Vietnam, iki haftadan az bir süre içerisinde vizyona girmesi planlanan Barbie filmindeki bazı sahnelerden dolayı filmin sinema salonlarında gösterimini yasakladı.
Bu sahnelerde Çin'in Güney Çin Denizi'nde egemenliğini ilan ettiği bölgeleri gösteren ve Hanoi'yi büyük miktarda petrol, gaz ve balık zenginliğine sahip su geçidinin önemli bir kısmından mahrum bırakan bir harita yer alıyor.
Vietnam'ın bu kararının üzerinden çok geçmeden Filipinler de filmin ülke sinemalarında gösterimini yasaklamakla tehdit ederek Vietnam'a katıldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Daha önceki filmler de Çin'in yayılmacı hırslarına kuşkuyla bakan komşularından benzer itirazlara ve önlemlere maruz kalmıştı.
Ancak bu sefer ABD'li milletvekilleri de Barbie filmini kınama kampanyasına katıldı ki bu, Çin-ABD ilişkilerini etkileyen gerilimin boyutuna işaret ediyor.
Bu durum, ABD'li milletvekilleri tarafından Pekin'in siyasi propagandasına tâbi olmakla suçlanan yapımcı Amerikan şirketi Warner Bros.'un açıklama yapmasını gerektirdi.
Bu olay, ABD ile Çin arasındaki aşırı hassasiyete delalet ediyor ve jeopolitik gerilimlerin ABD ve Çin devleri arasındaki ilişki dinamiklerinde büyük bir değişime tanık olan ekonomik alana sızmasından sonra film ve diğer kültürel ürünlere sızmasının da ne kadar kolay olduğunu özetliyor.
Bugün dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki ilişkiyi tarif eden en yaygın anlatı, ikili arasındaki kopukluğa ve ayrılığa odaklanıyor.
Bu hal, ithalat kaynaklarını çeşitlendirme stratejisinin yanı sıra teknolojiye, kaynaklara, ekonomiye, ticarete ve yeniliğe bile yarım asırdır benzeri görülmemiş bir şekilde milliyetçi ve vatanperver anlamlar yükleme eğiliminin artması tarafından yönlendiriliyor.
ABD hükümeti, Amerikan özel sektör şirketleri için çok büyük ve cazip pazarlara sahip olan Çin'e elektronik çip ihracatına katı sınırlamalar getirdi.
Sunduğu gerekçe ise ABD ulusal güvenliğinin gereklerine uymakla birlikte rakibini teknolojinin, özellikle Çin askerî yeteneklerini geliştirmede, ikili kullanım amaçlarından menetmekti.
Bu adıma karşılık Çin, görünüşe bakılırsa teknoloji endüstrisi için temel metallerin tedarikini yasallaştırmak suretiyle misilleme yapmaya hazır.
Pekin, ABD raporlarına göre dünyadaki lityum ve kobaltın üçte ikisini, alüminyumun yüzde 60'ını, güneş panellerinde kullanılan polisilikonun yüzde 80'ini ve nadir toprak metallerinin yüzde 90'ını içeren küresel maden kaynaklarının rafine edilmesi üzerinde kontrol sahibi.
Bu kontrol Çin'e, Çin'den Amerika'ya ve Batı'nın geneline uzanan tedarik zincirlerinin güvenliğini tehdit edebilecek vurucu bir güç sağlıyor ve gelişmiş Batılı endüstrileri Pekin'e bağımlı kılıyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'ın yakın zamanda Pekin'e yaptığı dört günlük ziyaret, gürültü koparsa da en iyi ihtimalle mütevazı sonuçlar verdi.
Ziyaretin esas 'başarısı' ABD ile Çin arasındaki rutin üst düzey diplomasinin geri dönüşünü ifade etmesiydi ki bu, iki ülke arasındaki uçurumun boyutunun ve bunun kâinatın geri kalanı için taşıdığı risklerin teyidinden başka bir şey değildir.
Hazine Bakanı'nın ziyaretinden önce ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın yaptığı ziyarette Blinken ile Çin Devlet Başkanı arasında bir görüşme gerçekleşti.
Bu ziyaretin ardından Başkan Joe Biden, Çinli mevkidaşını diktatör olarak nitelediği bir açıklama yaptı.
Bu açıklama, iki ülke arasındaki ilişkilerin maruz kaldığı zehirlenme seviyesinin açık bir göstergesi olarak Pekin'den bir yanıtla karşılandı.
Biden, dışişleri bakanının bu dosyanın kapatıldığını ilan edip siyaset ve medya düzeyinde dolaşımdan çekilmesi çağrısında bulunmasından sonra Çin'in casus balonu mevzusunu yeniden gündeme getirerek iki ülke arasındaki havayı daha da karıştırdı.
Bu tür tutarsızlıklar, ABD'de başkanlık seçimleri yarışının başlamasıyla birlikte iki parti arasında yaşanan siyasi rekabetin ve açık artırma oyununun gerekleriyle açıklanıyor ve Washington'ın Çinli rakibiyle gerilimi azaltma kararındaki ciddiyetsizliğine işaret etmiyorsa da Pekin açısından bu, Amerika'ya duyulan güvensizliği pekiştirmek için bir teşvik ve Amerika'yla Ortadoğu, Avrupa ya da Asya sahnelerinin dışında geleneksel olmayan mesajlar ve araçlarla çatışmayı yükseltmek için bir sebep.
Bu bağlamda ABD'li yetkililere göre Çin, hassas ABD askerî bilgilerini ele geçirmek ve Amerikan vatandaşları arasında casusluk imkânı elde etmek amacıyla Küba'da bir elektronik dinleme istasyonu ve bir askerî eğitim tesisi kurmaya niyetli.
Bu, 1960'lı yıllarda ABD ile Sovyetler Birliği arasında yaşanan ve Küba'nın da sahnede olduğu füze krizini hatıra getiriyor.
Amerikan iddialarının doğruluğunu veya isabetliliğini bir kenara bırakarak söyleyelim:
Çinli şirketler gerçekten de Latin Amerika ülkelerinde ve Karayip Denizi bölgesinde (Karayipler) derin su limanları inşa etmekle meşgul.
ABD bakış açısına göre bu tesisleri ona, ticari gemileri veya ABD donanmasını gözetleme operasyonlarında kullanma imkânı veriyor.
Üstelik Çin, Latin Amerika'daki dördüncü serbest ticaret anlaşmasını bu kez Washington'ın en önemli müttefiklerinden sayılan Ekvador ile imzaladı. Ancak Amerika ile benzer bir anlaşma imzalamayı başaramadı.
Amerikan Wilson Enstitüsü tarafından yürütülen bir araştırma, Çin'in son yirmi yılda Latin Amerika ve Karayipler'de gözle görülür şekilde büyüyen ekonomik etkinliğini izliyor.
Bu gelişme, buradaki ülkelerin ekonomik bağımlılığının ABD'den Çin'e kaymasına yol açtı ve bu ülkelerin, uluslararası kuruluşlarda oylama eğilimlerini değiştirerek, ABD'nin bölgedeki liderliğini açıkça etkiledi.
Nitekim Pekin, önemsiz bir ticari ortak olmaktan çıkıp Güney Amerika için ilk ve Latin Amerika'nın geri kalanı için en büyük ikinci ticaret ortağı haline geldi.
Hem ABD'yi hem de Çin'i barındıran bir dünya tasavvur edememenin sonucunda, ABD'nin güdümündeki Çin'i kontrol etme politikaları hızlandı.
Buna karşılık Çin'in şüphesi arttı ve Pekin dünya sahnesinde olduğu gibi kendi çevresinde de daha saldırgan politikalara itildi.
Bu, ya Soğuk Savaş'ın ve ona eşlik eden maliyetli kutuplaşma çabalarının sürmesine ya da uluslararası güvenliğin ve istikrarın temellerini sarsacak hesaplanmayan çatışmalara doğru sürüklenmeye yol açacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz