İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Dervişoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:
Yaşanan, deprem bir kez daha göstermiştir ki, 25 yıl kesintisiz şekilde İstanbul’u, 23 yıldır da Türkiye’yi yönetmiş Erdoğan ve avanesi, Ne Türkiye’yi ne de İstanbul’u depreme hazırlayamamıştır. Buna dair niyetleri olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. “Dönüşüm” deyince, arsa ve imar rantını hatırlıyorlar. İnşaat deyince, avm ve lüks rezidanslar dışında akıllarına bir şey gelmiyor. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da hiçbir vizyonları yok. Eski Türkiye derken, aslında kendilerini tarif ediyorlar. Çünkü, iktidarları da kendileri de eskidir. Türkiye, Dünya’nın en pahalı ve en vasat iletişim hizmetine tonla para öderken, Depremde, felaketlerde dahi cep telefonu kullanamazken, İnternete ulaşamazken, Siz, işinize geldiğinde, ustaca bant daraltıyor, sosyal medyaya sansür koyabiliyorsunuz. Varlık fonuna aldığınız Türk Telekom’u da, Turkcell’i de siz yönetiyorsunuz. Milletin cebinden rant şebekelerine kaynak aktarmak dışında, İktidarın torpillilerine milyonlarca lira huzur hakkı ödemek dışında, Allah aşkına, hiç birinizin aklına, Bu milletin hayrına, geleceğine, refahına dair bir şey yapmak gelmiyor mu? Düşünebiliyor musunuz? 1999 Depremi sonrası belirlenen 470 toplanma alanından bugün sadece 77 tanesi kullanılabiliyor. Gerisi ise hepimizce malum olduğu üzere gasp edilmiş, Şehrin soluk borusuna AVM’ler, lüks rezidanslar ve gökdelenler dikilmiştir. Depreme hazırlık bahanesiyle topladığınız parayı başka yerlere harcayıp, vatandaşımızı ölüme terk ettiniz. Milletin hayatına harcamadınız ama; iktidarınızı korumak için, seçimle alamadığınız İstanbul’u hileyle alabilmek için, 1 ayda 50 milyar doları yaktınız. 23 yıldır bitmeyen yağmanız devam etsin diye, Bu aziz milletin biriktirdiği dövizi har vurup harman savurdunuz.
"Suyun altından değerli hale geldiği çağımızda, İstanbul’un su kaynaklarına saldırıyorlar"
Şimdi yeniden Kanal İstanbul’un peşine düşmüşler. Suyun altından değerli hale geldiği çağımızda, İstanbul’un son sulak alanlarına, su kaynaklarına saldırıyorlar. Kılıfı da hazırlamışlar. Neymiş; vatandaşa toplu konut yapacaklarmış. Yahu, konutu Türk vatandaşına yapıyorsanız, Reklamı niye Arap ülkelerinin televizyonlarında yayınlatıyorsunuz? Bu büyük yağmayı, Ayşe teyzeye, Ahmet amcaya "ev yapıyoruz" diye perdelemeye çalışıyor, petrol zenginlerinden müşteri bulmaya çalışıyorsunuz. Sizin bu oyunlarınız bitmek bilmedi, biteceği de benzemiyor. Şu artık gün gibi ortadadır; Sarayın bekası ile Milletin bekası birbirinden farklıdır. Türk milletinin devletini, Türk milletinden kopmuş bir avuç azınlık idare etmektedir. Bundan sonra iki seçenek var; ya millet bekası galip gelecek, ya da sarayın bekası Türk Milletini ezecektir. Sorun Sarayda, Çare ise buradadır, Meclistedir.
Bakın sırada ne var biliyor musunuz? Turpun büyüğü var. Turbun büyüğü ve en acı olanı ise Milli Savunma bakanının sözleridir. Önce yanlış mı okudum dedim. Ama maalesef doğru okumuşum. Şehidimiz sorulduğunda dedi ki; “Bu arada, bir tane drone atmışlar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı, hastaneye götürdük. Kurtaramadık şehit oldu” Aynen böyle dedi. Şehitlerimizi adet gibi zikreden zihniyetin geldiği nokta tam da budur. Bir kahramanımızın şehadetinden değil de, yolda çarptığı yavru kediden bahsediyor sanki. Soruyorum; O drone’u kim attı? Türk ordusunun, polisimizin, korucularımızın yıllardır kahramanca mücadele ettiği hain teröristler atmadı mı? Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler!Şehide kelle diyerek, teröriste barış güvercini muamelesi yaparak, bu ülkeyi dün götürdüğünüz yer neresiyse, bugün de aynıdır. Vatana ihanet görevi tevdi edilmiş aparatların ajandasına değil, Vatana hizmet için hayatını ortaya koymuş kahraman Türk ordusunun şerefine uygun davranın.
Meşhur bir hikaye vardır. Napolyon komutanlarından birine sormuş; Savaşı neden kaybettik? Demiş. Komutanı, “Beş nedeni var efendim” diyerek sıralamaya başlamış: “Birincisi barut bitti” deyince, Napolyon, “Tamam dur, ötekileri sıralamanın anlamı yok.” demiş. Türkiye ekonomisinin durumu da budur. Halin sebebini sorarsanız da tek bir nedeni vardır; Cumhurbaşkanlığı sistemi isimli saray tasallutudur. Çünkü bu tasallut, elde avuçta lazım olan ne varsa tüketmiştir. Gerisini saymamıza gerek bile yoktur. Böyle bir ülkenin parasının değerli olması mümkün olabilir mi? Bu ülkeye yatırım gelebilir mi? Böyle bir ülkede istihdam yaratılabilir mi? Böyle bir ülkede yüzler gülebilir mi?
Independent Türkçe