Peru'da postmodern darbenin anatomisi

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Peru'da bir ayı aşkın süredir, Özgür Peru Partisi mensupları ve "Kongre'yi feshetme kararı ardından gözaltına alınan Castillo'nun mağdur olduğunu düşünen eylemciler"; Castillo'nun yerine atanan eski başkan yardımcısı Dünya Boluarte'nin istifası, yeni bir anayasa için bir kurucu meclisin tesis edilmesi ve erken seçimlerin yapılması için başkent Lima'da gösteriler düzenliyor.

Aralık ayı başından günümüze değin geçen süreçte, sokak olaylarında yüksek yoğunluklu çatışmalara tanık olunuyor.

Lima merkez dışındaki protestolar, Cusco, Arequipa ve Puno gibi turistik alanlarda gerçekleşiyor. Resmi verilere göre eylemler esnasında 48 Peru vatandaşı hayatını kaybetti.

Diğer yandan; Uluslararası Af Örgütü, Peru güvenlik güçlerinin, Lima'da protestoculara karşı uyguladığı orantısız gücü kınayan bir açıklama yayımladı.
 

Reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

Coğrafya, siyasetin maddi dünyasıdır. İbn-i Haldun'dan, Karl Marx'a dek süregelen pek çok tarihçi, pek çok siyasal düşünür, coğrafya ile siyaset arasındaki bağı anlamaya ya da açıklamaya çalışmıştır.

Bu bağı güçlendiren olgu ise, postmodernizmdir. Zira bugünkü post modern dünyanın koşuları ve zorunlulukları, siyasete coğrafya biçme ve coğrafyanın jeopolitik sonuçları konusunda kadim zamanların dünyasına göre çok daha önemli ve süratlidir.

Bu azmi ve sürati açıklamak gerekirse, postmodernizm denilen olgunun elbette ki, militarist hezeyanlarla bağlantılı; hatta bunu kışkırtan, yönlendiren bir tarafı da vardır.

Fakat bu yönlendirmeler, coğrafya ile siyaset arasında dokunan köklü bağların yol açığı reel politika hesaplamaları sayesinde, günlük toplum yaşamında tezahür edebilmektedir.

Son yıllarda, Latin Amerika'da yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, reel politik hesaplamalar, coğrafyayla sentezlenerek, birtakım reel politik kurgulamalara dönüşmektedir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Latin Amerika, coğrafya olarak, en uzlaşmaz sandığımız grupları bir araya getirebilen, en uzlaşmacı sandığımız çevreleri de birbirine hasım edebilecek bir karaktere sahiptir.

Özellikle son iki yüz yıllık tarihsel süreçte yaşanılan çatışma kaos konsepti halen güncelliğini koruyor.

Son olarak Brezilya'da ve Peru'da yaşanılan politik gerilim, düşük ve yüksek yoğunluklu ayaklanma ve çatışma süreçleri Latin Amerika'nın makus talihinin henüz değişmeye niyetli olmadığını düşündürüyor.

Elbette bir toplumsal değişim ve sosyal iyileşme olacaksa bunu başarmak da belli bir politik travma sürecini yaşamak ve atlatabilmekten geçiyor. Son aylarda oldukça hareketli günler yaşayan Peru için de bu geçerli.
 

Pedro Castillo AP.jpg
Pedro Castillo / Fotoğraf: AP

 

Peru'nun solcu lideri Pedro Castillo'ya karşı gerçekleştirilen postmodern darbe, retorik açıdan Latin Amerika'da daha önce gerçekleşen CIA destekli darbe girişimlerinin bir benzeri aslında.

Peki Pedro Castillo kim?

Kısaca tanıtayım;

Pedro Castillo 19 Ekim 1969'da Peru'nun en fakir bölgelerinden biri olan Cajamarca'daki Puna kasabasında okuma yazma bilmeyen iki köylünün dokuz çocuğunun dördüncüsü olarak doğdu.

İlk ve orta eğitimini Octavio Matta Contreras de Cutervo Yüksek Pedagoji Enstitüsü'nde, yüksek öğrenimini Cesar Vallejo Üniversitesi'nden eğitim alanında lisans ve Eğitim Psikolojisi alanında yüksek lisans yaparak tamamladı.

Sonrasında Peru And dağlarının en yoksul bölgesi olan Cajamarca'daki ilkokulda öğretmenlik yapmaya başladı.

Daha sonra ise 32 yaşında (2002 yılında) bu bölgeden belediye başkanı adayı oldu ama kazanamadı. Ancak pes etmedi.

Castillo, on binlerce öğretmenin, maaş artışı talebiyle 2017'de başlattığı başarılı grevle tüm Peru genelinde adını duyurmayı başardı.

Castillo'nun Peru'nun çeşitli bölgelerinde, 75 gün süren ve öğretmenlerin maaşlarının artırılması için düzenlenen grevde yürüttüğü sendika liderliği, ona Peru solunun liderliğinin yolunu da açtı.

Castillo, 2021 yılında solcu Özgür Peru Partisi adayı olarak seçimlerde başkanlığa aday olmayı başardı. 


Pedro Castillo, Özgür Peru Partisi'nin sol sosyalist kliğinin savunduğu politikaları gündeme getirdi ve "Zengin bir ülkede artık yoksul kalmayacak" sloganıyla kampanyasını götürdü.

Peru'daki madenleri, petrol ve kömür kaynaklarını devletleştirme ve bir milyon kişiye istihdam sağlayacaklarını vadetti.

Ayrıca, yabancıların işlettiği madenlerde gelirin yüzde 70'inin Peru'da kalmasını sağlayacak şekilde sözleşmelerin yenileneceği sözünü de verdi.

Nihayetinde 11 Nisan 2021'de gerçekleşen devlet başkanlığı birinci tur seçiminde Özgür Peru Partisinin adayı Castillo, yüzde 19,83 oyla ipi göğüslerken, rakibi olan sağcı aday Fujimori ise yüzde 13,37 oy oranı ile ikinci sırada yer almıştı.
 

Reuters (1).jpg
Fotoğraf: Reuters

 

Pedro Castillo, Peru'nun bağımsızlığının 200. yıl dönümü olan 28 Temmuz 2021 tarihinde göreve başlamıştı.

Kuşkusuz oldukça zorlu bir dönemde başkan seçildi. Ayrıca genel oyların yüzde 50'sinden biraz daha fazla oyla seçilmesi ve dolayısıyla kutuplaşmış bir Peru manzarası ile karşı karşıya olması Castillo için ciddi bir handikaptı.

Buna ilaveten Kovid-19 pandemisinin üçüncü dalgası başlamışken, Peru'da nüfusa oranla Kovid kaynaklı ölüm sayısında çok büyük artış varken ve 32 milyon nüfuslu Peru'da aşılama oranı yüzde 5 civarında seyrederken Castillo başkan seçildi.

Zaten Peru pandemi nedeniyle büyük bir ekonomik kriz yaşıyordu. Peru ekonomisinin pandemi sürecinde yüzde 11 daralması milyonlarca insanın yoksullaşması demekti. 


Castillo'nun mensubu olduğu Özgü Peru Partisi'nin politik yaklaşımı aslında genel olarak Marksist bir tutum takınıyordu.

Partinin kurucusu ve genel sekreteri olan Vladimir Cerron kendilerini 'taşra solu' olarak tanımlıyor ve 'havyar yiyen solun' aşırı sağdan bile daha büyük bir düşman olduğunu söylüyordu.

Bu tavır, bir nevi geçmişte sosyal demokratları da 'kapitalist sistemel uzlaşmacı' olarak itham eden Rus Bolşevikler'i de andırıyor.

Ancak meselenin özünde şu var; Castillo görevi devralmasıyla beraber, oldukça pragmatik bir tutum takındı.

Mesela, Peru Merkez Bankası ve Dünya Bankası'nda danışman olarak görev yapan Pedro Francke 'yi Ekonomi bakanı olarak atadı.

Bu atama, Özgür Peru Partisi ile Castillo arasında ciddi bir kez yarattı. Özgür Peru Partisi, Castillo'nun politik tecrübesizliğini ve politik ekip kurmadaki beceriksizliğini artık fark etmişti.

Ayrıca, Şubat 2022 'de ekonomi bakanı Pedro Francke 'nin istifası da Özgür Peru Partisi'nin bu kanaatini iyice güçlendiren bir etken oldu.


Göreve geldikten sonraki bir yıllık süreçte dinamik bir hükümet ve kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonu oluşturamayan Castillo'nun, 'hükümeti devirme ithamını öne sürerek' Kongre'yi feshetmeye teşebbüs etmesi, onun için sonun başlangıcı oldu.

Bir açıdan bakılırsa, bu hatalı ve çılgınca davranış tabiri caizse CIA'in ekmeğine yağ sürmüş oluyordu.

Diğer açıdan bakıldığında ise, belki de onu çılgınca güç zehirlenmesi yaşadığı bu sürece doğru manipüle eden belki de CIA'in bizzat kendisiydi.

Unutmamak gerek; istihbarat biliminin temeli olan kontrespiyonajda temel kural; radikalleştirerek kontrol etmek ve hata yaptırarak tasfiye etmektir.

Peki, bu tarz bir durum varsa Peru Ulusal İstihbarat Servisi (SIN) ne yapıyor?

Bu sorunun cevabını kestirmek zor. Zira daha önce pek çok kez kapatılıp açılan (Örneğin 2015'te muhalifleri dinlediği iddiasıyla geçici olarak kapatıldı) veya ilga edilip sonra tekrar reorganize edilen SIN'ın temel sorunu esasen tam manasıyla bir gizli servis olamaması.

Peru'daki herhangi bir sivil hükümet bunu başaramadığı sürece, postmodern darbelere domine edilen kaos ve çatışma ortamı Peru'nun yakasını bırakmayacak.

İlerleyen süreçte Peru'yu irdelemeye devam edeceğim.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU