Kaderine terk edilen Pazarcık

Hayatta kalanların önemli sorunu evlerine girememek değildi; suya, yiyeceğe ve enkaz altında yakınlarını kurtarmak için arama-kurtarma ekiplerine ihtiyaçları vardı

Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

Adıyaman'da tanık olduğumuz manzara morallerimizi bozmuştu, karşılaştığımız gerçeklerin devamı bizi depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş'ın Pazarcık İlçesi'nde karşılayacaktı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Adıyaman'a göre Pazarcık kaderine terk edilmişti. Etrafta ne bir arama-kurtarma görevlisi ne de sağlık ekipleri vardı.

Depremin ikinci gününün sabahı Pazarcık'taydık bu nedenle sorunları en tepeden biz gözlemlemiştik. 
 

İdris Yılmaz.jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Yollar tuzaklanmış gibiydi

Adıyaman'dan ayrılmıştık. Yolumuz depremin merkez üssü olan Maraş'ın Pazarcık İlçesi'ne doğru devam ediyordu.

Yok kenarlarında barınma alanları olmadığı için insanlar araçları içinde kalıyor ve üşümemek için araçlarını çalışır vaziyette tutuyordu.

Aracı olanlar şanslıydı elbet, ancak olmayanların durumu daha kötüydü.

Yol ilerledikçe farklı insan manzaralarının geceyi aydınlatan ateşlerden fark ediyorduk.

Karanlığın hakim olduğu gecede, deprem korkunç tahribatını asfaltlarda yansıtıyordu.

Yollar tuzak gibiydi, sanki depremden kaçan insanlar için tuzaklar kurulmuştu.

Asfaltlar yarılmış küçük hendekler oluşmuştu. Yol kenarlarında kaza yapan çok sayıda araç vardı. 
 

İdris Yılmaz (8).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Dinlenme tesisleri sığınma alanlarına dönüşmüştü

Geceye ise yoğun bir tipi hâkimdi, aracın silecekleri kar yağışına yetişemiyordu.

Yol boyunca gazeteci arkadaşım Ruşen Takva ile çok az konuştuk. Gördüğümüz manzara karşısında ikimiz de doluyduk; çaresizliğimize sitem ederken zaman zaman gözlerimiz doluyordu ve göz göze gelmekten kaçınıyorduk.

Yol ilerliyordu, gün ise yavaş yavaş ağarmaya başlamıştı. Yolun kenarında şehirlerarası yolcuklarımızda sürekli gördüğümüz dinlenme tesislerine rastlıyorduk.

Buralara yığılan insanlar, çaresizliğin başka bir fotoğrafıydı. Yolcuların ihtiyaç molalarını verdiği bu tesisler, birer sığınma alanına dönüşmüştü.

Ne yiyecek vardı ne de susuzluğu giderecek içecek. Tuvaletlerin kapısında kilit vardı. Çünkü deprem kentin alt yapısını da bozmuş, insani ihtiyaçların karşılamasını engelliyordu.  
 

İdris Yılmaz (7).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

İki gün boyunca yemek ve su yüzü görmemişler

Depremin ikinci günüydü ve Pazarcık kentine kısa bir yolumuz kalmıştı.  

Tanık olduğumuz manzaralar nedeniyle yaşadığımız travma bedenlerimizi yormuştu.

Uykusuzluk ağır basıyordu, gün doğmadan bir iki saat dinlenmek istemiştik. Kısa bir dinlenme sürecimizde belki 20'den fazla artçı deprem yaşadık.

Tekrar yola koyulduk bir saatlik yolun sonunda yerleşim alanları görülmeye başladı.

Girdiğimiz kent Pazarcık'ta binalar yıkılmıştı. İnsani yönüyle meşhur olan bu kentte insanlar, enkazlar etrafında ağıtlar yakıyor parmaklarıyla sevdikleri üzerine yığılmış betonları sökmeye çalışıyordu.
 

İdris Yılmaz (3).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Depremin ikinci günüydü, depremzedeler bu süre içinde yemek ve su görmediklerini söylüyorlardı.

Gider gitmez etrafımıza toplanan insanlar sitem üzerine sitem ettiler. Etrafta ne bir arama-kurtarma ne sıcak bir aş aracı ne de yardım edecek kimse vardı.

Sanki Pazarcık kendi kaderine terk edilmişti. Oysa televizyon ve diğer basın mecralarında depremden önce Pazarcık ismi geçiyordu. Çünkü depremin merkez üssü Pazarcık'tı. 
 

İdris Yılmaz (1).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe​​​​​​​

 

Çaresiz bir ağıt

İlerledikçe yıkılan bina enkazları yolları kapatmıştı. Herkes kendi akrabasını ailesini ya da sevdiğini kurtarmaya çalışıyordu.

Fakat güçsüzdüler; güçsüz oldukları kadar yalnızdılar. Yüreklerindeki acı, mantıklı düşünmesini engelliyordu.

Birlikte hareket etseydiler, tek tek olsa da bazı binalardan canlı insanları kurtarabilirdiler. Ancak bunu düşünen ve birlikte çalışan çok az insan gurubu vardı.
 

İdris Yılmaz (6).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Dikkatimizi çeken genç bir kadının çığlıklarıydı, koca bir enkazın etrafında yalnızca o ve arkadaşı bulunuyordu.

Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş, bakışları sitem doluydu. Çaresizce enkazın altından sesleniyordu:

Abiii, ablaaa, ne olur ses verin…


Sesler duyulsa bile tek başına kurtaramazdı onları. Fakat buna rağmen inanmaktan vazgeçemiyordu.

Cüssesinden büyük, gücünü aşan betonlara asılıyor kaldıramayınca oracıkta yıkılıp kalıyordu. Çaresizliğe feryat edip dizlerini döverek ağlıyordu.

Yanındaki arkadaşı da onun kadar çaresizdi. İki kadın ve koca bir binanın enkazı…

İşte bu iki kadın aslında Pazarcık'ın çaresizliğinin somut bir örneğiydi. 
 

İdris Yılmaz (12).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

"Belediye'ye gittim onlar çiğköfte yiyor, kahve içiyorlardı"

Her yer enkaz doluydu, enkazlar altında canlarını yitiren ya da henüz yitirmeyip bir umut kurtarılmayı bekleyen çok sayıda insan vardı.

İlk gittiğimizde herhangi bir arama-kurtarma ekibiyle karşılaşmadık ancak ilerleyen saatlerde bölgeye gelen bir AFAD ekibi bizleri olduğu kadar orada yardım bekleyen insanları da umutlandırmıştı.

Ne yazık ki bu ekip yardım çığlıklarına rağmen geldikleri gibi bölgeden ayrıldılar.
 

İdris Yılmaz (2).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

İnsanlar açtı, susuzdu ancak açlık ve susuzluk değildi onları zorlayan; duyarsızlığaydı isyanları.

Ben kameramla bölgeden detaylar alırken bana yaklaşan genç bir insanın söyledikleri inanılması zor bir ifadeydi.

Ancak kişinin yüzündeki çaresizlik ifadesi söylemlerini inandırıcı kılıyordu.

Ve şu sözleri dile getirdi.

Belediye'de şu anda hepimizin ihtiyacını karşılayacak su ve gıda var; dağıtmıyorlar. Belediyenin iş makineleri de var; çalıştırmıyorlar. Belediyeye gittim, ailemin durumunu anlatmaya çalıştım ancak onlar çiğ köfte yiyor, kahve içiyorlardı... Bizi dinlemek bile istemediler.
 


"Ne olur sesimizi duyurun…"

Yanımıza yaklaşan ve yaşları 35-40 olduğu tahmin edilen bir kadın "Pazarcık'ın ötekileştirildiğini" ifade ediyordu.

Depremin ardından 2 gün geçmesine rağmen başta belediye başkanı olmak üzere hiç kimsenin hallerini sormadığını söylüyor ve sözlerinin devamında etleri tahriş olmuş parmak uçlarını göstererek şunları dile getiriyordu:

Bak parmaklarıma. Ben bu ellerimle iki evladımın cansız bedenini çıkardım enkaz altından. Benim acımı bir ben bilirim, hani nerede o 'Avrupa bizi kıskanıyor' diyen liderler, nerede Avrupa'nın kıskandığı devlet? Bizim çığlığımızı dünya duydu, yardımseverler dünyanın bir ucundan gelip buraya Maraş'a yetişebiliyor ama ne yazık ki devlet kendi vatandaşına yetişemiyor. Beni aradılar, Maraş'talar; belki iki saati bulmaz buraya gelecekler. Ancak devletim bana yetişemiyor. Avrupa duy sesimi ve kıskan bizi…
 

İdris Yılmaz (5).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Bizler depremin ikinci gününde Pazarcık'a vardık. Bu nedenle sorunun en tepe noktasındaydık; Adıyaman'da gördüğümüz manzaradan farksızdı Pazarcık.

Hayatta kalanların önemli sorunu evlerine girememek değildi; suya, yiyeceğe ve enkaz altında yakınlarını kurtarmak için arama-kurtarma ekiplerine ihtiyaçları vardı.

Biz bölgeden ayrılırken kurtarma ekiplerinin Pazarcık'a girdiğini gördük ancak yetersiz kaldıklarını bölgedeki kaynaklarımızın bize aktardığı bilgilerden edindik.
 

İdris Yılmaz (10).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Depremin üçüncü gününde bölgeye gönderilen yardım tırlarıyla birtakım ihtiyaçlar karşılansa da barınma sorunlarının halen devam ettiğini gündeme yansıyan gelişmelerden takip ediyoruz. 

Pazarcık'tan ayrılırken yollardaki petrol istasyonlarında akaryakıt almak için insanlar uzun kuyruklar oluşturmuştu.
 

İdris Yılmaz (11).jpg
Fotoğraf: İdris Yılmaz/Independent Türkçe

 

Aynı zamanda araçlar da başka bir kuyruktu. Geceyi araçlarında geçiren depremzedeler üşümemek için araçlarını sabahlara kadar motoru çalışır vaziyette tutuyordu. Hal böyle olunca yakıt tüketimi fazla oluyordu. 


Yazının devamı: Maraşlıların dinmeyen öfkeleri

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU