Gezi tutuklularının aileleri konuştu: Bu siyasi karara imza atanlar gerçek hukuk karşısında yargılanacaklar

Can Atalay’ın annesi Şükran Atalay, "Bu memlekete demokrasi gelecekse, yeşil korunacaksa, vicdanlar uyanacaksa çocuklarımızın çok emeği var" diye konuştu

Fotoğraf: Twitter

Gezi davasında verilen mahkumiyet kararlarına tepkiler sürüyor. Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Ali Hakan Altınay’ın aileleri, tutuklamanın son bulmasını, cezaların ise geri alınmasını talep ediyor.

BirGün gazetesinden Dilan Esen’in haberine göre, 18 yıl hapis cezası verilen ve Bakırköy kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Yüksek Mimar Mücella Yapıcı’nın kızı Cansu Yapıcı, "Herkes bana şunu soruyor: Bekliyor muydunuz? Beklemiyorduk demeyi çok isterim ama diyemiyorum" dedi. Daha önce iki kez beraat kararı verildiğine dikkat çeken Yapıcı, Gezi Direnişi’nin tüm haklılığının, hukuk ve halk nezdinde de kanıtlandığına değindi. Yapıcı, "Karar, Türkiye’de hukuksal güvenceyle yaşamak isteyen vatandaşlar açısından baktığımızda korku verici. Delilsiz, herhangi bir hukuk süreç işlemeden, yargı süreci olmadan annem ve arkadaşlarım tutuklandı. Bu insanları tanımasaydım bile tablo çok korkunç" diye konuştu. 

"Onları çıkarmak ve onlarla dışarıda buluşmak artık bize düşüyor"

Yapıcı şunları kaydetti:

Demek ki hepimiz, her an anayasal haklarımızı ve kenti korumak istediğimiz için tutuklanabiliriz. Annemin her duruşmada yaptığı savunma aynı. ‘Benim savunmam 56 sene sonra da aynı olacak’ diyor. Çiğdem’le annemi görme şansını yakaladım. İkisinin de moralleri yüksek, orada gerçekten bir sistem oturtmuşlar. Çiğdem’le annem birlikte kalıyor. Annem huzurlu olduğunu söylüyor. Toplumsal cinsiyet dersleri vermek istiyormuş notlarını istedi. Kentsel hareketler ve mega projelere ilişkin raporları istedi, uzak kalmak istemiyor. Haklı ve doğru olmanın bilinciyle ‘Ben burada huzurluyum dedi. Onları çıkarmak ve onlarla dışarıda buluşmak artık bize düşüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Bu siyasi karara imza atanlar gerçek hukuk karşısında yargılanacaklar ve biz o günleri göreceğiz"

Tayfun Kahraman gibi şehir plancısı olan eşi Dr. Meriç Demir Kahraman da kararın hukuki değil siyasi olduğunu vurguladı. Davayı ‘hukuki değil siyasi bir dava’ şeklinde tanımlayan Kahraman, şunları dile getirdi:

Tayfun, Can, Mücella beraat etmiş olsalardı dahi maalesef Gezi davası çeşitli şekillerde Türkiye’de yaşanan her şeyde malzeme haline getirildi. Ortada bir şey bulamıyorlar, bulamayacaklar da. Biz çok sağlam bir zemindeyiz. Ömürlerini kent hakkını korumak için kent suçlarına karşı mesleki olarak emek vererek geçirmişler. Bir gün dahi içerde kalmaması gereken arkadaşlarımız, eşim onlar. O kadar akıl dışı ki… Bu siyasi karara imza atanlar gerçek hukuk karşısında yargılanacaklar ve biz o günleri göreceğiz. Ben de oradaydım, benim Tayfun’la evlenme hikâyem Gezi’dir. Tayfun o dönem oda başkanı olarak ceketi ve gömleğiyle oradaydı ve benim tayfun’a aşık olma hikâyemdir. Parkın orada park olarak kalmasını savunan bir oda başkanıydı. Biz bu dayanışmayla yola çıktık ve sonra evlendik. Bu siyasi karara imza atanlar eninde sonunda gerçek hukuk karşısında hüküm giyecekler. Başları dik moralleri iyi, sağlıkları yerinde.

"Bu memlekete demokrasi gelecekse, yeşil korunacaksa, vicdanlar uyanacaksa çocuklarımızın çok emeği var"

Silivri Cezaevi’nde tutulan Avukat Can Atalay’ın annesi Şükran Atalay, "Bu memlekete demokrasi gelecekse, yeşil korunacaksa, vicdanlar uyanacaksa çocuklarımızın çok emeği var" dedi. Atalay, şu ifadeleri kullandı:

Kimse unutmasın lütfen. Memlekette tecavüzcü, uyuşturucu satıcıları, katiller, rüşvetçiler elini kolunu sallayarak gezerken vicdanlı, güzel yürekli insanlar muhalif oldukları için cezalandırdı. Bu ülkede güvenlik ve hukuk sorunu var, yolda giderken evinde otururken bir gün herkesin başına gelebilir. Görüştüğümde bir tane avlu ve topları olduğunu söyledi. Bir topla bile mutlu olmuşlar.

Can Atalay’ın babası Mustafa Yalçın Atalay da sadece ceza vermek için bir nevi tiyatro oynandığını aktardı. Delilsiz suç yaratıldığını belirten Atalay, şunları söyledi:

Önceden sahte deliller yaratılıyordu ama burada delil de yok, suç var. Hem avukatların hem de yargılananların savunmalarına kısıtlama konuldu. Heyetteki yargıçlar bilerek buraya atanmış. Atama yapanlara diyet ödüyorlar. Kamuoyu demokratik bir karşı duruş yapmazsa herkesin başına gelebilir. Mücella’yı çok eski yıllardan tanırız. İyi bir mimardır, toplumcu ve sosyalisttir. Tayfun’un da mücadelesi Mücella’yla eşdeğerdir. Oğlumuz da hem bir hukukçu hem de kent savunucusudur. Mimarlar Odası’nın avukatıdır. Can Atalay aynı zamanda bir insan hakları savunucusudur. Sulukulelilerin mülklerinin elinden alınmasının hukuki mücadelesinden başlayan, sonra Soma’daki cinayet davasında ailelerin, Aladağ’da yurtta yanarak ölen 11 tane çocuğumuzun, Çorlu’da ölen çocukların, Hendek’teki havai fişek patlamasında ölenlerin avukatı olmuştur. Arkadaşlarımızı bir an evvel çıkarmak için mücadele edeceğiz. Tek başına kurtuluş yok ya hep beraber ya da hiç.

"Cebir, şiddet bunların hiçbiriyle işi olmaz"

Hakan Altınay. Altınay’ın hem kız kardeşi hem de avukatı olan Deniz Altınay, "Karar, hukuki değerlendirmesi yapılamayacak kadar hukuktan yoksun" dedi ve mahkûmiyeti hiç tahmin etmediklerini söyledi.

Altınay da hiçbir delilin olmadığının altını çizdi, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hâkimin muhalefet şerhinde yazdığı gibi deliller, dinlemeler yasadışı. Bir an için yasal olduğu düşünülse bile burada suç teşkil edebilecek ve ceza sebebi olabilecek bir şey yok. Üçüncü hâkimin AKP milletvekili aday adayı, eşinin FETÖ itirafçısı olması, bu durumda dosyadan çekilmesi gerekirken çekilmemesi, bizim reddi hâkim taleplerimizin ‘yargılamayı uzatmaya yönelik’ gerekçesiyle reddedilmesi bu davayı adil yargılayacak bir mahkemenin olmadığını bir kere daha gösterdi. Savunma yapıyorsunuz, savunmayı dinlemiyorlar ve böyle bir hâkimle karar verdiler. Ağabeyimin yazdığı kitaplar, dünya dillerine çevrildi, Boğaziçi, Sabancı, Koç gibi üniversitelerde ders verdi. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’deki okulu olan Boğaziçi Avrupa Siyaset Okulu’nun direktörlüğünü yaptı. Çalışmalarının temeli vicdan, iyilik ve bu dünyayı bunlardan anlamak üzerine. Bir oğlu var Ege 2 yaşında, eşi Hande… Yıllardır yurtdışına çıkış yasağı var. Hande akademisyen, yurtdışında ders vermesi gerekiyordu ama gidemediler, hayatları daha da kısıtlanmış oldu.

Benden daha iyi bir insan olduğunu biliyorum. Bu ülkeyi benden daha çok sevdiğini ve iyiliği için daha çok uğraştığını biliyorum. Cebir, şiddet bunların hiçbiriyle işi olmaz. Her zaman iyilik ve vicdan kavramları üzerine çalıştı, birlikte nasıl daha iyi yaşarız meselelerine kafa yordu. Bu insanı alıyorsunuz cebir, şiddet suçlamasıyla hiçbir delil olmadan 18 yıl hapse mahkûm ediyorsunuz. Herhangi bir bilgi, veri size ulaştığında, bunu kafanızda dosyalarsınız ve içinizde bir yere yerleştirirsiniz. Bu kararla ilgili durumu dosyalayabilmek mümkün değil, bu kararla dosya dolabı yıkıldı. Ama haklıyız ve bu haksızlığa son vereceğiz. Dosya dolabı bir yandan yıkıldı ama müthiş bir dayanışma var. Ben bir ceza hukukçusu değilim, bu dava sayesinde ceza avukatlarını tanıdım. Onlardan ‘hapishaneye gidince herkes ziyaret edilir'i onlardan öğrendim. 

 

 

 

 

Birgün

DAHA FAZLA HABER OKU