Aziz ve şeytanın mücadelesi: Rasputin

Neden bazı insanlar bugün Rusya’nın ve dünyanın geleceği hakkında geçmişe bakıyor?

Grigori Rasputin. Fotoğraf: Getty

İmil Emin

Grigory Rasputin... Çarlık Rusya’sı belki de bu ismin sahibinin gizeminde bir karaktere tanık olmadı. Modern tarihin sembollerinin herhangi biri, Rasputin gibi başka bir kişi hakkında bu düzeyde duyusal ve gerçek ifadelerle hayat bulmadı. Hakkında yüzü aşkın kitap yazıldı. Ancak herhangi biri karakterinin tam bir temsili olarak kabul edilmedi. Sanki ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra bile bir sır olarak kalacakmış gibi... Hayatı, aynı zamanda Rusya tarihinde benzeri görülmemiş bir gizemdi.

Rasputin’in doğum tarihi kesin değil. Ancak genel görüş doğum tarihinin 22 Ocak olduğu yönünde. Ayrıca 1860’ların sonlarında dünyaya geldiği konusunda da görüş birliği var.

Peki, Rasputin’i konu alan kitap sayısı neden bu kadar fazla?

Bugün Rusya içerisindeki karışık koşullar, bizi Rus tarihinin derinliklerine dalmaya, Rasputin’in hayatındaki koşullara ve o dönemde, çarlıkta süresince hüküm süren karışıklığa yaklaşmaya ve birbirini takip eden nesiller boyunca Rusya’nın hayatında belirleyici bir rol oynayan insanların isimlerle ilgili çalışmaya yöneltiyor. Rasputin belirleyici isimlerden biriydi. Aslında birçok tarihçi, Çarlık Rusyası’nın  resmi koridorlarında hüküm süren yolsuzluk nedeniyle, 1917 tarihinde Bolşevik Devrimi’nin patlak vermesinin nedenlerinden birinin bu adam olduğu görüşünde.

Peki, Rasputin kimdir? Nüfuzunu ve ününü nasıl kazanmıştır? Gerçekten bir deli miydi yoksa gizemli bir büyücü müydü?

523966-1070058481.jpeg
1906'da Tsaritsyn'de Grigory Rasputin ve Piskopos Hermogenes ve Hermonik Liodor (Getty Images)


Evli ve çocuk sahibi olmasına rağmen bir Rus Ortodoks keşişi olduğunu iddia eden bu kişinin hangi gizli yetenekleri vardı? Etkisi Rus geleneklerinin, özellikle de İmparatoriçe Aleksandra’nın kontrolünün ötesine geçti mi?

Bu sorulara yanıt bulmaya çalışalım...

Şanslı ‘günahkâr’

Sibirya’nın Tümen kırsalındaki küçük Pokrovskoye köyünde Grigori, çiftçi bir ailede, atlar ve geniş ovalar arasında mutlu bir çocukluk geçirdi.

Çok az eğitim almış ve doğru yazmayı öğrenememişti. Sadece mektup yazma girişimlerinde bulunuyordu.

Rasputin, erken yaşlardan itibaren köyündeki akranlarının arasında fark edilen bir karaktere sahipti. Rasputin’in yaşamını hayatının baharında talihsizliklere dolduran şey, doğuştan içgörü ve benzersiz bir sezgiye sahip olmasıydı. 12 yaşındayken annesi öldü ve evinin çoğu yandı. Ardında kardeşi nehre düşerek öldü. Daha kız kardeşi de yaşamını yitirdi. Kadınlara çekici geldiğini keşfetmesi dışında hayatının erken aşamalarında korkularını hafifleten bir şeyyokdu. İmparatoriçe Aleksandra’nın zihnini, kalbini ve ruhunu kontrol edeceğini ise henüz bilmiyordu.

Rasputin bir keşiş değildi. Daha ziyade köyünün yakınındaki bazı manastırlar aracılığıyla keşişlerin hayatına yaklaşma fırsatu buldu. Kendini hiç bu manevi merkezlerde görmedi. ‘Tanrı’nın merhametini hayatımızda görelim’ düsturuyla 14’üncü yüzyılın sonunda ‘Khlistizm’ adıyla Rusya’da ortaya çıkan, en tehlikeli akımlardan birine tabi oldu. Bu düstur, Tanrı’nın merhametini hayatta görmek için kötülük yapılmaması gerektiği anlamına geliyordu.

Rasputin 19 yaşındayken Abalak Manastırı’nda, komşu köyden kendisinden dört yaş büyük sarışın ve zayıf Praskovya adında bir kızla tanıştı. ABD’li yazar Colin Wilson’un ‘Rasputin ve Romanovların Düşüşü’ adlı kitabında Rasputin’in Praskovya’nın kendisini Rasputin’e ‘bağışlamayı’ kabul etmemesi dolayısıyla onunla evlenme kararı aldığı belirtiliyor. Ancak en olası durum kızın kişiliğinin kendi kişiliğinin tam tersi olması ve onu ideal eş olarak görmesi...

Adı Rusçada ‘günahkâr’ anlamına gelen Rasputin’in 30 yaşına gelmeden önce Praskovya’dan 4 çocuğu oldu ve hayatı bir anda değişti. Özellikle coğrafi olarak Rusya’ya yakın olan Yunanistan’da, kutsal alanlara hacı olarak yönelerek farklı bir yola girdi.

Dinsizlik yolculuğu

Rasputin bir aziz miydi yoksa bir iblis mi? Bu, Rus tarihçilerin fikir ayrılığına düştüğü bir soru. Bazıları, modern Rusya’daki en kötü dini sapkınlıklardan birini, yani yukarıda bahsettiğimiz Khlistizm olarak bilinen görüşü vaaz ettiğini iddia ediyor. Diğerleri ise inanç sisteminin herhangi bir şüpheden daha güvenli olduğuna inanıyor.

Gerçek ne olursa olsun Rasputin’in 1884- 1900 arasındaki dönemde ne yaptığına dair çok fazla veri yok. Bilinen yalnızca oğlu Dimitri’nin 1895’te, kızı Maria’nın 1898’de ve diğer kızı Varvara’nın 1900’de doğduğu.

Rasputin, gezginliğini ve görüşlerini savunmayı sürdürdü. Şöhreti arttı, hikayeleri kendi şehrinde ve civar şehirlerde yaşayanların kulaklarına kadar ulaştı. Ayrıca kehanet yeteneği, başkalarının kendisini aldatma girişimlerinden uzak durduğu bir öngörü ve ellerini hastalığın bulunduğu bölgeye koyarak insanları iyileştirme yeteneği ile öne çıktı. Cömertliğiyle de tanınıyordu. Öyle ki birçok takipçisinin verdiği hediyeleri ve paraları anında ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordu. Bazen de ailesine para gönderiyordu.

1900’lü yıllarda, Rasptin 30’lu yaşlarındayken şöhreti Sibirya’ya ulaştı.

Rasputin on yıl boyunca adeta zaman zaman eve gelen gezgin bir turist gibiydi. O yıllardaki çalışmaları veya ziyaret ettiği yerler hakkında bilgimiz yok. Ancak en iyi etkiyi Rus karakterinden çok doğu karakterine yakın olan Kazan şehrinde bıraktığı açık.

ABD’li yazar Heinz Liepmann, ‘Rasputin… Yeni Bir Bakış’ adlı kitabında Rasputin’in o dönemde çoğunluğu tedavi için gelen hastalardan oluşan, dilencilerle çevrili kalabalıklar aracılığıyla Rusya genelinde geniş bir ün kazandığını belirtiyor. Kitapta, Rasputin’in söz konusu dönemde kendisini seyredenlerin hafızalarında korunmuş, felçli bir kişiyi ‘sadece ayağa kalkıp yürümesini söyleyerek’ iyileştirdiği bir sahne var. Bu olay, gerçek bir temele sahip olmasa da en azından Rasputin’in Kazan’da doktor olduğu yönündeki ününü doğruluyor.

Rasputin, Kazan’dan Rusya’nın çarlık başkenti St.Petersburg’a kadar ilerledi ancak onu şehre kimin getirdiği konusundaki gizem bugüne kadar belirsizliğini korudu. Bölgeye gitmesini kimin kolaylaştırdığını tam olarak bilen yok. Bazı anlatılarda, Kazan’dan zengin bir dulun Rasputin’i onurlandırdığı ve kimsenin haberi olmadan onu St. Petersburg’a getirdiği belirtiliyor.
 

523961-597779638.jpeg
Bir grup kadın arasındaki Rasputin (Getty Images)​
​​​​​


Diğer bazı anlatılara göre ise gizemli adamın çarlık başkentine gelişi, eski Yugoslavya’da Karadağlı Büyük Düşes Militsia sayesinde oldu.

Otoriteye yakınlaşma

Rasputin’in St. Petersburg ziyareti yaklaşık beş ay sürdü. Öyle görünüyor ki bu süre, 20’inci yüzyılda Rus tarihinin yeni bir bölümünü yazmak için yeterliydi.

1903 yılının aralık ayında Çar 2. Nikolay, ‘Seraf’ adlı bir Rus keşişinin aziz ilan edilmesine karar verdi. Keşişin, tahtın varisi olacak bir oğlu olması için yaratandan dilekte bulunmasını umuyordu.

Colin Wilson, ‘Romanovların Düşüşü’  adlı kitabında bu konuda şunları söylüyor:

“Kötü şöhretli ve kimliği belirsin olan Rasputin, gezgin bir hacı kılığında kilise liderlerinin arasına katıldı. Seraf’tan anılar içeren Gümüş Mabed’in önünde uzun süre dua etti. Dindarlığı, sarhoşlukla birleşmişti. Daha sonra kalabalığa, yakında yeni bir mucizenin gerçekleşeceğini müjdeleyerek kehanetini duyurdu. Ülkenin uzun zamandır beklediği Rus tahtına bir varis doğmadan, insanların kalplerine neşe gelmeden yıl bitmeyecekti.”

Kesin olan şu ki Rasputin’in kehaneti çoktan gerçekleşmişti ve Rasputin’in hayatında büyük rol oynayacak bir varis doğmuştu: Aleksey. Varis, 12 Ağustos 1904’te doğdu. Ancak ne yazık ki kalıtsal hemofili hastalığına sahipti.

Rasputin, Çar’ın eşine çok yakın olan etkili bir kilise yetkilisine yaklaştı. Bu yetkili, St. Petersburg’daki Teoloji Akademisi’nin müfettişi, son derece manevi bir şahsiyet ve siyasi olarak gerici sayılan Archimandrite Theophanes’ti.

Rasputin hırslı değildi. Para veya siyasi nüfuz peşinde koşmadı. Topluluğunun büyüklüğüne tanıklık etmeye çalışan toplumsal bir ‘asalaktı.’ İktidara ulaşma isteğiyle ipleri çözen bir isimdi.

Rasputin’in gizli yetenekleri onu tüm rakiplerinden üstün olduğuna inandırdı ve Rusya’nın kendisine tanıklık etmesini istedi. İktidara yaklaşmak için sarf ettiği yoğun çabalar, kişisel gücünün kendi başına bir güçle birleştirilmesi gerektiği, zira Rusya’da Çar’ın siyasi gücünden daha büyük bir güç bulunmadığı düşüncesi çerçevesinde ilerliyordu.

Bu iktidar arzusu, hanedanın dağılmakta olduğunu ve sona ereceğini anladığında bile St. Petersburg’da hayatta kalmasının sırrıdır. Tarihin akışını değiştirebileceğini hissetti ve bu kaderciliği asla sorgulamadı.

Rasputin, 1903’ten başlayarak Rus tarihinin akışına müdahaleye hazırdı. Belki de birkaç yıl içerisinde olan da buydu.

Kehanet ve aldatma

Çar Nikolay’ın sarayı, özellikle İmparatoriçe Aleksandra Fyodorovna’dan bu yana Çarlık dini statüsünden uzak değildi. İmparatoriçe, azizlerden yardım isterdi. Veliaht Prensi doğurması için Tanrı’ya dua etmek amacıyla ikametgahına girişlerini kolaylaştırırdı.

Çar ve İmparatoriçe, başkentlerinde dolaşan o garip mistiğe dair haberleri ve Tanrı onlara bir erkek çocuk verdikten sonra çoktan yerine gelmiş olan kehanetini duymuşlar mıydı? Büyük olasılıkla evet. Çünkü Çar, bu durumdan kişisel günlüklerinde bahsediyor. 14 Kasım 1905 tarihinde “Tobolsk Piskoposluğu’ndan Tanrı’nın adamı Grigor ile tanıştık” diye yazmıştı.

Adeta güvenlik duvarıyla çevrili Çar’ın Rasputin tarafından aldatılması ve Çar’ın Rasputin’de şeytanın değil, azizin yüzünü görmesi nasıl bir kaderdi?

Rasputin’in İngiltere Kraliçesi Victoria’nın torunu olan annesinden miras kalan hemofili nedeniyle tahtın varisi Veliaht Prens Aleksey’in acısını ve kanamasını hafifletmeyi başardığı açık. Bu hastalık deri altı kanama ile başlıyor, daha sonra sert bir şiş ortaya çıkıyor ve ardından şiddetli ağrı eşliğinde felç yaşanıyor.

Birçok vatandaşın gözünde Deccal, bir kesimin gözünde ise aziz olan Rasputin, Veliaht Prens’in hastalığını nasıl tedavi etti?

Teorilerden biri, Rasputin’in nabız yavaşlatmak için sıklıkla hipnoz yeteneğini kullandığı ve böylece kanın vücuttaki dolaşım basıncını azalttığı yönünde.  

İmparator’un kendisi de dahil İmparatoriçe’nin Rasputin ile yakınlaşmasının kesin nedeni Rasputin’in tedavi mucizesiydi. Doğaüstü güçleri kendini gösterdi. Yavaş yavaş İmparatoriçe’nin danışmanı ve sırdaşı oldu. Rasputin, İmparatoriçe’yi haftanın belirli günlerinde sarayda ziyaret etmeye başladı.

Rusya’daki siyasi koşullar, İmparatoriçe’nin gerekirse ülkenin siyasi yöneticisi olması için tarihi bir fırsat sağladı. Rus ordusunun Alman ordusu tarafından yenilgiye uğramasından ve Varşova’nın işgal edilmesinden sonra Çar, amcası yaşlı Nikolay’ı Rus silahlı kuvvetlerinin komutasından çıkardı ve savaşları bizzat denetledi. Peki, Rasputin’i Çarlık boyunca iktidarın dizginlerini elinde tutan İmparatoriçe’nin aklına, belki de kalbine bu kadar yaklaştıran neydi?

Özellikle de herkesin gözünde Aleksandra’nın yakın bir sırdaşı olarak görülmesi sonrasında Rasputin’in sarayda oldukça geniş bir etki elde etmesi doğaldı. Aynı şekilde konunun Çar’a da uzandığı ve kendisine askeri tavsiyeler içeren mektuplar gönderdiği söylentileri de yayılmaya başlandı. Ayrıca hiç kimse, Rasputin’in edebi ve manevi açıdan önüne geçemiyordu.

Çarlık sarayındaki pek çok kişi açısından rahatsız edici bu durum, iktidardaki Romanov Hanedanı’nın bir dizi üyesi arasında öfke, hatta güçlü bir tiksinti uyandırdı. Öyle ki onlar açısından Rasputin’in kişisel davranışları kabul edilemez ve mantıksızdı. Peki, bu adam nasıl bu konuma ulaşabildi? Söylentilere göre rütbesi, Aleksandra’yı Rasputin’in elinde kuklaya dönüştürmüştü.

Bazı cümleleri büyük bir acıyla ifade eden bu Rus çiftçinin, askerî açıdan doğru olanı Çar’a göstermesi belki de bir olağanüstü durumdur. Nikolay’ın onu dinlememesi, söz konusu dönemde ülkenin koşullarının bozulmasına yol açtı ve kısa sürede Bolşevik Devrimi’nin zeminini hazırladı.

Rasputin, Rusya’nın Osmanlılarla Balkan Savaşı’na girmesine karşı çıkanlardan biriydi. Çar’a uzun süre fazla bir hamlede bulunmamasını tavsiye etti. Ancak Rus milliyetçileri ve ülkedeki etnik fanatikler, Ortodoks halklarına yardım etme zorunluluğu bahanesiyle Çar’ı faydasız bir savaşa soktular. Rasputin, Çar’la konuştu ve bu savaşa girmenin Romanov Hanedanı’nın sonu anlamına geleceği ve Rusya’nın bundan zarar göreceği konusunda uyarıda bulundu.

Bu, Rasputin’in bir kehanetiydi. Farklı tarihçiler tarafından yazılmış birçok kitabın sayfaları, 20’İnci yüzyılın en önemli vizyonerlerinden veya kahinlerinden biri olduğunu ortaya koyuyor. Nostradamus, Baba Vanga ve diğerleri gibi tanınmış isimlerle karşılaştırıldığında, insanların bu adamın ‘kimisi gerçekleşmiş ve kimisi de gerçekleşmek üzere olan’ öngörülerinden haberdar olma şansları zayıf. Peki, Rasputin’den yapılan alıntılar neler?

Rusya’nın ve insanlığın geleceği üzerine

Rasputin’in faaliyetlerinin belki de en az bilinen yönü, yıllar boyunca yazdığı ‘Dindar Fikirler’ başlıklı 1912 tarihli kitabında birisinin kendisine yardım etmiş olması ve kitabı yeniden gözden geçirmesine yardımcı olmasıdır. Kitaptaki kehanetlerin çoğu ise özellikle Rusya ile ilgili olmasına rağmen aslında ünlü Fransız Astrolog Michel Nostradamus’un kehanetlerinden daha az.

Rasputin, 1917’de gerçekleşen Bolşevik Devrimi’ni ve Çar hanedanının trajik sonunu uzaktan mı gördü?

Öyle görünüyor ki bu kitapta yer alan kehanetlerin başında, Çar’ın oğullarından birini kucakladığında sanki ölü bir adama baskı yapıyormuş gibi hissettiği hakkında yazdıkları geliyor.

Aslında İmparatoriçe Aleksandra’nın bir dostu olan Anna Alexandrovna Vyrubova da dahil Rasputin’i şahsen tanıyanlar aracılığıyla bize ulaşan başka kehanetler de var.

Bunların arasında St. Petersburg’un adını değiştirirse imparatorluğun düşeceği kehaneti de bulunuyor. Rusya’da iç savaşın başlamasıyla ilgili bazı ifadeleri, soyluların ülkeyi terk edeceğini, kardeşlerin birbirlerine isyan edeceklerini ve birbirlerini öldürmekten çekinmeyeceklerini içeriyor.

Bunun da ötesinde ‘Almanların Petersburg’a yaklaşacağını, şehri kuşatacağını, halkın açlıktan öleceğini ve avuçlarındaki bir parça ekmeğin kurtuluşları olacağını’ belirttiği için ölümünden yaklaşık 25 yıl sonra Nazilerin Rusya kuşatmasına işaret ettiğini söyleyenler de var. Bu öngörü, Nazi Almanyası’nın işgali sırasında şehrin Neva Nehri üzerindeki kuşatma nedeniyle, Rasputin’in bile 1941 tarihine doğru bir şekilde atıfta bulunduğunu gösterdi.

Peki, Sovyetler Birliği’nin yükselişini de öngördü mü?

Bu mümkün olabilir. Rusya’nın ‘kırmızı kuyu’ gibi olacağı bir zamanın geleceğini, o dönemin kötüler için bir bataklık gibi olacağını ve ülkenin yeniden birkaç cumhuriyetten oluşan bir imparatorluk haline geleceğini yazdı. Ancak ona göre bu birlik daha sonra etnik çatışmalar nedeniyle çökecekti.

Bir keresinde aya bakarken, “Uzun yıllar sonra insanlık aya ayak basacak ve bu kişi, bir Amerikalı olacak. Ancak ilk keşif burada yaşanacak” demişti. Burada Rusya’ya atıfta bulunuyordu. Bu gerçek oldu ve ABD’den önce Ruslar uzaya ayak bastı ve daha sonra ABD’liler de aya ulaştı.

Peki, iklim değişikliği olgusu ve ekolojik kriz, Rasputin’in kehanetlerinin bir parçası mıydı?

Büyük ihtimalle evet. Zira o, insanlığın geleceğinin depremler taşıyacağını, yeryüzünün daha da gerginleşeceğini, yeryüzünün açılıp sular altında kalacağını, meyve vermeyi bırakacağını, ekili bitkilerin acılaşacağını, verimli toprakların bataklığa dönüşeceğini, güneşin kavurucu ışınları nedeniyle dünyanın bir kısmının kuruyacağını, iklimde keskin bir değişiklik olacağını ve güllerin de aralık ayında çiçek açacağını (küresel ısınmanın bir işareti) söyledi.

Rasputin, dünyanın başına gelecek birçok felaketten sonra Rusya’nın geleceğinden de bahsetti mi?

Evet; kısa ancak oldukça anlamlı bir cümleyle:

“Tüm felaketlerden sonra Rusya, kartal bayrağı altında iyi bir ülke olacak.”

Peki Rusya, savaşları ve yeni çarı hakkında daha fazla bilgi var mı? Belki de bahsi geçen sorunun cevabı, araştırmayı derinleştirmeyi ve tekrar geri dönmeyi gerektiriyor.

Son olarak; zehir ve mermiler

Geriye sonlardan bahsetmek kalıyor. Bunların kehanetlerle bağlantılı olması şaşırtıcı. Bu, sahibinin öldüğü bir kehanet de olabilir. Peki, nasıl?

Aralık 1916’da, yani Ekim 1917’deki Bolşevik Devrimi’nin patlak vermesinden hemen önce Rasputin, Çar’a ölümünü öngördüğü ve olası katilleri hakkında bir mektup yazdı. Mektupta şöyle diyordu;

“Akrabalarınız ölümüme yol açarsa, ailenizden herhangi biri -ne çocuklar ne de akrabalar- iki yıldan fazla hayatta kalamaz. Hepsi Rus halkı tarafından öldürülecek. Evet öldürüleceğim, artık bu hayatta yokum... Dua edin, dua edin ve güçlü olun. Kutsal ailenizi hatırlayın.”

Peki, Rasputin’in kendisi hakkındaki kehanetleri gerçekleşti mi?

Gerçekten de bir grup Rus vatansever, Rasputin’in Çarlık için uğursuz bir işaret haline geldiğini ve ondan kurtulmaları gerektiğini düşünüyordu.

Bu gruba Prens Feliks Yusupov ve Çar’ın kuzeni Grandük Dmitri Pavloviç başkanlık ediyordu.

Rasputin, Yusupov Sarayı’na davet edildi ve kendisine zehirle dolu bir pasta sunuldu. Ancak pastadan oldukça fazla yemesine rağmen zehir etki etmedi. Öyle ki bu yoldan suikast girişimlerine karşı korunmak için her gün zehir damlaları alıyordu. Bu yüzden silahla vurularak öldürüldü. Birkaç gün sonra cesedi Moyka Çayı’nda yüzerken bulundu.

Ancak durumun en önemli ve tehlikeli yanı, suikasta uğraması halinde kehanette bulunduğu şeyin gerçekleşmesiydi. Çar Nikolay’ın iki akrabası Rasputin’den yaklaşık üç hafta sonra öldürüldü. Daha sonra, ölümünden dokuz ay sonra da Rusya Çarı ve ailesi, Bolşevikler tarafından idam edildi.

Peki, Rasputin’in hikayesi burada bitti mi?

Bu gizemli Rus’un hikayesinin son bölümlerinin henüz yazılmamış olması muhtemel. Belki bir gün iyisiyle kötüsüyle, adı azizle ve şeytanla anılan bu adam hakkında daha derin sırlar açığa çıkabilir.

 

İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU