Müzakere mi, savaş mı?

Her halükarda ve son yıllardaki deneyimlerinin ışığında, Lübnan'ın tüm enerji sektörlerine gerekli önceliği ve şeffaflığı vermesi her zamankinden daha fazla gerekli hale geldi

Fotoğraf: AA (Arşiv)

Lübnan yakın gelecekte yeni kazanımların eşiğinde görünüyor. Bununla birlikte 'İsrail'in Kariş sahasındaki gaz tesislerinin ve deniz petrol altyapısının bombalanması' hakkında konuşuluyor. 

Buradaki tehdidin sebebi Eylül 2022'nin başlarında Kariş sahası için önceden planlanan üretime başlama tarihidir.

Kariş sahası, İsrail sularından Lübnan ve İsrail arasındaki tartışmalı bölgeye kadar uzanıyor.

Bu sahanın İsrail sularındaki Hat 29'un yaklaşık 10 mil güneyine ve sonrasında tartışmalı bölgeye kadar uzandığı tahmin ediliyor.

Lübnan ve İsrail, sınır anlaşmazlığına çözüm bulmak için ABD'nin himayesinde dolaylı müzakereler yürütüyor.

Hizbullah, devlet tarafından üzerinde anlaşmaya varılan sınırları onayladığını resmen açıklamıştı. Müzakereler, Hizbullah'ın siyasi müttefiki Cumhurbaşkanı Mişel Avn tarafından yönetildi.

Hizbullah'ın sürpriz bir şekilde yaptığı uyarı, daha önce açıklanan üretim kararının durdurulmasını şart koşuyor ve aksi taktirde Kariş sahasının ve İsrail deniz sahalarının geri kalanının bombalanacağı tehdidini içeriyordu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Soru şu: ABD arabuluculuğunda iki tarafın da kabul edeceği bir uzlaşmaya varılabilir mi? Ne zaman?

Lübnan yıl sonundan önce cumhurbaşkanlığı seçimlerini, İsrail ise yıl sonundan önce yasama seçimlerini gerçekleştirecek.

Tarihsel deneyimler, sınır müzakerelerinin karmaşık ve zaman alıcı olduğunu göstermektedir.

Ayrıca sınırların belirlenmesinde uluslararası hukuk, tarihsel kanıtlar ve elbette müzakerelerde bulunan iki ülkenin gücü önemli faktörlerdir.

Lübnan ile İsrail arasındaki dolaylı müzakereleri güç kılan bir diğer husus, savaş halindeki iki ülke arasında gerçekleşmesidir.

Ayrıca bir siyasi parti (Hizbullah), ülkenin modern tarihinin en kötü ekonomik, sosyal ve politik koşullarından geçtiği bir zamanda devletin savaş ve barış politikası belirliyor.

Füze ve insansız hava araçları kullanılan modern savaşlardaki deneyimler, yaşanacak tahribin büyük çapta olduğunu ve ancak bu tür savaşları kısa sürede bitirmenin zor olduğunu gösteriyor.

Lübnan çok fazla siyasi kaos yaşadı ve hala da yaşamaktadır. Bunun en açık kanıtı, 4 ve 9 numaralı bloklara ilişkin ilk ihale 52 uluslararası petrol şirketinin ilgisini çekmiş ve ihaleye katılmak için başvurular yapılmıştı.

Fakat sonuçlarının ağustos ayının başında açıklanması beklenen kalan sekiz blok için yapılan ikinci ihaleye tek bir petrol şirketi dahi katılmak için başvurmadı.

Küresel gaz endüstrisinin patlama yaptığı, gaz talebinin arttığı ve fiyatların rekor rakamlara yükseldiği bir zamanda bu firmaların ikinci ihaleye katılmama gerekçesi açıklanmadı.

Kaynaklar, Doğu Akdeniz bölgesindeki hiçbir petrol şirketinin keşiflere katılmamasının nedeninin, savaş çıkması ve tesislerin bombalanması korkusu olduğunu belirtiyor.


İtalya enerji şirketi ENI, 22 Ağustos'ta Kıbrıs sularındaki 6. blokta ikinci bir saha keşfettiğini duyurdu.

Yapılan açıklamada, sahanın 2287 metre derinlikte keşfedildiği, ilk rezervlerin önemli olduğu, başlangıç için bu rezervin 2,5 trilyon fit küp olarak tahmin edildiği ve sondajın ardından bunun artabileceği belirtildi.

Bu sahanın, ENI ve Fransız ortağı Total'in 6'ncı blokta keşfettiği ikinci alan olduğunu belirtmekte fayda var. Bu şirketler, Rus enerji şirketi Novatek ile ortaklaşa bir şekilde 6 ve 9 numaralı bloklara ilişkin ilk ihaleyi kazanmıştı.

Lübnan'ın kuzey sularındaki 4'üncü blokta keşifler yapılırken güneyde 9'uncu blok üzerine herhangi bir çalışma yapılmadı. Bunun sebebinin sınırın çizilmesi konusundaki anlaşmazlık olduğu düşünülüyor.


Gelecekte petrol savaşları yaşanacağına dair bir korku var mı? Petrol endüstrisi kaynakları, açık deniz petrol sahalarının geliştirilmesinin pahalı olduğunu göstermektedir.

Lübnan'da da olduğu gibi özellikle derin deniz sularındaki platformlar bir veya iki milyar dolara mal olmaktadır.

Bu kasvetli siyasi atmosferi, bombalama ve savaş tehdidi halinde şirketlerin ve devletin yüklenmek zorunda olduğu pahalı bir sigorta poliçesi izliyor.

Bir ülkenin petrol tesislerinin bombalanması halinde çeşitli tepkilerin verilmesi muhtemeldir. Bu tepkiler jeopolitik düzeyde olabileceği gibi büyük güçlerle ittifaklar şeklinde de olabilir ve savaşın fitilinin ateşlenmesi halinde silahlanma olasılığı ortaya çıkar.

İsrail saldırı düzenler veya tehdit etmeye devam ederse de benzer durum yaşanır. Böyle bir şey küresel şirketleri tehlike ve savaşla tehdit edilen bir bölgeye milyarlarca dolar yatırım yapmaktan caydıracaktır. İşçiler ve şirket çalışanlarının arasında ölümlerin olması olasılığından bahsetmiyorum bile.
 


ABD'nin arabuluculuk girişiminin son dakikada başarıya ulaşması ve iki tarafı kendi çıkarlarını elde edecekleri şekilde ikna etme ihtimali var mı?

Lübnan, mevcut korkunç ekonomik durumunda, açık deniz sularında gaz aranmasını dört gözle bekliyor.

Keşiflerin başlamasının ardından birkaç yıl içinde ekonomisinin fonlar ve yatırımlarla desteklenmesini, bazı komşu ülkelerde olduğu gibi önemli gaz keşiflerinden yararlanmayı umut ediyor.

Ancak bazı yerel politikacılar tarafından dile getirilen tüm iyimserliğe rağmen, gaz keşfi aylar hatta yıllar içinde yüksek bir getiri anlamına gelmeyecektir.

Keşiflerin ardından yapılacak olan geliştirme çalışmaları uzun yıllar sürecek bir altyapı inşasını gerektirmektedir.

Dolayısıyla gazın ihraç edilmesi ya da yerel tüketimde kullanılması kısa sürede gerçekleşmeyecektir.


Lübnan ve İsrail'deki gaz sektörlerinin arasında büyük paradokslar var. Lübnan'daki yerel siyasi anlaşmazlıklar fazlaca çaba ve şeffaflık gerektiren gaz endüstrisinin kurulması sürecinin önüne geçti.

Böylece on yıldan fazla bir süre kazılar ve dolayısıyla keşifler yapılmadı.

Oysa bu arada İsrail gaz endüstrisinin çekirdeğini oluşturdu ve uluslararası şirketleri bu endüstriye ve üretime yatırım yaparak yerel elektrik santrallerine gaz tedariki için dahili bir boru hattı ağı inşa etmeye cezbetti.

Ayrıca komşu Arap ülkelerine (Ürdün ve Mısır) gaz ihracatından ve Avrupa Ekonomik Topluluğu ile gazı Mısır istasyonlarında sıvılaştırmak ve ardından Avrupa pazarına ihraç etmek üzere yapılan anlaşmadan bahsetmiyorum bile.

Her halükarda ve son yıllardaki deneyimlerinin ışığında, Lübnan'ın tüm enerji sektörlerine (gaz, elektrik, su, yerel pazarda petrol ürünlerinin dağıtımı ve sürdürülebilir enerjilerin inşası) gerekli önceliği ve şeffaflığı vermesi her zamankinden daha fazla gerekli hale geldi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU