somut projeleriyle daha da geliştirmeyi hedefliyoruz. NATO'nun caydırıcılığını pekiştirecek bu iş birliğini aynı zamanda Avrupa'nın güvenliği ve savunma sanayi kapasitesine de katkı sağlayacaktır.
AGİT 2025 Dönem Başkanlığı'nı da yürüten değerli mevkidaşım ile bugün Avrupa güvenliğini ele alan konuları da görüştük. Türkiye, Avrupa'nın güvenliğinde kritik katkılar sağlayan bir NATO müttefikidir. Bu çerçevede Türkiye'nin SAFE (Security Action for Europe – Avrupa Güvenlik Eylemi) mekanizması başta olmak üzere AB’nin savunma ve güvenlik girişimlerine dahil edilmesi büyük bir önem taşımaktadır.
"AB, ülkemizle ilişkilerini gerçekçi ve stratejik bir bakış açısıyla ele almalı"
Bugünkü görüşmelerimizde Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri değerlendirme imkanımız oldu. Finlandiya'nın ülkemizin AB üyelik sürecine başından beri verdiği desteğe ayrıca teşekkür etmek istiyorum. AB'nin ülkemizle ilişkilerini artık uzun vadeli, gerçekçi ve stratejik bir bakış açısıyla ele alması gerekmekte. İçinde bulunduğumuz dönemde karşılıklı güveni güçlendirecek ve iş birliğimizi ileriye taşıyacak bir perspektife açıkçası ihtiyacımız var. Bu amaçla yüksek düzeyli diyalog mekanizmaların etkinleştirilmesini ve düzenli hale getirilmesini son derece önemli görmekteyiz. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi diyaloğunu ilerletilmesinin her iki tarafın da menfaatine olduğuna inanıyoruz. Schengen vize süreçleri konusunda AB tarafından son dönemde atılan kolaylaştırıcı adımlar olumlu bir iyi niyet göstergesidir.
Türkiye olarak adil ve kalıcı barışa ancak diplomasi yoluyla ulaşabileceğimizi inanıyoruz. Zorluklar, diyalog ve müzakere yoluyla barışa ulaşma yönündeki kararlı duruşumuzu değiştirmeyecektir. Bu yöndeki çabaların, tarafların askeri güçlerini yanına sahadaki dinamiklerle uyumlu ve gerçekçi bir anlayışla şekillendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Barışın tesisine yönelik çabalarımızı uluslararası ortaklarımızla etkin ve yapıcı bir iş birliğiyle sürdürmektedir.
"Barış planının nasıl hayata geçirileceğine ilişkin müzakereler devam etmekte"
Bugünkü gündem maddelerinden biri de Gazze'deki son gelişmelerdi. Ateşkesin ilanından bu yana İsrail’in saldırılarında yaklaşık 250 Filistinli hayatını kaybetti. Fakat biz ateşkesin bütün zorluklara rağmen devam etmesini, bir sonraki aşamaya geçilmesini, uluslararası toplumun bu noktada üzerine düşen görevi yapmasını bekliyoruz. Türkiye de elinden geleni yapmakta. Özellikle Birleşmiş Milletler'de şu anda devam eden çalışmalar var. Barış planının nasıl hayata geçirileceğine ilişkin çok yoğun müzakereler, görüşmeler devam etmekte. İnsani yardımların içeriye girişi yetersiz. Bu konuda da çeşitli şikayetler var. Onları da nasıl daha etkin hale getiririz, onunla ilgili çalışmalarımız devam etmekte.
"Türkiye'nin savunma sanayi iş birliğine katılma imkanı var"
Ortak açıklamanın ardından iki Valtonen ve Fidan, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Valtonen, bir gazetecinin Türkiye'nin Avrupa güvenliğine katkıları konusundaki değerlendirmesi ile Türkiye'nin SAFE programına katılımına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
Finlandiya, Türkiye’nin Avrupa’ya güvenlik sağlayan bir ülke olarak rolünü değerli bulmaktadır ve aynı zamanda Avrupa için ve tüm transatlantik ittifakı için güvenlik sağlayan bir ülkedir. Biz benzer bir tehditle karşı karşıyayız. Özellikle de ittifaka karşı tehdit olarak değerlendirilen bir durum bu ve bizi çok daha yakın hale getiren son yıllarda bir durumdur. Terörle mücadele konusuyla ilgili olarak Finlandiya, NATO üyesi olduktan sonra bizim ortak yaklaşımımız haline gelmiştir.
Finlandiya en başından beri, Finlandiya'nın 1999'daki AB Dönem Başkanlığı'nı gerçekleştirirken, Türkiye'nin üyeliği fikrine hem açık olmuş hem de bu fikri her zaman destekleyen bir ülke olmuştur. Genişleme dosyasını şöyle ifade edelim, Avrupa'nın bakış açısından göre değişiyor, bizim pozisyonumuz bu konuda değişmedi. Finlandiya her zaman reel temelli bir genişlemeyi desteklemiştir. Her bir aday ülke açısından bunu desteklemiştir. Reformların yapılması, farkındalığın artırılması gibi konularla ilgili olarak şeffaf pazar ekonomisi, yolsuzlukla mücadele edilmesi, hukukun üstünlüğü reformları konusunda çalışılması, her bir birey için insan haklarının sağlanması bütün bu koşullar AB üyeliği için gereklilik olurken, aynı zamanda aday ülkeye de fayda sağlar. Biz de bu konuda destek olmaktan memnuniyet duyarız. Türkiye'nin bir ortak olarak eşit temelde, eşit koşullarda savunma sanayi iş birliğine katılma imkanı var. Şu anda buna güçlü bir şekilde ihtiyaç duyuyoruz.
"Yeni bir başlangıcın olmaya başladığını görüyorum"
Bu dönemde Türkiye’nin AB ile ilişkilerini nasıl bir perspektiften değerlendirdiği sorulan Fidan, şunları kaydetti:
Esas itibarıyla bizim bulunduğumuz yerden yani jeostratejik ilişkiler ve dış politikası açısından baktığımız zaman gerçekten sadece dünyada değil, Avrupa da yeni bir stratejik denklemin içerisine girmiş durumda. Özellikle yeni ABD dış politikasına baktığımız zaman küresel müdahalecilikten daha çok, bölge ülkelerinin kendi sorunlarına kendilerinin sahip çıkması yönünde bir anlayışı getirdiğini görüyoruz. Burada tabii ki ait olduğumuz Avrupa coğrafyasında Avrupa ülkeleri olarak bir araya gelerek hem ekonomik hem siyasi hem güvenliğe ilişkin sorunları hep beraber çözmemiz esas teşkil etmekte. Bölgesel sahiplenmenin en iyi örneklerinden biri olan AB'nin Türkiyesiz yeni konjonktürde eksik olacağını, Türkiye'nin de AB'siz bölgede eksik bir ayağının olacağını düşünmekteyiz. Bunun için AB ve Türkiye’nin mevcut entegrasyon sürecini herhangi bir bahaneye dayanmaksızın bir an önce ileri taşıması gerekmekte.
Biz hükümet olarak, devlet olarak bu konuda bir irade koyuyoruz. Bu yeni dönemde Avrupalı liderlerin de bu konudaki irade beyanlarını yeniden yapmalarının kıymetli buluyoruz.Özellikle geçtiğimiz hafta Alman Şansölyesi Sayın Merz'in Türkiye'nin AB üyeliğine destek verdiğini açıkça beyan etmesi kıymetli bir beyandır. Avrupalı devletlerin irade beyanları aslında sürecin önünde şu anda tıkalı bulunan konuları aşmak için önemli bir bizce başlangıç teşkil etmekte. Biliyorsunuz, son yıllarda yaşanan çeşitli olaylardan dolayı belli konuların ilerletilmesi pek mümkün olmuyordu ama şimdi her iki tarafta da bir irade beyanı var, yenilenmesi var. Zamanın ruhu da bunu açıkçası dikte etmekte gerekli kılmakta. Bu konuda irade beyanı olduğu sürece teknik diğer bütün çalışmalar zamana bağlı ve profesyonelliğe bağlı olarak yapılır, aşılır. Önemli olan burada hem Avrupa ülkelerinin hem Türkiye'nin samimi bir irade beyanında bulunup yola devam etmeleri ve ben bu konuda yeni bir başlangıcın olmaya başladığını görüyorum.
Independent Türkçe