İran-Pakistan gerilimi gerçekten bitti mi, yaşananlardan ne anlamalıyız?

İran ve Pakistan geçen hafta sınırdaki anlaşmazlıklar ve ayrılıkçı örgütler yüzünden karşı karşıya geldi. İki ülke birbirinin topraklarına füze saldırısı düzenledi. İki başkentte de gerilim düştü. Peki iki "dost" neden düşmanlığın sınırlarında gezindi?

Burada aileler çok mu yoksul?

Şu çadırlarda yaşayanlara bakın, hiç kimse bizden daha kötü durumda değildir.  Hiçbir şeyimiz yok. Tüm hayatımı altüst olmuş durumda...

İran'ın 31 eyaletinden biri Sistan ve Belucistan.  O bölgede, Konarak şehrinde yaşayan kadın İran İnsan Hakları İzleme kuruluşuna beş yıl önce böyle söylüyordu.  Geçen yılda değişen çok şey yok.  Üstelik 900 kilometreden fazla sınıra sahip olan İran ve Pakistan arasındaki sorunlar da halen devam ediyor.  Sadece yoksulluk değil sınırdaki gerilim de sürmekte. Belucistan, İran ve Pakistan arasında paylaşılan huzursuz bir bölge. Her iki tarafın da sınırlarında güvenlik güçleri yıllardır militan gruplarla mücadele ediyor.  Gerginlik geçen hafta iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi. İran, Irak ve Suriye yönelik füze saldırılarının andından komşusu Pakistan'a da saldırdı. Tüm bunlar yaşanırken iki ülkenin önde gelen temsilcileri olay yerinin çok uzağında, İsviçre'nin Davos kasabasındaydı. Geçen yılın ağustos ayından bu yana siyasi ve ekonomik çalkantı yaşayan Pakistan'da ordunun belirlediği geçici hükümetin lideri Anvarul Hak Kar hızlıca ülkesine döndü ve İslamabad yönetimi İran'a karşı saldırı düzenledi. Söz konusu saldırı İran-Irak Savaşı'ndan bu yana, yani 1988'den beri İran topraklarına düzenlenmiş ilk saldırı niteliği taşıyor. Güncele bakmadan evvel iki ülke arasındaki münasebeti daha iyi anlayabilmek için tarihi biraz geriye sarmak gerekiyor.

Soğuk Savaş döneminin anti-komünistleri

Soğuk Savaş döneminde, yani 1945'den 1991'e yani 46 yıl boyunca her iki ülke de Doğu Bloku'na karşı Batı Bloku'nun parçasıydı. İkisi de anti-komünist ittifak CENTO'nun kurucu üyeleriydi. Pakistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri İran'dı. Pehlevi hanedanlığı devrildi, İran İslam Devrimi oldu. Pakistan İslam Cumhuriyeti'ni hemen tanıdı. İran, Pakistan'ı 1965 ve 1971'deki Hindistan-Pakistan Savaşları'nda destekledi. Sovyet-Afgan Savaşı sırasında İran, Pakistan'ın finanse ettiği Afgan Mücahidlere arka çıktı. Pakistan ise İran-Irak Savaşı'nda Tahran'a... 
 


ABD Başkanı Joe Biden 18 Ocak'ta saldırının ardından gazetecilere "Gördüğünüz gibi özellikle bölgede İran sevilen bir ülke değil" dese bile ABD merkezli Pew Araştırma Merkezi, Pakistan'ın İran etkisinin olumlu karşılandığı nadir ülkelerden olduğunu belirtiyor. Anketler Pakistanlıların batı komşusuna olumlu baktığını söylüyor.

İran ve Pakistan neden birbirine saldırdı?

Peki dost bilinen iki ülke neden birbirine saldırdı? Ve iyi haber olsa dahi taraflar nasıl bu kadar hızlı yumuşadı?  Aslında yanıt iki ülkenin paylaştığı 900 kilometrelik sınır... Bir yanda Pakistan'ın Belucistan bölgesi var. Diğer yanda İran'ın Sistan ve Belucistan eyaleti. Her iki ülkenin de yıllardır savaştığı ayrılıkçı militanların merkez üssü buralar.​ Yani zamanla iyice su yüzüne çıkan gerginliklerin birincil sebebi iki ülke sınırındaki sorunlar​ ve ayrılıkçı grupları barındırmakla ilgili suçlamalar.

"Pakistan İçin Mücadele: Acı ABD Dostluğu ve Zorlu Komşuluk" kitabında Mark Twain'in sıklıkla dile getirilen "Tarih kendini tekrar etmese de, genellikle benzerlikler gösterir" uyarısını anımsatan, ​ Washington DC'deki Atlantic Council'in Güney Asya Merkezi'nin eski direktörü, siyasi ve stratejik analist  Shuja Nawaz, yıllarca ABD ve Pakistan'da üst düzey hükümet ve askeri yetkililere danışmanlık yapmış bir isim. Independent Türkçe'nin iki ülke arasındaki gerilime dair sorularını yanıtlayan Nawaz, 1970'li yıllarda Pakistan'ın Belucistan eyaletinde Beluç ayaklanması yaşandığında sınır bölgesinde İran tarafında yer alan Sistan ve Belucistan'ın da bu ayaklanmalardan etkilendiğini söylüyor, İran'ın İslam Devrimi öncesi ABD'nin kendisine sağladığı ve Pakistan üzerinden satın aldığı 30 Cobra helikopterinin Beluç isyancılara karşı kullanmak üzere Sistan Belucistan'a verildiğihi hatırlatıyor.  "İran ve Pakistan'ın her zaman ilginç bir ilişkisi olmuştur" diyen Nawaz, 1964'te Pakistan, İran ve Türkiye arasındaki ortaklığı güçlendirmek için inşa edilen Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Örgütü'nden söz ediyor, sonrasında iki ülke arasında gelişen ticaret hacmi ve bunun zorluklarından bahsediyor.

Bildiğiniz gibi 1960'larda Türkiye, İran ve Pakistan arasında bölgesel kalkınma için bir işbirliği vardı. İran-Pakistan ilişkisi her zaman bu konuda sorular içerdi, çünkü İranlılar her zaman bu anlaşmaların en iyi tarafını almadıklarını hissettiler. Zamanında İran ve Pakistan aralarındaki ticaret için daha fazla yasal giriş limanı açma konusunu konuştular, böylece en az beş resmi giriş limanı olacaktı. Şu anda neredeyse iki tane var ve ticaretin büyük bir kısmı yasa dışı veya resmi olmayan giriş noktaları üzerinden yapılıyor. Ayrıca iki ülke arasındaki ticaret yılda yaklaşık 2 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkarmaya çalışacaklarına dair anlaşmıştı. Malumunuz İran, Amerika Birleşik Devletleri tarafından yaptırımlara tabii. Bu özellikle resmi kanallar aracılığıyla tüm ticaret ilişkilerini olumsuz etkiler. Aslında Pakistan İran ile gerçekleştirilen ticaretin büyük kısmını kamuoyuna açıklamıyor. Pakistan'ın önde gelen medya organlarındaki raporlara göre kimi Pakistan ihracatlarının Dubai'ye ihracat olarak yanlış etiketlendiği ve aslında İran'a gittiği belirtiliyor. Diğer düşünülmesi gereken bir nokta ise aslında İran'ın bu ticaretten Pakistan'dan çok daha fazla fayda sağlaması. Ayrıca bilinmeyen bir başka faktör, Pakistan'ın Belucistan eyaletinin üç bölgesinin elektriğinin tamamını olmasa bile büyük bir kısmını İran'dan aldığı. Bu nedenle bir birliktelik var. Şimdi sormak isteyebileceğiniz soru şu: Neden bu aniden yapılan saldırı? Ve eğer bu ilişki varsa neden İran, Pakistan'a gidip 'Bakın, hoşumuza gitmiyor, bu insanlar sizin topraklarını sığınak olarak kullanıyor ve onları kaldırmanızı veya sığınaklarını ortadan kaldırmanızı istiyoruz' demedi?" 

Düşmanlığın kıyısındaki "dostlar"...

Haftabaşında bir son dakika aksiliği çıkmazsa Pakistan'ın başkenti İslamabad'da Pakistan ve İran Dışişleri Bakanları da ticaret hacmi dışında muhtemelen bu konuyu daha etraflıca ele alacaklar. Bununla birlikte iki ülke arasındaki ilişkinin dışarıdan bakıldığında aslında dostane olmadığını düşünenler de var. Onlardan biri de Pakistan'ın en eski İngilizce yayın yapan gazetesi Dawn'ın muhabirlerinden Akbar Notezai. Independent Türkçe'ye konuşan Notezai işlerin aslında İran'da şah döneminin sona ermesiyle değişmeye başladığı kanaatinde:

1979'da İran'da İslam Devrimi gerçekleştiğinde işler çirkin bir hal aldı. Çünkü Pakistan'da çoğunlukla Sünni Müslümanlar bulunuyordu, İran çoğunlukla Şii'ydi. Bu yüzden Humeyni İran'da bir devrimle iktidara geldiğinde, işler karıştı. Bu devrimi Pakistan'a, Ortadoğu'ya ve diğer Müslüman ülkelere ihraç etmek istedi. Ancak bu geri tepti. O zamandan beri Pakistan ve İran, tarihsel olarak birbirleriyle anlaşamayan ülkeler haline geldiler. Ve zamanla İran Pakistan'daki ayrılıkçı grupları desteklemeye başladı"

Pakistan'da çoğunlukla etnik ve bölgesel milliyetçilik temelinde birkaç ayrılıkçı grup ve örgüt bulunuyor. Bunların başında da Pakistan devletine karşı düşük yoğunluklu isyan eden Beluç ayrılıkçı gruplar geliyor. Tahran Üniversitesi'nden Prof. Dr. Muhammed Marandi'ye göre ise pek çok İranlı kadın ve çocuk, Pakistan'ın yönetimsiz bölgelerinde üslenen Ceyşu'l Adl gibi terör grupları tarafından öldürüldü. Marandi, kişisel X hesabında paylaştığı mesajında İran'ın bir başka büyük terör saldırısını durdurmak için yalnızca 30 dakikası olduğunu öne sürüyor,  sorunun kökeninde ise ABD, İngiltere ve müttefikleri olduğunu söylüyor, bu ülkelerin Selefi-Vahabi aşırılığı yarattığını iddia ediyor.

Belucistan=Yoksulluk&Yoksunluk

Aslında III. Afgan İç Savaşı'nda (1996-2001) Taliban'a destek veren Pakistan o dönem Taliban kontrolündeki Afganistan'a karşı çıkan İran için sorun haline gelmişti. 2020'lerde ABD'nin askerlerini çekmesi ve Taliban'ın yeniden iktidara gelmesi sonrası Pakistan, Afganistan'da barış ve istikrarı teşvik etmek için İran ile işbirliğini artırdı. Ancak sınırdaki dertler bitmedi. Ortadoğu Enstitüsü Pakistan Çalışmaları Direktörü Emeritus Profesör Marvin Weinbaum da aynı fikirde. Weinbaum, Independent Türkçe'ye verdiği mülakatta dolaylı yoldan da olsa haberin girişindeki kadını anımsatıyor: 

Temel olarak Belucistan doğrudan bu konuda dahil olan Sistan eyaleti, ülkenin en yoksul bölgelerinden biri. Gerçekten de ülkenin en yoksul kısmı. Bu bölgede Tahran hükümetine karşı büyük bir hoşnutsuzluk var ve bunun nedeni, mezhepsel farklılıkların da sorumlu olduğuna inanmaları... Onlar her zaman İran hükümeti için bir diken olageldiler. Aynı zamanda, Belucistan, Pakistan'ın eyaletleri arasında en yoksulu. Bu nedenle, her iki taraf da adil bir pay almadığını, kaynaklardan mahrum bırakıldıklarını düşündüler. Bu nedenle en iyi çözümün bunu her iki ülkece yönetmek olduğunu düşünüyorum."

2024'teki bu son olaylar İran'ın Pakistan'ı Ceyşu'l Adl adlı ayrılıkçı bir gruba destek vermekle suçlaması ve Pakistan'ın benzer iddialarda bulunmasıyla gerilimi artırmıştı. İran, Pakistan'daki Ceyşu'l Adl'a füze ve insansız hava aracı saldırısı düzenledi. Bu saldırıya Pakistan'ın İran içinde misilleme yapmasıyla sonuçlandı.

ABD, Cundullah'a destek verdi mi?

Ceyşu'l Adl 2012'de kurulmuş bir örgüt. Çoğu ülkece terörist olarak kabul ediliyorlar. Kendilerini Beluç halkının ve İran'daki Ehli Sünnet'in maddi ve manevi haklarını korumayı hedefleyen bir halk hareketi olarak tanımlıyorlar. İran'daki Sünni Beluçların haklarını savunduğunu söylüyor, İran hükümetine karşı silahlı mücadele veriyorlar. Geçmişte faaliyet gösteren Cundullah silahlı örgütünün bir nevi devamı niteliğinde. Shuja Nawaz,  Cundullah'ın ABD tarafından yabancı terör örgütü ilan edildiğini, Ceyşu'l Adl'ın da halefi olarak aynı listeye konulduğunu söylüyor ancak bununla birlikte yine geçmişten çarpıcı bir hatırlatma yapıyor:

Ancak 2007 civarında ABC TV gibi bilinen ABD haber ajanslarından ve aynı zamanda İngiliz haber servislerinden gelen raporlar ABD'nin Cundullah'a, yani Sünni gruba, İran içindeki hedeflere saldırmak için gizli destek sağladığını gösteriyordu. Çünkü İran çoğunlukla Şii'ydi. Pakistan, bunun farkında gibi görünüyordu ve buna izin verdi. Bu nedenle Karaçi bir üs olarak kullanıldı ve diğer sınır bölgeleri, bu saldırıların başlatılma noktaları olarak kullanıldı. Ve bu 2007 yılında gerçekleşti, ben de bu konudan haberdarım çünkü o dönemde bu hikaye üzerinde çalışan gazeteciler benimle iletişimdeydiler. Bu konuyu ve neden böyle olduğunu konuşmak istiyorlardı. Bu arka plana dayanarak, İran'ın Devrim Muhafızları'nın bu kararı aldığı oldukça olasıdır. Aynı zamanda, İran'ın siyasi liderliğinin ya bu konuda hemfikir olmadığı ya da tam olarak bilgilendirilmediği son derece mümkün"

"Hedefte İran devleti yoktu"

Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye görüş veren bir başka isim ise 2002-2018 arası Hayber Pahtunhva Eyalet Meclisi Üyeliği görevi üstlenen Pakistanlı siyasetçi ve politika analisti Syed Muhammad Ali. Ali  ise özellikle İran'a yönelik operasyonda hedefin İran'ın kendisi olmadığının altını çiziyor:

Sanırım yaşananlar Pakistan için çok talihsiz ve şok ediciydi, bilirsiniz, bir sabah kalkıp İran'ın provokasyonsuz ve yasadışı bir saldırı başlattığını öğrenmek... Bu nedenle ikinci gün Pakistan, kendini savunma hakkını kullanarak Beluç isyancılara karşı çok hesaplı ve yasal bir saldırı gerçekleştirmek zorunda kaldı.  Ve çok önemli bir noktayı vurgulamak lazım. Hedef İran hükümeti, devleti, askeri, İslam Devrimi Muhafızları Ordusu veya herhangi bir sivil değildi. Biz çok dikkatliydik. Sadece İran'a sığınan Beluç isyancıların hedef alındığından emin olduk"

İran son saldırıyla nasıl bir yandan dosta düşmana kas gücünü göstermek istemişse, Pakistan'ın da benzer bir yönelimi olabilir. En azından 1999-2003 yılları arası ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Afganistan ve Pakistan için İstihbarat ve Araştırma Analistliği yapan Profesör Marvin Weinbaum'a göre öyle:

İran bu saldırısıyla Pakistan'a isyancı gruplar arasında bu durumda Beluçlara bir mesaj vermek istiyordu, aynı zamanda Irak'a saldırısıyla birlikte... Pakistan ise bu hava saldırısını özellikle Hindistan'a herhangi bir saldırıya karşı durmayacağını göstermek amacıyla kullanmış olabilir. Başka bir deyişle herhangi bir saldırıya etkili bir yanıt verme konusunda gerçekten bir pozisyonda olmadığını göstermezse Hindistan'a yanlış mesaj göndermiş olacaktı"

Sınır hala hareketli

"Dosttan düşmana, İran-Pakistan çatışmasına ne sebep oldu?" sorusu bu anlamda biraz olsun yanıt buluyor. İran ve Pakistan tarihsel olarak sıcak ilişkilere sahip olmalarına rağmen, içsel mücadeleler kadar dış gerilimler nedeniyle de karşı karşıya geldiler. Günün sonunda büyükelçiler ülkelerine geri döndü. İran'ın yarı resmi Tesnim Haber Ajansına göre, Pakistan'ın Tahran Büyükelçisi Muhammed Müddesir Tipu dün Tahran'a ulaşırken, İran'ın yeni İslamabad Büyükelçisi Rıza Emiri Mukaddem de İslamabad'a giderek görevine başladı. İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Muhammed Cemşidi, X sosyal medya platformundan paylaştığı mesajında, Pakistan'ın yeni Tahran Büyükelçisinin Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'ye güven mektubunu sunduğunu duyurdu. Dışişleri Bakanları iletişimde. Pazartesi günü Pakistan'ın başkenti İslamabad'da bir görüşme bekleniyor. Peki krizin yeniden tekrarlanma olasılığı var mı?

Siyasi analist Syed Muhammed Ali, gerginliğin zamanında kontrol alınıp durumun yatıştırıldığını ifade edip "İki ülke arasında daha fazla birbirini takip eden askeri faaliyet veya değişim umarım olmaz çünkü bu tür faaliyetler her iki ülkenin çıkarlarına hizmet etmeyecek" tespiti yapıyor. Bununla birlikte krizin gelecekte ilişkilere fayda sağlayabileceği öngörüsünde de bulunuyor: 

Bence bu kriz ayrıca İslamabad ve Tahran'ı, askeri araçlar yerine terörizm, isyan ve aşırıcılık gibi ortak bir soruna karşı işbirliği yapma ihtiyacını fark etmelerine yardımcı oldu. Çünkü bu sadece ikili ilişkiler için değil, aynı zamanda kötü oyuncuların ve isyancıların her iki ülkenin çıkarlarına zarar verme fırsatını artırmalarına izin veren bir şey..."

Ortadoğu Enstitüsü Pakistan Çalışmaları Direktörü Emeritus Profesör Marvin Weinbaum ise "İki saldırının yaratığı gerilime, biri İran'ın Pakistan'a diğeri Pakistan'ın yanıtı olmak üzere, tekrarlanacağını düşünmüyorum. Yaşananları iki ülkenin dış politikalarının bir sonucu olarak anlamamız gerekiyor" diyor. ABD'nin bu gerilimde bir rolü ya da bir kazancı olup olamayacağına yönelik soruya ise şu yanıtı veriyor:

Washington, özellikle İran'ın özellikle askeri kapasitesini güçlendirecek destek almasından endişeli. Size çok dürüst olmam gerekirse burada bir rol oynayan herhangi bir kanıt görmedim. Ancak şu anda sahip olduğum açık kaynakları kullanarak farklı değerlendirmelerde bulunmam gerekiyor. Amerikan istihbarat kaynaklarının herhangi bir şekilde yardımcı olduğuna dair olabilecek istihbarat kaynakları olup olmadığına dair bir şüphe var"

Atlantic Council Eski Güney Asya Merkezi Direktörü Shuja Nawaz ise "Elbette Amerika Birleşik Devletleri satranç oynuyor" diyor. ABD Başkanı Biden'ın askıdaki nükleer anlaşma konusunda İran ile ayrı görüşmeleri yeniden açtığını, İran ile bir düzenleme yapmak istediklerini hatırlatıp "Böylece Hizbullah, Hamas gibi vekillerin kullanımını artırabilirler. Çünkü Arap dünyası ile İsrail arasında daha büyük bir ilişkiyi taahhüt ettiler. Bildiğiniz gibi İsrail'in Gazze'deki Hamas'a saldırısı nedeniyle tüm bu durum şu anda askıya alındı" yorumu yapıyor.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Gerilim düştü ama İran'ın güneydoğusunda Ceyşu'l Adl'ın saldırıları sürüyor. Örgüt, 15 Aralık 2023, 10 Ocak ve 17 Ocak'taki saldırıların ardından tam da bu haberin yayına hazırlandığı saatlerde 13 güvenlik görevlisi ve bir albayı öldürdü. Örgütün bağlantılı olduğu düşünülen silahlı kişiler, bir evde 9 yabancı uyruklu kişinin de hayatına son verdi. Şimdilik iki ülke başkenti arasındaki yakınlaşma sonrası arka plana itilmiş olsa bile hala riskler var. Bir, "daha geniş çatışma potansiyeli" İran'ın Irak, Suriye ve Pakistan gibi ülkelere yönelik füze saldırıları ve vekaleten desteklediği militan gruplar, bölgede birden fazla ülkenin katılımıyla geniş bir çatışma riskini beraberinde getirebilir. İki; "bölgesel istikrara etkisi" Bu durum özellikle Pakistan'ın ABD ve diğer ülkelerle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir. Üç; "stratejik ortaklıklar" Çatışmalar, bölgedeki stratejik ortaklıkları da etkileyebilir. Söz gelimi İran'ın hava saldırıları, Hindistan'ın Tahran'a gerçekleştirdiği bir ziyareti takip etti. Bu durum Pakistan'ın uzun süredir sürdürdüğü Hindistan'ın Pakistan'ı kuşatma çabaları anlatısını güçlendirebilir. Ve dört; "ABD'nin dahil olması" ABD'nin Hint-Pasifik öncelikleri bulunuyor, bölgedeki İran'ın faaliyetleri çerçevesinde Pakistan ile çalışma konusunda belirsizlik yaşaması mümkün. Hele aynı yerde dolanıp duran Çin varken...

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU