Selahattin Demirtaş: Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürtlerin demokratik siyasette mücadele etmelerini , dağa çıkıp silah almalarından daha tehlikeli görüyor

Kobani Davası'nda 42 yıl hapis cezasına çarptırılan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kararı yorumladı

Fotoğraf: Twitter

T24'ten Murat Sabuncu'nun sorularını avukatları aracılığıyla yanıtlayan Demirtaş; kararın kendisini şaşırtmadığını söyledi. Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mahkemenin açıkladığı karar, yıllar öncesinden bizzat iktidar ve ortakları tarafından verilmiş ve miting meydanlarında defalarca ilan edilmişti. Mahkemedeki ağır ceza heyeti, sadece şekli bir görevi yerine getirerek siyasetin verdiği kararı okumuş oldu. Kararı hücremizde televizyondan izledik. Benim için de Selçuk Hoca için de sürpriz olmadı. Zaten öngörüyorduk, her yönüyle hazırdık. Güçlü ve moralli karşıladık. Biz halk için tüm gücümüzle direnirken morali de yine halkımızdan alıyoruz. Kimse merak etmesin; bizim boynumuz bükülmez, dizimiz çökmez. Halkımız nasıl dimdik ve onurlu şekilde duruyorsa biz de onlara layık olacağız ve halkımızı asla mahcup etmeyeceğiz. Verilen cezaların tamamı bir tweet ve birkaç miting konuşmamdan dolayı verilmiş. Yani yıllardır yalan ve iftirayla yarattıkları algılara dayalı. Ne bir şiddet eyleminden ceza verildi ne de şiddeti teşvik ya da destekten. Sadece düşüncelerimden, söylediklerimden 42 yıl ceza verilmiş oldu. Bu da davanın siyasi bir dava, cezaların da siyaseten verilmiş cezalar olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu.

"Bir gün hepimiz beraat edeceğiz"

6-7 Ekim'de yaşanan ölümlerden tüm sanıkların beraat etmesine dair yorumu sorulan Demirtaş, şu yanıtı verdi:

Elbette biz değil bir insanı öldürmek veya yaralamak, bir karıncayı bile incitmedik. Bunu devlet de hükümet de mahkeme heyeti de çok iyi biliyor. Ancak yıllarca bizi “katil, terörist” diye yaftalayıp bunun üzerinden hem kamplaştırma yaratarak seçim malzemesi yaptılar hem de 6-8 Ekim’de katledilen insanların gerçek faillerini gizleyip korumuş oldular. Buradan da anlaşılıyor ki ölümlerin çoğunun failleri bir şekilde devletle bağlantılıydı ki onları koruyup bizi hedef göstermiş oldular.

Dosyada zaten sıfır delil vardı, bizi cinayetle suçlayanlar da bunu biliyordu ancak açıkça yalan söyleyip halkın bir kesimini kandırmayı başardılar. Tekrar ifade etmek istiyorum ki 42 yıl cezanın tamamı konuşmalarımdan dolayı verildi ki o konuşmaların tamamının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında ifade özgürlüğü kapsamında olduğu tespit edilmişti. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı uygulansaydı bu dava beraatle sonuçlanmalıydı. Elbet bir gün, hepimizin beraat edeceğimizden kuşkum yok.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürtlerin demokratik siyasette mücadele etmelerini ve bu yolla güçlenmelerini, dağa çıkıp silah almalarından daha tehlikeli görüyor. Devlet, savaşı ve şiddeti her zaman siyasete tercih etti, bugün de bu anlayış değişmiş değil. Çünkü savaşarak Kürtleri yok edebileceğine inanıyor ama siyaseten baş etmenin mümkün olmadığını düşünüyor. Bu nedenle Kürt siyasetçilerini her zaman büyük tehdit olarak algılayıp sert şekilde üstüne gitti. Devlete kalsa hepimizin dağa çıkıp silah almamızı, bizimle savaşıp bizi öldürmeyi tercih eder. Oysa biz silahla çözüm olmayacağını düşündüğümüz için barışçıl demokratik siyaseti tercih ettik. Gelin görün ki devlet açısından Kürt’ün siyasetçisi de dağa çıkanı da hatta kedisi, tavuğu bile teröristtir, hepsi aynıdır ve bir şekilde yok edilmelidir. İşte bu zihniyet değişmedikçe Kürtlerin hakları konusu da bir türlü çözüm yoluna girmiyor.


Demirtaş "normalleşme ve yumuşama" açıklamalarını da şu ifadelerle yorumladı:

Bu sorunun cevabını normalleşme, yumuşama girişimlerinde bulunan siyasetçiler verse daha iyi olur. Biz hücredeyiz ve burada yıllardır hiçbir şey, tek bir saniye bile normal değildi. Elbette siyasette diyalog önemlidir, konuşabilmek kıymetlidir, şarttır. Fakat biz de siyasetçiyiz ve halkın seçilmiş temsilcileriyiz ve bizimle konuşmak yerine bize ağır cezalar veriliyorsa demek ki yumuşama, normalleşme Kürtleri ve dostlarını kapsamıyor diye düşünürüz.

"Belki köşe yazısı yazmaya başlarım"

Demirtaş, koşulları itibarıyla aktif ve günlük siyasetten uzak durma kararlılığının da sürdüğünü belirtti:

Aktif siyaseti bıraktım ve dönmeyi de düşünmüyorum. Çünkü bunun koşulları yok benim açımdan. Kaldı ki buradan yaptığım açıklamalar bazen çarpıtılıyor, bazen yanlış anlaşılıyor veya istismar ediliyor. Dolayısıyla günlük siyasete hiçbir şekilde dahil olmayı düşünmüyorum. Şunu da yine açık yüreklilikle söylemek isterim ki siyasete çöreklenmiş bazı zihniyetler, benim buradan siyasi mücadele yürütmemden çok rahatsızlardı. Dışarıda olsam yanımda iki cümle kurmaya cüret edemeyecek tipler, nasılsa cezaevinden cevap veremem diye arkamdan atılmadık iftirayı, edilmedik hakareti bırakmadılar. Çıktığımda hepsiyle yüzleşeceğiz elbette ancak halkımız bilmeli ki bizi bunca yıl içeride tutup ağır cezalar verilebilmiş olunmasının bir nedeni de bu siyaset tüccarlarıdır. Günü geldiğinde, bütün bu siyaset tüccarı keneleri halkımızın yakasından silkeleyip atacağımızdan herkes emin olsun. Dışarıdaki siyasetçi yoldaşlarımız da koltuk için her türlü ilkesizliği yapan bu düşürülmüş unsurlara, onların yaydıkları dedikodulara, iftiralara karşı dikkatli ve duyarlı olmalılar, oyunlara gelmemeliler. Bunların kim olduklarından çok, bu zihniyetin kendisi önemlidir. Bu zihniyeti reddetmek ve onlara alet olmamak gerekir. “Demirtaş karşıtlığı” üzerinden prim yapan, koltuk kapan kim varsa bilinsin ki bu halkın dostu değildir. Çünkü ben ve tutsak arkadaşlarımız bu halkın direnen öz evlatlarıyız ve bu mücadelenin sonuçlarıyız. Mesele ben değilim, benim şahsımda değerlere saldıran kim varsa objektif veya subjektif olarak art niyetlidir.

Aktif siyaseti bırakmamın bir nedeni de bahsettiğim siyaset keneleri ve ne yazık ki bu kenelere halen bazı durumlarda değer verilmesidir. Ancak biz halkımızın öz evlatları ve bu hareketin yetiştirdiği siyasetçiler olarak partiyi de mücadeleyi de bu zihniyete teslim etmeyeceğiz. Genel Merkezimiz daha hassas ve dikkatli olursa kimse mücadelemize, birliğimize zarar veremez. Belki düzenli olarak köşe yazısı yazmaya başlarım, henüz karar vermedim. Ancak şurası nettir ki benim söyleyeceklerim, yazacaklarım DEM Partiyi bağlamaz, kimse de bu şekilde algılamamalı. Ben DEM Partinin yöneticisi, temsilcisi, sözcüsü hatta üyesi bile değilim. DEM Parti elbette bizim partimizdir ve parti yönetimi siyaseti yürütüyor, yürütür. Ben sadece kişisel görüşlerimi paylaşabilirim. Ve yine açık söyleyeyim, siyasette yanlışlar yapan, halkı esas almayan kim olursa olsun net şekilde eleştirmekten çekinmeyeceğim. Herkes buna hazır olsun şimdiden.

 

T24

DAHA FAZLA HABER OKU